Bölüm 131: Altın Boynuzlu Yeryüzü Ejderi

avatar
5193 4

Tales of Demons & Gods - Bölüm 131: Altın Boynuzlu Yeryüzü Ejderi


 

Çeviri: Allenwalker Düzenleme: Accoladia

 

 

Arkadaşlar merhabalar. Size bir iyi (koşullu) haberim bir de kötü haberim var. Öncelikle kötünün duyulması taraftarı biri olarak NamelessCustomer nickli değerli çevirmen arkadaşımız iş yoğunluğundan dolayı bir süre çevirmenliğe ara vereceğini söyledi. Bir an önce yoğunluğunun azalması dileğiyle (tabiki işleri kötüye gitsin anlamında değil) kendisine kolay gelsin dileklerimi iletiyorum.. Koşullu iyi habere gelirsek; Sohbet kısmında girdiğim iddia üzerine bu bölümle toplamda YETMİŞ BÖLÜME(ilk başta elli bölüm demiştim ama yetmişe çıkarttık) “BÖLÜM BAŞI” TOPLAMDA ELLİ YORUM GELİRSE ELLİ BÖLÜM TOPLU ATACAĞIMI SÖYLEDİM.DAHA DETAYLI AÇIKLAMAK GEREKİRSE 131. BÖLÜM İLE 201. BÖLÜM ARASINDAKİ 70 BÖLÜMÜN HER BİRİNE TOPLAMADA ELLİ YORUM.

 

Bu arada toplamda 17 haftalık bir iddiadır. Güncel atıldıktan sonra bir sonraki güncel atılana kadar her bölümde elli yorum olmazsa iddiayı kaybetmiş oluyorsunuz. Gerisi size kalmış.. Bir kişinin de birden fazla hesap açıp birden fazla yorum yapmasını da istemiyorum. Öyle olursa iddianın tadı tuzu kalmaz topluyu yine alırsınız ama bundan sonra böyle bir iddiaya girmeyi düşünmem. 

 

KEYİFLİ OKUMALAR…

 

Eğer çevredeki çocuklar Nie Li’nin şu anki düşüncelerini öğrenseler, onu tükürükleriyle boğmayı denerlerdi.

 

Fakat, Xiao Ning’er Yıldırım Ejderi gelişim tekniğiyle çalıştıkça onun vücudu daha çekici bir hal almıştı aynı zamanda onun zarif görünüşü daha da büyüleyici gözüküyordu. Dahiler sınıfındaki diğer kızlar Xiao Ning’er’le kıyaslanırsa eğer beyaz kuğunun yanındaki çirkin ördekler olarak nitelendirilirlerdi.

 

“Sana bakmaya geldim.” dedi nazik bir şekilde Xiao Ning’er. Bunları derken yanakları hafif bir şekilde kızarmıştı.

 

Xiao Ning’er’in sesi kısık bir tonda çıkmasına rağmen sınıftaki herkes onun söylediği bu kelimeleri net bir şekilde duymuştu. Bu kelimeler sınıftaki bütün erkeklerin kalbinin kırılmasına sebep olmuştu. Tanrıça Xiao Ning’er’in şu anki ifadesi gören herkes onun kalbinin çoktan birisi tarafından çalındığını net bir şekilde anlayabilirdi. Xiao Ning’er’in kalbini çalan Nie Li acaba nasıl bir insandı diye merak içinde Nie Li’ye baktı sınıftakiler.

 

Nie Li nazik bir şekilde gülümseyerek “Tam zamanında geldin. Biz de yerimize oturuyorduk. Bize katılabilirsin.” dedi.

 

Sınıftaki bir çok öğrenci Nie Li’nin geçmişini araştırmak için birilerini görevlendirdi. Eğer onlar NieLi’nin geçmişinin pek de sağlam olmadığını öğrenselerdi Nie Li’ye şu anda davrandıkları kadar nazik davranmaya bilirlerdi.

 

“Tamam.”


Xiao Ning’er Nie Li’nin bulunduğu tarafa doğru yürümeye başladı. Lu Piao şu anki durumun önemi anladı ve Nie Li’den tarafa dönerek gülümsedi. Kendi yerine Xiao Ning’er’in oturmasını için yan taraftaki sıraya geçti.

 

Xiao Ning’er, Nie Li’nin yan tarafına oturdu. Aralarında sadece bir kol uzunluğunda mesafe vardı. Nie Li yan taraftan gelen büyüleyici bir kokuyu içine çekti.

 

Kendini biraz tuhaf hissetti. Ziyun bu sahneye görseydi kesinlikle yanlış anlardı. Fakat Xiao Ning’er’e yana kaymasını söyleyebilir miydi?

 

Diğer öğrencileri öldürücü bakışları altında, toplamda yedi kişi dâhiler sınıfına girdi. Bunların lideri Kutsal Aileden Chen Linjian idi. Chen Linjian’ın bakışları tüm sınıfı taradı ve Nie Li’yi gördüğü zaman onun gözleri hafifçe parladı. Nie Li’nin bulunduğu tarafa doğru yürümeye başladı.

 

Chen Linjian, Nie Li’nin yanına geldiği zaman “Nie Li, görüşmeyeli biraz oldu.” dedi.

 

“Genç efendi Chen, görüşmeyeli biraz oldu.”

 

Nie Li ayağa kalkmadı ve sadece kafasıyla selam verdi.

 

Nie Li’nin ayağa kalkmamasına rağmen Chen Linjian bu durumu kaba bir davranış olarak değerlendirmedi. Gülümsedi ve devam etti “Sen dâhiler sınıfına gelecek kadar ilgi duyuyor muydun?” dedi.

 

Konuştuktan sonra Chen Linjian, Nie Li’nin önündeki sıraya oturdu.

 

Nie Li gülümsedi ve “Sadece bakmaya geldim. Biraz baktıktan sonra geri döneceğim.”


Chen Linjian sesini kıstı ve Nie Li’nin kulağına “Dikkatli olmalısın. Dahiler sınıfının içinde Aziz Ailenin gözü ve kulağı olan bir çok kişi var. Onlar çoktandır gözlerini senin üstüne diktiler. Ayrıca buraya gelirken yolda Shen Xiu’yu gördüm büyük ihtimalle seni görmek için buraya geliyor.” dedi.

 

“Anladım. Beni uyardığın için teşekkür ederim.” dedi Nie Li kafasını onaylama anlamında salladı. Chen Linjian hala iyi bir insandı. Genç efendi konumunda olmasına rağmen arkadaşlarına sadık bir insandı.

 

Chen Linjian ve Nie Li’nin birbiriyle konuştuklarını gören sınıftakiler, Nie Li’ye gönderdikleri ölümcül bakışları geri çektiler. Bu bir şaka mıydı? Chen Linjian bile Nie Li ile nazik bir tonda konuşuyor. Onlar nasıl olurda Nie Li’ye karşı kaba davranabilirlerdi ki? Onlar Nie Li’yi kışkırtırlarsa nasıl öldüklerini bile anlamaya bilirlerdi.

 

Chen Linjian; Nie Li ve yanındakilere baktı ve “Sizin grubun gelişimi nasıl bu kadar hızlı artıyor. Müsait olduğun bir zaman seninle oturup konuşmak isterim.” dedi.

 

Nie Li ve yanındakilerin gelişim hızı hayallerinin bile ötesindeydi.

 

Nie Li gülümseyerek “Son zamanlarda Kutsal Orkide Enstitüsüne yeni gelişim teknikleri geldi. Genç efendi Chen onlara bir bakmalı. O tekniklerin sana çok fazla yardımı olacaktır.” dedi.

 

“Haa?” Chen Linjian’ın kaşları titredi ve neşeli bir ses tonuyla “Tamam. Daha sonra onlara bakmaya giderim.” dedi.

 

Aniden sınıfta bir patırtı koptu ve konuşma sesleri heyecanlı bir tonda yükseldi.

 

“Senyör Ye Han geri döndü!”


“Ya Han mı? Kar Rüzgarı Ailesinde ki Ye Han mı?”


“Evet!”


Dahiler sınıfında, bazı öğrenciler daha önceden Ye Han’ı görmüştü ve yen katılanlar ise görmemişti. Fakat Ye Han’ın ismi onlar tarafından iyi biliniyordu. Ye Han bir zamanlar Şanlı Şehrin bir numaralı dâhisi olarak ün salmış bir isimdi.

 

Ye Han siyah bir cübbe giyiyordu. O bakışları oldukça sakin bir şekilde sınıfın ana kapısından içeri girdi.

 

Dahiler sınıfında ki atmosfer birden birkaç derece düşmüştü. Sınıftaki tüm normal öğrenciler korkmuştu ve bir cümle dahi etmeye cüret edemediler.

 

Ye Han mı? O burada ne geziyor? Nie Li’nin bakışları biraz düşünceli gözüküyordu. Kafasını kaldırdı ve kapıya doğru bir bakış attı. Onun ve Ye Han’ın soğuk bakışları karşılaştı. Nie Li onun sınıfa gelme niyetinin kötü bir amaçtan dolayı olduğunu anladı.

 

“O büyük ihtimalle senin için geldi.” dedi Chen Linjian kısık bir sesle ve devam etti “Seni bir süreliğine korumama ne dersin?” dedi.

 

Nie Li oldukça sakin bir ses tonuyla “Gerek yok. Teşekkür ederim. Ben, Nie Li, Bu hayatımda, yolumu engelleyen her kim olursa olsun ister Tanrılar ister Buda olsun hepsini öldürüp yoluma devam edeceğim!!” dedi.

 

Kayıtsız ve korkak olmak, Nie Li önceki hayatında bir çok kez bu davranışları sergilemişti. Bu hayatında asla önceki hayatındaki gibi davranmayacaktı. Eğer şu anda Ye Han’dan saklanırsa daha sonra kafasını duvara vurarak patlatıp intihar ederdi.

 

O yolunu engelleyen Tanrılar veya Buda olsa bile onları mı öldürecekti? Nie Li’nin sesinin oldukça sakin gelmesine rağmen Chen Linjian ondan yayılan dövüş niyetini hissetmişti. Tüm Şanlı Şehir içinde bu kelimeleri kullanan birisi çıkabilir miydi? Chen Linjian kanının kaynadığını hissetti. O kabaca Nie Li’nin ortalama bir insandan kat be kat daha iyi bir geleceğe sahip olduğu kanısına varmıştı.

 

O on dört yaşında olmasına rağmen bir çok ailenin önünde gururlu bir şekilde dimdik durmuştu hatta Aziz Ailenin Patriğinin önünde Shen Fei’yi çok kötü bir şekilde rezilde etmişti. Şu anda da onun yolunu engelleyen Tanrılar veya Buda olsa bile onları öldüreceğini söylemişti.

 

Nie Li çok mu küstah? Ya da o sadece kendine çok mu fazla güveniyor.

 

Gelişimin yolunu takip eden birisi sadece cesaretle dövüş sanatlarının zirvesine ulaşabilirdi.

 

Chen Linjian’ın kalbinden aniden bir his oluştu. Onun ruh bölgesinde güçlü bir niyet meydana geldi.

 

Chen Linjian gülerek “Tanrıları ve Budayı öldürmek mi? İyi dedin çocuk!”


Ye Han’ın bakışları Nie Li’nin üstünde kilitlendi ve “Sen beni takip et.” dedi.

 

Ye Han’ın sesinde öldürücü bir niyet saklıydı.

 

Xiao Ning’er, Du Ze, Lu Piao ve diğerleri Nie Li’ye bakmaya başladı.

 

Du Ze “Nie Li, O Üç Yıldız Altın Seviye Şeytan Ruhçusu. Eğer bizden yardım istemek istersen sadece söyle.”


Lu Piao ve diğerleri de Du Ze’nin söylediklerine katılıyormuş gibi bir ifade takındılar. Bu hayatlarında her ne olursa olsun onların hepsi Nie Li’yi kendi istekleriyle takip edeceklerdi. Birlikte ölümü ve hayatı paylaşacaklardı. Onun yanında ayrılmaktan bir an bile olsun aklına getirmeyeceklerdi.

 

Nie Li ayağa kalktı ve dışarı çıktı. Xiao Ning’er ve diğerleride onun arkasında dışarı çıktı.

 

Bu sahneyi gören Dahiler Sınıfının bütün öğrencileri iyi bir şov izleyeceklerini anlamışlardı ve onları takip ederek dışarı çıktılar. 

 

Kutsal Orkide Enstitüsü, Karşılaşma Sahası;

 

Buraya gelen öğrencilerin sayısı her saniye başı artıyordu. Sadece Ye Han ve Nie Li’nin adının yayılması çok fazla ilgiyi buraya çekmişti.

 

Öğrenciler merkezinde Nie Li ve Ya Han’ın olacağı şekilde büyük bir çember oluşturdular. Sadece onlardan yayılan ruh aurasından dolayı nefes almakta zorlanıyorlardı.

 

“Neden Senyör Ye Han’ın beni buraya çağırdığını merak ediyorum.” dedi Nie Li sakin bir şekilde Ye Han’a bakıyordu. Onun yaydığı aura Ye Han’ın yaydığı auradan zayıf değildi.

 

“Beni Senyör olarak çağırdığın için bugün sana bir ders vermem gerekecek. Bir daha geçen seferki gibi küstah davranamayacaksın. Her zaman senden güçlü birisi vardır.” Ye Han oldukça soğuk bir şekilde Nie Li’ye bakıyordu ve sözlerine devam etti “Önceki sefer Şehir Lordunun Konağının düzenlediği ziyafette, Senden korktuğum için geri çekilmedim. Bu sefer Ziyun ile arana mesafe koymanı söylemeye geldim.” 

 

Demek onun buraya gelmesi bir kız içindi. Ayrıcı o kız Kutsal Orkide Enstitüsünün güzellerinden biriydi. Enstitüde bulunan bütün öğrencilerin suratında dedikodu yapıyorlarmış gibi bir ifade vardı.

 

“Seni Senyör diye çağırmamın tek sebebi Şehir Lordunun evlatlık oğlu olman ve Ye Ziyun’un üvey abisi olmandan dolayı. Bazı konulardan bahsetmeye başlarsak, Bu seni ilgilendiren konuların dışında bulunur. Ye Han, Senin bir sonraki Şehir Lordu olmak istediğini biliyorum. Fakat henüz o yeterliliğe sahip değilsin hatta o yeterliliğin baya bir gerisindesin. Ayrıca sen sadece dışardan bir çocuksun. Senin bu konudaki yeterliliğin nedir?” Nie Li sakin bir şekilde Ye Han’a bakıyordu. Ye Han’ın ifadesine göre, o kendisini Nie Li’den dolayı Şehir Lordu olmayacağına inandırmıştı.

 

Bundan dolayı onu engelleyen Nie Li’yi ortadan kaldırmak istiyordu. Ye Ziyun’un karakterini hesaplarsan o Şehir Lordu olmak istemezdi ve onun yolunu engelleyen tek kişi olarak Nie Li’yi görüyordu.

 

Bir önceki hayatında Nie Li’nin hiç rekabetçi bir yapısı yoktu. Fakat şu anki hayatında Nie Li bazı şeyleri anlamıştı. Bu dünya korkak olanları asla affetmezdi. Sahip olduğun her şey için savaşman gerekiyordu. Eğer savaşmazsan senin sahip olduğun bir şeyi senden zorla alabilirlerdi.

 

Bir önceki hayatında Ye Han ile hiç karşılaşmamıştı ve bundan dolayı Ye Han’ın nasıl bir karaktere sahip olduğunu bilmiyordu. Sonunda Ye Han’ın önceki davranışlarından ve Şanlı Şehrin düşmeden önceki son savaşında onun ortaya çıkmamasından Nie Li bazı çıkarımlarda bulunmuştu.

 

Ye Han, Kar Rüzgarı Ailesinin sahip olduğu bir leke olmalıydı. Bundan dolayı Ye Ziyun onun hakkında hiç konuşmamıştı.

 

Bu hayatınca, görünüşünden dolayı, bazı şeyler planları dahilinde gelişmeyebilirdi. Fakat Ye Ziyun’u korumak için, Nie Li, Ye Han’a karşı kesinlikle önlem alacaktı.

 

“Benim gerekli niteliklere sahip olmam veya olmaman, bu seni ilgilendiren bir konu değil. Benim Kar Rüzgarı Ailemin iç konuları senin gibi yabancı birini hiç ilgilendirmez. Bu kadar kibirli olmanı sağlayacak yeteneklerine gerçekten merak ediyorum!” Ye Han öfkeli bir şekilde nefes verdi ve vücudundan ruh gücü yayılmaya başladı. Vücudu sürekli uzuyordu ve tüm bedenini altın renginde çizgiler kaplamaya başladı. Arka tarafından ucunda büyük bir çekici andıran kuyruk çıkmaya başladı. İki eli de birer pençeye dönüştü.

 

Bir Altın Boynuzlu Yeryüzü Ejderi!!

 

Nie Li’nin kalbini bir soğukluk kapladı. Görünüşe göre Ye Zong’un ejderhalara karşı bir zaafı vardı. Kendisine Siyah Pullu Yeryüzü Ejderi seçmişti evlatlık oğluna ise bir Altın Boynuzlu Yeryüzü Ejderi vermişti.

 

Altın Boynuzlu Yeryüzü Ejderi bir dövüş tipi şeytan ruhuydu. Tüm dövüşçü tipi şeytan ruhları arasında sadece onun gücü ikinci otantik ejder kabilesindeydi. Altın Boynuzlu Yeryüzü Ejderinin gücü Siyah Pullu Yeryüzü Ejderinin gücünden bile yüksekti. Tabi ki en kritik nokta bu şeytan ruhunun birleştiği kullanıcının yetenekleriydi. Ye Zong, Siyah Pullu Yeryüzü Ejderinin yüzde yüz yirmisini açığa çıkarabiliyordu. Ye Han’a gelirsek sadece yüzde otuzunu açığa çıkarabilirse bu onun için oldukça iyi sayılabilirdi.

 

Fakat şu anda o bu gücün yüzde onunu açığa çıkarmıştı ama yinede çok güçlü gözüküyordu.

 

“Ye Zong evlatlık oğluna gerçekten iyi davranıyordu. O gerçekten de oğluna bu şeytan ruhunu vermişti!” diye içinden düşündü Nie Li. Bu ejderin gücü korkunç derece kuvvetliydi. Yine de iki metre boyuna ulaşmış ve Altın Boynuzlu Yeryüzü Ejderiyle birleşmiş olan Ye Han’ın karşısında Nie Li birazcık bile korkmamıştı.

 

ŞEYTAN RUHU BİRLEŞİMİ!!!

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44246 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr