Cilt 4 Bölüm 5: Kışın İçinde Bir Gül

avatar
6662 11

Coiling Dragon - Cilt 4 Bölüm 5: Kışın İçinde Bir Gül


 

O aksam, Linley ve biraderleri otelden dışarı beraber çıktılar. Her zaman yaptıkları gibi yine Yeşim Su Cennetine gideceklerdi.

 

“Patron Yale, siz üçünüz gidin. Ben etrafta bir tur atacağım.“

 

Yale, Reynolds ve George, hepsi saskinlik içinde Linley`e baktı.

 

“Yeşim Su Cennetinde ki havayı çok sevmiyorum. Siz önden gidin. İki üç saat sonra ben sizle buluşurum.“ Linley arkadaşlarını ekerken, Bebe iki kez cıyakladı, sonrada zihinsel yolla “Patron, Alice`e mi gidiyorsun?“

 

Bebe her zaman Linley`nin yanında olduğu için, doğal olarak bunu da tahmin edebiliyordu.

 

Bebe`nin fiziksel formu her ne kadar değişmiyor olsa da zekâ seviyesi herhangi bir insan genciyle yarışır sevideydi.

 

“Seni küçük…“ Linley Bebe`ye sinirli bir bakış attı.

 

“Peki, üçüncü kardeş, sen yürüyüşüne cik. Ama çok uzun yürüme.“ Yale kahkaha atmaya başlamıştı. Linley arkadaşlarıyla vedalaşıp Dry yoluna doğru yürümeye başladı.

 

Dry yolunda çok fazla trafik yoktu, gayet sessiz bir yoldu. Yolun her iki tarafında da çeşitli restoranlar ve oteller vardı. Müşterilerin cogu ise yerel halktandı.

 

Alice`in evine yaklaşınca, Linley balkona bir bakış attı.

 

Balkon hala boştu.

 

Kendi kendine güldü. Kalbinde, zaten çok küçük bir umut vardı. Hemen döndü ve yakındaki bara yöneldi. Pencere kenarı bir yer seçti. Pencereden direk Alice`in balkonunu görebiliyordu.

 

“Bir şişe şarap ve iki kadeh lütfen.“

 

“Evet, efendim.“

 

Garson her ne kadar niye iki kadeh söylediğini merak etse de, bunu ona sormadı.

 

“Bebe, yavaş iç.“ Linley, Bebe için de bir kadeh doldurdu ve ona doğru sürdü. Bebe, hemen masaya atladı ve yavaşça yudumlamaya başladı.

 

Linley elinde kadehi, yavaşça içerken, bir yandan da balkona bakıyordu.

 

İki saat boyunca iki arkadaş gibi, adam ve büyülü yaratığı sessizce içtiler. Üçüncü şişeyi de gömünce, Linley hesabi ödeyip kalktı. Beraber bardan çıktılar.

 

“Patron, hayal kırıklığına uğradın değil mi?“

 

Linley Bebe`nin kafasını okşayarak, güldü. Azarlar bir şekilde, “Ne diyon seni küçük serseri.“ dedi.

 

Sonra Linley Fenlai şehrinin meşhur sokaklarında, Yeşim Su cennetine doğru gecenin tadını çıkararak yol almaya başladı.

 

İkinci gün, Eylülün 30`unda, Linley ve üç kardeşi Ernst Enstitüsüne döndü. Ayni günün gecesinde ise Alice, Kalan ve diğerleri Fenlai Şehrine döndü.

 

Bu tesadüfün nedeni ise Wellen ve Ernst Enstitülerinin tatil zamanlarının farklı oluşuydu.

 

Ernst Enstitüsünün tatil günleri her ayin 29 ve 30 undaydı. Wellen ise her ayin 1ve 2 sini tatil ilan etmişti. Bu nedenle Alice, eve ancak 30unda geliyordu.

 

Ne yazık ki…

 

Alice yine de balkonda oturuyor, sokaktan geçenleri izliyordu. Ara sıra Linley`e benzer birinin o tarafa yürüdüğünü görüyor, bir heyecana kapılıyor, ama sonunda hep hayal kırıklığına uğruyordu.

 

Ekimin 2. Günü öğleden sonra başka çaresi olmadığından yine okula dönmüştü.

 

….

 

Ekim 29, Linley yine şehre üç tane heykel bırakmaya geldi. Gece, yine Dry yolundaki ayni bara gitti. Ayni penceredeki yerini aldı, ayni şarabı sipariş verdi ve Bebe ile içmeye koyuldu.

 

“Patron, görünüşe göre yine hayal kırıklığı bekliyor seni.“ Bebe Linley`e bakarken, zihinsel yolla konuşuyordu. O küçük gözleri fırıl fırıl dönüyordu.

 

“Çok önemli değil. Demek ki olacağı yokmuş.“ Linley kafasını geri yasladı ve kadehi kafaya dikti. Şuanda iki sise çoktan bitmişti. Ama balkondaki, Linley`nin beklediği figür hala ortalarda yoktu.

 

Garson yine geldi…

 

“Bir sise daha…“ cümlesinin yarısında, Linley durdu. Bir anda gözlerini sonuna kadar açıp ikinci katta ki Alice`in balkonuna baktı. Beyaz elbiseler içinde biri orada duruyordu.

 

“Hesap, lütfen.“ Linley hemen ayağa kalktı.

 

Çoktan başka bir sise daha hazırlamakta olan garson şaşırdı, fakat hemen ardından toparladı. Linley hesabi ödeyip caeleyle dışarı yöneldi. Bebe`de omuzlarına sıçradı.

 

Saat akşamın sekizi olmuştu bile. Dry yolu yavaşça karanlığa gömülüyordu. Burası cok da ünlü bir yol olmadığı için fazla insan yoktu.

 

“Bu Alice.“ Linley bundan gayet emindi.

 

“Patron, sonunda bu afetle yine görüşebileceksin. Haha! Mutlu musun? Heyecanın nasıl? Sabırsızlanıyor musun?“ Linley`nin omuzlarında Bebe mutlu bir şekilde konuşmaya devam etti.

 

Fakat Linley Bebe`ye hiç bakmıyordu bile. Çevik bir şekilde Alice`in evinin duvarından atladı ve elleriyle hızlanarak, bir anda balkona kondu.

 

Alice ise bütün bu zaman boyunca Linley`nin duvarı geçerek ona gelişine izliyordu.

 

“Büyük kardeş Linley!“ Hemen kalp atışları hızlandı ve tedirginleşti, yüzü kıpkırmızı olmuştu. Fakat kalbi sevinçle dolmuştu.

 

Son seferinde Linley ile karşılaşmayı başaramamıştı. Wellen Enstitüsüne dönünce, etrafta Ernst Enstitüsünün tatil günleri sormuştu ve sonunda tatil günlerinin 29 ve 30`unda olduğunu öğrenmişti. Bu yüzden derslerini ekmişti ve eve iki gün önce eve gelmişti.

 

“Büyük kardeş Linley, bu ne tesadüf.“ Alice yüzünde bir gülücükle söyledi.

 

Linley hafif duraksadı ve “Alice, gerçekten güzel bir tesadüf oldu.“

 

Alice elinde olmadan gülmeye başladı, kendine geldiği gibi hemen Linley`nin çekip oturmasını sağladı. “Çabuk, otur! Kimse görmesin seni.“ Linley hemen oturdu. İkisi balkonun kösesinde oturmuş, sessizce sohbet ediyorlardı.

 

Doehring Cowart bu sefer ortaya cikti.

 

“Linley, Linley.“

 

“Ne oldu, Doehring Cowart?“ Linley biraz mutsuzdu.

 

Doehring Cowart yüksek sesle gülerek. “Velet, abuk sabuk şeylerden bahsedip durma kıza. Az daha yakın davran, direkt ol. Aptal. Görünüşe göre kız zaten senden hoşlanıyor.“

 

“Acele yok, acele yok.“ Linley ölümden bile korkmayan biri olsa da, şuan kararsız, tereddüt içinde, kafası karışmış durumdaydı.

 

“Tam bir aptalsın.“ Doehring Cowart yandan sabırsızlıkla konuşuyordu.

 

Linley Doehring Cowart`in tavsiyelerini tamamen yaksaydı ve Alice ile alakasız, sıradan konularda konuşmaya devam etti.

 

Onları izlerken Doehring Cowart çaresizlikle kafasını salladı ve tekrar Kıvrılan Ejder Yüzüğüne geri döndü. Alice ile sohbet ederken Linley akan zamanı tamamen unuttu.

 

“Büyük kardes Linley, gerçekten inanılmazsın. Ernst Enstitüsünde pesinden kosan bir sürü kiz olmalı, değil mi?“ Alice bilerek bu cümleyi sıradan bir şekilde söylemişti. Fakat Linley kelimeleri duyunca kalp atışları bir anda hızlandı.

 

“Fena değil, eh iste.“ Alice ile konurken, Linley bazen düşünmeden cevap veriyordu.

 

“Seni salak.“ Doehring Cowart`in sesi yine Linley`nin zihninde yankılandı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr