King of Gods - Bölüm 70: İlk Zafer

---

 

Çeviri: RassNt Düzenleme: Berkay Lamba

Lu Xiaoyu’nun sözleri Zhao Feng’in kaşlarını çatmasına neden oldu.Gözünün önünde takımındaki adamı mı çalmaya çalışıyordu?

 

Açıkçası Zhao Feng onun takımının güçlü olduğunu kabul ediyordu.3-4 tane dördüncü derece üyesi vardı ve geri kalanların hepsi de beşinci derecenin zirvesindeydi.

 

Zhao Yufei’yi incelerken Lu Xiayu’nun yüzünde kocaman bir gülümseme vardı, Gök Muhafızları Taburunda Zhao Yufei’yi tanımayan kimse yoktu.

 

“Teklifin için teşekkürler ama zaten bir takımım var benim.” Zhao Yufei Lu Xiaoyu’nun teklifini kayıtsızca reddetti.

 

Reddetti?

 

Bu kız gücü sevmiyor mu?

 

Lu Xiaoyu hafiften şaşırdı.O yeterince yakışıklıydı ve son derece yetenekli bir genç olduğunu da göz önünde bulundurunca, hangi kız onu reddedebilirdi?

 

“Üçünüzün toplam gücüyle, kendinizi bile korumakta zorlanacaksınız.” Lu Xiaoyu, Zhao Feng ve Huang Qi’ye küçümser bir şekilde bakış attı.

 

“İlgin için teşekkürler ama benim takımımın hayatta kalmak için kendi yöntemleri var, daha sonra savaş puanlarımızla konuşalım.” Zhao Feng sakince konuştu.

 

“Savaş puanları? Hahaha...Sizin gibi bir grubun bizimle boy ölçüşebileceğini mi düşünüyorsun?” Altıncı derecenin zirvesindeki gencin kahkaha atarken gözlerinden yaş geldi.

 

O “Li Ziwen” idi, On Gök Muhafızının yedinci sırasındaki kişiydi.

 

“Gidelim!”

 

Zhao Feng onların takımlarıyla ilgilenmedi ve Huang Qi ve Zhao Yufei’yi tehlikeli bölgeye doğru götürdü.Daha sonra On Gök Muhafızları tarafından liderlik edilen bir kaç takımla daha karşılaştılar.

 

Le Cong’un on kişilik takımı daha da güçlüydü ve ikisi On Gök Muhafızıydı.Böyle bir organizasyonla karşılaşınca Huang Qi biraz tedirgin oldu.

 

“Kardeş Zhao, bizim de savaş puanları alabileceğimizden emin misin?”

 

Huang Qi istemsizce sordu.Sayı bakımında üç kişilerdi, Eğer şanssız bir şekilde on kişilik bir haydut grubuyla karşılaşırlarsa, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaklardı.

 

“Rahat ol, savaş puanların az olmayacak.”

 

Zhao Feng son derece emindi: “Eğer bana inanmıyorsan, gidip başka bir takıma katılabilirsin.”

 

Zhao Feng’in özgüven dolu ifadesine bakınca, Huang Qi’nin şüpheleri biraz azaldı.

 

Yarım saat sonra.

 

Üçlü tehlikeli bölgeye girdi.

 

Bu bölgenin manzarası karışıktı, ama Zhao Feng geçtikleri yerlere dönüp bir daha bakmıyordu.Huang Qi ve Zhao Yufei zaman zaman haritaya bakarak doğru yolda olup olmadıklarını kontrol ediyordu, ama Zhao Feng’in ona ihtiyacı yoktu çünkü zaten haritayı zihnine kazımıştı ve sol gözünün büyüteciyle “gerçek manzarayı” görebiliyordu.

 

“Kardeş Zhao, nereye gidiyoruz?” Huang Qi kafası karışmış bir şekilde haritaya baktı.

 

“Buranın yukarısında bir dere var, kanyonun yanında.Su ve yiyecek haydutlar için gerekli şeyler…” Zhao Feng hiç tereddüt etmeden konuştu.

 

Kısa bir süre sonra bir nehir göründü ve çok da uzakta olmayan bir kanyon vardı.Huang Qi istemsizce dilini ısırdı, Zhao Feng’in hafızasının bu kadar iyi olabileceğini hiç düşünmemişti ve haritayı gerçeğiyle kusursuz bir şekilde senkronize etmişti.

 

“Buraya pusu kuracağız.Huang Qi sen git nehirde saklan.Yufei sen de kanyonun girişindeki kayaların arasına saklan.” Zhao Feng hemen emirlerini verdi.

 

Zhao Yufei hiç düşünmeden dediğini yaptı ve kayaların arasına saklandı.Huang Qi biraz tereddüt ettikten sonra, yine de dediğini yaptı ve nehire atladı.

 

Ceng!

 

Zhao Feng bir ağacın tepesine zıpladı ve Altın Merdiven Yayını çıkararak kanyon tarafına doğru nişan aldı.Gerçekte, zaten sol gözüyle kanyonun içinden gelen şüpheli kişiler görmüştü.

 

Bir süre sonra.

 

Kanyon tarafından ayak sesleri geldi ve halktan biri gibi giyinmiş bir kaç adam belirdi.Beşinci derecenin zirvesine ulaşmış liderleriyle birlikte toplam üç kişilerdi ve solundaki ve sağındaki adamlar da sırasıyla dördüncü ve beşinci dereceydi.

 

Üçlü nehrin kenarına gelerek su içmeye başladılar.

 

“Saldır!”

 

Zhao Feng yayını gererek bir ok fırlattı.Yay titrerken altın ok göğü delerek geçti ve kusursuz bir kavis yaptı.

 

Ahhhhh!

 

Ok sıska adamın omzuna saplanarak adamın “pat” sesiyle yere düşmesine neden oldu.

 

“Pusu!” Lider etrafına kolaçan ederek bağırdı.

 

Hua!

 

O sırada, nehirden bir genç ortaya çıktı.

 

Bulut Kışkırtan Avuç!

 

Huang Qi yandan saldırdı ve liderin saldırısıyla doğrudan çarpıştı.

 

Pah---

 

Beklemediği anda geldiği için, lider bir kaç ufak yara almıştı.

 

Söğütün On Üç Bacağı!

 

Huang Qi zirve seviye dövüş sanatının yüksek derecesinin avantajıyla saldırdı.

 

“Ma San, sana yardıma geliyorum!” Son adam yan taraftan saldırıya geçti.

 

Sou---

 

Ama o sırada, başka bir ok havayı delerek geçti ve şişman olan adamın elbiselerini sıyırarak geçti.

 

Çok yakındı!

 

Şişman adam biraz önce bir dönme hareketiyle oku atlatmayı başarmıştı.

 

“Gizlenen okçuya dikkat edin!” Sıska adam acıyla inledi, biraz önceki ok akupunktur noktalarından birine vurmuştu, bu yüzden İçsel Kuvvetini kullanamıyordu.

 

“Sen geri çekil ve bu olayı rapor et!” Gruba liderlik eden adam Huang Qi’nin saldırılarından birini engellerken şişman adama doğru konuştu.

 

“Sen de dikkatli ol Ma San!” Şişman adam hemen dönerek geldikleri yöne doğru koşmaya başladı.

 

Nereye kaçıyorsun!?

 

Kayaların arasından güzel bir kız çıkarak şişman adamın yolunu kesti.

 

Huang Qi ve Zhao Yufei düşmanla çatışıyordu.Huang Qi’nin rakibi beşinci derecenin zirvesindeydi ve bir çok gizli hamleyle birlikte oldukça tecrübeliydi.Zhao Yufei’nin rakibi bir tür vücut güçlendirme tekniği öğrenmişti, bu da onu son derece kuvvetli yapıyordu.

 

Zhao Feng ağacın tepesinde durdu, bir eli yayındaydı ama saldırmadı çünkü diğer ikisinin hiç ölüm kalım savaşı tecrübesinin olmadığını göz önüne aldı.

 

O iki haydut aldatmacalarla doluydu ve yetişimleri düşük olsa bile, hemen yenilmediler.

 

On hamle sonra.

 

Ruhani Rüzgar Kesişi!

 

Zhao Yufei zirve derece dövüş sanatını kullanarak şişman adamı yere yıkmayı başardı.Huang Qi’nin yüzleştiği rakip biraz daha zordu ve onu yirmi hamle sonunda yenebildi.

 

Teng!

 

Tam o anda Zhao Feng de ağaçtan indi.

 

“Neden saldırmadın sen de?” Huang Qi hafiften kızgındı.

 

Zhao Feng sadece en başta iki ok fırlatmış ondan sonra ikiliyi hiç desteklememişti.

 

“Siz ikiniz nasıl dövüşeceğiniz hakkında düşünmelisiniz.Yetişimiz sizden daha düşük adamları yenmek için çok zaman harcadınız.” Zhao Feng sakince konuştu.

 

“Sen…”

 

Huang Qi ona sitem etmek istedi ama diyecek bir şey bulamıyordu, rakibinin elinin altında gizlediği çok fazla hile vardı ve eğer dövüş sanatı ve yetişim avantajı olmasaydı kaybedebilirdi.

 

“Kardeş Feng haklı, savaş tecrübesi anlamında eksiğiz.” Zhao Yufei kabul edercesine başını salladı.

 

Daha sonra.

 

Üçlü haydutların elbiselerindeki eşyaları araştırdılar ve zehirli ilaçlar, gizli bıçaklar gibi çeşitli şeyler buldular.

 

“Beni bağışlayın!” İlk vurulan haydut sürekli başını eğiyordu.

 

Puh!

 

Zhao Feng tek parmağını adamın boğazına sapladı.

 

“Herkes birini icabına baksın.” Zhao Feng diğerlerine doğru bir bakış attı.

 

O ikisi birer dahiydi ve bugüne kadar hep aileleri tarafından korunmuşlardı.Bu yüzden öldürme ya da savaş konusunda neredeyse hiç tecrübeleri yoktu.

 

Huang Qi bir an tereddüt etti, ama dişlerini sıktı ve liderin işini bitirdi.Eğer onu öldürmeseydi, savaş puanı alamayacaktı.

 

Ama Zhao Yufei sonuçta bir kızdı, bu yüzden gönülsüzlük yüzünden okunuyordu.

 

“Lütfen beni öldürmeyin, güzel bayan.” Şişman haydut acı bir şekilde çığlık attı, bu Zhao Yufei’nin onu öldürememesine neden oluyordu.

 

Zhao Feng sadece soğuk bir şekilde güldü, ama hiçbir şey söylemedi.

 

Metal Kartal Pençesi!

 

Haydutun gözlerinde bir ışık parlayarak aniden eliyle Zhao Yufei’nin boğazına doğru saldırdı.

 

D.N: Aynı Yun Che gibi oldu :D kim kimin özentisi hiç bir fikrim yok :D

 

Bu ani değişim Zhao Yufei’nin renginin solmasına neden oldu.

 

Ruhani Rüzgar Kesişi!

 

Yeşim gibi elini savurmasıyla haydutun kafası yere düştü.

 

Zhao Yufei ve Huang Qi ilk defa insan öldürmelerinden dolayı kusacakmış gibi hissettiler, sadece Zhao Feng’in yüzü her zamanki halindeydi.İlk defa adam öldürdüğünde böyle tepki vermediğini hatırlayınca hafiften şaşırdı.

 

Gök Bulutu Ormanında, Zhao Feng suikast olayında son derece sakindi.Biraz düşündükten sonra, bunun sebebinin sol gözü olduğu konusunda karar kıldı.

 

İlk savaşlarından zaferle ayrılmışlardı ve Zhao Yufei ve Huang Qi baya bir şey öğrenmişti.Aynı gün, üçlü o bölgede kalmaya devam ettiler ama pozisyonlarını değiştirdiler.

 

Öğlen olduğunda, takım olarak yedi haydut öldürmüşlerdi, dört tanesi beşinci derece ve üç tanesi dördüncü dereceydi.

 

Savaşlardan sonra, Huang Qi ve Zhao Yufei büyük gelişim göstermişlerdi ve aralarındaki takım çalışması daha da iyileşmeye başlamıştı.Zhao Feng gizlice başını salladı, sonunda daha iyi görünüyorlardı.

 

“Bu gece, kanyonun içlerine gideceğiz.Analizime göre, haydutların karargahının orada olma ihtimali yüksek.Belki bir kaç kişi daha kalmış olabilir.” Zhao Feng bir kez daha ikisine de birer görev verdi.

 

İlk görev haber toplamaktı, Zhao Feng bunu kendisi yapmaya karar verdi.Sol gözüyle birlikte, sadece bir doğuştan okçu değil aynı zamanda da bir doğuştan gözcüydü.Suyun kaynama zamanı kadar sürede, Zhao Feng gitti ve geri geldi.

 

D.N: Ne kadar suyun ne kadar ateşte olduğundan bahsetmemiş. hmm çok ilginç.

 

“Gelin.” Zhao Yufei ve Huang Qi’ye kanyonun içine doğru rehberlik yapmadan önce söylediği tek kelime buydu.

 

Yolda, Zhao Feng haydutların onları göremeyeceği yollardan gitmeye özen gösterdi.Bu Huang Qi’nin “acaba bütün haydutlar öldü mü?” diye düşünmesine neden oldu.

 

Kısa bir süre sonra.

 

Zhao Feng, Zhao Yufei ve Huang Qi büyük bir kayanın ardına saklandı.

 

“Oradaki ahşap odada ve mağarada haydutlar var.” Zhao Feng diğer ikisini bilgilendirdi.

 

“Haha, yine mi pusu kuruyoruz? Kaç kişiler ve ne kadar güçlüler?”

 

Huang Qi elerini ovuşturdu, bugün bir çok kişiye pusu kurmuşlardı ve kazanacakları konusunda kendinden emindi.

 

“Altıncı derecenin zirvesinde bir kişi, iki tane normal altıncı derece, üç tane beşinci derece, beş tane dördüncü derece...toplam on bir kişi.” Zhao Feng cevapladı.

 

Ne? On bir mi?

 

Huang Qi’nin gözleri yerinden çıkacakmış gibi oldu, yanak kasları seğirirken: “Delirdin mi sen? Burası bir haydut yuvası, kaçalım!” dedi.