Bölüm 144: İlaç Test Etmek?

avatar
5160 5

Tales of Demons & Gods - Bölüm 144: İlaç Test Etmek?


 

Çeviri: AllenWalker Düzenleme: Accoladia

 

   

Nie Li ve diğerleri Kabilenin içindeki bir avluya yerleştirildiler. Dışarıyı ise onları korumak için birkaç tane muhafız yerleştirilmişti. Bu muhafızların amacı görünüşte onları korumak için olsa da asıl amaçları onları denetlemekti.

 

Du Ze endişeli gözlerle Nie Li’ye baktı ve “Nie Li bu koşullar altında buradan çıkmak oldukça zor olacak.” dedi.

 

“Ben sizi buraya girdirebildiysem dışarıda çıkarabilirim. Merak etmeyin.” dedi hafifçe gülümseyerek. Bu küçük Gümüş Kanat Kabilesi onları tuzağa düşürmek isterlerse onlara fark etmeden kaçmaları için Nie Li’nin elinde bir düzine metot vardı.

 

Ayrıca Sikong Yi, Işık Taşlarını aramak için onlara yardım edeceğini söylemişti. Bunlara ek olarak Nie Li, Gümüş Kanat Ailesinin imkanlarını kurutmadan buradan ayrılmak istemiyordu.

 

Xiao Ning’er ve diğerleri Nie Li’nin söylediklerini duyduktan sonra rahatlamışlardı. Görünüşe göre Nie Li kendine güveniyordu.

 

Nie Li ve diğerleri avluda kalarak eğitimlerine odaklanmışlardı. Xiao Ning’er ve diğerleri neredeyse Altın Seviye duvarını kırmak üzereydiler. Buraya girdikten sonra yaşadıkları tehlikeli durumlardan dolayı güçlerini bir an önce artırmak istiyorlardı.

 

“İçeri Girin.”


Birkaç muhafız ellerinde bir genci sürükleyerek avlunun içine girmişti.

 

Muhafızların lideri Nie Li’ye bakarak “Bay Lei, haini size teslim etmeye geldik.” dedi.

 

İçeri sürükledikleri gencin bedenini birkaç tane zincirle çevirmişlerdi. Onun gelişimi karnına yerleştirilen bir mühürle mühürlenmişti.

 

“Onu buraya taşımak oldukça zor olmalı. Bu iksirleri teşekkür babında alırsanız sevinirim. Nazik olmanıza gerek yok.” dedi Nie Li ve muhafızlara doğru birkaç şişe iksir fırlattı.

 

Nie Li’nin fırlattığı iksirleri yakalayan muhafızlar iksirlere baktıktan sonra yüzlerinde mest olmuş gibi bir ifade oluştu ve oldukça nazik bir şekilde “Bay Lei’ye kibarlığından dolayı teşekkür ederiz. Dikkatli olmanızı tavsiye ederim bu hainin gelişim seviyesi Üç Yıldız Altın Seviyesidir.” 


Nie Li kahkaha attı ve “Siz çocuklar onu çok sıkı bir şekilde zincirlemişsiniz üstüne bir de mühürlemişsiniz. Sıkıntı çıkarmayacaktır. Siz gidebilirsiniz.” dedi.

 

“O zaman biz gidiyoruz.”


Muhafızlar saygılı bir şekilde avludan çıktılar.

 

Bu gencin bedeni her ne kadar zincirlerle çok sıkı şekilde bağlansa da gencin gözlerinde hala itaat etmeyeceğim der gibi bir bakış vardı. Nie Li’ye kısa bir süre baktıktan sonra kafasını yere doğru eğdi ve sessizce beklemeye başladı. Buraya gelmeden önce Nie Li’nin kendisini ilaçları yaparken denek olarak kullanacağını duymuştu.

 

Nie Li karşısında sessizce duran genç adama baktı ve onun gözlerinde derin bir nefret gördü. Eğer eline bir şans geçerse Gümüş Kanat Kabilesindeki her bireyi bir saniye bile düşünmeden öldürebilirdi.

 

“Senin adın ne?” diye sordu NieLi.

 

Genç adam biraz şaşırmış biraz da gururlu bir ifadeyle “Duan Jian.” dedi.

 

Nie Li genç adamın karşısına bir sandalye çekti sandalyeye oturdu ve bir süre düşündükten sonra genç adama dönüp “Eğer sana intikam alman için bir şans tanısaydım senin vereceğin cevap ne olurdu?” diye sordu.

 

Duan Jian aptala dönmüş bir şekilde Nie Li’ya baktı. Nie Li’nin neden birden bire ona bu soruyu sorduğunu anlamamıştı.

 

Nie Li “Gümüş Kanat Kabilesinin bir üyesi değilim aynı zamanda da onlara karşı hiçte iyi bir izlenime sahip değilim.” dedi ve omzunu silkti.

 

Duan Jian’nın donuk gözlerinin içini aniden bir parıltı kapladı ve “Bana böyle bir şans vermekte istekliysen ölü anam ve babamın üzerine yemin ederim ki bundan sonraki hayatımı senin sadık bir adamın olarak geçirir ve sana hiçbir zaman ihanet etmem!” dedi.

 

“Bunları kendi isteğinle söyledin.” Nie Li’nin kaşları çatılmıştı. Onun sırtındaki iki siyah altın rengindeki kanatlardan muazzam bir güç yayıldığını hissedebiliyordu. “Gelecekte beni takip edersen, ailenin intikamını almanı sağlayacağıma garanti veriyorum.” dedi.

 

Duan Jian aniden diz çöktü. Onun gözleri patlamaya hazır bir volkan gibiydi ve tamamıyla nefret doluydu. Derin bir nefes aldı ve “Eğer bana on yıl verirsen, ben kesinlikle o yaşlı piçin kafasını sana getiririm. Eğer bana bu konu hakkında yardım edersen, ben, Duan Jian sana lordummuş gibi hizmet etmeyi vaat ediyorum. Geri kalan tüm hayatım boyunca şerefim üzerine yemin ederim ki sana asla ihanet etmeyeceğim. Eğer vaadimi bozup sana ihanet edersem cennetin laneti benim üzerime olsun!” dedi.

 

Duan Jian bu meseleyi kan davasına dönüştürmüştü. İşkence gördüğü zamanlarda sayısız kere ölmeyi düşünmüştü. Fakat bu düşüncelerin hepsini bastırmayı başarmıştı yaralı bir canavar gibi Gümüş Kanat Kabilesinden öcünü almak için doğru zamanı bekliyordu.

 

Nie Li, Duan Jian’a uzun bir süre baktı sonra elinde tuttuğu iksiri ona doğru uzatarak “İç bunu.” dedi.

 

Duan Jian tereddüt etmeden iksiri alıp içti.

 

“Sen zehirlenmekten korkmuyor musun?” dedi Nie Li sakin bir şekilde.

 

“Ölmemi istiyor olsaydın, yaşamak gibi bir şansım zaten olmazdı. Gelecekte hayatım tamamiyle sana ait olacak. Ne zaman ve nerde istersen hayatıma son verebilirsin.” Dedi Duan Jian gururlu bir şekilde başını kaldırıp Nie Li’ye baktı.

 

Bir mahkum olarak bile Duan Jian onura sahip biriydi. Eğer Nie Li ona intikamını alma şansını söylemese bile kimseye bulaşmayı düşünmeyecek bir insandı. Nie Li hala onun işkence görürken ki gözlerini hatırlıyordu. Korkusuz ve intikam için yanıp tutuşan gözler. Böyle bir kişi samimi bir şekilde muamele görürse ona yardım eden kişiye asla ihanet etmezdi.

 

“Seni çok güçlü bir insana dönüştürecek metot biliyorum. Efsane Seviyeyi bile aşman mümkün. Fakat muazzam bir acıyı tadacaksın. Bu acıya katlanmaya hazır mısın?” dedi Nie Li.

 

“Doğduğum andan itibaren acı çekiyorum. O yaşlı Piç Sikong Yi ona karşı başımı eğmemi istiyordu ama bunu hiçbir zaman yapmadım. Acı beni daha da güçlendirir.” dedi Duan Jian. Bunları söylerken her ne kadar zincire bağlanmış ve gücü mühürlenmiş olsa da bastırılamaz bir aura yayıyordu.

 

Nie Li sağ elini oynattı ve birden bire elinde birkaç tane iğne belirdi. “Senin bedeninin içinde Siyah Ejderin kanı dolaşıyor. Siyah Ejderin içindeki gücünü açığa çıkartabilirim. Bu güç uyandığı zaman en azından Efsane Seviyeye ulaşacaksın.” dedi.

 

“Yani sen beni Efsane Seviye uzman yapabileceğini mi söylüyorsun?” dedi Duan Jian. Şaşkınlık içinde Nie Li’ye bakıyordu.

 

“Doğru. Ejder kanının gücü o kadar basit bir güç değil. Ejder Kabilelerin en düşük seviyedeki kişisi olsan bile Efsane Seviye bir uzmanla rahat bir şekilde dövüşebilirsin. Fakat On günlük bir acıya maruz kalacaksın ki bu acı insanlık sınırlarını aşan bir acı olacak. Bu acıya katlandıktan sonra Efsane Seviyenin gücüne sahip olabilirsin. Bununla birlikte gücün Efsane Seviyenin en alt kademesi olacak. Eğer yeterli güce sahip olamazsan acı sürekli devam edecek.” 

 

“İster on gün ister on yıl olsun. Bu acıya katlanabilirim.” dedi Duan Jian.

 

“Bu kadar çabuk karar verme.” dedi Nie Li Duan Jian’a bakarak. Nie Li hala Duan Jian’a yardım etmeye kararlıydı. Sikong Yi’ye gelirsek ona yardım etmek istemiyordu.

 

Duan Jian NieLi’nin önünde göğsü dik bir şekilde durarak diz çöktü ve “Hadi.” dedi.

 

K.N: Aslan parçası!

 

“Önce bu iksirleri iç. Bu iksirler gücünü yeniden toplamana yardım edecek. Gücünü topladıktan sonra işlemlere başlarız.” dedi.

 

Duan Jian ağzını açtı ve bütün iksirleri bir anda içip özümsemeye başladı. O enerjisinin çok hızlı bir şekilde toplandığını hissediyordu.

 

Nie Li biraz zaman geçtikten sonra Duan Jian üstünde akupunktur tekniği uygulamaya başladı. O birbiri ardına iğneleri hızlıca Duan Jian’ın vücuduna batırmaya başladı. Taki otuzdan fazla meridyen noktasını iğnelerle sıkıştırıncaya kadar işlem devam edecekti. Bu iğneler her saplandığında Duan Jian büyük bir acıya maruz kalıyordu ama sadece kaşlarını sıkarak tepki gösteriyordu. Nie Li otuz altıncı iğneyi Duan Jian’a sapladığı zaman Duan Jian’ın yüzü aniden farklı bir şekil aldı.

 

“Ahhhhhhhhhhhhhhhhhh!!!!” Duan Jian sefil bir şekilde bağırmaya başladı. Vücudunda sonsuz bir acı dalgası dolaşıyordu.

 

Onun vücudu sanki bir alev dalgasının önüne atılmış gibi yanıyordu. Ejder kanının gücü yavaş yavaş çağrılıyordu.

 

Bu acı çığlık avlunun önüne kadar yayılmıştı.

 

Avluyu koruyan muhafızlar bu acı feryadı duyduktan sonra birbirine bakmaya başladılar. Duan Jian’ın acı dolu feryadı muhafızları hayrete düşürmüştü. Muhafızların hepsi Duan Jian’ı tanıyordu. Her ne kadar hain olsa da, tüm ailesi tarafından bir kenara atılsa da hatta gece gündüz işkence görse bile daha önce hiç bu kadar acı dolu bir çığlık atmamıştı. 

 

Gerçek ise muhafızların hepsi Duan Jian’a hayran olmuşlardı. Ondan başka gece gündüz işkence görüp de tek bir çığlık atmayacak kimse yoktu.

 

Fakat şu anda, Duan Jian içeri gireli birkaç dakika olmuştu ki böyle acı dolu bir çığlık atmıştı. Duan Jian’ın şu anda nasıl bir acı çektiğini tahmin dahi edemezlerdi.

 

“Bu genç efendi Lei Zhuo her ne kadar dışarıdan nazik gözükse de konu işkenceye geldi mi bu kadar gaddar olabileceğini asla düşünmemiştim.” dedi Muhafızlardan bir tanesi.

 

Muhafızlar kalplerinin titremesinden dolayı saç köklerinde karıncalanma hissetmişlerdi. İlacın test aşamasını şu anda hayal bile edemiyorlardı.

 

 

Gümüş Kanat Kabilesinde, Patriğin Avlusu,

 

“Lord Patrik Hazretleri, Genç efendi Lei Zhuo ilacı test etmeye başladı. Duan Jian’ın sefil bir şekilde işkenceye maruz kaldığını duydum. Bizim tarafımızdan ona sürekli işkence edilmesine rağmen tek bir ses bile çıkarmamıştı. Fakat genç efendi Zhuo’nun odasına girdikten birkaç dakika sonra öyle bir feryat etti ki sesi birkaç mil öteden bile duyulabilirdi.” 


Sikong Yi’nin kaşları kıvrılmıştı. Lei Zhuo’nun hiç böyle bir yönteme sahip olduğunu düşünmemişti. Eğer Lei Zhuo’nun yöntemi sorgulama sırasında kullanılırsa etkisi baya iyi olabilirdi.

 

Sikong Hongyue, Sikong Yi’ye bakarak “Baba ben geri geldiğimizden beridir Lei Zhuo’nun kimliğinin biraz şüpheli olduğunu düşünüyorum.” dedi.

 

Sikong Yi başını salladı ve “Silverlit Ailesinin bir üyesi veya değil bu saatten sonra bu konunun hiçbir önemi kalmadı. Bizim hastalığımızı tedavi edebildiği için burada kalmaya devam edecek. Hastalığımızı tedavi ettikten sonra onu öldürürüz.” dedi.

 

Sikong Yi’nin gözleri bu kelimeleri söylerken bıçak kadar keskindi. Hongyue bu kelimeleri duyduktan sonra kafasını onaylama anlamında salladı.

 

 

Avluda,

 

“Nie Li çocuğa ne yaptın? Onu gerçekten de ilaçları test etmek için istemedin değil mi?” dedi Lu Piao. Yerde zincirlerle debelenen Duan Jian’ı izliyordu.

 

Xiao Ning’er, Nie Li’nin Duan Jian ile başa çıkmak için böyle insanlık dışı bir yöntemi kullanacağına inanmıyordu.

 

“Ona bir şans tanıdım. Onun ne kadar yükseğe çıkacağı tamamen onun azmine bağlı. Onu daha fazla rahatsız etmeyelim. Herkes eğitim için odasına gitsin.” dedi Nie Li.

 

Şans mı? Du Ze, Ziao Ning’er ve diğerleri Nie Li’nin ne demek istediğini az çok anlamayı başarmışlardı. Duan Jian hakkında biraz tedirgin hissetmelerine rağmen daha fazla lafı uzatmadılar. Ona bir bakış atıp odalarına çekildiler.

 

Gruptakiler kendi odalarına dönüp pratik yapmaya başladılar.

 

Sikong Yi’nin adamları çok fazla Kan Kristali getirmişlerdi. Nie Li bu kristallerin hepsini saflaştırıp grup üyelerine dağıttı. Gruptakiler bu Kan Kristallerini çılgınlar gibi özümsemeye başlayıp gelişimlerini artırmaya devam ettiler.

 

Kan Kristalinin içinde ruh gücünü alıp kendi ruh alanlarına aktarıyorlardı.

 

Zaman hızlıca geçip gitti. Üçüncü gün sonunda Yıldırım Ejderi Tekniğini uygulayan Xiao Ning’er Altın Seviye duvarını kırıp Altın Seviyeye ulaştı. Birkaç gün daha geçtikten sonra grubun geri kalanları da Altın Seviye duvarını kırmak üzereydiler. Kan Kristalinin etkisi çok muntazam bir şeydi.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr