Cilt 6 Bölüm 21: Dava

avatar
6728 12

Coiling Dragon - Cilt 6 Bölüm 21: Dava


 

Nimitz, Kalanın iki amcası, Kalan'ın kendisi, Rowling ve Alice ev sahibi yokken oturmaya cesaret edemedi. Sessizce ana salonda beklediler.

 

"Kalan, Lord Linley döndüğünde biraz daha fazla mütevazi olmayı unutma." Nimitz soğukça Kalan'a bakıyordu.

 

Kalan kafasını salladı."İkinci büyük amca, biliyorum."

 

Aslında, Kalan'ın kalbi hala düşmanca duygularla doluydu. Hapishaneden çıkma sebebini öğrendikten sonra, Linley'e karşı iyice öfkelenmişti.

 

"Alice'in ona gidip yalvarmasındansa hapishane de kalmayı yeğlerdim!" Kalan ın kalbi hiddet ve kızgınlıkla doluydu.

 

Geçmişte Linley ve Alice beraberken Kalan Linley den nefret etmeye başlamıştı. Alice'i geri aldığında ise kendini beğenmiş duygulara kapılmıştı. Ona göre Linley'le karşılaştırınca Debs klanı oldukça heybetliydi ve Linley'le karşılaştırılamazdı bile. Linley aynı seviyede olmaya yakın bile değildi. Fakat birkaç ay sonra Linley'in statüsü tamamen değişmiş, Fenlai Krallığında parlayan bir yıldıza dönüşmüştü. Fenlai Kralığının Yüce yöneticisi, Işık Kilisesinin Kardinalleri Linley 'e oldukça sıcak davranıyordu. Kendi babası bile Linley'in etrafında alçak gönüllü davranıyordu. Bütün bunlar Kalan'ın kalbini daha çok nefretle doldurmuştu.

 

İkisi de henüz genç adamlarken, neden o bu kadar değersizdi?

 

Özellikle de şu an!

 

Hapishane de zayıf düşmüştü. En sonunda sevdiği kız olan Alice'in Linley'e kendi özgürlüğü için yarvalması ile oradan çıkabilmişti.

 

Bu Kalan'ın aşağılanmış hissetmesine sebep oluyordu. Aslında Linley'in yardımını kabul etmeyip hapishane de kalmayı istemişti. Öfkeyle Linley'i lanetlemeyi, hatta onu öldürmeyi bile isterdi.

 

Ama klanının hatırı için, Linley in etrafında sakin olup saygısız davranmaya cesaret edemiyordu.

 

Ayak sesleri duyuluyordu.

 

Kalan anında sinirli hareketlerine son verdi. Kendini yüzüne bir gülümseme oturtmaya zorlayıp nazik ve alçak gönüllü olmaya çalıştı.

 

"Herkesi beklettiğim için beni affedin." Linleyin sesi yankılandı.

 

Nimitz ve diğerleri anında kafalarını çevirdiler. Linley açıkça yeni yıkanmış gibi gözüküyordu. Saçı ıslaktı ve bol bir kıyafet giymişti.

 

"Oturabilirsiniz." Linley rahatça oturup eliyle rastgele bir hareketle herkes oturmalarını işaret etti.

 

Nimitz ve diğerleri hızla teşekkür edercesine ifadeler takınarak oturdular. Nimitz hemen gülümsedi ve "Lord Linley, bu seferki ziyaretimizin sebebi size teşekkür etmek. Eğer siz olmasaydınız, Kalan büyük ihtimalle bu kadar hızlı şekilde dışarı çıkamazdı. Kalan çabuk ol ve Lord Linley'e teşekkür et!"

 

Kalan hemen geri ayağa kalkmaya zorlanıyordu. Kalbindeki öfkeyi bastırmaya çalışarak mütevazi bir tavır takındı."Teşekkür ederim Lord Linley."

 

Linley Kalan'a bakarak gülümsedi. "Kalan bana teşekkür etmene gerek yok."

 

"Bay Nimitz. Kısa kesmek zorundayım. Birkaç önemli işm gerekiyor. Bu ziyaretinizin ardında herhangi başka bir amacınız var mı bilmiyorum? Eğer varsa umarım benimle şimdi konuşabilirsiniz." Linley Nimitz'e doğru gülümsedi.

 

Gerçekte, Linley bu insanlarla aslında hiç zaman kaybetmek istemiyordu. Tüm zamanı eğitim için ayrılmıştı.

 

Nimitz bir anlık irkilse de hızlıca toparlandı. Kısık bir sesle; "Lord Linley Debs Klanımız hedef tahtasına konuldu ve haksız bir şekide su yeşimi kaçakçılığıyla suçlandı. Bu noktadan sonra klanımızın tamamen yok olması bile mümkün. Bu yüzden klanımız Lord Linley'e yardımları için yalvarıyor. Klanımız bu kritik durumu aştıktan sonra kesinlikle bize yaptığınız büyük iyilikleri unutmayacağız."

 

Konuşurken aynı zamanda Nimitz yanından siyah bir kutu çıkardı.

 

"Lord Kinley, bu kutu klanımızdan Kalan'ı kurtarmanız karşılığında bizden size küçük bir hediye. Eğer klanımız bu kötü durumundan sağ sağlim kurtulabilirse tekrar size gelip saygılarımızı ve minnettarlığmızı sunacağız." Nimitz içten bir şekilde Linleyin bakması için kutuyu uzattı.

 

"Swish."

 

Küçük Gölge Faresi Bebe aniden Nimitz in önünde belirdi ve ani bir manevrayla kutuyu kapıp Linleyin bacaklarının arasına kaçtı. Kutuyu kendi açmayı planlıyordu.

 

"Bebe!" Linley kısık sesle bağırdı.

 

Bebe kafasını kaldırıp Linley e mutsuzca baktı. Ama kutuyu açmadı ve birkaç "hmph" sesinden sonra sessizleşti.

 

"Bay Nimitz Bebe bazen terbiyesiz ve yaramaz olabiliyor. Hediyenizi kabul ediyorum. Teşekkürler." Linley  siyah kutuyu yüzünde bir gülümsemeyle yan tarafta bir yere bıraktı ve bakmak için gözünü bile çevirmedi.

 

Nimitz Linley'in artık sabırsızlanmaya başladığını hissetti.

 

Anında Nimitz anlamlı bir ifadeyle kafilesine baktı ve ayağa kalkan da ilk kişi oldu. "Lord Linley sizi daha fazla rahatsız etmeyeceğiz. Bu dava klanımızı şu andan itibaren bir ay ilgilendiricek. Umuyorum ki bu zaman da bizi destekleyebilirsiniz, Lordum."

 

Linley kayıtsızca kafasını salladı.

 

Nimitz ve diğerleri anında gittiler. Tüm bu zaman boyunca ne Alice ne Rowling tek bir kelime bile etmemişti. Nimitz tek ve ana konuşmacı olmuştu.

 

Linley grubun gidişini izlerken soğukça gülümsedi. "Nimitz seni yaşlı çakal. Gerçekten Alice'i buraya getirdiğin için size daha çok yüz vericeğimi mi düşündün?" Linley siyah kutuyu açtı. İçinde bir büyülü kristal kartı ve bir mektup vardı.

 

"Mektup?"

 

Elinde mektupla oynarken ani bir ateş avuçlarından yükseldi ve mektubu yakıp küle çevirdi. Linley kendini mektup okuyarak rahatsız edemezdi.

 

Zaman hızlıca geçti. Eylül gelmişti.

 

Tüm ay boyunca, Linley sadece eğitimine odaklandı. Gücü, çevikliği ve diğer tüm özelliklerinin hepsi gelişmişti. Dantian noktasında ve vücudunda dolaşan Ejderkanı savaş qi'si herzamankinden de daha saf ve iyi hale gelmişti.

 

Linley 6. seviye savaşçı noktasının sonunda olduğunu hissediyordu.

 

Linley in Ruhsal enerjisindeki gelişim hızı da aşırı hızlıydı. Bir deha bile 7. seviyeden 8. ye ulaşmak için 20 yıla ihtiyaç duyardı. Onun bu gelişim hızına rağmen birkaç aylık gelişim hala çok da gözle görülür bir değişim yaratmamıştı

 

Bir magusun yolu kesinlikle uzun ve zorluydu.

 

Sıcak Kaynak Bahçesinde, keskinin gölgeleri görülebiliyordu ve bir insanın gerçek boyutlardaki heykeli gittikçe daha da belirginleşiyordu. Aniden Linley durdu ve keskisi de görünür hale geldi.

 

"Whew. Sonunda bitti." Önünde heykele bakarken Linley kafasını memnuniyetle kafasını salladı.

 

"Katilleri Kralı" ismini koyduğu bu heykel Linley'in büyük miktarda emeğine mal olmuştu. Hamle anındaki Ceasar'ı daha mükemmel yontabilmek için her seferinde Linley kendini doğru nokta da doğru ruh haline sokmaya zorlamıştı.

 

Önündeki Heykel gerçek bir insan boyutundaydı.

 

İki soğuk ve sakin göz insana bir tanrı tarafından izlendiği izlenimi veriyordu. Heykelin aurası bir ölüm tanrısından kopmuş gibiydi. Heykelin soğuk bakışları altında izleyenler istemeden kötü hissedicek ve soğuk terler dökücekti.

 

"Bu heykel Rüyadan Uyanışla aynı seviyede olmasa da şu anki halimle yapabileceğim en mükemmel şey oldu." Linley yaptığı heykelden oldukça memnundu. Tüm ayını bu heykele dikkatle harcamıştı. Ve sonunda tamamlanmıştı.

 

Linley yere keskisini bıraktıktan sonra Sıcak kaplıcada bir süre ıslandı. Ve sonunda üstüne gevşek bir cübbe atıp bir sandalyeye oturdu. Hizmetçisinin getirdiği kahvaltıyı yiyordu.

 

"Linley." Doehrind Coward yanından dışarı süzüldü.

 

"Büyükbaba Doehring." Linley Doehring Coward'a baktı.

 

Gülerek, "Linley Debs klanının mahkemede yargılanmasına 2 gün kaldı. Gitmeyi düşünüyor musun?" dedi Doehring Coward.

 

"Mahkeme mi?" Linley irkildi.

 

Bu ay tümüyle acılı eğitimlerle geçmişti. Linley Debs klanının durumu da dahil diğer her şeyi unutmuştu. Eğer Doehring Coward'ın hatırlatması olmasa Linley muhtemelen bunu asla hatırlayamazdı.

 

"Evet, tabi ki gideceğim."  Linley'in yüzünde imalı küçük bir gülümseme olduğu görülebiliyordu.

 

Yulan takviminde sene 9999. 9 Eylül. Fenlai şehrinin Siyahsu Hapishanesinde.

 

Siyahsu Hapishanesi Fenlai krallığındaki en ünlü hapishaneydi ve en yüksek güvenlikli olandı. Duruşması beklenen bu davalar da Fenlai Krallığının en önemli davalarıydı. Siyahsu Hapishanesinin avlusunda bugün pek çok soylu vardı. Hatta yönetici Kral Clayde bile gelmişti ve kendi yerinde avluyu izliyordu. Doğal olarak Linley de gelmişti.

 

"Lord Linley." Bir soyludan diğerine soylular Linley i sıcak şekilde selamladılar.

 

"Linley, gel benimle otur." Ön tarafta Clayde Linley'e işaret etti. Linley Clayde'a bakarak gülümsedi ve yanına yürüdü.

 

Linley tam Clayde'ın yanına oturdu.

 

Merrith pırıl pırıl saçlarıyla Yargıç koltuğuna oturdu. Beli düz ve hareketleri de keskindi. Gerçekten adil ve asil bir izlenim veriyordu. "Herkes lütfen otursun." Merritt kafasını salladı ve toplanmış asillerin olduğu tarafa doğru gülümsedi. Meritt özellikle Clayde'a ve Linley'e bakarak mütevazi şekilde gülümsemişti.

 

Tüm asil seyirciler sessizce yerlerine oturdular. Bugün 10'dan fazla Debs klanı üyesi gelmişti. Hep birlikte oturdular ve heyecanlı şekilde izlemeye başladılar.

 

"Bernard'ı getirin." Meritt direk emretti.

 

Kısa bir sürede, koruma olarak 2 askerin gözetiminde, Bernard salona getirildi. Elleri ve ayakları zincirliydi.

 

Meritt sağ bakana kısa bir bakış attı ve önüne döndü. Yüksek sesle iddiaları sıralamaya başladı;"Duke Patterson, ekonomi bakanı olarak krallığın yararına olmayan pek çok eylemde bulundu. Özellikle Debs klanı ile birlikte kaçakçılık yaptığından ve bu kaçakçılığın Fenlai krallığındaki diğerlerine nazaran en büyüğü olduğundan şüpheleniliyor. Biz çoktan bu operasyona harcanan sermayenin 50 milyon altın olduğunu keşfettik!"

 

Aslında Debs klanı kaçakçılığa daha yeni başlamıştı. Gerçekten sermaye 50 milyon olmasına rapmen gerçekte Debs klanı sadece birkaç milyon altın harcayabilmişti. Sadece bununla bile aşırı büyük bir gelir elde edebilirlerdi. Sadece bununla bile kaçakçılığın ne kadar büyük bir geliri olduğunu söyleyebiliriz.

 

Kaçakçılık aktiviteleri yeni başladığı sırada Dük Patterson öldüğünden bilgi bu şekilde ortaya çıkmıştı. 50 milyon altın!

 

Bakan devam etti. "Araştırmalarımıza dayanarak bu operasyonun başlıca sorumlularından biri nehre atlamış. Diğer ikisi ise diğer kardeşlerden Lanseer ve Langmuir."

 

Bitirirken Bakan yerine geri oturdu.

 

Meritt Bernard a bakarak. "Bernard söylemek istediğn bir şey var mı?"

 

Bernard kafa salladı. "Evet lordum. Öncelikle bizim Debs klanımız bu kaçakçılığa bulaşmamıştır. İkincisi Lanser kardeşler bizim klanımız tarafından uzun zaman önce uzaklaştırıldılar. Üçüncüsü de başlıca suçlu olan kişi nehre atladığını söylediğiniz kişidir. Bu kaçakçılıkla Debs klanının hiç bir bağlantısı yok."

 

Meritt kafa sallayarak güldü. "Bu kaçakçılık organizasyonun kurucusu senin 3. kardeşindi. Ve sen bunun sizinle hiç bir ilgisinin olmadığını söylüyorsun."

 

"3. Kardeş? Benim 3. kardeşim şu an yabanda gezip macera peşinde geziyor. Onun nasıl bu kaçakçılıkla bir ilgisi olabilir?" Bernard söylediği şeyde ısrar etmeye devam etti.

 

"Üçüncü kardeşin macera yaşamak için mi gezyor?" Meritt in yüzü soğuklaştı."O zaman sana sormama izin ver, eğer senin üçüncü kardeşin macera yaşıyorsa o zaman benim verdiğim emre rağmen neden bu kadar zamanda geri dönmedi." Meritt tüm Debs klanını geri çağırmıştı.

 

Bernard kendine güvenerek konuştu." Benim üçüncü kardeşim diğer krallıklarda geziyor ve macera yaşıyor. Büyük ihtimalle çok uzaklara gitmiştir. Ona ulaşmanın bir yıldan fazla sürmesi çok normal bir şey."

 

Meritt Bernard a baktı, güldü ve soğukça emretti; "Catson'u getirin ve diğer ikisini de!"

 

"Catson?"Bernard şüphelenmişti. "Bu Catson da kim ve diğer ikisi?"

 

Kısa sürede 3 genç içeri alındı ve saygıyla dizlerinin üstüne çöktüler. "Saygılar lordum."

 

Bu 3 kişi açıkça hiçbir önemleri olmadığı düşünülen, daha önce basit ve küçük görülen köylülerdi.

 

Meritt sakince konuştu, "Catson, gördüğün her şeyi açıkça anlat."

 

"Tabii ki Lordum." Gençlerin lideri saygıyla konuştu. "28 Haziran'da biz üçümüz nehirde balık tutuyorduk. Fakat aniden zengin giyimli asil birinin ölü bir ağacı tekne gibi kullanarak aşağı yüzdüğünü gördük. Bu asil tümüyle kanla kaplıydı ve neredeyse baygındı."

 

Söylenenler dinlerken Bernard'ın yüzündeki ifade değişti.

 

"Bu bizim kaçakçılık yapan lideri takip etmeye başladığımız günle aynı gün. Ve görünene göre bu lider de nehre atlamış." Meritt Bernard'a baktı. "Bernard, suçunu kabul etmeye hazır mısın artık?"

 

"Benim üçüncü kardeşim uzak diyarlarda macera yaşıyor. O kesinlikle herhangi bir kaçakçılık organizasyonu ayarlamadı. Benim Debs klanım kesinlikle suçsuzdur." Bernard hala başı dik bir şekilde suçsuz olduğunda diretiyordu.

  

Meritt soğukça güldü ve "Karter DEBS'i getirin."

  

'Kartel Debs' adını duyduklarında hem Bernard hem de diğer Debs klanı üyeleri anında bembeyaz oldular.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr