Bölüm 124: Ziyafet

avatar
4785 3

Tales of Demons & Gods - Bölüm 124: Ziyafet


 

Çeviri: Allenwalker Düzenleme: Accoladia

 

   

Gerçek şu ki Ye Han çoktan sıra dışı olarak çağrılmayı hak etmişti. Bundan dolayı seçici olmasında herhangi bir sıkıntı görmüyorlardı. Huyan Lanrou Ye Han’ı on üç yaşındayken görmüştü ve ona gizliden bir ilgi duymaya başlamıştı. Fakat şu anda neden fikrini değiştirmişti?

 

“Standartlar her zaman değişebilir.”


Huyan Lanrou’nun aklında bir figür belirdi. O olaydan bu yana Huyan Lanrou o kişiyi unutamamıştı. Fakat Nie Li o olaydan bu yana kendisinden saklanmıştı ve bundan dolayı kendini oldukça sinirli hissediyordu. Daha sonra Lanrou Nie Li’nin Şehir Lordunun Konağına taşındığını duydu.

 

Doğru! Şehir Lordu Konağı.

 

Acaba Nie Li ziyafete katılacak mı?

 

“Bakmaktan zarar gelmez.” Huyan Lanruo bir süreliğine düşündü, kafasını çevirdi ve Huyan Xiaong’a doğru “Tamam. Ben de gideceğim. Fakat orada ne yaparsam yapayım bana karışmayacaksın!” dedi.

 

Huyan Xiaong, Lanruo’nun fikrini bu kadar çabuk değiştireceğini düşünmemişti. O bu durumun iyi olmayacağını hissetti, biraz düşündü ve hızlıca “Kızım, sen ziyafeti dağıtmayı düşünmediğini söyle bana. Bu kadar düşüncesiz olma. Artık ziyafete gitmeyeceğiz.” 

 

O Lanruo’nun ruh halinin ne kadar çabuk değiştiğini biliyordu. O kesinlikle Lunruo’nun ziyafeti dağıtabilecek bir yapıda olduğunu biliyordu.

 

“Şehir Lordu Konağının verdiği ziyafeti dağıtmak mı? Senin kızın olan ben bu kadar mı oru**u?”

 

Huyan Lanruo gözlerini Huyan Xiaong’a dikti.

 

Huyan Xiaong başını sallayarak onayladı fakat biraz da duygulandı o çok fazla annesine benziyordu.

 

Kısa bir zaman sonra Huyan Lanruo masum bir görünüşe büründü, şımarık bir köpek yavrusu gibi davranarak “Baba, bunu nasıl söyleyebilirsin? Ben herkesin görmeyi sevdiği sevimli ve güzel bir kızım. Bu akşam güzelce giyineceğim ve ziyafetteki herkesin gözünü benden ayıramamasını sağlayacağım.” dedi.

 

O konuşmasını bitirdikten sonra mırıldanarak kendi odasına doğru yürümeye başladı.

 

Huayn Xiaong biraz şaşkına dönmüştü. O Huyan Lanruo’nun sırtına baktı ve gizlice gülümsedi. O sadece kızının Şehir Lordunun Konağının hazırladığı ziyafeti dağıtmamasını diliyordu sonuçta kendi kızına söz geçiremiyordu.

 

Huyan Xiaong küçüklüğünden beri Ye Zong ile birlikte büyümüştü. Onlar ömür boyu birlikte yaşadılar ve birlikte öleceklerdi ayrıca Huyan Xiaong, Ye Zong’un sağ kollarından biriydi. Tüm Huyan Ailesi, Kar Rüzgarı Ailesinin sağlam destekleyicisiydi. Bundan dolay Huyan Xiaong çok fazla endişelenme gereği duymadı.

 

Daha önceki baskından dolayı tüm Şanlı Şehir alarm durumuna geçmişti. Önemli alanlardan çoğuna daha fazla koruma görevlendirildi. Şehir Lordu Konağının baskına uğratıldığını duyan tüm şehir halkı paniklemişti. Sonuçta Kara Lonca daha önce hiç bu kadar agresif olmamıştı. Şehir halkından öte çoğu ailede acil durum moduna geçmişti. Bu ziyafetin önemli iki amacı vardı birincisi insanların üstündeki baskıyı bir nebzede olsa azaltmak ikincisi ise her aileye bazı mesajlar iletmekti.

 

Bu ziyafete katılan her aile kendi içindeki en güçlü üyeleri göndermişti.

 

 

Şehir Lordu Konağında Ye Ziyun’un bölgesi;


Nie Li uyanmıştı. O hala yorgun hissetmesine rağmen önemli bir sorunu kalmamıştı. Nie Li şu anki durumunun oldukça iyi olduğunu hissetti. Onun ruh bölgesi tamamen kurumuştu. Onun eski durumuna kavuşması için en azından birkaç düzine gün geçmesi lazımdı. Fakat bazı sebeplerden dolayı onun iyileşmesi için sadece üç veya beş günü vardı.

 

Vücudundaki ruh gücünü hissedince, o ruh gücünün eskisinden daha az olmasına rağmen daha saf hala geldiğini hissetti.

 

‘Belkide bu Zamansal Şeytan Ruhu Kitabından kaynaklanmıştır.’ diye düşündü. Zamansal Şeytan Ruhu Kitabının gizemli güçleri vardı bundan dolayı elinde olan sayfayı her zaman yanında taşıyordu. Uçurum Şeytanıyla dövüştüğü sırada yanındaki sayfadan kendi ruh bölgesine akan ruh gücünü hissetmişti. 

 

Nie Li uyandığı zaman Ye Ziyun ve Xiao Ning’er’in onun yanında kaldıklarını gördü. Bu durumdan dolayı biraz utanmıştı fakat bu sahne ona biraz dokunmuştu.

 

“Haha, Günaydın. Bu şekerleme harikaydı.” dedi ve güldü. Kollarını Xiao Ning’er ve Ye Ziyun’a doğru uzattı. 

 

Ye Ziyun gözlerini yuvarladı ve biraz sert bir şekilde “Günaydın mı? Çoktan akşam olmak üzere.” dedi.

 

Fakat Nie Li’yi neşeli görünce kalbinde biraz rahatlama hissetti.

 

Nie Li uyandığı zaman Xiao Ning’er mutluluktan havaya uçacakmış gibi hissetti ve sadece Nie Li’ye derin derin bakmaya devam etti. 

 

Bilinçsizce yatmasına rağmen Nie Li ne kadar süre boyunca böyle yattığının farkındaydı. Belki de bu durum önceki hayatından kalma bir alışkanlıktı. Onun olağanüstü algı kapasitesi sağduyuyla açıklanabilecek gibi değildi. Nie Li yataktan zıpladı ve bedenini esnetmeye başladı.

 

Nie Li gizliden ‘Gücümün yüzde seksenini geri kazanmışım. Ruh gücüm daha da konsantre olmuş. Herhangi bir sorunum yok.' diye düşündü. 

 

Nie Li bu kadar neşeli olduğuna göre herhangi bir problem kalmamış gibi gözüküyor. Belli bir süre sessiz kaldıktan sonra Ye Ziyun “Benim büyük abim Ye Han bugün geri döndü. Bu akşam onun geri dönmesi şerefine bir ziyafet düzenleniyor. Ning’er sana bakmak için burada kalacak.” 


Konuşmasını bitirdikten sonra arkasını döndü ve gitmeye hazırlanıyordu. Fakat Nie Li ile Xiao Ning’er’in birlikte vakit geçireceklerini düşününce biraz kalp kırıklığı hissetti.

 

Neden ayrılması gerekiyordu ki? Ye Ziyun kendi kendine bu soruyu sordu ve bu soruya herhangi bir cevap bulamadı.

 

Ç.N: Kızı şizofren yapacak bu gidişle.

 

Ye Han mı? Nie Li önceki hayatında Ye Ziyun’la konuşmalarını hatırladı. Ye Han hakkında bilgisi oldukça azdı. Nie Li, Ye Han hakkında tek bildiği şey onun Ye Zong tarafından evlatlık alınması ve Ye Ziyun ile birlikte büyümesiydi. Onun hakkında başka bir şey bilmiyordu.

 

Nie Li önceki hayatında Ye Ziyun’un neden Ye Han hakkında konuşmadığını çözememişti.

 

Önceki hayatındaki final savaşında Nie Li’nin Ye Han’a ait herhangi bir hatırası yoktu. Sanki böyle bir insan hiç var olmamış gibiydi.

 

O gizemli bir elemandı.

 

“Sen nasıl olur da böyle neşeli bir ziyafete bizi götürmezsin?” dedi ve bir elini Ning’er’in omzuna diğer elini ise Ye Ziyun’un omzuna attı. “Hehe, Hadi gidip bir bakalım.”


Xiao Ning’er bu durumu biraz garip bulsa da yinede kabul etmişti. Nie Li böyle bir insandı.

 

Ye Ziyun sinirli bir şekilde “Nie Li elini benim üstümden çek. Aksi halde seninle dövüşeceğim.” dedi.

 

“Hey, sen biraz fazla mı küçüksün. Ahh!”


Nie Li bir anda belinde bir acı hissetti ve çığlık attı.

 

 

Şehir Lordunun Konağında, Resepsiyon Salonu, Ziyafet Alanı;


Ye Zong ve bir çok önemli ve soylu ailenin üyeleri salonun üst tarafında kendi aralarında muhabbet ediyordu. Gençler ise salonun orta kısmında kısık seslerle muhabbet ediyorlardı. Toplamda elli veya altmış kişi katılmıştı ziyafete.

 

Gençlerin içinde, şüpheye yer bırakılmayacak şekilde Ye Han odak noktası olmuştu ve herkes onun etrafında toplanmıştı.

 

Chen Linjian iki eli omuz hizasında birleştirmiş bir şekilde Ye Han’a bakıyordu. “Ye Han, uzun zamandır görüşmüyoruz.” dedi.

 

O Ye Han’dan daha küçük yaşta olsa bile ortamda bulunanlar arasında Ye Han’dan daha güçsüz olarak çağrılmayacak tek kişiydi.

 

“Tam olarak iki yıl oldu.” dedi Ye Han gülümseyerek.

 

“Bu iki yıl içerisinde sen Bir Yıldız Altın Seviyeden Üç Yıldız Altın Seviyeye çıkmışsın. Bu gerçekten olağanüstü.” dedi Shen Fei.

 

“Genç Usta Shen Fei beni çok fazla övüyor.” 


Ye Han çok fazla insan tarafından çevrelenmesine rağmen hala sakinliğini koruyordu ve kayıtsız görünümünü hiç bozmadı. Onun bakışları kalabalığın arasında sürekli geziyordu sanki bir şeyi arıyor gibiydi. Onun gibi sakin ve cool görünümlü birisi çevresindeki birçok bayanın dikkatini üstüne çekmeye yetmişti. 

 

Bu genç bayanların kalbinde Ye Han tam olarak onların istediği bir eş tipiydi. Ye Han’ın henüz evlenmemiş olmasından dolayı bazı bayanlar onlara gelen evlilik tekliflerini kabul etmemişti. Bunların arasında Ye Han'dan büyük bayanlarda vardı.

 

Aniden kalabalığın arasından sesler gelmeye başladı. Genç bir bayan, oldukça güzel bir elbise giymiş şekilde, ana kapıdan içeri doğru yürümeye başladı. Salondaki bütün bakışları bu genç bayanın bedenine çevrilmişti. 

 

Bu narin ve güzel yüz onu bir tanrıça gibi gösteriyordu. Zarif elbisesi yerde sürükleniyordu. Omzunun açıkta kalan kısımları kremsi beyaz şekilde parlıyordu.

 

Bir çok genç ona şaşkın bir şekilde bakmaya başladı.

 

“Huyan Ailesinin kızının bir kaplan olduğu söyleniyordu, fakat sadece onun karakteri

öyleydi.”


Huyan Lanruo’nun kaplan olarak çağrılmasına rağmen onun ortaya çıkardığı zarafetten dolayı bir çok kişiyi hayrete düşürmüştü.

 

“Ben böyle bir kaplanla evlenseydi, Huyan Xiong gibi bir melez olsam bile buna değerdi.”


Farklı olan Ye Han’ın bile gözleri parlıyordu.

 

Huyan Lanruo yavaş ve narin bir şekilde salonun ortasına doğru yürümeye başladı. Çevresindekiler onun yürüdüğü yoldan çekilmeye başladı. Genç nesillerin en göze çarpan üyeleri olan Ye Han, Chen Linjian ve Shen Fei’ye doğru yürüyordu. Onlardan sonra gelen kişi ise Huyan Lanruo idi. Yetenekleri ve güçleri bir yana, ayrıca bulundukları ailelerinde bir sonraki Patrik Adaylarıydı ve arkasındaki ailelerini temsil ediyorlardı.

 

Huyan Lanruo Ye Han’a baktı, kafasıyla nazikçe selamladı ve “Büyük Abi Ye Han, görüşmeyeli uzun zaman oldu.” dedi.

 

“Görüşmeyeli uzun zaman oldu. Ben senin ayrılmadan önceki halini hala hatırlıyorum, Lanruo genç ve olgunlaşmamış bir kızdın. Bu geçen iki senede senin bu kadar güzelleşeceğini hiç düşünmemişti.” dedi Ye Han ve güldü.

 

Çevresindeki kızların hepsi Huyan Lanruo’ya bakıyordu ve gözlerinde kıskançlık parıltıları açıkça gözüküyordu. Görünüşleri veya ailelerine kıyasla Huyan Lanruo onların bir üstünde yer alıyordu.

 

O on üç veya on dört yaşlarında Ye Han’dan hoşlanıyordu. Fakat genç bir kızın çocukluk aşkı çabucak unutulabilirdi.

 

“Büyük abi Ye Han beni çok fazla övüyor.” dedi Huyan Lanruo nazik bir şekilde.

 

Huyan Lanruo, Ye Han ile konuşurken sanki dikkatini başka bir tarafa vermiş gibiydi. Sabit bir şekilde etrafa bakıyordu sanki bir şeyi arıyor gibi gözüküyordu.

 

Huyan Lanruo’nun hislerinin değiştiğini gören Ye Han biraz hayal kırıklığına uğramıştı. Onlar küçükken Huyan Lanruo ona bir keresinde aşkını ilan etmişti. Ye Han, Huyan Lanruo’yu hala sevmemesine rağmen, onun bu his değişikliği onun kalbini biraz burkmuştu.

 

Adam dediğin bir kadının hislerini istemez çevresindeki bir çok kadının hisleriyle ilgilenmekten hoşlanır.

 

Ç.N: Bu son cümle biraz garip geldi ama deyimdir diye çevirdim yanlışta çevirmiş olabilirim :((

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44333 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr