SS 18 - Çete Savaşı

avatar
8874 17

Swallowed Star - SS 18 - Çete Savaşı


 

Çeviri: Kharsmi Düzenleme: Sapphire

 

Bölümün Şarkısı: We Drink Your Blood

 

Hapishanede.

 

Kahvaltılarını yedikten sonra, mahkumlar bir bir hücrelerine dönmeye başladı.

 

Güney koridorunun soldan üçüncü hücresinde dört mahkum sessizce yataklarında yatıyordu. Şişman olan alçak bir sesle konuştu: “Büyük Kardeş, Patron Li ile kahvaltıda konuşup anlaştım. Biz üç profesyonelimizi yollayacağız. Patron Li’nin iki “gorili” ile birlikte beş adamımız olacak. Bunlarla Luo Feng’le ilgilenmek bir problem olmamalı.”

 

\\ Bütün gün hücrede otursam ben de böyle işlere karışırdım. Yat yat sıkılır insan :D

 

“Bu Lou Feng’in tek başına dört elit üyeyi dövebildiğini duydum, Şişko. O baya çetin bir ceviz.” Siyah köpek dövmeli kaslı adam sessizce konuştu.

 

“Siyah köpek, Şişko Kardeş Zhou bizimle birlikte Kobra’yı da yollayacak. Biz başarısız olsak bile kobra işi kesinlikle batırmaz!” Tek gözlü orta yaşlı adam sessizce konuştu.

 

“Kobra?”

 

Şişko ve kaslı Siyah Köpek şok olmuştu.

 

“Evet. Böylesi bir tesadüfe inanmak zor ama Kobra da burada yatıyormuş.” Tek-gözlü adam kafasını salladı.

 

“Kobrayla başarısız olmamız imkansız.” Şişko heyecanlandı, “Ama Kobra neye benziyor? Daha önce hiçbirimiz onu görmedi.”

 

“Birlikte hareket edeceğiz. Öğle yemeğinden sonra Patron Li ile görüşeceğim.” Tek-gözlü adam sessizce konuştu, “Akşam yemeği sırasında hep birlikte saldıracağız! Silahlarınızı getirmeyi unutmayın.” Ancak, mahkumların silah dediği şeyler sadece küçük bıçaklar şeklinde keskinleştirilmiş diş fırçalarıydı…..

 

Büyük ölçekli hapishanelerle kıyaslanamasa da bu hapishanede de bazı sıkı kontroller vardı.

 

Ancak, büyük ölçekli bir hapishanede bile, yetenekli insanlar neredeyse her zaman silah ve mühimmat içeri sokabiliyordu. Ne kadar güvenli bir yer olursa olsun, insanlar bunun için çabalayınca sistemin açıklarını keşfeder! Elbette, bu hapishanedeki insanlar sadece küçük balıklardı. Kaba bıçak ve cam parçalarıyla silahlanmışlardı.

 

\\ Size hiç Luo Feng’in sırtındaki haritadan bahsettim mi? Çok orijinal bir hikayedir :D

 

××××××

 

Akşam.

 

“Kardeş Luo.”

 

“Kardeş Luo.”

 

Hücresinin dışında yürürken tüm mahkumlar Luo Feng’i itaatkar bir şekilde selamlıyordu. Luo Feng’in dört elit üyeye karşı savaşının hikayesi bir gecede tüm hapishaneye yayılmıştı. Hapishanedeki neredeyse herkes genç adamın gücünü biliyordu.

 

Kafeteryada. Buraya kafeterya deniyordu ama burası sadece kilitli bir lobiydi.

 

Uzun dengeli gümüş masalardan düzinelerce vardı.

 

“Bu hapishanede yemek dışında her şey baya iyi.” Dün gece genetik enerji yetişimini başardığından Luo Feng’in keyfi yerindeydi. Karşıya yürüdü ve gardiyanlardan plastik bir yemek kutusu aldı ama içinde çamur benzeri bir yemek vardı.

 

Kafasını eğdi ve yemeğe daha yakından baktı, sadece gri çamur gibi bir yemek vardı. Koklayınca patates kokusu aldı.

 

“Efsanevi çiğ yemek böyle bir şey demek.” Luo Feng kafasını salladı.

 

Bu baya ünlüydü. Çiğ yemek dense de aslında bu tartışmasız bir şekilde bulunabilecek en kötü yemekti. Bu çiğ yemeği yersen günde sadece beş sente ihtiyacın oluyor. Sadece bundan içindeki malzemelerin kalitesini tahmin etmek mümkündü.

 

\\ Tam benim gibi ölücülere göre :D Aslında sunulması gereken bir şey. Teknolojimiz yeterli durumda. Çok uygun fiyata günlük besin ihtiyacını karşılayacak barlar satılması gerek bence. Mesela 1 liraya alacaksın, suyla yiyeceksin, keyfine bakacaksın :D

 

Gümüş bir lobi, gümüş bir masa ve gümüş bir yemek kutusu.

 

\\ Gümüşü bol bulmuşlar :D

 

Üniforma giyen bir sürü insan bir bir geldi ve yemek kutularını aldı.

 

Luo Feng masanın kenarına oturdu ve başını eğip çiğ yemeğini yemeye başladı. Bu sırada, Luo Feng’in yanındaki cılız gözlüklü genç yemeğinden iki ısırık aldıktan sonra  isyan etti, “Domuzlar ve köpekler bile bundan daha iyi şeyler yiyor!”  

 

“Kaybettin iki çöp ver hemen.”

 

“Ne diyon la sen!?”



Büyük gümüş lobide, yüzün üstünde mahkum birbiriyle konuşuyordu. Çok karmaşık ve kaotikti. Parmaklığın dışında ellerinde saldırı tüfeği olan iki gardiyan vardı. Tembelce içeri baktılar ve sonra gülmeye ve birbirleriyle konuşmaya başladılar. Yukarıdaki güvenlik kamerası gümüş lobideki tüm olayları sürekli kaydediyordu.

 

[PENG]

 

Tek-gözlü bir kabadayı Luo Feng’in üç metre sağındaki bir masaya oturdu. Luo Feng baktı ve güldü, “Sen Luo Feng misin?”

 

Luo Feng tek-gözlü kabadayıya baktı: “Sen kimsin?”

 

“Ben Long.” Tek-gözlü kabadayı sırıttı.

 

“Tek-gözlü ejderha.” dedi alçak bir ses. Kısa şişman bir adam tek-gözlü kabadayının karşısına oturdu. Bu sırada, iki kabadayı çelik kuleler gibi yanında oturuyordu. Sonra, kısa şişman adam soğukça güldü, “Geçen gün rahatlamak için dışarı çıktığımızda senin adamın benim kardeşime vurdu, değil mi? Söyle bana, bu sorunu nasıl çözeceğiz?”

 

“Siktir lan.” Tek-gözlü kabadayı gözünü yuvarladı ve uyardı, “Şişko Li, bana şimdi bulaşmazsan iyi olur. Benimle uğraşırsan, geri çekilmediğim için beni suçlama.”

 

Kısa şişman adam soğukça baktı ve güldü: “Tek-gözlü ejderha, sanki konuşmak istemiyorsun gibi?”

 

\\ Ejderhaymış :D Bizimki sahneye çıkınca görürsünüz ejderhayı :D

 

Luo Feng yemeğinden iki ısırık daha aldı ve baktı. Merak etmeden yapamıyordu. Onun bakış açısında….. bu açıkça hapishanedeki iki büyük gücün kavganın eşiğine gelmesiydi.

 

“Bok konuş. Konuşmak istiyorsan, siktir git!” Tek-gözlü ejderha sadece gözünü yuvarladı ve uyardı.

 

“Siktir et, saldırın!”

 

Bağırırken kısa şişman adamın yüzü korkunçtu.

 

Aniden iki çelik kuleye benzeyen kabadayılar ileri doğru atıldı. Bir tanesi uzun gümüş tabakla tek-gözlü kabadayıya vururken diğer kabadayı yıldırım gibi tekmeledi.

 

“Patronumuza vurmaya cesaret ettin!”

 

“Kardeşlerim, hadi gidelim!”

 

Tüm lobi aniden karıştı.

 

[PENG!]

 

Mahkumlardan biri sırayı kaldırdı ve köşedeki kameraya tüm gücüyle vurdu. Hapishanede ne zaman büyük çaplı bir çete savaşı çıksa ilk yapılan kamerayı kırmaktı. Somut deliller olmayınca polis doğal olarak gerçek suçluları bulamıyordu. Tek yapabilecekleri rastgele bir şekilde mahkumları suçlamaktı.

 

Gümüş lobide.

 

“AH!” Tek-gözlü ejderha sağ kolunu kaldırdı ve kabadayının tekmesini engelledi. Ancak bu gerçekten güçlü bir tekmeydi, bu yüzden tek-gözlü ejderha birkaç adım geriledi. Neredeyse Luo Feng’in yanına geldi.

 

İki çelik kule hemen peşinden geldi.

 

Tek-gözlü ejderhanın adamları da patronlarını korumak için bu yöne doğru koştu. Aniden Luo Feng çete savaşının arasında kaldı.

 

“Böyle bir şeye bulaştığıma inanamıyorum.” Luo Feng sadece ayağa kalkabildi. Bu işe karışmak için fazla tembeldi. Bu sırada tek-gözlü ejderhanın emri doğrultusunda Şişko Luo Feng’e doğru koştu. Aniden vidayla keskinleştirilmiş bir bıçak çıkardı ve Luo Feng’in belini hedefledi.

 

Bundan önce, tek-gözlü ejderha küçük bir bıçak çıkardı ve Luo Feng’e saplamaya hazırlanıyordu.

 

“Hm?” Luo Feng aniden tehlike hissetti. Aynı sırada belinde sanki keskin bir şey vücuduna girmiş gibi hafif bir acı hissetti. Ancak Luo Feng kaslarını gerip bir leopar gibi zıpladı ve masanın önünden geçti. Ama bu sırada…..

 

[HE] [HE]

 

İki çelik kule benzeyen kabadayılar savaş baltası gibi bacaklarıyla Luo Feng’e saldırdı.

 

“Ölümü arıyorsunuz!” Anında ne olduğunu anlayan Luo Feng yüksek sesle bağırdı ve iki yumruğu iki tekmeyle çarpıştı. İki çelik kuleye benzeyen “goril” lakaplı kabadayılar kalplerinde soğukça güldü. Bacakların patlayıcı gücü kollara göre çok daha yüksekti. Saldıran Luo Feng olsa bile bundan korkarlar mıydı?

 

[PENG] [PENG]

 

Düşük bir darbe sesini kırılan kemiklerin sesi takip etti. İki vahşi çelik kuleye benzeyen kabadayılar acıyla uludu. İkisi de uçtu ve uzaktaki bir masaya çarptı. Yer ve sıradaki kan lekeleri gören birini şok edebilirdi.

 

\\ Bir yumrukla adam mı uçar diyebilirsiniz. Normalde uçmaz ama SS’in evreninde boyuta göre inanılmaz bir güç söz konusu. 70 kiloluk adamın 1500 kg’lık yumruk gücü olunca bir sürü şey mümkün hale geliyor.

 

“Ahhhh” İki kabadayı bacaklarını tutarak yerde yuvarlandı.

 

“Ne!” Tek-gözlü ejderha ve yanındaki Şişko ile Siyah Köpek olduğu yerde donakaldı.

 

Bu sırada.——

 

[WENG WENG]

 

Kulak delici bir alarm çaldı. Hapishanedeki tüm muhafızlar dinlenme yerlerinden kafeteryaya doğru koştu.

 

Luo Feng beline dokundu ve üniformasına bulaşmış kanı gördü. Efsaneler doğruydu, genetik enerji yetişimi yapabilen dövüşçülerin yumruk güçleri üç dört bin kilogramı bulur.  Sıradan küçük bir merminin onların kaslarını delmesi mümkün değildir. Şişkonun bıçağı sadece derisini delmiş ve kasları tarafından durdurulmuştu.

 

“Yani benimle oynamak istiyorsunuz.”

 

Luo Feng tek-gözlü ejderhaya ve kısa şişman adama baktı. Gözlerindeki gaddarlık ikisinin de şoktan solmasına neden oldu.

 

“Saldırın, o yaralandı!” Tek-gözlü ejderha öfkeyle bağırdı.

 

“Herkes saldırsın!” Kısa şişman adam da yüksek sesle bağırdı. Bağırırken sırasını Luo Feng’e vurmak için kaldırdı. Patronlarını takip etmek için adamları da sıralarını kaldırdı ve Luo Feng’e doğru hücum ettiler.

 

\\ “Bizi de döv Luo Feng reis” demek istiyorlar :D

 

Luo Feng bir hayalet gibi hareket etti, tekmeleri top atışları gibiydi, her tekmesi bir mahkumu havaya uçuruyordu. Luo Feng normal mahkumlara karşı çok sert davranmıyordu, onlar sadece emirleri takip ediyorlardı. Ancak Luo Feng iki lidere ve kendisini bıçaklayan Şişkoya hiç merhamet göstermiyordu.

 

[PU!]

 

Luo Feng’in avucu bir sırayı ikiye böldü ve sırayı sallayan tek-gözlü ejderhanın havaya uçmasına neden oldu. Tek gözlü ejderhanın kolu ters döndü.

 

\\ Gif :D

 

İnsanlar havaya fırlatılıyordu, sıralar ve masalar bir bir bükülüyor ve parçalanıyordu.

 

Fark!

 

Bu, genetik enerji çalışan bir dövüşçüyle sıradan agresif mahkumlar arasındaki farktı.

 

Luo Feng mahkum grubunu tararken, olanları sakince izleyen gözlüklü cılız genç aniden elini havaya kaldırdı.

 

“İşin bitti!”

 

Soğuk bir ışığın gökyüzünden geçmesi gibi bir anda Luo Feng’in önünde belirdi.

 

\\ Okuyucu böyle ortada bırakılır :D

 

Sonraki Bölümün İsmi: Uyanmak

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr