Bölüm 167: Hepsini Görmek

avatar
6762 5

Tales of Demons & Gods - Bölüm 167: Hepsini Görmek


Çeviri: Allenwalker

Düzenleme: Dunklesplatz

 

Ye Ziyun'un üzerinde şeffaf bir ipek kıyafet vardı sanki saçları bedenini örtüyormuş gibi bir görünüm katıyordu. Onun güzel göğüsleri zorda olsa görülüyordu. İpek giysisinin boyu sadece bacaklarının üst kısmına kadar geliyordu. Onun pürüzsüz bacakları tamamen ortadaydı.

 

Yatak ta uzanan Xiao Ning'er bağırarak göğüslerini kapattı. Fakat eli küçük olduğundan göğüslerinin tamamını kapatmıyordu ve bu durumu gören insanların daha fazla hayal etmesine sebep olabilirdi.

 

Ye Ziyun'un yüzü buz gibi soğuk bir görüntü aldı ve gözleri Nie Li'ye kilitlenmişti. Xiao Ning'er'in ise yüzü kızarmıştı ve kafasını yere doğru eğmişti.

 

"Ahaha! Galiba yanlış bir zaman da geldim. Özür dilerim..." dedi Nie Li utangaç bir ses tonuyla. Arkasını döndü ve hızlıca uzaklaştı.

 

"Nie Li buraya girmene kim izin verdi. Defol!!!" diye bağırdı Ye Ziyun. Öfkesi sürekli artıyordu ve sağ elini hareket ettirdi. Daha sonra buzdan bir mızrak yolladı Nie Li'ye doğru.

 

Odanın ısısının düştüğünü hisseden Nie Li, hemen dışarı doğru zıpladı ve kapıyı arkasından kapattı.

 

Paaaa!!

 

Buz mızrak kapıda patladı ve kapının etrafı buzla kaplanmıştı.

 

Ye Ziyun'un sinirli halini gören Xiao Ning'er gülümsemişti. Kapıya doğru baktı. Nie Li'nin ateşli bakışları onun biraz utanmasına sebep olmuştu. Fakat Ye Ziyun'a karşı kaybetme fikrinden hoşlanmamıştı. Acaba Nie Li'nin ilgisini Ziyun'mu yoksa kendisi mi daha çok çekmişti?

 

Ç.N: Vay amk. Hatunun düşündüğü şeye bak :(

 

"Bu herif istediği zaman sonuçlarını düşünmeden istediğini yapıyor. Gerçekten de sağlam bir dersi hak ediyor." dedi Ye Ziyun. Onun yüzü omuzlarına kadar kızarmıştı. Xiao Ning'er'in şu anki durumundan bahsetmeye bile gerek yoktu. Onun üstünde transparan bir ipek vardı sadece. Nie Li'nin hırsız gözleri tarafından bütün vücudu görülmüştü.

 

"Nie Li bunu kasten yapmamıştır. Muhtemelen bizim hakkımızda endişelendiği için bu kadar hızlı bir şekilde odaya girmiştir." dedi Xiao Ning'er.

 

"Ning'er sen onunla evlenmedin bile neden onu savunuyorsun. Gelecekte sana zorbalık yapsa ne yapacaksın?" dedi Ye Ziyun.

 

Ye Ziyun'un söylediklerini duyan Xiao Ning'er'in gözlerine bir anda üzgün bir parıltı hakim oldu. Nie Li ile evlenmek mi? Gerçekten de Nie Li'ye uygun bir eş miydi? Nie Li'nin olağanüstü bir yeteneği vardı, sadece Ye Ziyun, cennetler tarafından kutsanmış birisi ona uygun bir eş olabilir. Kendisi neydi ki? Nasıl olurda Kanatlı Ejder Ailesi onun Kar Rüzgarı Ailesi ile kıyaslanabilirdi.

 

Aniden Xiao Ning'er'in sessizleştiği gören Ye Ziyun, neden olduğunu bilmeden kalbine bir ağrı girdiğini hissetti. Xiao Ning'er'in kişiliğinin soğuk olmasına ve diğerlerinin kendisine yaklaştırmayan bir tutumu olsa da kalbinde atılgan bir insandı. Hoşlandığı birine karı oldukça nazik ve kibar birisiydi. Kendisi ise Xiao Ning'er'den farklıydı. Şehir Lordunun kızı olarak çok fazla sorumluluğu vardı. Kendi duygularının peşinden koşmak yerine ilk önce sorumluluklarını yerine getirmeliydi.

 

Sadece bu konuya göz önüne alsak bile Nie Li için uygun bir eş değildi.

 

Avluda, Nie Li'nin beyni az önce gördüklerinden dolayı yanıyordu. İki güzel hanım yan yana. Onların gelecekte Şanlı Şehrin iki tanrıçası olmasına kesin gözüyle bakılıyordu. Bu sefer izinsiz odaya girmesinin sonucu dayak bile olsa buna değmişti.

 

Önceki hayatında, eğer Şanlı Şehir yok olmasaydı, işe yaramaz ve fakir Nie Li'nin, bu iki tanrıçanın gözünde bir sinek kadar değeri olurdu. Önceki hayatında o kadar çok ölüm kalım savaşı atlatması ve yeniden doğması, Nie Li'ni Ye Ziyun'a olan hislerini gram dahi değiştirmemişti.

 

Ning'er'e gelince...

 

Önceki hayatında, Nie Li onunla hiç iletişim kurmamıştı. Sadece onun için üzülüyordu. Nie Li, onun hayatını değiştirmişti. Nie Li'nin kafası karışıktı, Xiao Ning'er'in duygularına nasıl karşılık verecekti?

 

Fakat Nie Li açık fikirli birisiydi. Şu anda çözemediği sıkıntıları geleceğe bırakacaktı.

 

DN: Oooh kafalar raad :/

 

Nie Li avluda bağdaş kurdu ve ruh gücünü rafine etmeye başladı. İki Yıldız Altın Seviyeye ulaştıktan sonra daha fazla öngörü edinmişti. Her organizmanın bir ruhu vardı. Bu dünyadaki ruh gücü çeşitle organizmaların ölmesinden geri kalan güçtü. Onun ruh bölgesi çevredeki ruh gücüne karşı çok hassastı. Savaş Alanındaki gibi ne kadar çok ruh gücü emebilirse o kadar hızlı gelişecekti.

 

Fakat, kazaları önlemek için dikkatli olması gerekiyordu. Savaş alanında ki olayın tekrar olmaması için önlemler almalıydı.

 

Zaman gece olmak üzereydi, Ye Ziyun odasından yürüyerek çıkmıştı.

 

"Ziyun!" Nie Li elini kaldırdı, yüzünde önceden yaşananlar için utangaç bir ifade vardı.

 

Ye Ziyun yüzü oldukça soğuktu. Nie Li, onun yüzünün sabah olanlardan dolayı böyle olduğunu düşündü. Ye Ziyun'u o şekilde görmek Nie Li için çok fazla da yanlış değildi. Önceki hayatında onunla birlikteydi. Fakat Xiao Ning'er'i görmek kesinlikle yanlıştı.

 

Ye Ziyun, soğuk bakışlarını Nie Li'ye çevirdi ve "Nie Li artık benim avlumda yaşamana izin vermiyorum. Bu gece buradan taşınacaksın!" dedi.

 

"Neden?" diye sordu Nie Li kaşlarını çatmıştı ve direk olarak Ye Ziyun'un gözlerine bakıyordu.

 

"Burada yaşamanın uygu olmadığını düşünmüyor musun? Ben Kar Rüzgarı Ailesinin saf kan torunuyum. Senin gibi bir çocuğun burada yaşadığını diğer aileler öğrenirse bu konu hakkında nasıl düşünürler?" diye cevap verdi Ye Ziyun.

 

"Baban burada yaşamama izin verdi." Nie Li, Ye Ziyun bakışlarında doğru bir şeyler olmadığını hissetti.

 

"Babam kabul etmiş olabilir, fakat bu benim de kabul ettiğim anlamına gelmiyor. Geçmişte çok yumuşak davranıyordum ve senin hakkında ki her şey çok açık değildi. Gelecekte, benim onayım olmadan burada yaşayamazsın." dedi soğuk bir ses tonuyla Ye Ziyun.

 

"Ziyun. öncesi için ben çok endişeli olduğumdan dolayı öyle izinsiz içer girdim..." Nie Li, Ye Ziyun'un hala sabahki olay için sinirli olduğunu düşünüyordu ve bu konuyu açıklama gereği hissetmişti.

 

"Yaptığın iyi bir şey ama bu gece buradan taşınacaksın." Ye Ziyun, hala Nie Li'ye bakıyordu. "Şu son günlerde her şeyi anladım. Gerçek, senin Ye Han'dan hiç bir farklılığın yok. Sen bana karşı açık değilsin. Sen beni sadece konumunu yükseltecek bir nesne olarak görüyorsun. Benimle evlenmek Şehir Lordu koltuğuna oturmakla aynı şey. Sen sadece Şanlı Şehrin en güçlü adamı olmak istiyorsun. Gerçekten komik!!"

 

"Saçmalık!!! Ben Şehir Lordu olmayı umursamıyorum. Ben..." Nie Li'nin kafası karışmıştı. Neden Ye Ziyun aniden bu kadar kaba cümleler kuruyordu. Bu ona hiç benzemiyordu.

 

"Nie Li, yeteneğin iyi diye kendini büyük görme, nihayetinde sen fakir Göksel İşaret Ailesinin bir üyesisin. Şehir Lordunun kızıyla evlenmek için hangi niteliklere sahipsin? Naif olma!" Ye Ziyun acımadan sıralıyordu cümlelerine. "Aramızda büyük bir fark var, asla geçemeyeceğin bir sınır."

 

Ye Ziyun'un söylediklerini duyan Nie Li biraz sinirlenmişti. O bu cümleleri neden söylediğini bir türlü anlamıyordu. O kesinlikle Ye Ziyun bu tür bir insan olmadığını biliyordu. Fakat Ziyun ona konuşma fırsatı dahi vermiyordu.

 

"Hala terk etmiyor musun burayı? Hala utanmadan burada kalmayı mı istiyorsun?" dedi Ye Ziyun soğuk bir şekilde Nie Li'ye bakıyordu.

 

Ye Ziyun'un bakışlarını gören Nie Li, önceki hayatından bir çok anıyı hatırlamıştı. Aslında, Şanlı Şehir yıkılmamış olsaydı, Kar Rüzgarı Ailesinin üyeleri Nie Li ve Ye Ziyun'un birlikte olmasına izin vermezlerdi. Dünya gerçekten de Ye Ziyun'un bahsettiği gibiydi. O, Göksel İşaret Ailesinden fakir bir oğlandı, Nasıl olurda Şehir Lordunun kızına layık birisi olabilirdi?

 

Kar Rüzgarı Ailesinin önceki hayatında söylediklerini düşününce, Nie Li kendisini rahatsız hissetmişti. O, Ye Ziyun'la daha fazla tartışmadı, arkasını döndü, elini sallayarak "Daha fazla konuşma, ben taşınacağım!" dedi.

 

DN: Adios amigos. Adam satışın kralını gördü be :(

 

"Eşyalarını almayacak mısın?" Ye Ziyun'un sesi hala soğuk bir tonda çıkıyordu.

 

"Burada fazla eşyam yok. Eğer bir şey kaldıysa, arkamdan yollayabilirsin!" dedi ve avlunun dışına doğru yürüdü Nie Li.

 

Nie Li'nin yalnız başına yürüyüşünü izledikten sonra Ye Ziyun uzun bir süre olduğu yerde kalmıştı. Neden kalbi ağrımaya başlamıştı? Sanki kalbi kurumuştu, kalbi çaresizlik ve karışıklıklarla dolu gibiydi. Göz yaşları kontrolsüzce gözlerinden akıyordu.

 

Biraz zaman geçtikten sonra Ye Ziyun'un odasında;

 

Xiao Ning'er üstüne bir şeyler giymişti. Ye Ziyun'a baktı ve "Nie Li nerede?" diye sordu.

 

"Halletmesi gerek bazı konulardan dolayı ailesinin yanına geri döndü." dedi Ye Ziyun.  "Hala tam olarak iyileşmedin. Biraz iksir alıp biraz daha sürsen daha iyi olur."

 

Xiao Ning'er şaşırmış bir yüz ifadesiyle Ye Ziyun'a baktı. Ye Ziyun'un garip bir şeyler vardı, gözleri biraz şişmişti. Daha çok merak ettiği konu ise neden Nie Li aniden gitmişti? Fakat daha fazla merak etmedi. Onunla Ye Ziyun arasında hala bir rekabet vardı ve O, Nie Li'yi Ye Ziyun'a kolay bir şekilde kaptırma niyetinde değildi. O sessizce Nie Li'nin karar vermesini bekleyecekti. Eğer Nie Li, Ye Ziyun'u seçerse, sessiz bir şekilde kaderine razı olacaktı.

 

Lu Piao, Du Ze ve diğerleri ailelerin bölgelerine dönmüştü. Nie Li, Duan Jian ve Nie Yu'yu alıp Göksel İşaret Ailesinin bölgesine gitmişlerdi. Klan üyelerinin hala sağ salim olduklarını görünce biraz rahatlamıştı. Göksel İşaret Ailesi artık eskisi gibi değildi. Kar Rüzgarı Ailesi ve Simyacılar Derneği, Göksel İşaret Ailesine herhangi bir zararın gelmesini engellerdi. Nie Yu'yu ailesine teslim edip, Duan Jian'ıda Ailede bıraktıktan sonra Nie Li Simyacılar Derneğine doğru yola koyuldu.

 

Ye Ziyun'un sözleri onu derinden yaralasa da Nie Li'nin Şanlı Şehri korumak için halletmesi gerek bazı konular vardı. Sonuçta burası yaşadıkları yerdi.

 

Simyacılar Derneği;

 

Büyük salon oldukça görkemli gözüküyordu, Yang Xin ön taraftaki sandalyelerde tek başına oturuyordu, bir şeyler üzerine çalışıyormuş gibiydi. Üstünde kırmızı dar bir giysi vardı, giysi onu tarif edilemez bir güzelliğe dönüştürmüştü. Onun şişmiş göğüsleri kıyafeti yırtmak istiyor gibi şehvet ve çekici gözüküyordu.

 

Bu kadın büyüleyici bir şeytan gibiydi.

 

Kafasını kaldırdı ve Nie Li'yi gördü. Yang Xin'in gözlerinde şaşırmış bir ifade oluştu ve gülümseyerek "Küçük kardeşim bugün nasıl oldu da ablana bakmaya gelebildin? Ben senin Ye Ziyun'un nazik ev sahipliğinden ayrılıpta beni görmeye geleceğini düşünmezdim." dedi.

 

Nie Li'nin Yang Xin'le uğraşacak neşesi yoktu. Gülümsedi ve "Konuşmam gereken bir konu var." dedi.

 

"Ohh!" Yang Xin, Nie Li'ye sinirlenmiş gibi baktı ve "Demek konuşacak önemli konu olmayınca ablana bakmaya gelmeyeceğini mi söylüyorsun? Konuş bakalım. Konu nedir?" dedi.

 

"Ben Abla Yang Xin'den bu şişelerden yapmasını istiyorum. Eğer mümkünse bir milyon tane yapın." dedi Nie Li.

 

"Bu kadar çok mu istiyorsun?" Yang Xin kaşlarını çatmıştı. Bir Milyon tane şeytan canavarı sürüsüne sadece bir kaç bin adet yapmışlardı. Neden Nie Li bu kadar çok istiyordu? Aniden aklına bir şeyler gelmiş gibi "Sen, bu yıl Şanlı Şehrin daha büyük bir şeytan canavarı sürüsü tarafından mı saldırıya uğrayacağını düşünüyorsun?"

 

Dn: Arkadaşlar bol bol yorum yapan ellerinize sağlık :D

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr