Bölüm 133: Ayartma

avatar
5104 4

Tales of Demons & Gods - Bölüm 133: Ayartma


 

Çeviri: Allenwalker Düzenleme: Accoladia

 

Fakat Ye Han, vücudunda oluşan hiçbir yarayı umursamıyordu. O kükredi ve havaya zıpladı. Çekice benzeyen kuyruğunu aşağı doğru salladı.

 

Nie Li, Ye Han’ın bu kadar çıldırmış bir şekilde davranacağını hiç düşünmemişti. Ye Han’la yumruklarını çarpıştırdıktan sonra elinde oluşan hissizlik hala geçmemişti.

 

Altın Boynuzlu Yeryüzü Ejderinin çekice benzeyen kuyruğu bir kere daha havayı yırtarak aşağı doğru iniyordu ve bu hareketten dolayı etrafta yüksek sesli patlama sesleri oluşuyordu.

 

Tam bu anda Nie Li için endişelenen Xiao Ning’er, Du Ze, Lu Piao ve diğerleri soğuk terler dökmeye başladı.


“Nie Li, dikkat et!”


Eğer Nie Li bu çekice benzeyen kuyruğun saldırılarından bir tanesine yakalanırsa Onun şu anki gücüyle ölmeyebilirdi ama en hafif sonuç ağır bir şekilde yaralanmak olurdu. Ye Han artık daha ciddi bir şekilde saldırıyordu.

 

Nie Li aniden yan tarafa doğru yuvarlandı. Ejderin çekiç kuyruğu Nie Li’nin yüzünü sıyırdı bundan dolayı Nie Li’nin yüzünde acı bir his oluştu.

 

Nie Li’nn gözleri aniden ürpertici bir şekilde parlamaya başladı.

 

Yerçekimi Alanı!!

 

Nie Li aniden Ya Han’ın çevresindeki yer çekimi kuvvetini en az iki kat artırdı. Ye Han’ın bedeni aniden yere kapaklandı ve bundan dolayı her taraf toz altında kaldı.

 

Ye Han kendini sıkarak ayağa kalkmaya çalıştı, kafasına yukarı kaldırdı. Altın Boynuzlu Yeryüzü Ejderinin yüksek kapasiteli defans özelliği olmasına rağmen bu çarpmanın etkisi bir hayli büyük oldu. Tam bu anda Nie Li aralarındaki mesafeyi hızlı bir şekilde kapatmıştı, sadece Ye Han’ın bir metre ilerisinde duruyordu.

 

Nie Li, pandayla birleşmesinden bu zamana kadar geçen sürede Pandanın dövüş yetenekleri üzerinde daha da ustalaşmıştı. Enerjisini sağ yumruğunda topladı. Yumruğun tepesinde beyaz renkli bir ışık parlamaya başladı. Bu parlayan beyaz ışık bir yıldırım kadar parlak gözüküyordu.

 

Altın Boynuzlu Yeryüzü Ejderinin vücudunun neredeyse her yeri sivri dikenlerle kaplıydı. Sadece göğüs kafesinin olduğu kısımda bu dikenlerden yoktu ve Nie Li’de bu boş olan bölgeyi hedeflemişti.

 

Yıldırım Vuruşu!!!

 

Nie Li’nin yumruğu acımasız bir şekilde Altın Boynuzlu Yeryüzü Ejderinin göğüs kafesinin alt kısmına indi.

 

Benngg!! Güçlü bir kemik kırılma sesi etrafa yayıldı.

 

Yumruğun gücüyle Ye Han’ın bedeni havaya uçtu ve ağır bir şekilde yere çarptı.

 

Nie Li ile Ye Han’ın güçleri arasında büyük bir fark olsa da Nie Li, Ye Han’ın bütün saldırılarından kaçmayı başarmıştı. Onun düşmanın hareketlerini tahmin etme kabiliyeti neredeyse mükemmeldi. O ne zaman dövüş yeteneklerini kullansa zamanlamasını mükemmel şekilde ayarlamıştı. Ayrıca az önce kullandığı Yıldırım Vuruşu ise Altın Boynuzlu Yeryüzü Ejderinin tek zayıf noktası olan göğüs kafesini mükemmel bir şekilde oturmuştu.

 

Karşılaşmanın başından bu zaman kadar Nie Li, Ye Han’ın dövüş yetenekleri ve zayıflıklarının farkındaydı. Ye Han’ın mutasyon geçirmesine rağmen zayıflıklarında bir değişiklik olmamıştı. Ayrıca Ye Han ile Nie Li’nin dövüş yetenekleri ve kullanımı arasında büyük bir fark vardı.

 

Ye Han’ın göğüs kafesindeki kemiklerden bazıları kırılmıştı. Bu acıdan dolayı onun yüzü buruşmuştu. Yaralı kısmını tutarak Nie Li’ye bakmaya başladı. Bakışları vahşi bir canavarı andırıyordu.


“Sen benim rakibim değilsin. Sadece yenilgini kabul et!”
dedi Nie Li. Sakin bir şekilde Ye Han’a bakıyordu.

 

Karşılaşmayı izleyenler öğrencilerin hepsi kısa bir süreliğine donup kalmışlardı ve yüzlerinde garip ifadeler oluşmuştu. Onların hepsi Ye Han’ın gücünün Nie Li’den çok fazla olduğunu biliyordu. Bu yüzden nasıl olur da Ye Han Nie Li tarafından bu duruma düşürülebilirdi. Üstüne bir de mutasyon geçirmişti fakat Nie Li’nin tek yumruğuyla bu hale gelmişti. 

 

Burada tam olarak neler olmuştu?

 

Xiao Ning’Er, Du Ze, Lu Piao ve diğerleri uzun zamandır Nie Li’nin yanındaydılar. Bir süre düşündükten sonra Nie Li’nin Ye Han’ı nasıl yendiğini buldular. Nie Li’nin dövüş stratejisi yerçekimi kuvvetini rakibi hazırlıksız yakaladığında artırıp onun zayıf olduğu bölgelere vurmaktı. 

 

Üstelik Nie Li’nin rakibi onun dövüş yeteneklerini bilse bile onun saldırılarına karşı savunmaya geçmesi oldukça zordu. Ayrıca Ye Han, Nie Li’nin Yerçekimi Alanı dövüş yeteneğini bilmiyordu.

 

Xiao Ning'er, Lu Piao, Du Ze ve diğerleri de Nie Li gibi kendi şeytan ruhlarının dövüş yetenekleri üzerinde bir hayli ilerleme kaydetmişlerdi.

 

Ye Han kafasını kaldırdı ve Nie Li’ye baktı. Onun gözleri kan kırmızısına dönmüştü ve kalbi ise nefretle dolmuştu. O Nie Li’ye kaybettiği gerçeğini kabullenememişti. Kendi gücü ile rakibinin gücü arasındaki fark çok fazla olmasına rağmen kaybetmişti.

 

Şimdiye kadar Şanlı Şehrin bir numaralı dahisi kendisiydi.

 

Neden?

 

Neden kaybetmişti?

 

Ye Han yumruklarını güçlü bir şekilde sıktı. Keskin pençeleri kendi dersinin içine kadar işlemişti ve bundan dolayı keskin bir acı hissetti. Onun kalbi öfkeyle doluydu. Nie Li onun elinde Şehir Lordu pozisyonunu çalmıştı ve şu anda istediği tek şey Nie Li’yi öldürebilmekti.

 

Ye Han Nie Li’ye bakarken gözlerinde şaşırmış gibi bir hal vardı ve “Nie Li, çok çabuk sevinme. Eğer bu borcu sana ödeyemezsem ben Ye Han daha fazla insan olarak kalmayacağım.” Dedi.

 

Nie Li, Ye Han’ın kalbindeki öfkeyi açıkça hissetmişti. Eğer Ye Han gibi birisi aldığı yaraları iyileştirirse onun geri dönüşü biraz baş ağrıtıcı olabilirdi. Nie Li önceki hayatındaki Ye Ziyun’un Ye Han’dan neden bahsetmediğini az biraz anlamıştı. Ye Han’ın sahip olduğu karakterle, eğer Nie Li ortaya çıkmasaydı bile, onun Şehir Lordu pozisyonunu kendisine alabileceğini düşünmüyordu.

 

Ye Zong, Ye Han’ın yeteneklerini takdir ediyordu. Fakat Kar Rüzgarı Ailesinin kıdemlileri Ye Han’ın tam olarak kabul etmemişlerdi. Ayrıca Ye Han herhangi bir konuda sıkıntı yaşarsa ona sıkıntı yaşatandan kesinlikle intikam almak isteyen bir karaktere sahipti.

 

Nie Li vücudundan korkunç derece bir ruh baskısı dışarı çıkartarak Ye Han’a baktı. Bu korkunç cani baskının çevrelediği alanın sıcaklığı birkaç derece düşmüştü.


“Ye Han, kalbinde bana karşı ne düşündüğün inan benim sikimde değil. Eğer şu anda ayağa kalmayıp olduğun yerde durursan bu karşılaşmadan sağ çıkma şansın var. Eğer ölmek için ısrar edersen seni öldüreceğimden şüphen olmasın. Ayrıca sana hiçbir zaman rakibim olarak davranmadım çünkü buna layık bir rakip değilsin.”

 

Nie Li’nin şu anki görüşüne göre onun tek rakibi Bilge İmparatoruydu. Nie Li’nin gözünde rakibi ister Ye Han olsun ister Aziz Aile olsun bunlar sadece küçük bir karınca gibi gözüküyordu.

 

Nie Li’nin bakışları bir bıçak kadar keskindi direkt olarak onun kalbine nüfuz ediyordu. Ye Han hissettiği bu korkutucu duygu karşısında geri çekilmek istemişti. Bir anlığına Nie Li’nin kendisini ciddiye almadığını düşündü. Fakat kısa bir süre geçtikten sonra kalbi tekrar öfkeyle dolmuştu.

 

Bunca yıldır uğruna çabaladığı Şehir Lordu pozisyonunu bu kadar kolay mı bırakacaktı?

 

Ye Han gözlerini Nie Li’den çekti ve ellerini göğsüne sıkıca bastırdı. Arkasını döndü ve yaralı bir kurt gibi tek başına ayrılmaya başladı. Karşılaşmayı izleyenler kenara çekilip Ye Han’ın önünü açmışlardı.

 

Ye Han’ın sırtına bakan Nie Li, onun bu meselenin peşini bu kadar kolay bir şekilde bırakmayacağını düşünüyordu. Fakat Nie Li bu kadar öğrencinin arasında Ye Han’a bir şey yapamazdı. Ancak Ye Han durmayı reddederse Nie Li kesinlikle karşılık verecekti.

 

Ye Han’ın bazı kötü niyetleri olsa bile Nie Li tüm gücünü kullanarak Ye Han’ı ezecekti ve ömrünün sonuna kadar tekrar ona karşı gelmesini engelleyecekti.

 

Kutsal Orkide Enstitüsünün öğrencileri Ye Han’ın gidişini izliyorlardı. Daha sonra kafaları çevirip Nie Li’ye bakmaya başladılar. Hepsinin gözünde korku belirtileri vardı. Ye Han, Kutsal Orkide Enstitüsünün bir önceki nesildeki en büyük dâhisiydi. Söylentilere göre Ye Han Bir Yıldız Altın Seviyedeyken rahatlıkla İki Yıldız Altın Seviyedeki uzmanı yenmişti ve şu anda Üç Yıldız Altın Seviyeye ulaşmıştı ama yinede Nie Li’ye yenilmişti.

 

İzleyenleri asıl şoke eden olay ise Ye Han’ın yirmi yaşında olması ve Nie Li’nin sadece on dört yaşında olmasıydı.

 

Bu nasıl bir olaydı?

 

Şu anda Şanlı Şehrin bir numaralı dâhisi ünvanı Nie Li’ye geçmişti. Nie Li’nin adı çok hızlı bir şekilde tüm Şanlı Şehir tarafından duyulmuştu.

 

Nie Li bakışlarını Xiao Ning’er, Du Ze, Lu Piao ve diğerlerine çevirdi ve “Hadi gidelim.” dedi.

 

Xioa Ning’er, Du Ze, Lu Piao ve diğerleri de Nie Li’nin Ye Han’ı mağlup etmesine şaşırmışlardı. Bu şaşkınlık sadece bir dakika sürmüştü. Onlar daha öncede bu tür olaylara denk geldikleri için üstlerindeki şaşkınlığı hızlıca attılar. Nie Li’nin içinde bulunduğu bir olayda artık şaşıramıyorlardı.

 

Öğrencilerin bakışları altında karşılaşma sahasını terk ettiler.

 

Kutsal Orkide Enstitüsü Ormanlık Alanı;

 

Ye Han ruh gücünü kırılan kemiğini bağlamak için kullanıyordu. Dişlerini ısırarak merhemi yaralarına sürmeye başladı.

 

Birden büyüleyici bir ses duydu “Tsk, tsk, tsk, Bir zamanlar Şanlı Şehrin bir numaralı dâhisi şu anda bir köpek gibi yaralarını yalıyor. Ne kadarda zavallı!”

“Kim?”
Ye Han’ın gözlerinde birden bıçak kadar keskin bir bakış belirdi ve elinde aniden bir bıçak meydana geldi.

 

“Ben sadece sana bakmak için gelmiştim, bu kadar sinirlenmene gerek yok.”

Ormanın köşesinden bir beden yürüyerek gün yüzüne çıktı. Onun bedeni inceydi ve tüm bedeninden çekici bir aura yayılıyordu. Bu kişi aslında Dövüşcü Asistan Sınıfının eski öğretmeni ve Nie Li’ ile iddiaya giren Shen Xiu idi.

 

Shen Xiu’ya bakan Ye Han soğuk bir şekilde homurdandı. O ve Shen Xiu önceden aynı sınıfta eğitim almışlardı. Önceden bu ikisinin arasında ilişki çok da iyi değildi ama bir iki defa birbirleriyle konuşmuşlardı. Bu yüzden Ye Han’ın onun hakkında bazı görüşleri vardı.


“Sensin. Ne istiyorsun?”
dedi Ye Han. O Shen Xiu’ya karşı bir şey hissetmiyordu çünkü onun gelişimi ile kendi gelişimi arasında dağlar kadar fark vardı.

 

Shen Xiu’un ağzının kenarı yavaşça kıvrıldı. Ve “Şehir Lordunun evlatlık oğlu olan sen o pozisyonu başka birine mi vereceksin?”

 

Ye Han hiç istifini bozmadan “Bu seni ilgilendirmez.” dedi.


“Püfff, hala eskisi kadar soğuk davranıyorsun bana. Ye Ziyun veledinde ne buluyorsun bir türlü anlamıyorum. Ona bu kadar düşkün olmanı sağlayacak ne yaptı?”
Shen Xiu gülümseyerek devam etti “Seni Şehir Lordu yapabilecek yöntemler biliyorum aynı zamanda Ye Ziyun’u da kendine alabilirsin. İlgileniyor musun?” dedi.

 

Ye Han şaşırmış bir şekilde Shen Xiu’ya baktı ve soğuk bir ses tonuyla “Senin Aziz Ailen daha kendi problemleriyle başa çıkamıyor. Benimle ilgileneceğiniz kendinizle ilgilenin.” dedi.


“Benim Aziz Aile bin yıldan beridir Şanlı Şehirde yaşıyor. Doğal olarak yıkılmamız çok kolay olmayacak. Ayrıca Kar Rüzgarı Ailesinin benim ailemi baskı altına alması hiçte kolay olmayacak.”
dedi. “Sana gelirsek, sen sadece Şehir Lordunun evlatlık oğlusun. Nie Li ortaya çıkmasaydı bile senin Şehir Lordu olabilmek için gerekli niteliklerin yok!” dedi.

 

“Sen!!” Ye Han’ın gözleri bir anda öfkeyle parladı. Görünüşü şu anda öfkeli bir kurda benziyordu ve elindeki bıçakla beraber Shen Xiu’dan tarafa doğru fırladı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44246 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr