Bölüm 261 Evlilik Anlaşması

avatar
13670 34

King of Gods - Bölüm 261 Evlilik Anlaşması


Çevirmen:RassNt  Düzenleme:Berkay Lamba


...Onun peçesini açan ben değildim...Kediydi…”   Zhao Feng ister istemez karşılık verdi. Peçeyi açan o değildi, neden bunun cezası ona kesiliyordu?   Tam bu kritik anda küçük hırsız kediyi öne sürmeye çalıştı ama bu küçük piç şuan Ruhani Evcil Hayvan Torbasında saklanıyordu ve hatta uykuya bile dalmıştı.   “Lafı çevirmeye çalışma, o kedi senin evcil hayvanın, yani onun eylemleri senin emirlerin doğrultusunda oluyor. Bir Hayvan Terbiyecisi olarak evcil hayvanların senin silahın sayılır.”   Şehir Lordunun yüzünde zafer kazanmış bir edayla habis bir gülümseme belirdi.   Yakınlardaki insanların hepsi de oraya gelmişti ve Şehir Lordunu tebrik etmeye başlamıştı.   “Şehir Lordu böyle harika bir damat kazandığınız için tebrikler.”   “Hahaha, Şehir Lordunun şarabını içmeyi dört gözle bekliyor olacağız.”   Bu insanların hepsi Gerçek Ruh Alemi uzmanlarıydı, ama hepsinin Şehir Lorduna karşı tavrı son derece saygı doluydu.   Zhao Feng en sonunda bir şeyin farkına vardı. Taşkın Göl Şehri Lordu buradaki neredeyse her şeyin kontrolünü elinde tutuyordu.   Şehir Lordu bir şeyi istiyorsa, hiç kimse ona karşı çıkamazdı.   Zhao Feng’in yüz tane ağzı bile olsa işe yaramayacaktı. Bunun üzerine düşünceleri değişti ve hemen soğuk kanlılığını geri kazanarak aklına bir plan geldi.   “Şuan için bu evlilikten kurtulmama imkan yok. Ancak bu işi biraz uzatarak ve Şehir Lordunun güvenini kazanarak kazanma şansına sahip olabilirim.”   Zhao Feng Şehir Lordu ile ihtilafa düşmenin bir yararı olmayacağını biliyordu. Bu bir yük arabasını bir peygamber devesiyle durdurmaya benzerdi.   D.N: İhtilaf : Anlaşmazlık.   İhtilafa düşemeyeceğine göre tek yapabileceği şey kabul etmekti. Zhao Feng kısa bir süre sonra çaresiz bir ifadeyle gerçeği kabul etmiş gibi göründü.   “Çocuk, benim kızımın görünüşü ve kabiliyeti on binlerce millik alanda bulunamayacak kadar zordur. Sen bile onunla dövüşürken sana karşı kendini tuttu. Onun neyi sana uygun değil?”   Taşkın Göl Lordu’nun ifadesi karardı ve Gerçek Ruh Alemi aurasını salınca  diğer Gerçek Ruh Alemi uzmanları bile baskı hissetti.   Zhao Feng sadece acı bir biçimde gülümseyebildi: “Bu küçüğünüz onun yüzünü görmek istedi. Bayan Qinxin ile evlenmek? Bu küçüğünüz buna layık olduğunu hiç düşünmedi bile.”   Bunu duyunca Şehir Lordu sakinleşti ve gülümsedi: “Mütevazi olmana gerek yok. Bu Şehir Lordunun gözleri oldukça iyidir.”   Yakınlardaki insanlar gülümsedi. Onların gözünde Zhao Feng, Şehir Lordunun kızıyla evlenme yolunda ilerleyen bir gençti.   O anda Zhao Feng aşağıdaki gençlerin kıskanç, haset ve isteksiz bakışlarını hissedebiliyordu.   Liu Qinxin’in sulu gözleri isteksizlikle doluydu. Onun aklındaki ideal koca adayı kesinlikle Zhao Feng değil gibiydi.   Bunun nedeni Zhao Feng ondan daha küçüktü ve yetişim ve güç anlamında Zhao Feng ona rakip olamazdı.   Fakat, Taşkın Göl bölgesindeki genç kuşaktan hiç kimse onun taleplerini karşılayamamıştı.   Onun aklındaki ideal koca mucizeler yaratabilen, eşsiz bir dahiydi.   Şuan karşısında duran azur saçlı genç görünüş, yaş, yetişim ve başarı anlamında hiçbir koşulunu karşılayamıyordu.   Fakat, onun Ustası ölüm döşeğinde bu sözleri söylemişti ve hatta onun ismini Liu Qinxin olarak değiştirmişti.   Onun asıl ismi Liu Qinxin değildi.   “Bu kader olabilir mi?”   Liu Qinxin isteksiz gözlerle “kaderindeki partnere” bir bakış attı. Ona her baktıkça daha da acı ve karmaşık duygularla doluyordu.   Zhao Feng ise şuan sakinliğini kazanmıştı ve duygusuz bir şekilde tebrikleri kabul ediyordu.   “Liu Yuan bugünden itibaren Zhao Feng Şehir Lordu Sarayında yaşayacak. Git ve aileye bunu söyle.”   Şehir Lordu emir verdi ve Liu Yuan da bunun üzerine saygılı bir şekilde kabul etti.   Zhao Feng en başta onların kendi taraflarına çekmeye çalıştıkları biriydi, ama Şehir Lordunun müstakbel damadı olduğuna göre artık aynı ailedendiler.   “Kardeş Zhao Bayan Qinxin ile evlenme şansı yakalamandan dolayı seni tebrik ediyorum.”   Liu Yuan’ın kalbi karmaşık duygularla ve kıskançlıkla dolmuştu. Bu veledin şansı nereden geliyordu?   Liu Qinxin’in sadece asil bir kimliği yoktu, aynı zamanda görünüşü ve aurası dünyada üst düzeydi. Onun yetişimi de Taşkın Göl bölgesindeki genç kuşağı eziyordu.   “Qinxin, sen Feng’er’i Saraya götür. Ben de geleceğim hemen.”   Taşkın Göl Şehir Lordu kızına söyledi.   Liu Qinxin başını hafifçe aşağı yukarı salladı ve bir kuğu gibi bembeyaz bir lekeye dönüşerek Şehir Lordu Sarayına doğru yöneldi.   Zhao Feng de ona yetişmek zorundaydı ve bir yıldırım arkına dönüşerek onu takip etti.   Liu Qinxin oldukça hızlıydı ve bile bile ağaçların, binaların ve kavşakların içine girdi. Bilerek Zhao Feng’den kurtulmak istiyor gibi bunu yapıyordu, ama Şehir Lordu Sarayı ne kadar büyük olsa da şehrin ortasındaydı ve Zhao Feng’in sol gözü de kızın pozisyonuna kilitlenerek ona hızlıca yetişti.   Liu Qinxin bir bekleme odasının ortasında oturdu ve azur saçlı gencin ne zaman ortaya çıkacağını düşündü.   Fakat tam çayından bir yudum almak üzereyken dışarında bir yıldırım uğultusu belirdi ve Zhao Feng kayıtsızca içeri yürüyerek Liu Qinxin’in karşısına oturdu.   “Yoksa o Şehir Lordu Sarayını biliyor muydu? Bu herifin bana ve Liu ailesine karşı bir niyeti mi var?”   Liu Qinxin hafiften şaşırdı ve biraz şüphelendi.   Tam o sırada Zhao Feng “müstakbel eşini” inceliyordu. Büyüleyici bir figüre sahipti ve kaşları çok güzeldi, sanki kalemle çizilmiş gibiydi. Bekleme salonunda otururken son derece dingin bir çekiciliğe sahipti.   Bir açıdan bakınca Zhao Feng onu reddetmek için bir neden bulamadı ama şimdiye kadar gördüğü güzellerin sayısı az değildi, ve çoğu zamanda kalbi bir su kadar sakin kalmıştı. Kendini nadiren kaptırmıştı.   Zhao Feng’in kendisine baktığını gören Liu Qinxin en başta nefret hissetti. Fakat, onun gözlerinde herhangi bir kirlilik göremedi. Sadece hayranlık belirtisinin bir şekli vardı.   Bu Liu Qinxin’i hafiften şaşırttı. Bir peçe giymiş olmasına rağmen çoğu erkek ona hep şehvetle bakıyordu. Fakat karşısında duran bu genç sislerin içinde hapsolmuş gibiydi. Gözleri keskindi ve saklanmıyordu.   İkili Şehir Lordu gelene kadar sadece birbirlerine sessizce baktılar.   “Feng’er, bugünden itibaren Şehir Lordu Sarayında kalacaksın. Taşkın Göl Şehrinden ayrılmaman en iyisi olacaktır. Ayrıca ihtiyaçlarını yerine getirecek hizmetçiler de ayarlayacağım.”   Şehir Lordu oturdu ve sözlerini söyledi.   Zhao Feng karşılık vermedi ve bunu yerine bir öneride bulundu: “Bu küçüğünüz henüz evlilik için hazır değil. Bu bir kişinin hayatındaki en önemli olaydır ve Bayan Qinxin’in de mutluluğu için umarım aceleye getirilmez…”   Zhao Feng Şehir Lordunun anında evlilik için zorlayacağından korktu.   Eğer durum böyle gelişirse bütün planları alt üst olurdu.   Bunu duyunca Şehir Lordu güldü: “Rahat ol, o kadar hızlı olmayacak.”   Ve gerçekte Şehir Lordu da onların evliliğini aceleye getirmek istemiyordu. Hala Zhao Feng’in arka planını araştırması gerekiyordu.   Yani Zhao Feng’in de Şehir Lordunun da kendine göre bir planı vardı.   Aynı gece Zhao Feng için Şehir Lordu Sarayında bir yer ayarlandı ve gördüğü muamele oldukça iyiydi. Kendine ait bir evi vardı ve bir derenin yanındaydı.   Sarayın hizmetçileri ona karşı oldukça saygılıydı. Hepsi de Zhao Feng’in gelecekteki genç efendi olacağını biliyordu.   Zhao Feng yerde bacaklarını çaprazlayarak oturdu ve Tanrının Ruhani Gözüyle etrafı inceledi.   Şehir Lordu Zhao Feng’in kaçmasını önlemek için onu gözetleyen toplamda 4 yarım adım Gerçek Ruh Alemi ve bir tane de Gerçek Ruh Alemi uzmanı görevlendirmişti.   “Taşkın Göl Şehir Lordu bana oldukça fazla dikkat ediyor.”   Zhao Feng’in kalbi durdu, şuanki durum hayal ettiğinden de kötüydü.   Neyse ki onun planı da yürürlüğe girmişti ve Şehir Lordu onu hemen evliliğe zorlamamıştı, hala umut vardı.   Sonraki bir kaç günde Zhao Feng sadece iki şey yaptı. Yetişim ya da bilgilerini tazelemek için sarayın kütüphanesine gitmek.   Şehir Lordunun müstakbel damadı olarak bir kaç sınırlı bölge dışında her istediği yere girebiliyordu.   Elbette ki Şehir Lordunun görevlendirdiği uzmanlar da daima onu takip ediyordu.   Zhao Feng kütüphanede bilgi birikimini daha da arttırdı ve ara sıra bazı ileri düzey yeteneklere dokunabildi.   Bu kitaplar yardımıyla Zhao Feng aynı zamanda Büyük Gök Kubbe Ülkesi ve Kuzey Kıtasıyla ilgili daha fazla bilgi sahibi oldu.   Onun ardından gelen bir kaç günde Zhao Feng yavaş yavaş Sarayın dışına açılmaya başladı.   Şehir Lordunun dediklerine göre Zhao Feng Taşkın Göl Şehrini terk etmediği sürece kimse onu durdurmayacaktı.   Eğer Zhao Feng istese yanında çok sayıda muhafız ve hizmetçi de getirebilirdi.   Geçen bu bir kaç günde Taşkın Göl Şehri Zhao Feng’in arka planını öğrendi. O Büyük Gök Kubbe Ülkesinin vatandaşı değildi ve dışarıdan gelmişti.   Bunu öğrenince Şehir Lordu rahatladı, tek endişelendiği şey Zhao Feng’in düşman gruplardan gelmiş olabileceğiydi ve Liu ailesine karşı kötü bir niyeti olabilirdi.   Ve Zhao Feng’in arka planı son derece temizdi. O bu ülkeden değil çok uzaklarda fakir bir bölgeden gelmişti. Onunla Liu ailesi arasında kesinlikle bir düşmanlık yoktu.   Aynı gün Zhao Feng sessizce yetişim yapıyordu.   Zihninde üç seviyeli Yıldırım Mirası belirdi.   Bu üç seviyeden ilki son derece parlaktı.   “Yıldırım Mirasının birinci seviyesi neredeyse tamamlanmak üzere.”   Zhao Feng beklenti doluydu.   Yıldırım Mirasının toplam 3 seviyesi vardı ve bir kişi bu üç seviyeyi tamamen yetiştirebilirse Çekirdek Kökeni Alemine ulaşma şans vardı. Sadece buna bakarak bile bu mirasın neden Yüzen Taç Sarayının en güçlü mirası olduğu anlaşılıyordu.   Ne de olsa şuan itibariyle Gerçek Lord Derecesi bir tarafın kralıydı ve Çekirdek Kökeni Alemi uzmanları sadece efsanelerle sınırlıydı.   O anda Zhao Feng yavaşça nefesini verdi. Başarılı bir şekilde kaçma şansı en az 80% idi ve tam o sırada Şehir Lordu Zhao Feng’i çağırttı.   Büyük salonda Şehir Lordu Liu Qinxin dışında sadece bir kaç önemli figür daha vardı. Liu ailesinin Lideri bile buradaydı.   Şehir Lordunun Zhao Feng’i çağırmasının nedeni evlilikti.   “Zhao Feng, evliliği 6 ay sonrası için belirledik, bir problem var mı?” Şehir Lordu sordu.   “Hayır, bu küçüğünüz Şehir Lordunun sözünü dinleyecek.”   Zhao Feng gerçeği kabullenmiş gibiydi ve bunun üzerine Şehir Lordu da tatminkar bir şekilde başını aşağı yukarı salladı.   Diğer taraftan Liu Qinxin hafiften hayal kırıklığı içindeydi. O Zhao Feng’in cesur bir şekilde karşı çıkacağını ve Şehir Lordunun bu önerisini kabul etmeyeceğini ummuştu, bu onu korkunç bir ölüme götürecek olsa bile.   “Görünüşe göre o da diğer erkekler gibi zafer, güç, kadın gibi düşüncelere direnemiyor…” Liu Qinxin kalbinden iç çekti.   Zhao Feng de hiçbir itirazda bulunmadı, ve böylece evlilik yarım yıl sonrası için belirlendi.   Liu Qinxin çaresizce Zhao Feng’in müstakbel karısı olurken Zhao Feng’in de kaçış planı başladı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr