Bölüm 133: Ne Ekersen Onu Biçersin

avatar
10511 35

True Martial World - Bölüm 133: Ne Ekersen Onu Biçersin


 

Çeviri: bebebiskuvisi Düzenleme: bezald35

 

Güneş yavaşça batarken, Lian kabilesi insanları karınlarını doyurdu. Hayatlarında ilk kez böyle büyük bir ziyafet çekiyorlardı. Uzun süre açlık çektikten sonra midelerini doldurmak büyük bir keyifti.


Yemek yedikten sonra hazmetme zamanı geldi.


Sindirmenin en iyi yolu da egzersiz yapmaktı. Lian kabilesi insanları egzersiz yapar mıydı? Eh, mevzubahis olan eski hesapları kapatmaksa seve seve!


Yi Yun’un söyledikleri, Lian Chengyu’nun onları aptal gibi görmüş ve kullanmış olduğunu anlamalarını sağlamıştı! Lian Chengyu, insanların kanını içmiş, etini yemişti! Yaptığı her şey, kendi geleceği içindi.


İnsanların hepsi, Lian Chengyu yüzünden açlık çekmişti!


Saçma olan şeyse, tüm umutlarını Lian Chengyu’ya bağlayıp onun için şarkılar söyleyip, onu göklere çıkarmalarıydı.


Acı çekenler belliydi; sürekli Lian Chengyu tarafından ezilmiş olduklarından ondan nefret ediyorlardı.


Şimdi Yi Yun sayesinde iyi bir yemek yemiştiler. Lian Chengyu sadece onların düşmanı değil, aynı zamanda kurtarıcıları Yi Yun’un da düşmanıydı. İster kendileri için olsun ister Yi Yun, Lian Chengyu’nun canını bağışlamayacaklardı.


Lian Chengyu sakatlanmış olsa bile intikam arzuları dinmemişti. Kendi elleriyle intikam almak istiyorlardı, düşmanın öyle kendi kendine ölüp gitmesi neye yarardı ki?


Lian Chengyu’nun yalakaları bile ondan nefret ediyordu. Lian Chengyu olmasaydı, Yi Yun’a düşman olurlar mıydı sanki?


Onunla düşman olmamış olsalar bugün yiyecekten mahrum kalırlar mıydı?


Engin yabanda yaşayan insanları düşünme biçimi çok özeldi.


Yi Yun onlara yiyecek vermemiş bile olsa ondan nefret etmezlerdi, çünkü Yi Yun güçlüydü. Engin yabanın insanları bilinçsizce güçlülerin zayıfların kaderini kontrol etmesi gerektiğine inanırlardı, bu yüzden ne nefret ederlerdi ne de nefret etmenin bir anlamı vardı.


Ama açlık çekiyorlardı ve öfkelerini dindirmek için bir kum torbasına ihtiyaçları vardı. Bu kum torbası da sadece zayıf biri olabilirdi. Peki şimdi zayıf olan kimdi? Açıkça görüldüğü gibi Lian Chengyu! Bu sakat eski efendi, metruk kemiklerle değiştirmek için kabilenin yiyeceklerini vermişti ama yine de başarısız olmuştu. Verdiği sözlerden hiçbiri gerçekleşmemiş, aksine insanların açlık çekmelerine sebep olmuştu!


Bu yüzden sıradan insanlar da, Lian Chengyu’nun eski yalakaları da öfkelerini ona yöneltmişlerdi. Lian Chengyu bir numaralı halk düşmanı olmuştu!


O akşam, öfkeli köylüler kabile liderinin yerleşkesine gidip Lian Chengyu’dan intikam almak için birleştiler. Öfkelerini dindirmek için kullandıkları yöntem basit ve doğrudandı. Lian Chengyu’nun evine inek dışkısı attılar!


DN.:Bu seride eve dışkı fırlatmaktan başka işkence yolları var mı merak ediyorum. Açıkçası, özellikle Çinlilerin bu konuda yaratıcı olmasını bekliyordum ama umduğu gibi olmadı


Lian Chengyu’nun kabileye uğursuzluk getirdiğine inanıyorlardı. Öyle olmasaydı aç kalırlar mıydı hiç? Bu uğursuzluktan kurtulmak için inek dışkısı kullanmak bir gereklilikti!


Ama köyde inek kalmadığından inek gübresi miktarı da kısıtlıydı.


Ya yetmezse? Bazı kafası çalışan köylüler Jin Long Wei kampına gittiler ve onların bineklerinin dışkılarını topladılar.


Bu bineklerin yiyip içmesine gerek yoktu ama yedikleri zaman da tüm bir ağacı mideye indirebilirlerdi. Bu yüzden de çıkardıkları dışkılar çarpıcı bir boyuttaydı. Bir yük arabası bile bunun için yetersizdi!


Yedi köylü bu bineklerin dışkılarını büyük bir şevkle taşıdılar. İnsanlar bu binek dışkılarının, inek dışkısından daha etkili olacağına inandılar, sonuçta bu hayvanlar ineklerden yüzlerce kat daha heybetliydi!


Bunun sonucunda Jin Long Wei bineklerinin dışkıları kabile liderinin evine yağmur gibi yağdı. Bir grup kıdemli korkudan kaçtı.


Lian kabilesi lideri hasta düşmüştü. Lian Chengyu sakatlandığından kabile lideri de tüm umutlarını kaybetmişti, hasta hissetmesi bu yüzdendi.


Bazı insanlar yaşayabilmek için manevi desteklere ihtiyaç duyarlardı ve bu destekler çöktüğünde de yaşama arzularını kaybederlerdi.


Kimse öfkeli kalabalığı durdurmadı; kabile liderinin evi çabucak dışkıyla kaplandı.


Böyle büyük bir olay yaşanırken Liu Tie nasıl olur da dahil olmazdı?


Kendi kendini Yi Yun’un sağ kolu ilan eden Liu Tie, Yi Yun’a sadakatini göstermek için hiçbir fırsatı kaçırmazdı.


Aslında Liu Tie, bu olayın meydana gelmesine sebep olanlardan biriydi. Kalabalıkta en öne çıkan kişi de oydu. Dışkı atma konusunda en çalışkan olan oydu. Hatta bununla yetinmeyip bir yerlerden bir kürek buldu ve liderin konutuna kürekle dışkı yığınları attı.


Ve bunu yaparken bile alçakça davrandı. Pencereleri hedefledi, böylece evin içini de dışkıyla doldurabildi.


Evde yatan Lian Chengyu zar zor hayatta kalabildi ve bir süre sonra da dışkının içine gömülü kaldı.


Vaziyet buyken, Lian Chengyu ile akrabalığa sahip bir kıdemli cesaretini topladı ve sessizce liderin evine girerek dışkı sağanağanın altında kalan Lian Chengyu’yu oradan çekip çıkardı.


Toplanan tüm dışkılar atıldıktan sonra bile Liu Tie tatmin olmadı ve, “Millet, hadi ateşe verelim!” diye bağırdı.


Engin yabanın insanları düşüncesizdi. Biri onlara önderlik ettiği sürece körü körüne takip ederlerdi.


Bu yüzden meşale ardına meşale yakıldı ve bunlar liderin konutuna atıldı. Çok geçmeden tüm yerleşke büyük bir ateş denizinin ortasında kaldı.


Alevler gökyüzüne yükseldi. Alevler, zamanında Yi Yun’un evinden yükselen alevlerden on kat daha şiddetliydi.


Yi Yun dağlarda durdu ve arkasını dönüp uzaktan alevlere baktı.


Aynı sahne, birkaç ay içinde ikinciye gerçekleşmişti…


O zamanlar Lian Chengyu erzak dağıtırken bugün Yi Yun dağıtmıştı.


O zamanlar kötü insanlar iyi yiyip iyi insanlara zorbalık yaparken bugün iyi insanlar beslenmiş, kötüler aç kalmıştı.


O zamanlar Jiang Xiaorou kuşatılıp inek dışkısı yağmuruna tutulmuş ve evi yakılmışken bugün kabile liderinin yerleşkesi kuşatılıp Jin Long Wei bineklerinin dışkısı fırlatılmış ve evi yakılmıştı…


İşte karma böyle bir şey! Ne ektiysen onu biçersin!


Yi Yun iç çekti. Bu dünyada iyilik mükafatlandırılmasa da, kötülük cezalandırılmasa da önemli değildi.


Dünyanın kendisi adil değildi. Sadece dünyayı daha güzel bir yer hâline getirmeye çalışabilirdi, elbette yapabilecekleri dahilinde!


Yi Yun ne bir azizdi ne de dünya barışı için uğraşıyordu. Böyle bir düşünce pragmatik değildi.


Ama yine de kendisine verilecek topraklarda böyle bir insafsızlık görmeyeceğini umut etti.


İyi olan mutluluğu bulmalı, kötü olan cezalandırılmalı!


Yi Yun’un basit ama güzel arzusu buydu



Güneş tamamen batmıştı. Yi Yun Doğu Nehri’nin şelalelerine geldiğinde hava tamamen kararmıştı.


Yüz metreden dökülen suyun çıkardığı sesler kulak zarlarını titretti.


Yi Yun yarım ay sonra bu tanıdık yere geri dönmüştü. Yi Yun burada daha önce Engin Suda Ejderha Dansı’nı çalışmış sonra da Lin Xintong ile tanışmıştı.


Yi Yun konsantre olarak gözlerini kapattı ve çalışmaya başladı. Uçan balık elbisesini çıkardı ve kuru ketenleri giydi. Her hareketi hoştu ama yine de patlayıcı bir güç içeriyordu.

 

Bir hareket setini tamamladıktan sonra bir şey hissetti ve başını çevirdi. Yıldızlarla dolu göğün altında, beyazlar içinde bir kız, bir kayanın üzerinde bir peri edasıyla duruyordu...

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44246 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr