Bölüm 76: Parçala Onları

avatar
9728 23

Martial God Asura - Bölüm 76: Parçala Onları


 

       

Çeviri için Çılgın Hamsi, kontrol / düzenleme için Wertyul arkadaşımıza teşekkürler. Keyifli okumalar…

 

*tak tak tak*

 

Hafif adımlar tünelde yankılandı. Su Mei ışığıyla beraber sarsılarak ilerliyordu ve parıldayan terleri yere düşüyordu. Heyecanlı bir şekilde koşuyordu çünkü tam karşısında Azure Ejder Çiçek bahçesinin kapısı vardı.

 

Kapıyı açmak neredeyse sınavı geçmeye doğal olarak çekirdek öğrencisi olmaya denkti. En çok görmeyi istediği şey olan yedi renkli çiçek bu kapının arkasındaydı.

 

*gıcırtı*

 

Ardından derin bir ses. Kalın ve ağır kapıyı Su Mei yavaşça açtı. Güneş ışığı aşağı hücum etti bu yüzden Su Mei gözlerini kapatmak zorunda kaldı. Vuran güneş ışıkları yüzünü ısıtıyordu.

 

Gözlerini açtığındaysa gözlerini önündeki sahne yüzünden yüzündeki gülümseme anında soldu. Yerinin koca bir şaşkınlık ifadesi aldı.

 

Yan tarafında bir kişi dizleri üstüne çökmüştü ve yüzü kan revan içindeydi ve acılar içinde vücudunu destekleyerek kalkmaya çalışıyordu. Bu kişi Kanatlar İttifakının ustası Situ Yu idi.

 

*pat*

 

Fakat Situ Yu üst tarafta ayağa kalkamadan sert bir şekilde tekmelenerek aşağı itildi. Dehşet verici güç onu vahşice aşağı gönderdi. Situ Yu ağız dolusu kan kustu. Situ Yu’ yu tekmeleyen kişi Kılıç İttifakının ustası Jian Fengyiydi. Arkada birisi daha gözüktü bu da Dünya Birliğinin başkanı Luowu’ydu.

 

Bu sahneyi görmesi üzerine şaşıran Su Mei aşırı derecede sinirlenerek şunları söyledi:

 

“Ne yapıyorsun?”

 

Su Mei’ye bakan Luowu heyecanlı bir şekilde güldü:

 

“Yoksa? Bu iç kısımdaki birinci güzel Su Mei mi?”

 

Su Mei’yi gören Situ Yu bağırdı:

 

“Su Mei, kaç! El ele verip Kanatlar Biirliğine saldırıyorlar!”

 

Jian Fengyi:

 

“Kapa Çeneni!” kelimeleri ağzından dökülmeden önce Situ Yu’nun karnını sert bir şekilde tekmeledi. Situ Yu acı içinde kıvrıldıktan sonra konuşamadı.

 

Bunları gördükten sonra Su Mei nasıl olurda kaçabilirdi. “Şerefsizler” diye bağırarak öne atıldı.

 

Fakat nasıl olurda sekizinci ruh seviyesinde olan kendisi Jian Fengyi’ yi ve Luowu’yu yenebilirdi? Çok hızlı bir şekilde ikisi onu bastırdılar fakat ona zarar vermediler. Dışarıya özel maddelerden yapılmış bir ip çıkardılar ve onu bağladılar.

 

Su Mei böğürerek:

 

“Ne yapmayı planlıyorsunuz?”

 

Situ Yu kendisine Chu Feng kadar yakın olmasa da yakın bir arkadaşıydı. Situ Yu’nun onlar tarafından ezildiğini görmeye katlanamıyordu.

 

Jian Fengyi gülümseyerek şunları söyledi:

 

“Öfkelenmene gerek yok Su Mei. Bizim tek istediğimiz sizin başarısızlığınız.”

 

“Eğer anlamadıysan sana daha ayrıntılı anlatabilirim: Bu yıl Kanatlar Birliğinin hiçbir üyesi sınavı geçemeyecek.”

 

Su Mei öfkeyle:

 

“Şerefsiz, bu kurallara aykırı. Sınav bitene kadar bekle. Her şeyi ablama anlatacağım ve yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.”

 

Luowu kızın söylediklerine karşılık verdi:

 

“Ha ha, Su Mei ablanı gerçekten çok abartıyorsun. Kabul ediyorum iç kısımda ablandan gerçektende korkuyoruz. Fakat bizler artık çekirdek öğrencileri sayılırız o zaman bize bir şey yapabilecek mi ablan?”

 

Su Mei Öfkeyle:

 

“İyi, göreceğiz o zaman.”

 

Jian Fengyi araya girdi:

 

“Bizi ablanla korkutman gereksiz çünkü biz senin çekirdek kısmında da bir sürü arkadaşın olduğunu biliyoruz fakat biz bunları yapmaya karar verdiğimize göre doğal olarak sen ve senin ablandan korkmuyoruz.”

 

Buraya geldikten sonra mekanizmaları geçen bütün öğrenciler Azure Ejder Çiçek Bahçesine girmeye başladılar. Fakat bütün Kanatlar Birliği üyeleri Jian Fengyi ve Luowu tarafından vahşice dövüldü.Bunlardan sonra on iki Kanatlar Birliği üyelerinden on biri, Kılıç ve Dünya Birliğinin eline düşmüştü.

 

Su Mei ve diğerlerine asıl şaşırtıcı gelen şey ise şuydu Kılıç ve Dünya Birliklerinin bütün üyeleri başarılı bir şekilde yeraltı palasını geçmişti. Hatta yedinci ruh seviyesindekiler dahi geçmişti. Ayriyeten çok hızlı bir şekilde geçmişlerdi.

 

Şu anda Dünya ve Kılıç Birliklerinin yaptığı tek şey Kanatlar Birliğinin üyelerini aşağılamaktı. Neredeyse bütün üyelerin şişmiş ve yara bere içinde yüzü vardı. Vücutları çok kötü hırpalanmıştı fakat kimse çığlık atmamıştı. Dişlerini sıkıyor ve dayanıyorlardı.

 

Luowu hayal kırıklığına uğradı ve kapıya bakarak:

 

“Garip değil mi çocuğun henüz gelmemiş olması? Başaramamış olamaz değil mi?”

 

Jian Fengyi soğuk bir homurtuyla:

 

“Başaramamış olsa daha iyi olur yoksa buradaki en sefil kişi o olacak.”

 

Su Mei sert bir şekilde:

 

“Bizi şu anda salıp dizlerinin üstüne çöküp affedilmek için yalvarmaya başlasan iyi olur çünkü Chu Feng geldiğinde seni fena benzetecek.”

 

“Aha demek o küçük çocuk Chu Feng’di. Su Mei ona çok güveniyora benziyorsun. Onu seviyorsun değil mi?”

 

Jian Fengyi diğer taraftan:

 

“Tabii ki de seviyor. O çocuk Su Mei’ ye aşık.”

 

Luowu diz çöküp Su Mei’ nin çenesini tuttu:

 

“Öyle mi Su Mei? Gözlerin gerçektende kötü durumda. Nasıl olurda bu kadar zayıf birisini sevebilirsin? Neden beni sevmiyorsun? Ha ha…”

 

“Gerçektende nasıl olduğunu görmüyor musun? Korkarım hiç bir şey yapmasam bile ablana benim hakkımda kötü şeyler söyleyeceksin değil mi?”

 

“Fakat korkmaya gerek yok. Sadece seni öpmek istiyorum. Buraya gel sevgilim dudaklarının tadına bakayım.”

 

Luowu dudaklarını yaladıktan sonra büyük ve çirkin dudaklarını Su Mei’nin beyaz, tatlı ve güzel yüzüne doğru hareket ettirmeye başladı.

 

Fakat Su Mei’ye dokunamadan önce fırtına gibi bir bağırış duyuldu:

 

“Geber”

 

Sert bir rüzgâr esti ve Chu Feng Luowu’nun yanında sanki bir hayalet gibi ortaya çıktı.

 

*vuuuu*

 

Chu Feng’ in eli sanki bir kartalın pençesi gibiydi. Luowu’yu ensesinde yakalayıp yüzünü toprağa çaldı.

 

“Öpmek mi istiyorsun? Tamam, sana öptüreceğim. Evet, sana lanet olası öpücüğünü aldıracağım.”

 

Luowu’yu yere çaldıktan sonra sol elini yumruk yapan Chu Feng bir kaç kez Luowu’nun suratına şiddetli yumruk attı. Luowu’nun ağzı kanla dolmuştu bir kaç dişi kırılmıştı hatta çenesi bile kırılmıştı. Dudaklarını açıp kanı tükürmeye çalışırken Chu Feng bağırdı:

 

“Tüküremezsin”

 

Daha sonra Luowu’nun dudaklarını engelledi. Luowu kanını yutmak zorunda kaldı.

 

Chu Feng ve Luowu’ya bakmakta olan Dünya ve Kılıç Birliği üyeleri korkudan perişan bir şekilde:

 

“Bu… Bu adam.”

 

Hatta Jian Fengyi’nin ifadesi de değişmişti. O Luowu’nun tamamen hangi güçte olduğunu biliyordu: Dokuzuncu seviye ruh âlemindeydi, gizemli tekniği biliyordu ve dördüncü seviye savaş yetenekleri vardı. Aksi olsaydı ikisi bir olup Situ Yu’ yu yenemezlerdi.

 

Fakat bu kadar güçlü olan Luowu, Chu Fengin önünde tam anlamıyla acınası bir haldeydi. Bu ne demekti? Gayet açıktı Chu Feng’ in gücü Luowu’nun çok çok ötesindeydi.

 

Onlar boş boş bakmaktayken Chu Feng aniden ayağa kalktı. Luowu’ya tekrar baktı. Luowu’nun ağzından beyaz köpükler çıkmaktaydı ve gözlerinin beyazı gözükmekteydi bu demekti ki bilinci yerinde değildi.

 

Şu anda Chu Feng’in buz gibi bir yüzü vardı ve dehşet verici bir şekilde dik dik bakıyordu. Ondan etrafa doğru soğuk bir hava yayılmaktaydı. Diğerleri sadece ona bakarak ürperiyorlar ve hava soğuk olmamasına rağmen titriyorlardı.

 

“Küçük Mei, bu insanlarla nasıl ilgilenmemi istersin.”

 

“Parçala onları.”

 

“Anlaşıldı.”

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44306 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr