Bölüm 109: Kan Bağı

avatar
10344 33

True Martial World - Bölüm 109: Kan Bağı


 

Çeviri: bebebiskuvisi Düzenleme: bezald35

   


Yarı finaller bittikten sonra katılımcılar başarılı olsalar da olmasalar da, kaldıkları yerlere geri döndüler.


Halk ise, her ne kadar protesto etseler de sonuçları değiştiremediler ve oradan ayrılmaya başladılar.


Ama mücadele son bulmadı.


Yi Yun yemeğini bitirip de Tao kabilesinin kafeteryasından ayrıldığında karşısında ona zorbalık yapmak isteyen bir grup çocuk buldu.


Liderleri on dört yaşında bir kızdı Arkasındaki grup da kızlardan ve erkeklerden oluşuyordu, hepsi de ergendi.


Küçük kız patronlarıydı, anılarındaki okul serserileri gibiydi.


Bu alternatif dünyada bile çocuklar, ergenliklerinde isyankâr bir havaya bürünüyordu. Birkaç çocuk bir araya gelip, Yeşiller, Hong Çetesi, Gençlik Grubu gibi çeteler oluşturuyordu.


Küçük kız saçlarını havalı havalı savurdu ve Yi Yun’a bir şey söylemeden düşmanca baktı.


Buraya güçlerini göstermeye gelmişlerdi.


Aslında Yi Yun’a olan davranışları kendi yaşıtlarına, zeka seviyesi kendilerine denk olanlara davranışları gibiydi.


Hiçbir üstünlükleri olmasa bile boyca üstündüler, Yi Yun, kızdan bir inç daha kısaydı.


Bu çocuklar ‘Mor Hava Doğudan Gelir’ veya Yuan Qi tezahürü hakkında bir şey bilmiyorlardı. Onlara göre güç, boyla ölçülüyordu.


Uzun boylu ve güçlü görünenler, güçlü sayılır ve rahatsız edilmezdi.


Boyu kısa olanlardan korkmazlar ve zorbalık ederlerdi.


Bu çocukların lideri, Yi Yun’un güçlü olduğunu biliyordu elbette, Yi Yun ile kapışırsa kazanamazdı ama Yi Yun yine de ondan kısaydı. Zayıf olanlara genellikle zorbalık ettiklerinden Yi Yun’a karşı da psikolojik bir üstünlük kurduklarını düşündüler.


Bu çocukların düşüncelerini açıklamak zordu. İdolleri aşağılanmış gibi hissediyorlardı ve bu sebeple cesaretlerini göstermek için bir şeyler yapmaları gerekiyordu.


Aslında idollerini aşağılayanlar Jin Long Wei idi ama Jin Long Wei’ye bulaşmaya cesaretleri olmadığından Yi Yun’a bulaşmaya gelmişlerdi.


Hu Ya’ya olan sonsuz sevgilerini kanıtlamaları için bir jest yapmaları gerekiyordu. Ne yapmak istediklerini onlar da bilmiyordu gerçi.


Yi Yun bir şey söylemedi. Hiçbir şey bilmeyen çocuklar ona musallat olduğu için şanssız olduğunu hissetti sadece.


Çocukları kaçırmak için aurasından birazcığını saldı. Öfkelerini dizginleyerek geri çekilen kalabalığın arasından yürüyerek geçmeye başladı.


Yi Yun, yarı finaller bittiğinden beri Tao kabilesi insanlarının ona düşmanca baktığının farkındaydı.


Yi Yun, Tao kabilesinin genç efendilerinin üçünü de tek bir darbeyle ezmişti. İçeridekileri tokatlamak için birinin evine dalmak gibi bir şeydi bu. Tao kabilesi insanlarının ona dostça davranmama sebebi açıktı en azından.


Asıl sıkıntı, Yi Yun’un gerçek gücünü hiç göstermemiş olmasıydı. Sonuçlar Jin Long Wei tarafından kararlaştırılmıştı. Tao kabilesi halkının bu sonuçlara karşı memnuniyetsizliği de büyük ölçüde bu sebeptendi.


Yi Yun bu çocukları görmezden gelerek çabucak kalabalıktan çıkmak istedi. O anda da çok da uzakta durmayan beyazlı kızı fark etti. Kız ona gülümsüyordu.


Güneşin batışı yerde uzun bir gölge yapıyordu. Ve elbisesini altın gibi parıldatıyordu. Kız, güneşin altında periler gibi görünüyordu.


Kız tek bir söz bile söylemeden sadece gülümsedi. Yi Yun’un ona baktığını gördükten sonra ise dönüp gitti.


Yi Yun onun niyetini anladı ve onu takip etti.


İkili yürümeye devam etti ve kısa bir süre sonra Tao kabilesi şehri görünmez oldu.


Yi Yun ve kız, Tao kabilesi dağına varmıştı. Bu sırada güneş batmış ve batı göğü kızıla boyanmıştı.


“Pek popüler değilsin gibi…” Lin Xintong, Yi Yun’a doğru dönerken sakin sakin konuştu.


Yi Yun beceriksizce gülümsedi. “Tao kabilesinde bulunmam onların yetkesini sarstı. Tabii ki beni hoş karşılamazlar, ayrıca...bunun hakkında da öfkeliler.”


“Jin Long Wei’nin değerlendirme sonuçları oldukça makul. İnsanları görmezden gelebilirsin...Doğru...Daha önce antrenman yapacağımızı kabul etmiştim.” Yi Yun ile antrenmanın devamına ilişkin bugüne randevu veren Lin Xintong’du.


“Güzel!” Yi Yun bundan daha iyi bir şey isteyemezdi. Lin Xintong’un seviyesini bilmese de onun bir usta olduğunu ve bu durumdan epey fayda sağladığını biliyordu.


Lin Xintong hafifçe bileğine dokundu ve bir kılıç çıkardı.


Kılıç mı?


Yi Yun’un gözleri parladı. Bu, Lin Xintong’un bir silah kullandığını gördüğü ilk seferdi.


Lin Xintong ile yaptıkları önceki antrenmanlarda Yi Yun ile dövüşmek için ellerini kullanmıştı.


“Tao Yunxiao kılıç kullanıyor, Hu Ya da öyle. Üstelik kullandıkları kılıçlar da Tao kabilesinin yadigârları. Peki neden o kılıçların Lin Xintong’un ellerindeki kılıçtan daha değersiz olduğunu hissediyorum?”


Lin Xintong’un kılıcı yüzen bir gümüş yılan gibi yumuşaktı. Kılıç Yi Yun’dan uzakta olsa da kılıçtan gelen soğuk ve yoğun parıltılar alnına saplanıyormuş gibi bir ürperti hissettiriyordu.


“Kılıcın adı Buz; benim kılıcım. Düşmanlarla karşılaştığımda genellikle bir kılıç kullanırdım. Kılıç kullanımında özel bir yeteneğe sahibim. Bu yetenek Kılıcın Kalbi olarak da bilinir.”


“Kılıcın Kalbi bir kan bağıdır. Herkesin kullanabileceği bir şey değil. Gelecekte, belki sen de kendi kan bağını uyandırırsın.” Lin Xintong’un sözleri Yi Yun’a yeni kapılar açmış, yeni dünyalar göstermiş gibiydi.


Kan bağı mı? Kılıcın Kalbi mi?


Yi Yun kan bağının ne anlama geldiğini bilmiyordu ama buna karşı güçlü bir ilgi duymuştu.


Lin Xintong konuştu: “Şimdilik Mor Kan’a geçmeyi düşün. Kan bağının o zamana kadar bir anlamı yok. Hâlâ ufkunun ötesinde bir şey bu…”


Bunları söylerken kılıcını savurdu. “Bir silah, savaşçının bedeninin parçasıdır. Savaşçıların kılıç kullanma yolundaki ilk adımı, silahı bedeniyle ustaca kullanmaktır. İkincisi, silahı ustaca kullanmak için Qi kullanmaktır. Ve üçüncüsü ise yüreğinle kullanmaktır!”


“Cennetin Dokuz Gizemli Kılıcı’na rağmen iyi görünüyordun bugün!” Bunu dedikten sonra Lin Xintong’un kılıcı hareket etmeye başladı. Yavaşça yapıyordu ama her hamlesi, her duruşu Cennetin ve Dünyanın gücünü barındırıyordu. Her hareket düzenli ve mükemmeldi.


Lin Xintong’un kılıç tekniği Cennetin Dokuz Gizemli Kılıcı idi!


Yi Yun şaşırdı. Bu kızın bilmediği hiçbir yetiştirme tekniği yok gibiydi çünkü.


Ejderha Kaburgası Kaplan Kemik Yumruğu’nun yanında Cennetin Dokuz Gizemli Kılıcı’nı da biliyordu. Ama bu iki yetiştirme tekniği de onun asıl yetiştirme tekniği değildi; asıl yetiştirme tekniği Peri Bakiresinin Bilgeliği idi!


Ejderha Kaburgası Kaplan Kemik Yumruğu ve Cennetin Dokuz Gizemli Kılıcı onun ikincil yetenekleri olsa da onları uygulayışı fazlasıyla üst seviyeydi!


Sadece Ejderha Kaburgası Kaplan Kemik Yumruğu hakkındaki notları bile Yi Yun’a epey fayda sağlamıştı.


Cennetin Dokuz Gizemli Kılıcı baz alındığında ise Lin Xintong’un kılıç kullanıcılığı kusursuzdu. Kılıçlar hakkında uzman olmayan Yi Yun bile onun harikalığını hissedebilirdi.


Mor Kristal’in kazandırdığı görüşle, Lin Xintong’un etrafında Yer ve Gök Yuan Qi’si yoğunlaştığını ve ışık noktalarına dönüştüğünü görebiliyordu.


“Shoo! Shoo! Shoo!” Lin Xintong’un bedeninden dokuz altın kılıç hüzmesi çıktı. Bu, daha önce Hu Ya’nın da gösterdiği Yuan Qi tezahürüydü!


Ama Hu Ya’nın Yuan Qi tezahürü, göğe fırlatılmadan önce sadece bir anlığına görünmüştü.


Lin Xintong’un Yuan Qi tezahürü olan dokuz küçük altın kılıç, Lin Xintong’un kılıç parıltısının etrafında akan periler gibiydi.


Lin Xintong kılıcını ileri savururken küçük altın kılıçlar da uçuyor, kılıcını geri çektiğinde küçük altın kılıçlar da geri geliyordu.


Bu hareket Yi Yun’u şaşırttı.


Lin Xintong, Hu Ya’dan bir yaş küçüktü. Ama yeteneklerinin hangi seviyede olduğunu hayal etmek dahi güçtü.


“Gerçekten de kuyudaki kurbağadan farksızım.” dedi Yi Yun kendi kendine. İlk önce ‘Rutinler limitlidir, Limitsiz olan dövüş sanatlarıdır.’ı anlamış, sonra ‘Mor Hava Doğudan Gelir’i tetiklemişti. Bu iki başarısından dolayı kendiyle gurur duymadan edemiyordu.


Ama Lin Xintong ile karşılaştırıldığında hiçbir şeydi.


Lin Xintong uzun zaman önce ‘Rutinler sınırlıdır, Sınırsız olan dövüş sanatlarıdır.’ı anlamıştı. Aksi hâlde kitabına öyle bir not düşmezdi.


Üstelik bu tekniğe sadece yarım yıl, yarım yamalak çalışıp bu hâle gelmişti. Yi Yun’un katetmesi gereken yol hâlâ çok uzundu!


Lin Xintong, Yi Yun izlerken kılıç hareketlerini sergiledi.


Sergiledikleri teknik aynı olsa da Hu Ya’nınki çok daha kötüydü. Tao Yunxiao’nunki ise izlemeye değmezdi.


Yi Yun iki hayat yaşamış olduğundan ruhu güçlenmiş ve algılama yeteneği de artmıştı. Lin Xintong tek bir söz dahi etmeden kılıç hareketlerini gösterdi. Ama Yi Yun sadece Lin Xintong’un kılıç kullanımını izleyerek Tao Yunxiao’nun kullanımındaki bir sürü kusuru saptayabildi.


“Tao Yunxiao, Cennetin Dokuz Gizemli Kılıcı Tekniği’nin ve yadigârın tam potansiyelini sergileyemedi. Kılıç yolundaki seviyesi olsa olsa kılıcı bedeniyle kullanma aşamasında, yani daha başlangıçta…” Yi Yun, Lin Xintong’un mükemmel gösterisini izlerken Tao Yunxiao’nun kılıç ustalığını gözden geçirmeye başladı.


Yi Yun dövüş sanatları açısından Lin Xintong’dan fersah fersah uzaktı.


Onun kılıç ustalığının onda birini bile anlayamıyordu. Ancak anlayabildiği bu az miktar bile kılıç kullanımında kendi görüşlerini yaratmasına yetiyordu.


Birçok şey anlaşılabilir ama anlatılamaz. Ve herkesin idrak kabiliyeti de farklıdır. Lin Xintong’un konuşmadan tekniği göstermesinin nedeni buydu.


Hareketleri, Yi Yun’un aklına bir tohum ekmişti. İleride yetenekleri geliştiği zaman yüce bir ağaca dönüşecek bir tohum!


Çevrenin, bir savaşçının dövüş sanatları çalışmasına etkisi çok büyüktü.


Kişi, bir uzmanla, onun yönlendirmesi altında eğitim yapsa bile, uzun zaman boyunca istismar edildikten sonra anca yarı uzman olurdu.


Kişi, bir kuklayla, kukladan günışığı çıkmaya başlayana dek yıllarca eğitim yapsa bile, kukla hâlâ kukla kalırdı.


Yi Yun ve Lin Xintong neredeyse gün doğumuna dek çalıştı.


Lin Xintong ayrılırken Yi Yun da sessizce Tao kabilesine geri döndü.


Birkaç saat sonra Krallık Seçmeleri’nin son turu, finaller başlayacaktı.


Bu tur, final sonuçlarını belirleyecekti.


“Son turun konusu ne olacak acaba?” Yi Yun tahminlerde bulundu.


Uyumadan önce bir saat kadar meditasyon yaptı.

 

Sonra derin bir uykuya daldı. Dört saat uyuduktan sonra en iyi ruh hâlini geri kazandı...

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44247 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr