Bölüm 106: Evcil Hayvan

avatar
4882 4

God and Devil World - Bölüm 106: Evcil Hayvan


 

Çeviren: Slyvanas Düzenleyen: Arthas

 

Yue Zhong’ un yakaladığı siyah saçlı çocuk, sekiz deli kurtulanın sözlerini duyunca debelenmeye başladı.  Fakat ne kadar çabalarsa çabalasın, Yue’yu başından atamıyordu.

 

Sekiz adamın çılgınca sözlerini duyar duymaz, Guo Yu’nun gözleri korkuyla parladı ve Yue’nun kolunu sıkıca tuttu. Z- çağından sonra insanlığın kalplerindeki acımasızlığı ve deliliği  biliyordu. Özellikle de Always Bright Köyü’nde yakalandığından beri. Fakat insanları yemek gibi bir çılgınlık onun psikolojik limitini oldukça aşıyordu. Guo, kendisinin ve Yue’nun bu tür çılgın çılgınlıklar dahil olacağını hiç düşünmemişti ve kalbi korkuyla titremeye başladı.

 

Yue kısık bir ses tonuyla “Takip et.” dedi. 8 deli kurtulan ayrılana kadar beklediler.

 

Yue siyah saçlı çocuğu taşıdı, tamamen kısıtladığı çocuğa “Biz onlarla birlikte değiliz.” dedi.

 

Yue’nun sözlerini duyunca küçük çocuğun gözlerindeki öfke biraz çöktü ve artık debelenmeyi bıraktı.

 

Erkek kurtulan “Tam burada.” diye işaret etti küçük dağ mağarasına ve vahşice gülümsedi.

 

Ayak seslerini duyan küçük dokuz yaşında bir kız kafasını mağaradan dışarı uzatıp göz attı. Kızın yüzü birden değişti. Bir yayın ürküttüğü bir kuş gibi mağaraya geri çekildi.

 

Dokuz yaşındaki kızı gören adamların gözleri vahşilikle parladı. Dudaklarını yaladılar, biri garip biçimde gülümsedi: “O bir kız! Bu sefer biraz zevk alabiliriz!”

 

Sekiz erkek mağaraya doğru koştu. İki oğlan ve  kızı tutup dışarı çıkarttılar. Üç çocuk titreyerek yere oturdu. Erkek kurtulanlardan birinin gözleri çılgın bir ışıkla parladı: “Üç şişman koyun. Ayrıca o bir kız. Bu sefer biraz eğlenebiliriz!”

 

Yue sessizce sekiz erkeği izledi. Yanındaki küçük çocuk endişeyle çırpındı, her an üç çocuğa doğru atılmaya hazırdı. Fakat küçük çocuk Yue’nun baskısından dolayı hareket edemiyordu.

 

Siyah saçlı çocuk öfke dolu gözlerle baktı. Yue izlemeye devam etti.

 

Acımasız bir görünüme sahip lider, komuta eden bir sesle: “Buradan ayrılıyoruz. Siyah saçlı koyunlar geri dönerse sorunla karşılaşabiliriz.”

 

Kalan kurtulanlar kafalarını salladı. Ağlayan üç çocuğu sırtlayıp ve Stone Horse Köyüne doğru yola koyuldular.

 

Yue sekiz kurtulanın arkasına sessizce sokuldu ve  onları yol boyunca takip etti.

 

Sekiz kurtulan Stone Horse Köyü’nün eteklerine vardı. Çadırın dışına kurulmuş büyük bir kazan vardı. Birkaç kemik çadırın yanına atılmıştı. İşin asıl korkunç yanı kemiklerin arasındaki üç kafatasıydı.

 

Kurtulan, küçük kıza baktı ve gözleri iffetsiz bir ışıkla parladı. Herkesin önünde pantolonunu çıkarttı: ”Kahretsin! Büyük abi! Acele et! Herkesin biraz eğlenmesi lazım!

 

Liderin gözleri adice parladı: “Güzel” dedi. Küçük kızı tutmak uzandı.

 

Küçük kız umutsuzluk ve kaygı dolu gözlerle kaçmaya çalıştı. 

 

Acımasız görünen kurtulan acımasız bir şekilde gülümsedi. Küçük kızın mücadelesi ona daha çok zevk veriyordu. Küçük kızın omuzlarını tutmak için uzandı. Omuzlarını tutar tutmaz bir silah sesi duyuldu. Mermi kolayca adamın kafatasını patlattı.

 

Acımasız lider boş bir çuval gibi yere düştü.

 

“Silah””

 

“Düşmanlarımız var!”

 

Kalanlar yedi kişi siper almaya çalıştı.

 

Yue’nun yüzü buz gibi oldu. Uzun adımlarla çalılıklardan yürürken elindeki 79 tip silahla yedi deli kurtulana yaylım ateşi açtı.

 

Şarjör boşaldıktan sonra üç adam kanlı bir deliklerle doluydu. Kalan dört kurtulan gecenin karanlığına karıştı.

 

Yue’nun gözlerine soğuk bir ışık parladı. Şarjörü yeniledi ve White Bones‘a komut verdi: “Öldür onları!”

 

Olayın başından beri bekleyen White Bones ok gibi fırladı, dört adamın peşinden koşmaya başladı.

 

Yue gecenin karanlığında binlerce metre ötedeki cisimleri  görebiliyordu. Elinde silahıyla büyük adımlar attı ve ateş etmeye devam etti. İki adam Yue tarafından vuruldu.

 

White Bones normal bir insandan üç kat hızlı bir şekilde geri kalanlara yaklaştı. Her adımında mesafe büyük miktarda kısalıyordu. Birkaç adım sonra kurtulanların arasına girdi. Baltasını sallamasıyla adamlardan birinin kafasını uçurdu ve her yere kan sıçradı.

 

Son adamın yüzü ortaklarının zalimane sonunu görünce büyük bir değişim gösterdi. O an yeterince hızlı olamadığı için kendinden nefret etti.

 

White Bones’un görüntüsü parladı. Birkaç adımda adama yetişti. Baltasını salladı ve son adamın kafası uçtu.

 

“Beni öldürme!!! Beni öldürme!!” Yue vurulmuş adama baktı. Onlardan birkaçı daha ölmemişti. Yue’ya doğru sürünüp yalvardılar.

 

“S*ktir git!” Yue’nun gözleri buz gibi soğuktu kalanların önüne geldi. Ve hepsinin kafasına sıktı.

 

Yue'nun yeterince adamı yoktu ama bunlar gibi insanlıklarını kaybetmiş serserilere de ihtiyacı yoktu.

 

Hain adamlarla işi bittiğinde Yue üç küçük çocuğa doğru yürüdü.

 

Üç küçük çocuk Yue ‘ya baktı ve gözlerini korku kapladı. Topluca konuşup birkaç gerilediler. İnsanlıklarını kaybeden kurtulanlar, çocukların dünyaya bakışını değiştirmişti.

 

Yue onları kurtarmıştı fakat hala ondan korkuyorlardı.

 

Çocuklar Yue’ya bakarken Yue’nun kaşları kırıştı. Çantasında tuttuğu 3 parça çikolatayı çıkarıp onlara uzattı. Yue sade bir şekilde: “Yiyin! Ben kötü biri değilim. Onları yiyip bitirin ve beni takip edin.”

 

Çikolatayı gören çocukların gözleri parladı. Çabucak çikolataları kaptılar sonra paketi soyup yemeye başladılar.

 

Küçük kız cesaretini topladı. Çikolatasının yarısını elinde tuttu, Yue ‘ya doğru yürüdü ve sordu: ”Amca! Yao Yao’ yu serbest bırakabilir misin?”

 

“Yao Yao? O bir kız?” Yue kafasını çevirdi  ve çocuğun kısa siyah saçlarına baktı.  Onun bir erkek olduğunu sanmıştı. S1 hızına sahip bu korkunç canavarın bir kız olduğunu hiç düşünmemişti.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44330 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr