Bölüm 199: Kıdemli Jian Ge

avatar
9494 31

True Martial World - Bölüm 199: Kıdemli Jian Ge


 

Çeviri: bebebiskuvisi

 

 

“Yi Yun mu? Yi Yun’u mu arıyor?”

 

Siyah pelerinli adamın Yi Yun’u sorduğunu duyan gençler şaşırdı. Bu önemli insanlar neden Yi Yun’u arıyordu?

 

Yi Yun olağanüstü biri olsa da böylesine önemli insanların dikkatini çekemeyecek bir acemiydi.

 

“Benim.” diyerek öne çıktı Yi Yun. Kanun koruyucularına asker selamı verdi.

 

Siyah pelerinli orta yaşlı adam, Yi Yun’u özel yapan şeyi anlamaya çalışıyormuş gibi onu değerlendirdi.

 

Bu ufaklığın on üç yaşında Mor Kan’ın orta aşamalarında olması gerçekten şaşırtıcıydı.

 

Siyah pelerinli adam gülümsedi ve hafifçe konuştu. “Bizi takip et, kıdemli seni görmek istiyor.”

 

Bunu söyledikten sonra oradan ayrılmak üzere arkasını döndü.

 

Zhou Kui ve diğer gençler ise, duyduklar şeylerden dolayı serseme dönmüşlerdi!

 

Siyah pelerinli adam ne dedi?

 

Kıdemli mi?

 

Hangi kıdemli?

 

Çoğu, şok içinde birbirine bakıyordu. Öyle görünüyor ki...tüm Tai Ah Kutsal Şehri’nde kıdemli olmak için nitelikli insan sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu. Onların her biri Tai Ah Kutsal Şehri’nin temel direkleriydi ve bir ilk türe karşı bile savaşabilecek süper varlıklardı.

 

Onlar bilgelerdi!

 

Bir bilge, Yi Yun’u mu görmek istiyor?

 

Şok olmaları doğaldı. Gençleri geç, Keltoş Qin bile aynı durumdaydı.

 

Kutsal Şehir’in kıdemlisi Yi Yun’u görmek istiyordu! Bu, gerçekten...inanılmazdı…

 

Tai Ah Kutsal Şehri’nin tarihine göre, beş yüz yılda bir bile bir bilge ortaya çıkmayabilirdi!

 

Keltoş Qin, kıdemlinin Yi Yun’u görmek istemesinin nedeninin birkaç İlk Ok’u mor volfram duvara saplaması olmadığını biliyordu.

 

Yi Yun’un üç İlk Ok’u saplaması fena değildi ama kıdemlinin ilgisine mazhar olması için yeterli de değildi.

 

Qin Haotian gibi insanları görmezden gelseniz bile Qiuniu gibi acemiler dahi Yi Yun ile kıyaslanabilirdi.

 

Bu başarı, bir bilgenin gözünde süzülen bir bulut gibiydi, görmezden gelinebilecek kadar önemsiz!

 

Öyleyse...Bilge neden Yi Yun’u görmek istiyor?

 

“Eğitmen Qin, bir süreliğine ayrılıyorum. Ödül için, sizi daha sonra rahatsız edeceğim için üzgünüm.” Yi Yun Keltoş Qin’e veda etti ve siyah pelerinli adamları izledi.

 

Keltoş Qin hâlâ şaşkındı, ne bir tepki verebildi ne de bir söz edebildi.

 

Keltoş Qin’in arkasındaki Zhou Kui ve diğer gençler de aynı durumdaydılar. Bir karış açık kalan ağızları, Yi Yun gözden kaybolduğunda bile kapanmadı.

 

Zhou Kui aniden Yi Yun’un İlk Ok’u kaldırmadan önce birisinin onu görmek isteyebileceğini, bu yüzden acelesi olduğundan bahsettiğini hatırladı.

 

O zaman Zhou Kui, bunun başka bir bitki toplayıcı çocuk olduğunu düşünmüştü. Ama şimdi Yi Yun’un bahsettiği, onunla tanışmak isteyen kişinin Tai Ah Kutsal Şehri’nin kıdemlisi olduğunun farkına vardı!

 

Yi Yun’un sıradan bir şekilde tanışacağını söylediği kişi, gerçekte Tai Ah Kutsal Şehri’nin kıdemlisiydi!

 

Zhou Kui, onun akıl hastası olup olmadığını merak etmeye başladı.

 

“Eğitmen Qin, ne...ne oluyor?” diye sordu birisi Eğitmen Qin’e. Ama Keltoş Qin başını yanlara sallamakla yetindi, onun da bir fikri yoktu.

 

“Dağılın!” Keltoş Qin elini salladı.

 

Yi Yun’un kıdemli tarafından çağrılması, acemi kampında kesinlikle büyük bir olaydı. Keltoş Qin, Yi Yun’un yolunu kıdemli ile kesiştiren şeyin ne olduğunu bilmiyordu.

 

Çok geçmeden de bunu Wang’a sormaya niyetlendi.

 

 

O sırada Yi Yun, yasa koruyucuyu Merkezi İlahi Kule’ye doğru takip etmeye başlamıştı bile.

 

Yi Yun devasa ve görkemli Merkezi İlahi Kule’yi defalarca kez görmesine rağmen her seferinde görkeminden dolayı şok oluyordu.

 

Görkemli bir dağ gibi görünüyordu. Merkezi İlahi Kule’nin içine giren ve dışına çıkan devasa hava araçları, kuleye kıyasla uçan böcekler gibi ufak kalıyordu.

 

Siyah pelerinli adam konuştu: “Tai Ah Kutsal Şehri’nde beş kıdemli var. Birazdan görüşeceğin kişi, Kıdemli Jian Ge! Kıdemli Jian Ge, şu anda Merkezi İlahi Kule’nin Dünya Ateşi Simya Laboratuvar’ında!”

 

Siyah pelerinli adam konuşurken Yi Yun’u Merkezi İlahi Kule’ye götürmeye de ara vermedi. Giriş koridoru beş kat yüksekliğindeydi, oradan geçen insanlara kendilerini çok küçük hissettiriyordu.

 

Koridorun her iki yanında da heykeller ve devasa duvar resimleri vardı, zemin ise düz kiremittendi.

 

Bu kiremitler siyahtı ve ayna olarak kullanılabilecek kadar parlaktı. Yi Yun kiremitler üzerinde yürürken kan dolaşımının hızlandığını hissedebiliyordu. Kanının bir şekilde düz kiremitlere bağlandığına dair zayıf bir his duydu.

 

Bu kiremitler…

 

Yi Yun aniden ‘Kutsal Yaban’ kitabındaki Merkezi İlahi Kule ile ilgili açıklamayı hatırladı. Merkezi İlahi Kule’de kullanılan kiremitler özel olarak üretilmişti.

 

Bu kiremitler üç feet üç inç uzunluğundaydı ve üç feet üç inç genişliğindeydi. Pürüzsüzdü ve çelik kadar sertti. Özel bir isme sahiptiler, Hayvan Kanı Gece Yarısı Kiremitleri!

 

Gece yarısı, kiremitlerin siyahlığına atıfken hayvan kanı da, fırında pişirilmeden önce bu kiremitlerin üzerine metruk hayvan kanı püskürtülmesinden geliyordu.

 

Merkezi İlahi Kule’yi inşa etmek için ne kadar metruk hayvan kanı kullanıldığını hayal etmek zordu.

 

Üzerine metruk hayvan kanı püskürtülmüş kiremitler fırında pişerken kandaki gücü özümserdi. Düzen ustalarının ayrıntılı çalışmalarıyla, Merkezi İlahi Kule, yüz mil ötedeki Yer ve Gök Yuan Qi’sini dahi toplayan devasa bir hazineye dönüşmüştü.

 

Merkezi İlahi Kule’nin Tai Ah Kutsal Krallığı’nın çok güçlü olduğu bir dönemde inanılmaz miktarda malzeme ve servet kullanılarak inşa edildiği söylenebilirdi. Bu kule, Tai Ah Kutsal Krallığı’nın sembolüydü!

 

Siyah pelerinli adam ağır taş bir kapıyı itince aşağı doğru inen sarmal merdivenler açığa çıktı.

 

Siyah pelerinli adam, “Beni izle.” dedikten sonra sarmal merdivenden aşağı doğru inmeye başladı. Sarmal merdiven geniş değildi, en fazla dört beş kişi yan yana yürüyebilirdi. Yi Yun bunun yer altına giden küçük bir yol olduğunu tahmin etti.

 

Çünkü Kıdemli Jian Ge, Merkezi İlahi Kule’nin zirvesinde değil, zemininin altında yaşıyordu ki, bu da Yi Yun’u müteessir etmişti.

 

Yi Yun, Merkezi İlahi Kule’nin doksanıncı katının üzerindeki katlara bir göz atmak, efsanevi birinci sınıf odaları görmek istiyordu.

 

Bu birinci sınıf odalar gizemliydi ve Tai Ah Kutsal Şehri’nin yetişimcileri arasında lüksün ve ihtişamın sembolüydü.

 

Sıradan yetişimcilerden bahsetmeyi geç, Tai Ah Kutsal Şehri’nde altı yıl boyunca eğitim görmüş olan Qin Haotian gibi insanlar bile bu birinci sınıf odalardan birinde kalmak için nitelikli olmayabilirdi!

 

Sonu görünmeyen sarmal merdivenin her iki yanındaki duvarda da lambalar yanıyordu. Yi Yun metal bir kapının önüne gelmeden önce birkaç yüz metre aşağı indiğini tahmin etti.

 

Bu metal kapıya karmaşık desenler oyulmuştu. Siyah pelerinli adam kapının önünde durdu ve boynunu eğdi. “Kıdemli Jian Ge, Yi Yun’u getirdim.”

 

“Pekala…” Büyük kapıdan boğuk bir ses iletildi. Bunun için güç kullanılmamıştı anca ses yayılmamış, yankı yapmamıştı.

 

Yi Yun nefesini tuttu. Kıdemli ile görüşecek olmasından dolayı gerginleşmişti.

 

Kapı, kimse onu itmeden kendiliğinden açıldı.

 

Sıcak bir gaz akışı, açılan kapıdan dışarı çıktı.

 

Sıcak!

 

Bu, Yi Yun’un ilk hissettiği şeydi. Önünde Dünya Ateşi Simya Laboratuvarı vardı. Salonun ortasında pirinçten yapılmış bir fırın duruyordu.

 

Fırın bir yetişkinin boyundaydı ve yüzeyinde çiçek, kuş, böcek ve balık oymaları vardı.

 

Fırının altında yeşil alevler çıkaran bir ateş yanıyordu. Ateş ses çıkarmadan yanıyordu. Alevler sabitti, harlayıp sönmüyordu. Bu ateşe ‘Dünya Ateşi’ deniyordu.

 

Merkezi İlahi Kule’nin bodrumunda kıdemlinin iksir arıtması için kutsal yabandaki ateşleri toplayan bir Dünya Ateşi Düzeni vardı.

 

Ve fırının önünde yeşil gömlekli bir yaşlı adam duruyordu. Çok sıradan bir görünüşü vardı ve hafiften sıska görünüyordu. Bu nedenle üzerindeki yeşil simyacı elbisesi çuval gibi bol geliyor, sarkıyordu.

 

Yeşil gömlekli yaşlı adamın arkasında bir kılıç vardı. Kılıç bir kumaşla örtülmüştü, sadece sade kabzası açıktaydı. Bu da, kılıcın neye benzediğini hayal etmeyi zorlaştırıyordu.

 

Bu yaşlı adam, Dünya Ateşi Simya Laboratuvarı’nda uzun zaman harcamış gibi görünüyordu. Gözleri bile yorgun görünüyordu, bu da onun cansız görünmesine neden oluyordu.

 

Özel biri gibi durmayan bu bitkin görünüşlü yaşlı adamın, Tai Ah Kutsal Krallığı’nın en güçlü uzmanlarından biri olduğunu hayal etmek zordu!

 

“Kıdemli Jian Ge, Yi Yun’u buraya getirdim.” Siyah pelerinli adam boyun eğip selam verdikten sonra sessizce geri çekildi ve kapıyı kapattı.

 

Simya laboratuvarında sadece yeşil gömlekli kıdemli ile Yi Yun kalmıştı.

 

Yi Yun nefesini tuttu!

 

Kendi kendine sürekli sakin olmasını söylüyordu ama kalbi bir türlü yatışmıyordu.

 

Yi Yun geçmişte bir sürü güçlü metruk hayvan görmüştü ve onlara bakarken hiç korku duymamıştı. Ama bu cansız görünen ve hiçbir şey yapmaya yeltenmeyen bu kıdemlinin önünde kendini muazzam bir baskının altındaymış gibi hissediyordu. Vahşi kaplanla aynı kafeste sıkışmış bir insan gibiydi.

 

“Yi Yun sen misin?” Yeşil gömlekli kıdemli hafifçe sordu. Başlangıçta yarı kapalı olan gözleri açılmıştı ve siyah göz bebeklerinden Yi Yun’un figürü yansıyordu.

 

Yi Yun bir aynaya bakıyormuş gibi kıdemlinin gözlerinde kendi aksini net bir şekilde görebiliyordu.

 

Yi Yun gerilmeden edemedi!

 

Bu gözlerin onun içine baktığını hissedebiliyordu.

 

Etinin ve kanının her santimi, Dantianı, organları, üç yüz altmış akupunktur noktası, on iki normal, sekiz özel meridyeni kıdemli tarafından taranıyordu!

 

Cennetin Gözü…

 

Yi Yun bir ürperti hissetti. Kalp atışlarını durdurabilmeyi diledi.

 

Ama gerçeklik onun arzularına göre şekillenmiyordu, kalbi daha hızlı atmaya başladı.

 

Ve kalbindeki Mor Kristal de kalp atışlarıyla birlikte attı, kalp atışlarıyla birlikte titredi. Yi Yun’un avuçları terlemeye başladı.

 

Yine de Mor Kristal, yeşil gömlekli kıdemlinin taramasına bir tepki göstermedi.

 

Ama yeşil gömlekli kıdemlinin taraması Mor Kristal’i geçtikten sonra bile durmadı.

 

Yeşil gömlekli kıdemli, Yi Yun’u birkaç kez dikkatle değerlendirdi ve onun içine baktı. Ama Yi Yun’un kalbini birkaç kez incelese de Mor Kristal’i tespit edemedi.

 

Nihayetinde, yeşil gömlekli kıdemli Yi Yun’u incelemeyi kesti.

 

Bu kısa birkaç saniye, Yi Yun’u büyük bir savaştaymış gibi hissettirmişti. İnanılmaz yorucuydu; öyle ki, Yang Cennet Mor Ginsengi’ni yakalamak bile bundan daha kolaydı!

 

Yeşil gömlekli kıdemli şaşkın bir şekilde Yi Yun’a baktı. “Cennetin Göz Küresi’ni mi oluşturdun?”

 

Yeşil gömlekli kıdemlinin duyuları keskin olduğundan Yi Yun’un Cennetin Göz Küresi’ni oluşturduğu gerçeği de gözlerinden kaçmamıştı.

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr