SOTR 1: Kutsal İmparator’un Oğlu, Reenkarnasyon ve Yeniden Doğuş

avatar
16443 14

Sovereign of the Three Realms - SOTR 1: Kutsal İmparator’un Oğlu, Reenkarnasyon ve Yeniden Doğuş


 

Çeviren: Hitotsu Sora

 

ÇN: Serinin Türkçe adı ‘Üç Diyarın/Boyutun Efendisi/Hakimi/Tanrısı’ gibi bir şey oluyor.

 

 Jiang Chen beyninin lapa gibi olduğunu hissediyordu, aynı anda hem rüya görüyor hem de uyanık gibiydi. Derisinin her parçası ve vücudundaki her kemik acı içinde inliyordu.

 

“Öldüm mü ben? Şuan da cehennem azabı mı çekiyorum?”

 

Jiang Chen’in ilk iç güdüsü öldüğü yönündeydi, fakat o inceden nefes alış belirtileri tam tersi olduğuna ikna etti onu.

 

Ne kadar zaman geçti bilinmez, Jiang Chen kendisini zorlayarak gözlerini açtı ama bir tabutun içerisinde olduğunu fark etti.

 

‘Tabutun içi mi? Demek ki gerçekten de öldüm mü?’ Jiang Chen’in morali bozuldu.

 

“Ne gülünesi. Ben, Jiang Chen, Kutsal İmparatorun oğlu, tamamen Yang bir vücut ile doğdum ve dolayısıyla hiç Wudao çalışamadım. Babamın daha fazla yaşayabilmem için Güneş-Ay Dan’ı üretmesine rağmen ben yine de başaramadım ve cennetten o afet indiğinde öldüm…”

 

Ç.N: Dan – Şifalı malzemelerin arıtılması ile elde edilen top haline getirilmiş şey ya da diğer bir adı ile happu :D

 

Ç.N: Wudao – Çin dövüş sanatı

 

“He? İçimdeki qi geçitlerine ne oluyor böyle? İçlerinden gerçek qi mi akıyor? oldukça zayıf… Bir dakika! Bu… benim vücudum değil, bu kesinlikle benim vücudum değil! Ben Yang bünyesi ile doğdum, dolayısıyla nasıl benim vücudumda gerçek ki olabilir ki?”

 

“Ve eğer gerçekten öldüysem nasıl vücudumda gerçek qi akıyor olabilir?”

 

O anda sanki Jiang Chen’in beyninden bir elektrik akımı geçmiş gibi oldu tabutun içerisinde yatarken. Aynı anda tabutun içerisinde yatan bedenin ona ait olmadığın anladı.

 

“Bu… bu da ne böyle? Kimin bedeni bu?” bu beklenmedik keşif onu çok şaşırtmış ve heyecanlandırmıştı.

 

Bedenin içerisinde hemen birkaç hatıra kalıntısı buldu.

 

“Bu bedenin sahibinin adı da mı Jiang Chen? Doğu İmparatorluğu’nun Jiang Han bölgesinin dükünün oğlu? İsim doğru ama açıkça belli oluyor ki o, ben değilim! Ben kudretli Kutsal İmparatoru oğluyum, nasıl oldu da değersiz bir krallığın evladı oldum ben?” Jiang Chen’in aklı sorular ile dolmuştu.

 

“Ben gerçekten o afette öldüm mü? Yoksa bu efsanelerde bahsedilen o reenkarnasyon mu? Cennetler çatladı ve hayat çemberi paramparça oldu. Yani bu demek oluyor ki… ben gerçekten reenkarne mi oldum?” Jiang Chen sonunda, önceki Jiang Chen’in anılarından parçaları toparlayarak, yeni gerçekliği kabullendi.

 

“Düşündüğümde, önceki yaşantımda Kutsal İmparator’un yüce oğlu olarak doğan ben, Yang Bedenim yüzünden Wudao çalışamamıştım. Fakat şimdi sıradan bir krallıkta bir dükün oğlu olarak yeniden hayata başladığımda, wudao çalışma potansiyeli kazandım. Tam bir İroni!”

 

“Cennetler paramparça oldu ve düzen bozuldu… Ben, Jiang Chen, geçmişte çile dolu bir hayat yaşadım. Güneş ve aya sahip olmama rağmen kıyamet geldiğinde hiçbir şey yapamadım. Bir yang vücut hiç eğitilemez ve bu nedenle her zaman diğerlerinin merhametine mahkumdur. Kaderim havada uçuşan bir toz tanesi gibiydi, rüzgarın esmesi ile kolayca silinebilen.”

 

Jiang Chen’in ifadesi geçmişte gördüğü muameleleri ve oğlunun ölümlü vücudunun, güneş ve ay var oldukça, hayattan zevk alabilmesi için büyük uğraşlarla Güneş-Ay Dan’ını üreten babasını düşündükçe daha da kasvetli bir ifade aldı.

 

Ölüm ve yaşamın onları bu şekilde ayırmasının sonsuza kadar vedalaşmaları olduğunu biliyordu!

 

Çok uzun bir hayat yaşamış da olsa, çok büyük bir zekaya sahip  olsa da, babası, Kutsal İmparatorun onunla özenle ilgilenişini hatırladıkça yine de gözlerinden sıcak göz yaşları akıyordu.

 

Cennetlerin parçalandığını biliyordu. Birisi kudretli Kutsal İmparator da olsa, bu gibi bir afetten canlı kurtulmak neredeyse imkansızdı.

 

Düşünceleri bu doğrultuda ilerlemeye devam ettikçe Jiang Chen daha da hüzünlendi.

 

Fakat ruhu bedenin içindeki qi yollarına dokundukça sanki ruhunun içerisinde şimşekler çakıyor gibi hissediliyordu. Bu sanki susuzluktan ölmekte olan bir kişinin tatlı su kaynağı bulması gibiydi!

 

Yavaşça akan Gerçek Qi çok zayıftı, neredeyse sönecek kadar zayıftı. Fakat işte bu kırılgan gerçek qi kırıntılarıydı onun hayat ateşini harmanlayan ve o hüzün dolu düşüncelerini süpürüp atan şey.

 

“Pratik? Heh, eğitim! Bütün bunlar yang vücuda sahip olan benim gibi birisi için çok gülünç düşüncelerdi. Geçmiş hayatımda çalışamazdım ama asla kaderime razı olmadım. Şimdi reenkarnasyon sebebi ile çalışma potansiyeli kazandım, bu kaderin kapılarının benim için aralandığı anlamına gelmiyor da ne?”

 

Kutsal İmparator’un yüce oğluydum ve Tianlang Kütüphanesinin başındaydım. Sayısız kitap ve parşömen okudum. Çalışma disiplinleri ve metotları konularına gayet aşinayım. Bilgeliğim eşsizdi ve herkesçe tanınmıştı, fakat bilgilerim her zaman sadece teorik bilgi olarak, özet seviyesinde, kaldı. Şimdi de reenkarnasyona teşekkürler olsun ki çalışabilme yeteneği kazandım, artık korkacak ne kaldı ki? Hangi nedenden ötür ben, Jiang Chen, kaybetmiş bir şekilde başımı önüme eğecekmişim ki? Bu açıdan baktıkça Jiang Chen, omuzlarındaki yüklerin kalktığın hissediyordu.

 

Önceden hissettiği o olumsuz duygular yavaşça kayboldu. Bu reenkarnasyonun onun için geri dönüşü olmayan bir dönüm noktası olduğunu hissediyordu!

 

Kesinlikle, Jiang Chen’in önceki yaşamının bakış açısından, sıradan bir soylunun oğlu olan birisi onun için değersiz birisiydi.

 

Fakat önceki hayatında en değersiz kişiler bile onun hiç sahip olamadı bir özelliğe sahipti ve o da çalışabilme yeteneğiydi!

 

Çalışabilme yeteneği bir ırk için en temel değerlerden biriydi. Önceki hayatında, azametli Ejderler ve Ankalar gibi yüce birisi olsa da, olanları sadece kenardan izleyebiliyordu. Şimdi ise, bu hayatında gayet sıradan birisi de olsa artık sıraya girip kendi yerini alma vasfına sahip birisiydi.

 

Çalışma yolu aralıksız devam eden ve sonsuz bir yoldu. Bir kişinin kaderi güzel olduğu sürece, karıncaların bile uçmasına neden olabilir ve çok çok güçlü olabilir!

 

ÇN: Ne içiyor bu herifler yazarken ya ben de istiyorum :D

 

Ve şimdi şans, onun da bir şansı olmuştu!

 

Kutsal İmparator’un oğlu, Tianlang Kütüphanesinin Yöneticisi. Hayatının birçok yılını neredeyse tamamen öğrenmeye adamıştı. Onun ayaklı bir kütüphane olduğunu ve dünyanın bütün bilgilerini kavradığını söylemek abartı olmazdı.

 

DN: Lao Hen misin lan sen

 

Arşivinde ilahi cennet seviyesinden sıradan çamur seviyelere kadar bir sürü teori vardı, Jiang Chen’in hakkında bilgi sahibi olmadığı hiçbir konu yoktu.


ÇN: Sürekli kendi hikayene göndermeler falan anladık güzel yazıyorsun da bu kadar da reklam olmaz ki:D

 

Jiang Chen çalışamayacak da olsa geçmişte onca yıllık sıkıntısında, öğrenciler almayı ve onlarla deneyler yapmayı hep sevmişti, birbiri ardına teoriler test etmişti.

 

Yaşantısı boyunca kaç tane dahi yarattığının sayısını hatırlamıyordu bile.

 

Şans nedir?

 

ÇN: What is love? Baby don’t hurt me, don’t hurt me. No more! dım tım dım tım tım… nedense bu gün keyfim yerinde

 

Kutsal İmparatorun oğlunun hafızası ile yeniden doğdu ve talihsiz prens Jiang Chen’in bedenini eline geçirdi.

 

Öğrencileri ile yapmış olduğu o deneyler sonunda kendi elleri ile gerçekleştirilebilecekti!

 

İşte şans buydu!

 

Jiang Chen zorlukla kendisine hakim olabiliyordu.

 

Tam da bu anda, sanki bir şeyler düşmüş de çatlamış gibi bir vurma sesi duyuldu.

 

‘Çat!’

 

“Jiang Ying, bir yol bul! Ne pahasına olursa olsun bul!” Jiang Feng, Jiang Han bölgesinin dükü, öfke ile vazoyu fırlattı, neredeyse bütün krallığı ateşe verecek kadar öfkeliydi.

 

“Efendim, şimdiden bir ipucumuz var.” dedi Jiang Ying saygıyla, tepeden tırnağa siyahlara bürünmüştü. “Genç efendi eğitiminde özen göstermese de, her şeye rağmen o hala gerçek Qi seviyesinde bir savaşçıydı. Bedeni üzerinde olan kontrolü kesin olmalıydı. Bu kadar önemli bir etkinlik sırasında kontrol kaybedip gaz çıkarması mümkün değil.”

 

“O zaman bütün bu olanların arkasında birileri mi var? Birisi bilinçli olarak Chen’eri Cennete Tapınma Ayinleri sırasında rezil etmek, dolayısıyla kralı kızdırmak ve idam edilmesini mi istedi?” Jiang Feng’in ses tonu tehlikeli bir seviyeye alçaldı.

 

“Genç efendi bu sabah arkadaşları ile birlikte Güz Turnasında kahvaltı etti. Güz Turnasını incelediğimde hiçbir şey bulamadım fakat genç efendinin vücudunda ‘Üç Gülümseme Tozu’ kalıntıları buldum.”

 

Jiang Feng’in yüz ifadesi karardı nasıl olurda ‘Üç Gülümseme Tozu’nun ne olduğunu bilmezdi? Bu bir insanın yollarını temizleyen bir maddeydi. Hiçbir yan etkisi olmamasına karşın, kişinin sahip olduğu qi’nin vücuduna doğru akmasına ve herhangi bir kısmından salınmasına neden olmaktaydı.

 

Oğlunun kralı kızdıran Cennete Tapınma Ayininde yapmış olduğu o lanet olası gaz çıkarması nedensiz yere değildi, kesinlikle ‘Üç Gülümseme Tozu’ neden olmuştu buna.

 

“Görünüşe bakılırsa tesadüf olmaktansa bu dolambaçlı ve önceden planlanmış bir oyundu!” noktaları birleştirdikten sonra Jiang Chen kolayca bu sonuca vardı.

 

“Efendim, bu genç efendinin birlikte kahvaltı ettiği kişilerin listesi. Fakat hepsi de dük çocukları, dolayısıyla sorumlunun kim olduğunu bulmak zaman alacak.” Jiang Ying, Jiang Feng’in sağ koluydu ve onun en güvendiği yardımcısıydı.

 

“Git, git bu konuyu detaylıca araştır! Düklüğümü bile kaybedecek olsam, parçalara ayrılacak da olsam, oğlum öldürüldüğünde olduğum yerde durmayacağım!”

 

Jiang Chen bir kişinin lorduna koşulsuz sadakat gösterebileceğine inanmıyordu. Tamamen bir saçmalıktı!

 

ÇN: Gereksiz sansür :D

 

Jiang Ailesi nesiller boyu sadık olmuştu ama aptal değillerdi.

 

Jiang Ailesi Doğu Krallığının Kraliyet Ailesi için nesillerdir durmaksızın çalıştı, topraklarını korudu, savaşlarda savaştı ve korkmaksızın bölgelerini korudu. Sahip oldukları tek düklüklerini ağır bedeller ödeyerek kazandılar fakat şimdi tek varisleri hiçbir tören olmadan idam edildi!

 

Eğer efendisi kibar değilse kul için sadık kalmanın bir gereği yoktu. Eğer olaylar bu noktaya geldi ise o zaman, İSYAN!

 

Jiang Feng’in kalbi patlamak üzere olan bir volkan gibi hissediyordu, Kral Doğu Lu’nun idam emrini verirken ki duygusuz yüzünü, o anda düşmanlarının sinsi gülüşlerinin görüntüsünü ya da oğlunun tanınmayacak dereceye kadar dövülmüş halde tabutunda yattığını hatırladıkça.

 

Topraklarına hemen geri dönüp sancağı altında toplanan yüz binlerce askeri ile başkente girip ayaklanma yaratmamak ve sokakları kan gölüne döndürmemek için kendisini zor tutuyordu!

 

Bu sözleri duyar duymaz, bedeninde kalan hatıra kırıntıları ile birleştiren Jiang Chen neler olup bittiğini kabaca anladı.

 

Görünüşe bakılırsa bu bedenin orijinal sahibi talihsiz bir zamanlama ile Cennete Tapınma Ayininde gaz çıkarmıştı.

 

Bu ayinler ülkenin en kutsal tapınağı tarafından düzenleniyordu ve kral ve Doğu Krallığının 108 asil ailesi, Doğu kralı Lu’nun sevgili kızı için dualar etmek amacı ile oradaydı.

 

Ayinler başlamadan önce kral ve asilleri bir sürü hazırlık yapmaya başladı, bolca et yemek, banyo yapmak, temiz elbiseler giymek ve ayrıca lavanta kokulu tütsüler yakmak gibi.

 

ÇN: Ülkeyi neden hep böyle tipler yönetiyor la hepsi birbirinden akıllı :D

 

Diğer bir deyişle, herkes güzelce temizlenmiş ve cenneti onun kutsamasını almayı başarmak konusunda ne kadar ciddi oldukları konusunda ikna etmek için mükemmelliği hedefliyorlardı.

 

Başlangıçta her şey yolunda gidiyordu.

 

Fakat tam Kral ve asiller dua etmek için tapınağın basamaklarında secde ederken Jiang Chen kulakları yırtan bir sesle gaz çıkardı.

 

Bilindiği gibi dua ederken secdeye gitmek bütün ayin içerisindeki en önemli kısımdır. Bu kısımda mutlak sessizliğin korunması gerekmektedir. Bu kişinin tanrılar ile iletişim yolu ve onlara adanmışlığını kanıtlama yöntemidir.

 

Fakat Jiang Chen’in gaz çıkarması kabaca sessizliği ve bu asil toplantıyı dağıtmıştı.

 

Bu gazlar genellikle sağlıksız gazlardan oluşmakta ve sessizdirler. Eğer başka herhangi bir sıradan durumda olsa, herkesin burunlarını tıkaması ile basitçe çözülebilecek bir durumdu.

 

Fakat Jiang Chen’in çıkardığı pişmanlık verici gaz kokulu ve uzundu. Bu tanrılara hakaret etmekti! Ayinden sorumlu Baş Keşişin merasimi mahvolmuştu ve osuruk dünyanın dayanaklarını yok ettiği, gökyüzünün oyulmasına neden olduğu için yüksek sesle küfür etmeye başlamıştı.

 

Bu olay sevgili kızını çok sevdiği için, Doğu kralı Lu’nun içindeki büyük öfkeyi uyandırmıştı ve korumalarına Jiang Chen’i dışarı sürüklemelerini ve ölene kadar dövmelerini emretmişti!

 

Bundan sonra bile öfkesi dinmemişti ve Jiang Chen’in ölüsünü, akbabalar ve leş yiyiciler için, şehrin duvarlarına asmaları emrini vermişti.

 

Eğer krallığın diğer asilleri cesedi açıkça sergilemenin kötü feng shui olduğu ve krallığın şansını derinden etkileyebileceği konusunda kralı ikna etmemiş olsalardı geride Jiang Chen’in vücudu bile kalmayacaktı.

 

ÇN: İlk 2-3 bölüm bunun gidişatı bu şekilde ama sonrasında olaylar biraz daha ilgi çekici hala geliyor. O yüzden hemen ‘çok saçma la bu’ gibi yorumlar yapmayın bence

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr