Cilt 6 Bölüm 3: Wushan`da Toplanma

avatar
7120 11

Coiling Dragon - Cilt 6 Bölüm 3: Wushan`da Toplanma


 

Gece geç saatlerde Linley`nin yatak  odasında…

 

Linley`nin kaslarından ve kemiklerinden gelen kasılma, çatırdama sesleri sürekli olarak duyuluyordu. Linley`nin derisi yükselip alçalıyordu. Vücudunun her bir hücresinden terler boşalıyordu fakat Linley`nin yüzü sakin ve   huzur doluydu.

 

Şuanda Linley Gizli Ejderkan Öğretilerine göre eğitim  yapıyordu.

 

 

İlk kez damarlarındaki Ejderkanını aktifleştirdiğinde direkt olarak savaşçı seviyesinde altıya sıçramıştı. Gizli Ejderkan Öğretilerinde yazanlara göre; bir kişi ilk kez Ejderkan kullandığında yoğunluk zirvede olurdu ve bundan dolayı gelişme aşırı hızlı meydana  gelirdi.

 

Eğitimde ilerledikçe git gide  zorlaşırdı.

 

 

Özelliklede dokuzuncu seviyeye ulaşıldığında, aziz seviyeye geçiş yapabilmek için gereken zaman muhtemelen daha öncekilerin hepsinin toplamından daha çok   olurdu.

 

“Şuanda, Işığın Kilisesi bana epey önem veriyor. Usta bir heykeltıraş olarak statüm önemli derece de arttı. Fakat kişisel gücüm şuan yeterli değil. Bana karsı nazik davransalar da, bu tamamen benim potansiyelimden kaynaklanıyor. Eğer intikam alacaksam şuan ki gücüm yeterli   olmayacaktır.“

 

Linley gücünün yeterli seviyede olmadığının farkındaydı. Sonuçta birini öldürmek istediğinde Ejder formuna dönüşemezdi.

 

Kritik bir durum olmadığı sürece Linley kesinlikle Ejderkan Savaşçısı formunu kullanmak istemiyordu. Çünkü bir kez onun Ejderkan Savaşçısına Dönüşebildiği ortaya çıkarsa çok tehlikeli bir duruma düşebilirdi. Bu tamamen Ejderkan Savaşçılarının ününün çok büyük olmasından   kaynaklanıyordu.

 

Bir kez Ejderkan Savaşçısı olarak Aziz­seviyesine girdimi, kesinlikle Aziz­seviyesinin zirvesinde olacaktı. “Patron, çok fazla çalışıyorsun.“ Bebe yatakta yatmış Linley`nin eğitimini   izliyordu.

Bebe`nin haricinde Doehring Cowart da izliyordu. Linley’nin nasıl bir ruhsal durumda olduğunu net bir şekilde söyleyebilirdi. Babası ölmüştü ve annesi de doğumda ölmemiş, kaçırılmıştı. Linley ise bu iki haberi aniden öğrenmişti.

 

Böyle bir ruhsal darbe Alice`in ayrılık haberinden çok daha   ağırdı.

 

Doehring Cowart Linley`nin kalbindeki uçsuz bucaksız nefret ve öldürme arzusunu hissedebiliyordu. Biliyordu ki Linley eğer bu nefretten bir çıkış noktası bulmazsa, kalpsiz bir şeytana   dönüşecekti.

 

“Umarım çabucak intikamını alabilir. Yoksa bu durumda fazla kalırsa kalbindeki değişim çok fazla olacak.“ Doehring Cowart endişelenmeye  başlamıştı.

 

…..

 

 

Ertesi sabah…

 

Baruch malikânesinde hizmetçiler çeşitli lezzetler hazırlamakla meşguldü. Linley yatak odasından dışarı çıkınca dışarıdaki hengâmeyi  gördü.

 

“Linley, gelen insanlar büyük ihtimalle önemli insanlar olacaktır. Onları böyle mi karşılamayı planlıyorsun?“ Doehring Cowart Linley`nin yanında ortaya  çıktı.

 

Linley ve Doehring Cowart`ın tahminleri doğruydu. Fenlai şehrinin ileri gelenleri ve Işığın Kilisesi hızla   Linley`nin babasının vefat haberini almıştı. %80­90 saygılarını sunmaya gelecekti. Linley de onları karşılamak zorundaydı.

 

Linley’nin hazırladığı malzemeler çok kötü sayılmazdı fakat şeflerin yetenekleri çok kötüydü. Bütün Wushan şehrinde yetenekleri idare edecek derecede iki aşçı  vardı.

 

“Böyle kodamanları bu kadar küçük bir şehirdeki bu iki aşçıyla mı karşılayacaksın?“ Doehring Cowart kahkaha atmaya başladı.

 

“Şehrimin yerel lezzetlerini tadacaklar. Bu onlar yeterde artar.“ konuşmadan sonra Linley hemen kahvaltıya    gitti. Kahvaltıdan sonra anıtsal tabletin önünde diz çökerek ağıt törenini izlemeye devam etti. Sabahın yedisine doğru Baruch malikânesine dışarıdan yaklaşan atların ayak sesleri gelmeye   başladı.

 

İnanılmaz gösterişli bir yolcu vagonu malikânenin dışına park etti. “Üçüncü kardeş!“ Tanıdık bir ses  yankılandı.

Linley diz çökmüş durumdayken kafasını döndürdü, içeri koşan George, Yale ve Reynolds`u gördü. İki ağır darbe almış olan Linley`nin şuan feci şekilde morali bozuktu. Fakat Ernst Enstitüsünde beraber büyüdüğü üç kardeşini görünce yüzünde bir gülücük  oluştu.

 

Ana salona girince Yale, George ve Reynolds ortada ki dua hasırlarına diz   çöktüler.

 

 

Yale yumuşak bir sesle “Üçüncü kardeş, babanın ölüm haberini dün gece aldım. Gece İkinci ve Dördüncü kardeşi de benimle gelmesi için çağırdım. Bu gün pek çok asil geleceğini tahmin ediyorum bu yüzden yanımda bir geceliğine pek çok şef  getirdim.“

 

“Teşekkürler.“ Linley üç kardeşinin son bir kaç saatte ne kadar meşgul olduklarını hayal edebiliyordu.

 

 

Şefleri işe alma, yük vagonlarını hazırlama derken… Reynolds ve George da büyük ihtimalle Ernst Enstitüsünden buraya aceleyle gelmişlerdir. Gece yolda Yale ile karşılaşıp beraber    varmışlardır.

 

“Üçüncü kardeş, kendini çok üzme!“ George nazikçe omuzuna   vurdu.

 

 

Reynolds da Linley`nin yanındaydı. “Linley. Ne olursa olsun biz, üç kardeşin senin hep yanındayız. Kendini harap etme. Güçlü kal.“

 

Linley yüzünde bir gülücük Reynolds`a  baktı.

 

 

Reynolds`un sözleri Linley`nin kalbini ısıttı. Normalde en şeytan olması gereken kişi böyle sözler söylüyordu. Ne olursa olsun, ne zaman olursa olsun, her zaman üç kardeşine sahip   olacaktı.

“Hepiniz sağ olun. Patron Yale, bu asillerle ilgilenme işini sana bırakabilir miyim? Bu konuda hiç tecrübem yok.“ Yale kafa salladı. “Endişelenme yanımda epey adam getirdim. Ağırlama konusunda iyi iş çıkaracaklardır.“

….

 

Sessiz Wushan şehri bu gün hiç de sessiz değildi. Sık sık şehrin halkı toplanıp geçen   asilleri tartışıyorlardı.

 

 

“Sabah geçen grupta en az dört tane at vardı ve vagon devasa, harika bir şeydi. Bütün bu cesur şövalyeler, wow… Hiç bu kadar harika görünen bir şövalye birliği görmemiştim.“ yaşlı bir adam övgüler dizerken bir yandan ic çekiyordu ve Baruch malikânesinin önüne dizilmiş birliklere   bakıyordu.

 

Oradaki halkın da yaşlı adamdan farkı  yoktu.

 

 

Böyle sıradan küçük bir şehirde zengin bir asille karşılaşma ihtimalleri neydi ki? Linley dönerken yanında getirdiği şövalye birliği bile kendi başına halk arasında bir tartışma   kaynağıydı.

 

“Siz ne düşünüyorsunuz? Genç efendi Linley de dış dünyada güçlü bir asil mi?“ Bir kadın tahmin de bulundu.

 

“İki gün önce, Linley`i dönerken güçlü bir birliğe önderlik ederken gördüm.“ Wushan şehri bitmeyen konuşmalarla  dolmuştu.

Ve yine, günün ortasında, saat on bir civarında… yer sarsılmaya başladı. Bütün Wushanlılar dörtnala gelen atların sesini duyabiliyordu.

 

Bu seferki sesler Yale gelirken çıkardığından daha da  fazlaydı.

 

 

Mükemmel parlayan bir zırh giyen, inanılmaz güçlü görünen bir birlik tüm surat geçti. Arkalarında dört tane güzel aygır tarafından çekilen iki tane cafcaflı vagon vardı. Vagonları sürenler bile güçlü görünümlü savaşçılardı.

 

İki vagonun arkasında içi hediyelerle dolu bir dizi vagon daha vardı ve tabi onlara eşlik eden birlikleri. Bütün Wushanlılar boynunu uzatmış  izliyordu.

Işığın Kilisesinin as birliğinin geçerken yarattığı majestik aura Wushan halkına sanki üstelerine bir dağ geliyormuş etkisi yapmıştı. Bütün halkın kalbi titremiş ve süslü vagonların parlaklığı gözlerini ovuşturmalarına neden olmuştu.

 

“Bu inşalar da kim?“ Wushan halkı şaşkınlık içindeydi. Vagonların ilerleyişi Baruch malikânesinin önünde son  buldu.

Baruch malikânesinde bu atlarlar ve vagonlarla ilgilenmesi için pek çok kişi hazırlanmıştı. “Lord Kardinaller Guillermo ve Lampson  vardı!“

Yüksek oktavlı bir ses Baruch malikânesinde yankılandı, Wushan şehrinin halkı arasında devasa bir çalkantıya neden oldu.

 

Gelenler iki tane Kardinaldi.

 

 

Kutsal Birliğin halkının gözlerinde Kardinaller yüce figürlerdi. Kalplerinde Kardinaller gökyüzündeki yıldızlar gibiydi. Gözlemek çok güzeldi ama dokunamazlardı. Fakat bu gün iki kardinal gerçekten de Wushan`a    gelmişti.

 

Nal sesleri yine duyulmaya başlandı. Kardinallerin birliği şehre girdikten hemen sonra başka bir birlik, kardinallerin bile vagonlarından daha süslü vagonlarla şehre girdi. Yanlarında güzel kadınlar ve tenleri bir kadının ki kadar beyaz saray görevlileri  vardı.

 

Vagon altındandı ve inanılmaz  abartılıydı.

 

 

Güçlü şövalyeler en iyi sürüşlerini sergiliyorlardı. Ayak sesleri öyle uyumluyduk sanki davul sesi gibi geliyordu. Wushan`ın halkının kalbindeki çalkantı devam  ediyordu.

 

Artık iyice sersemlemişlerdi.

 

 

“Kim… kim bu insanlar?“ Halkın çoğu hayatında böyle adamları hiç   görmemişti.

 

 

Grup Baruch malikânesinin önüne varınca aynı ses yine yükseldi. “Majesteleri, Fenlai Kralı Clayde vardı!“ “Majesteleri Kral!“

Bütün halk birbiriyle bakışmaya  başladı.

 

 

Krallığın vatandaşları için kral yaşam ve ölümün gücünü elinde tutan, gökyüzünde parlayan güneş gibiydi. Fakat sarayında olması gereken kral şuan bu küçük şehir Wushan`a   gelmişti.

 

Bitmeyen toynak sesleri yine yükselmeye  başladı.

 

 

Tabur üstüne tabur askerler geldi. Vagonlar birbiri ardına Baruch malikânesinin önüne çekildi. “Fenlai Krallığından Dük Bonalt  vardı!“

“ Fenlai Krallığından Marki Jebs  vardı!“

 

 

“ Fenlai Krallığından Kont Juneau  vardı!“

 

“Yulan İmparatorluğu Leon klanından Bayan Delia vardı!“   “ Fenlai Krallığından Debs klanından Lord Bernard   vardı!“

Aynı ses sürekli yükselmeye devam edip, Wushan halkının nefesini kesti. Neler oluyordu? Neden yüksek tabakanın bu kadar üyesi Wushan`a toplanıyordu? Wushan halkının aklında aslında bir neden vardı.

 

Wushan`da meydana gelmiş tek bir önemli olay vardı, o da Hogg`un   ölümüydü.

 

 

Fakat Hogg sadece küçük bir şehrin asiliydi. Ölümü Majestelerini ve Işığın Kilisesinin iki Kardinalinin gelmesine neden olabilir miydi? Vatandaşlar elinde olmadan bir kaç gün önceki Linley`nin şaşalı dönüşünü düşündü.

 

“Bunların hepsi bir şekilde genç efendi Linley ile alakalı  olmalı.“

 

 

Bu sıradan halk Linley`nin içinde olduğu durumu bilmeseler de tahminde   bulunabiliyorlardı.

 

 

……

 

 

Baruch klanının ana salonunda Linley bir tarafta diz çökmüş   duruyordu.

 

 

Kardinaller, Kral, Dükler, Markiler, Kontlar kafalarını eğmiş ya da diz çökmüş içtenlikle saygılarını sunuyorlardı. Kardinal Guillermo gibileri sadece kafalarını eğmiş olsalar da, bunlar kafalarını sadece inanılmaz önemli kişiler karşısında eğerdi.

 

Fakat bu gün aralarından ayrılmış Hogg için   eğiyorlardı.

 

“Linley, kalbin çok kırılmasın.“ Guillermo yumuşak bir sesle seslendi. “Teşekkürler.“ Linley biraz  eğildi.

“Linley, babanın ölümü bizi gerçekten kedere boğdu.“ Kral Clayde de Linley`i rahatlatmaya    çalıştı.

 

Bir süre sonra…

 

“Linley, çok üzülme.“ Açık bir ses…

 

Linley kafasını kaldırınca Delia`yı gördü. Sade elbiseler  içinde

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr