Bölüm 132: Düzenlenmiş Savaş

avatar
14517 40

Against The God - Bölüm 132: Düzenlenmiş Savaş


 

Çeviren: Mercanerr – Düzenleyen 1ghostdreamer – Yayıncı: Useless

 

“Sizin iyi niyetiniz için sormak istiyorum!” Yun Che’nin önünde dururken Sikong Du çatılmış kaşları ile Murong Yi’e baktı ve en ufak bir yumuşama olmadan konuştu: “Murong Yi, bu yer yeni öğrencilerin sınavı için önemli bir yer, senin yaygara yapman için veya diğerlerine adaletsizce saldırman için bir yer değil!”

 

“Haksız yere diğerlerine saldırmak mı?” Murong Yi kibirli bir şekilde alay etti: “Yani ya ben ona saldırmak istiyorsam ne olacak?” O Murong Ye’e işaret etti ve öfkeyle söyledi: “Kuzenimin yüzündeki yara tam arkandaki Yun Che sebebiyle oldu! O benim kuzenim yaraladı.Benden onun sadece geçip gitmesine izin vermemi istediğini söyleme sakın.Çabuk kenara çekil ve başka insanların işine burnunu sokma! Aksi taktirde, düşman olduğumuz da beni suçlama!”

 

“Düşman olmak mı?” Sikong Du yüksek sesle güldü: “Ben düşman olmaktan  korkmuyorum. Bu işte, ben kesinlikle burnunu sokan taraf değilim! Eğer kemiklerinde düzeltilmek için kaşınıyorsa o zaman birazcık rahatla ve bana gelmeye geçinme!”

 

“Sen!” Murong Yi öfkeyle uçtu.O yumrukluklarını kendini zorlukla bastırarak sıktı ve hemen saldırıya geçmedi. Çünkü o Sikong Du ile kapışamayacağını biliyordu. O Tanrısal Kaynak Listesinde yetmiş üçüncü sıradaydı ancak Sikong Du otuz dokuzuncu sıradaydı. Fakat, o yinede Sikong Du’dan hiç korkmuyordu; Bu Sikong Du’nun yeteneği sıradışı olmasına rağmen yine de onun ailesinin oldukça sıradan olması sebebiyleydi. Onun babası tüm Mavi Rüzgar İmparatorluğunu sarsan Kuzeyin Mareşaliyken Sikong Du’nun babası  sadece Yeni Ay Şehrinde küçük bir şube kaynak sarayın elderiydi.

 

“Sikong Du, sen ve ben her zaman birbirlerini kızdırmayan farklı su akıntılarıydık; bu sefer, sen gerçekten benimle olan tüm samimiyetini parçalamaya emin misin?”

 

“Sen Murong Yi ne yapmak ister olursan ol zerre umrumda olmaz. Fakat arkamdaki bu kişiye gelince, onun büyük babası benim hayatımı kurtaran kişiydi. Bu Mavi Rüzgar Kaynak sarayında, kim ona zarar verecek bir şey yapmak istiyorsa, onlar ilk önce beni geçmek zorunda!” Sikong Du sertçe söyledi.

 

Çevredekiler hemen sohbete başladı….Sikong Du’nun daha öncesinde Yun Che’i şahsen kurtarması ve şimdi onu korumak için onun önünde bu kadar boyun eğmez şekilde durmasına şaşırmamalı. O ve Yun Che arasında aslında bu tür bir geçmiş olduğu ortaya çıktı.

 

Kaynak saraya girdikten hemen sonra o çoktan bir İç Saray öğrencisinin desteğini almıştı. Yeni katılan öğrenciler arasında Yun Che’i kıskanmayan öğrenci yoktu.

 

“Hmph, ne hayırsever biri! O zaman benim kuzenimin yarası ne olacak? Sakın benim, kuzenimin yarasından hiç kimseyi sorumlu tutmayacağımı söyleme?” Murong Yi sinirli bir sesle söyledi.

 

“Bu kuzenin ve Yun Che arasındaki bir kin olduğu için o zaman bunu kendi aralarında halletmelerine izin ver. Yaralanan senin kuzenin olduğuna göre o zaman sadece kendi intikamını kendisi almasına izin ver; ve o bizim Mavi Rüzgar Kaynak sarayımızın bir öğrencisi olduğuna göre bu kadarcık bile cesarete sahip olmadığını ve senin gibi bir İç Saray öğrencisinin yeni giren öğrencilere eziyet etmesine ihtiyacı olduğunu sakın söyleme.” Sikong Du dalga geçer bir tonda konuştu. Sadece bu birkaç kısa cümleyle, herkesin dikkati Murong Ye’e döndü. Bakışların çoğu iğrenme ve tiksinti ile doluydu…Sikong Du haklıydı; kendi intikamını alamamak ve bunun yerine daha güçlü birinin kapısını çalmak;bu basitçe aşağılık bir davranıştı.

 

Murong Ye’nin Yun Che’e duyduğu kin en üst noktaya ulaşırken yüzü ve kulakları bakışlardan dolayı kızarmıştı.

 

Yun Che’nin önünü kapatan Yun Che ile Murong Yi basitçe bir kaplanın sırtını yere devirmeye benzer zor bir durumla karşı karşıya kaldı. Eğer o güç kullanırsa basitçe Sikong Du ile eşleşemezdi. Eğer o yalnızca bu  şekilde  geçmesine izin verirse…..Kenardan izleyen sayısız öğrenci ile onun bir İç Saray öğrencisi olarak yüzü ne hale gelecekti. O geriye bir adım attı ve boyun eğmeden söyledi: “Durum böyleyse tamam o zaman. Sikong Du ben sana saygı duyuyorum ve Yun Che’e saldırmayacağım! Fakat kuzenimi yaralayan Yun Che’nin öylece gitmesine izin veremem aksi taktirde ben Murong Yi ne yüzle dolaşırım! Eğer sen Yun Che’e burada kuzenimden özür dilettirirsen ve on kez kendini tokatlattırırsan o zaman ben bu konuyu kapatacağım. Eğer hala senin için iyi olan şeyi bilmeyecek kadar cahilsen…Hph, o zaman şuandan itibaren İç Saray’da ya sen ya ben olacağız!”

 

Sikong Du sıkıca kaşlarını çattı; aslında o bir ikilemle karşı karşıyaydı. O Murong Yi’i alt edebilmesine rağmen, Murong Yi’nin güçlü ailesi Mavi Rüzgar İmparatorluğundaki hiç kimsenin kışkırtamayacağı bir aileydi. Eğer o onu tamamen kızdırırsa bu hem kendine hem de Yun Che’e zarar verecekti. Fakat, Eğer Yun Che talep edildiği gibi Murong Ye’den özür dilemek zorundaysa ve hatta herkesin bakışları altında kendini tokatlamak zorundaysa….Bu tamamen hiç bir normal insanın kabule etmeyeceği türden büyük bir aşağılamaydı.

 

Bu anda bir el omzuna dokundu. Yun Che onun arkasından ayrıldı,yan tarafında durdu ve rahat bir gülümseme ile söyledi: “Büyük Kardeş Sikong, iyi niyetiniz için teşekkür ederim. Fakat, bu duruma ben sebep olduğum için doğal olarak bunu kendi kendime halletmek en iyisi.”

 

O konuşmayı bitirirken Sikong Du’dan bir yanıt beklemeden doğrudan korkunç bir yüz ifadesiyle duran Murong Yi’e baktı ve en ufak bir korku olmaksızın söyledi: “Muong Yi, gerçekten senin kuzeni vuran kişi benim.Yüksek sesle konuşmak dünyanın yolu olarak kabul edilebilir. Fakat, Benim buradaki büyük kardeşim Sikong ile, şuan da istediğiniz gibi davranabilmeniz birazcık zor olmalı. Eğer gerçekten bana şahsen bir ders vermek istiyorsanız, ben size bir şans verebilirim.”

 

“Sen? Bana bir şans vermek? HAHAHAHA…” o sanki komik bir şaka duymuş gibi aşırı bir küçümse ile kahkaha atmaya başladı: “Sen kendini ne sanıyorsun?”

 

Yun Che birazcık bile sinirlenmedi. Gözleri kısılırken kaşları çatıldı ve umursamaz bir şekilde cevapladı: “Bana üç aylık bir süre vermeye cesaretin var mı?”

 

“Murong Yi, üç ay sonra ben kendi isteğimle sana meydan okuyacağım. Eğer o zamanda kaybedersem sen benden ister Murong Ye’den özür dilememi iste, ister beni yarala yada  sakat  bırak ne olursa olsun karşı çıkmayacağım. Büyük Kardeş Sikong  da dahil hiç kimse seni durdurmayacak!”

 

Yun Che’nin sözleri ağzından çıktığında herkesin ifadesi anında değişti.

 

“Hah? Ne söyledin sen? Üç ay sonra Murong Yi ile mücadele etmek mi? Ben doğru mu duydum?”

 

“Yanlış duymadın! Bu Yun Che deli mi! Feng Yue’i yendiği için o oldukça güçlü sayılabilir ancak Murong Yi’nin ne tür bir karakteri var?O Tanrısal Kaynak Listesindeki biri ve onun kaynak gücü dokuzuncu seviye Gerçek Kaynak Alemi kadar yüksek! Yun Che yalnızca onuncu seviye Başlangıç Kaynak Aleminde,bunun anlamı aralarında bir alemlik fark var.Bu ne tür bir kapışma!”

 

“Bu Yun Che Feng Yue’i yenmenin coşkusuyla kendinden geçti? Ondan bir taneyi bırak yüz tane bile olsa o yinede Murong Yi ile eşleşemez! Bu basitçe kendi ölümünü istemek.”

 

“Bunun kesinlikle Yun Che’nin bir oyalama taktiği olduğunu düşünüyorum. Bir düşün, normal bir zihne sahip hiç kimse bu tür bir planlı savaş teklif etmez. Yun Che Muorg Yi’nin onu aradığını gördükten sonra günü kurtarmak için bunları söylüyor. O ilk olarak gözlerinin önündeki çıkmazdan kurtulmak ve daha sonra Murong Yi’den özel olarak özür dilemek ya da direk olarak kaçmak istiyor. Bu kesinlikle en mükemmel açıklama.”

 

Yun Che’nin sözlerini duyduktan sonra Sikong Du’nun kaşları, O endişeli bir tonda konuşurken çatıldı: “Yun Che! Neler diyorsun, sen deli misin? Murong Yi Tanrısal Kaynak Listesindeki biri! Onunla şavaşmayı bırak sen onunla hamle takası etmek için bile yeterli değilsin! Kendini ölüm çıkmazına mı götürmeye çalışıyorsun?”

 

Fakat, Yun Che kulak ardı etti ve Murong Yi ile konuşmaya devam etti: “Murong Yi, senin cesaretin var mı yok mu! Tabiki de, eğer sen benim tarafımdan yenilmekten korkuyorsan, bunu reddedebilirsin. Bu dünyada, kendi hayatını korumada en olanlar korkak kaplumbağalar değil midir.”

 

Ona tepeden bakan Murong Ye’nin ifadesi kasıldı çünkü sesli bir şekilde gülmemek için kendini zorlukla tutuyordu. Kalbinde uzunca bir süre eğlenmişti….bu Yun Che umulduğu gibi kibirli ve pervasız bir salak! O Yeni Ay Kaynak Sarayında da aşırı kibirliydi ve Mavi Rüzgar Kaynak sarayına geldikten sonra hala bu kadar kibirli; o onun elder kuzeni Murong Yi’nin yüzünün önünde bile bu kadar kibirliydi! O basitçe ölmeden önce ona vuran şeyin ne olduğunu bile bilemez!”

 

Murong Ye gülmedi çünkü önündeki bu Yun Che veledinin tamamen bir moron olduğunu hissediyordu. Ayrıca, o daha önceden de oldukça fazla moron görmüştü ancak bu derece aptal birisini görüşü onun tüm yaşantısında bir ilkti!

 

“Velet, sen ciddi misin?” Murong Yi çenesini okşadı ve Yun Che’e sanki bir palyaçoya bakıyormuş gibi bakıyordu. O çoktan Yun Che’nin kaynak gücü seviyesini gerçekten ve kuşkusuz onuncu seviye Başlangıç Kaynak Alemi olduğunu doğrulamıştı.Yeni giren öğrenciler arasında,bu tartışmasız bir şekilde üstündü. Ancak onun gözlerinde, o parmaklarıyla  bir hevesle ezebileceği bir çekirgeden birazcık daha büyük bir şeydi.

 

Bunun gibi bir çekirge gerçekten onunla kapışmayı gönüllü olarak istiyordu! Ayrca  o eğer kaybederse olabilecek şeyleri de söylüyordu ve hatta reddedemesin diye onu kışkırtmak için “korkak kaplumbağayı” bile kullandı.

 

“Tabiki de ciddiyim” Yun Che gülümserken söyledi:“Fakat sen henüz bir yanıt vermedin..Var mısın yok musun?”

 

“HAHAHAHA…” Murong Yi sonunda çılgınca güldü.Onun gülüşü kıyaslanamaz bir biçimde aşağılayıcıydı: “Bana meydan okumak için, tek soru cesaret edip etmemem değil, senin buna değer olup olmadığındır. Başlangıç Kaynak Alemindeki senin kadar değersiz biri buna layık olmadığı oldukça açık. Fakat, senin bir köpeğin safrasına sahip olduğunu ve benim kuzenimi yaralamaya cesaret ettiğini göz önüne alırsak o zaman kabul edebilirim. Üç ay sonra, Ben seninle birazcık oynamak için bir yada iki dakikamı ayıracağım. İç Saray’da eğitim çok sıkıcı, bazen uğraşmak için bir pire yada çekirge bulmak çok da kötü değil.”

 

Ama senin daha önce söylediğin şeyleri iyi hatırlıyorum; Sen kaybettikten sonra herhangi bir dış baskı olmaksızın istediğim herşeyi yapabilirmisin?.Buradaki herkes bunu açıkça duydu! Sikong Du, ben seninde açıkça duyduğunu düşünüyorum değil mi?” Murong Yi’nin bakışı alaylı bir şekilde konuşurken Sikong Du’a döndü.

 

Sikong Du’nun yüzü bir süreliğine bocaladı ve alçak bir sesle Yu Che’e söyledi: “Yun Che! Sen ne yaptığını biliyor musun! şu anda daha önceki sözlerini geri almak için hala yeterince zamanın var! Eğer bu senin oyalama taktiğinse gerekli değil! Ben İç Saray’da olduğum sürece Murong Yi’nin sana zarar vermesine asla izin vermeyeceğim.”

 

Fakat Yun Che sadece hafifçe gülümserken başını salladı ve daha sonra belirgin bir sesle söyledi: “Çok iyi, Sen çoktan kabul ettiğin göre, artık sözlerini geri alamazsın! Üç ay sonra, bu sahnede tam burada, hesaplaşacağız! Buradaki herkes buna şahittir!”

 

“Hahahaha, ben de şahitlik edebilirim.”

 

Sevimli bir ses kalabalığın dışından geldi.Bu ses çok yüksek değildi fakat bu dedikoduları gölgede bıraktı ve sanki büyülü bir şekilde herkesin kulağına gitti.

 

Kalabalık sırasıyla mor kaftan ve yeşil elbiseler giyen omuz omuza yürüyen iki orta yaşlı adamı fark etti. Onlardan biri Qin Wuyou’idi ve diğeri siyah saçlı siyah sakallı  ve ince bir figürdü; Onun yemyeşil kıyafetleri sade ama zarifti, yüzü kibar ve yumuşak bir gülümseme taşıyordu ve onun bakışları durgun bir su gibiydi. Sadece rahat bir şekilde orada durarak onun tüm vücudu doğal, arif, uhrevi  bir görüntü sergiledi. İnsanlar ona baktığında,kalplerinde kontrol edilemeyen bir saygı büyüyordu.

 

“Sa..saray Şefi Qin! Eğitmen Qin!”

 

Bu iki orta yaşlı adamın göründüğü an sahne hemen huzursuzlaştı. Çünkü bu ikisi arasında biri Orta sarayın Eğitmeni, Qin Wuyou ve yeşil kıyafetli adam şok edici şekilde Mavi Rüzgar Kaynak sarayının yardımcı şefi…..Qin Wushang’dı!

 

Sikong Du ve Murong Yi eş zamanlı olarak baskıcı havalarını geri çekti ve saygılı bir şekilde bağırdı: “Saray Şefi Qi, Eğitmen Qin.”

 

“Gökyüzü Kaynak Alemi!”Yun Che’nin bakışı Qin Wushang üzerine odaklanırken, Jasmine’nin sesi zihninde duyuldu ve kalbini büyük bir biçimde sarstı.

 

Qin Wushang Qin Wuyou’nun ondan yirmi yaş daha büyük olan erkek kardeşiydi. Fakat onun kaynak yetiştirme yeteneği Qin Wuyou’dan daha harikaydı ve o elli yaşında çoktan bir çok kaynak uygulayıcısının rüyalarından bile ulaşmaya cesaret edemeyecekleri bir seviyeye ulaşarak Gökyüzü Kaynak Alemine adım atmıştı. Onun yaşam süresinde büyük bir artış da olmuştu ve bu sebeple o, Qin Wuyou’dan çok daha genç görünüyordu.

 

Mavi Rüzgar Kaynak Sarayının Saray Şefi’nin nerede olduğu belirsizdi ve  nadiren Kaynak Saray’daki konularla rahatsız edilirdi. Üç yıldır yada dört yıldır saray’da kalmış ancak yine de Saray Şefiyle bir kere bile karşılaşmamış çok öğrenci vardı. Büyük yada küçük olsun Kaynak Sarayın içindeki konular, hepsi basitçe Yardım Saray Şefi, Qin Wushang üzerine kaldı. Saray Şefinin yokluğunda o en yüksek konuşma hakkına ve karar verme otoritesine sahipti.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44333 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr