SOTR 7: Jiang Zheng’in Sırası, Onuru ve Sevinci

avatar
8995 10

Sovereign of the Three Realms - SOTR 7: Jiang Zheng’in Sırası, Onuru ve Sevinci


 

Efendisinin yaptıkları karşısında duygularını zor kontrol ediyordu. Bu ayki harçlık çoktan bitmişti ve listedeki malzemeler 10.000 gümüşten fazla tutuyordu. Bu listeyi kullanıp karşılığında 10 milyon gümüş talep etmek. Bu saf delilik değil de nedir?

 

“Devam et, birazda mızmızlan. Ancak ya sana bu listenin tanrılardan geldiğini söylersem? Hâlâ delirdiğimi mi söyleyeceksin?”

 

“Prensesin hastalığını tedavi etmiyor muyum? Deli miyim hâlâ sence? Eğer gerçekten deli bile olsam sence babamı ve tüm ailemi bu işe karıştırır mıyım? İşe yaramaz biri olabilirim ama tamamen de kafasız değilim, değil mi?"

 

Bu soru yağmuru karşısında Jiang Zheng afallamıştı. Doğru, Her ne kadar genç dük kendine zarar birçok olaya girmişti ancak hiç bir zaman tüm aileyi ilgilendirecek raddeye getirmemişti işleri. Şimdi yapar mıydı? Tanrılardan mesaj aldığı gerçekten doğru muydu?

 

“Jiang Zheng, doğrusunu söyleyeyim elindeki listeyi bu dünyadaki gümüşlere karşılık dahi satmayacağım. Şifa Konağı’nın yöneticisine Doğu Krallığındaki tek eczanenin kendileri olmadığını söyle. Eğer onlar istemez ise Çiftçi Tanrının Tapınağı ya da İksir Kralının Bahçesi kabul etmek için kafalarını dahi eğeceklerdir. İksir üretime geçer geçmez diğer tüm ilaçlar raflardan toplanacak ve çöpe atılacak. Hepsi değersiz bir yığına dönüşecek.”

 

Söylediklerden şüphe duymuyordu. Jiang Chen çoktan zihnindeki tüm ilaç tariflerini süzgeçten geçirmiş tüm kutsal ve tanrısal olanları elemişti ve sonunda sıradanın çok dışında olmayan ancak oldukça nadir bulunan bir reçetede karar kılmıştı.

 

En önemli şey ise gerekli tüm malzemeler Doğu Krallığında bulunabilecek türdendi. Her ne kadar geçmiş hayatında simyacıları şahı olduğu zamanlarda ilaç tarifi bulmak yemek içmek kadar kolay olsa da Doğu Krallığı gibi küçük yerler için fazla karmaşıktı bu tür reçeteler. 

 

Zihnini çok basit olan reçeteler için yormak dahi istemedi. Bu reçeteyi seçmek için hatırı sayılır zaman harcamıştı. Ancak bu seviyedeki reçeteler Doğu Krallığı gibi yerlerde insanları dehşete düşürecek etkiye sahipti.

 

Günün sonunda, Jiang Zheng yine de yola koyulmuştu her ne kadar Jiang Chen’in söylediklerine inanmasa da genç dükün prensesin hastalığı ve ailesi üzerine kumar oynamazdı.

 

Yol boyunca genç düke tanrıların gerçekten prensesin hastalığını iyileştirecek ilacın tarifini verdiğine kendini inandırmak için kararlı bir biçimde uğraşıyordu. Geçmişte yaptığı çılgın soytarılıklardan dolayı hala şüpheli olsa ve son derece saçma olduğunu bilse de yapacak bir şeyi yoktu.

 

“Bir genç dükün kâhyası normalde böbürlenerek yürümez mi, fakat neden benim günlerim dertli geçiyor?” içinden geçirerek umursamaz bir biçimde Şifa Konağına yürüdü.

 

“Eğer işler yolunda gitmezse onların benimle alay etmesine bir süre göz yumarım zaten bu ilk olmayacak.” acı verici bir düşünce aklındaydı.

 

Şifa Konağı başkentte ünlüydü ve nüfuzu vardı. Birçok yapısı resmedilmeye değer cinstendi. Kapıdan içeri girdiğinden ayakları titremeye başlamıştı, içini giderek büyüyen bir korku kaplamaya başlamıştı.

 

“Uh …. şey .. um … Birkaç ilaç malzemesine bakıyordum!”


Şifa Konağının çalışanları profesyonel bir eğitim almıştı ve öğrendikleri ilk şey yüzleri hatırlamaktı. Hangi yüze normal davranılır hangisine somurtulur hangisine iltifat edilir. Jiang Zheng’in yüzü tanıdık olmayanlardandı. 

 

“Ahem. Efendim, ilaç malzemeleri almakta sıkıntı yok, fakat önce kuralları konuşalım. Kredi ile iş yapmıyoruz. Ödemenin hepsini bir seferde kabul ediyoruz."


“Nakit, Nakit var bende” dedi aceleci bir tonla.

 

Görevli listeye göz attı ve abaküsteki boncuklarla oynayarak “8 çeşit ruh seviyesi malzeme toplam 9,800 gümüş tutuyor ağırlıklarına göre. Her zamanki gibi önce ödeme sonra malzemeler.”


Jiang Zheng yalandan 2 sefer öksürdü. “Eh, erm, şey, Yönetici ile görüşmek istiyorum.”


“Ne?” görevlinin yüzü karardı. “Para olmadan hangi cüretle malzeme isteyebiliyorsun?

 

“Yönetici ile görüşmek ne haddine. Yöneticinin ne kadar meşgul olduğundan haberin var mı senin? Onun her dakikası on binlerce gümüş değerinde. Senin gibi biri için nasıl zamanı olabilir?"  


“Dışarı çık ve sağa dön. Konağın kurallarını oku. Yönetici ile konuşmak o kadar kolay mı? Dük ya da prens misin lan sen?"


“Eğer malzemeleri istiyorsan ödeme yap, yoksa buradan defol git ve iş yapmaktan alıkoyma bizi.” diye azarladı kâhyayı.

 

Bu ilk defa başına gelmiyordu. Alışık olmadığı bir durum değildi. Ancak bu sefer gerçekten çok fazla tahammül etmişti. Gerçekten bu kadar züppe olmak zorundalar mı? Daha fazla katlanamadı ve patladı.

 

Metalik bir jetonu masaya vurdu ve adeta görevliye tokat atarak “O değersiz gözlerini aç ve bunun ne olduğuna iyi bak!”


“Yöneticinin bir dakikası on binlerce gümüş ediyorsan bana ne! Size benim bir dakikamın milyonlarca ettiğini kanıtlamak zorunda mıyım? Siz nasıl benim iş görüşmemi geciktirmeye cüret edersiniz, Sizin Şifa Konağınızı kapatabilirim! Ailen nasıl bir harika bir çalışan olduğumu biliyor mu ya da patronun?"


Görevli yüzünü tutuyordu, gözlerinden şaşkınlık akıyordu. Burası Şifa Konağı! Krallığın en önemli mekânlarından biri! Normal bir iş gününde asiller ve güçlü aileler dahi ölçülü ve saygılı davranırdı. Ancak bugün tokat yemişti! Hem de sıradan giyinişinden asil bir aileden gelmediği açık olan birisi tarafından. 

 

Hemen katledilen bir domuz gibi çığlık attı, “Konakta insanları döven biri var!” Çığlık duyulur duyulmaz baştan aşağı zırhlı savaşçılar ellerinde silahları ile hızlıca koştu. Yetkili gibi gözüken biri de arka taraftan çıkıp geldi. Masada Ejder İşlemeli Madalyonu görünce yüz ifadesi değişti.

 

“Müdür He, bu köle köpeği bana vurmaya cüret etti. Bu atılan tokat sadece beni değil aynı zamanda Şifa Konağını da hedef alıyordu!”

 

Lafı biter bitmez —

 

Daha temiz, daha acımasız bir tokat yanağına güzel bir şekilde indi. Bu tokat onu gişeden birkaç metre öteye fırlattı. Tokatın sahibi müdür He idi bu sefer.

 

“Seni aşağılık şey, gözlerin götünde mi senin? Nasıl saygıdeğer bir konuğa böyle davranırsın? Hak ettiğin bir tokattı o.”


Görevliyi aşağılarken yüzünde oluşan karanlık ifade yerini baharın gelmesiyle oluşan gülümsemeye bıraktı.

 

“Bayım, Çalışanımın cahilliği sizin gibi bir asile karşı atarlı giderli konuştu.”


Kafasını savaşçılara çevirip “Hepinizin işi ne burada? Oturup bizi mi izliyorsunuz? Hadi dağılın!” dediği anda savaşçılar dağıldı.

 

Jiang Zheng olayların bu şekilde olacağını hiç ummamıştı. Açıkçası tüm bu kızgınlığı bir anlık mantıklı düşünme yetisini kaybetmesinden dolayıydı. Genç efendinin ona verdiği bu altın madalyonun ne olduğu bilmiyordu. Bu madalyonun böyle bir etki yaratacağından hiç umudu yoktu. Ancak işe yaramıştı.

 

“Sizin asil isminizi öğrenebilir miyim? Lütfen bu tarafta gelin. Çalışanlarım aptal, bu aciz kulunuzun özürlerini ifade etmesine lütfen izin verin.” 


Jiang Zheng salak değildi. Kendisine karşı bu kadar kibar davranılmasının sebebinin bu altın madalyon olduğunu biliyordu. Ancak bu harika hissettirdiğini değiştirmiyordu.

 

Jiang Zheng bu hoş duygulardan dolayı duruşunu kaybetmedi. Durumun ne olduğunu tamamen şimdi anladı. “Aslından küçük bir mesele, fakat senin şu çalışanın …. Neyse daha fazla konuşmayacağım. Madem Şifa Konağı beni hoş karşılamadı ben de şansımı Çiftçi Tanrının Tapınağında ya da İksir Kralının Bahçesinde deneyeyim. Belki orada bana insan gibi davranacak birileri vardır."


Müdür He bu sözleri duyduktan sonra ürpermişti. Bu saygıdeğer misafirin hala kızgın olduğu barizdi. Gizlice Jiang Zheng’i taradı ancak herhangi bir ipucu bulamadı. Sıradan giyinmişti ve üstün bir asile de benzemiyordu. *****///// asillerin de sınıflandırılmaları var ////*****

 

Ancak bilerek bu şekilde davranıyorsa? Ne strateji ama gerçekten de billurlu bir adam. Jiang Zheng’in madalyonu alıp ayrılmaya yeltendiğini gördü. Buna izin veremezdi. Elinde böyle bir madalyon olan bu gizemli adam kesinlikle Şifa Konağına bela olurdu bu şekilde ayrılırsa. Her ne kadar belanın kapılarını çalmasından korkmasa da bu seviyede bir şahsiyete karşı gelmekten kaçınmayı tercih ederdi.

 

“Lütfen durun bayım. Konağın 3. Başkanı ve bazı büyükler ///*** yaşça değil kıdem olarak **/// konaktalar hemen onlara sizin gibi saygıdeğer bir asilin geldiğini bildireyim. Lütfen bir özür çayı ikram etmemize izin verin.” 


Sıradan görevlilerin aksine Müdür He tecrübeli, şartlara uyum sağlayabilen bir adamdı. Jiang Zheng’in bu ayrılmak hareketi aslında sadece numaraydı. Hatta iyiden daha iyi hissediyordu. Bu genç dükün kâhyası olduktan sonraki ilk defa böyle hissedişiydi. 

 

Gurur ve Övünç!

 

Daha önce buraya geldiğinde sıradan görevli bile ona karşı kudretli rolüne bürünüyordu. Ancak bugün müdür He onun karşısında eğilip bükülüyordu. Gelecekte en iyi kâhya olup olmayacağı meçhuldü ancak en azından bugün muhteşem ve gerçekten güçlü hissediyordu. 

 

Birden Jiang Zheng genç düke karşı güven duymaya başlamıştı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44332 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr