Çevirmen|Calosa[TRANSLATE]|Düzenleyici|Meloonia

İkisi karar verdikten sonra Zi Xuanyuan bayılan erkekle daha fazla uğraşmadı ve Chu Feng'le beraber Kara Kurbağa Kral'ın yuvasına doğru yol aldı.

Bin Canavar Dağı son derece büyüktü ancak Chu Feng bir World Spiritisti olduğu için yön duygusu inanılmaz iyiydi. Kara Kurbağa Kral'ın yuvasını bulmak onun için hiç de zor değildi, üstelik gerekli olan haritada yanındaydı.

Chu Feng'in beynindeki haritada yanlışlık yoktu, Zi Xuanyuan'ın hızıyla birlikte hemen gizli alanı bulmuştular.

Gökyüzüne ulaşan dev ağaçların altına inanılmaz büyüklükte kayalar inşaat edilmişti bunu daha kolay söylemek gerekirse bir kaya ormanıydı!

Kaya ormanını içerisinde bir çok canavar dolaşıyordu ve bu canavarlardan iki tanesi Gök alemi canavarıydı.

Bunlar geziyor gibi gözüküyor olsalar da aslında devriyedeydiler. Burası rastgele bir orman olsaydı devriye gezmezdiler, ama demek ki burası onların yuvası ki devriye gezip burayı koruyordular.

"Ee Yaşlı Xuanyuan doğru mu söylüyorum yalan mı?" Chu Feng gururla konuşmuştu. Canavarların devriye gezmesi burasının yuva olduğunu gösteriyordu.

"Mm. Fena değil, aslında basit biri olmayacağını tahmin etmiştim. Bu kadar genç bir yaşta Gri Pelerin World Spiritist ve algılama gücü inanılmaz yüksek birisisin." Zi Xuanyuan başını onaylar bir şekilde salladıktan sonra, "Şimdi hatırladım, adının ne olduğunu hiç sormadım evlat."

Chu Feng'de uzun bir zamandır o adını sorsa ne cevap vereceğini düşünüyordu.

En sonunda bir karara vardı ve bunu üst düzey bir uzmandan gizlememeye karar verdi. Yani doğruyu söyledi, "Benim adım, Chu Feng'dir."

"Ahh, demek adın Chu Feng, hiç fena değil. O zaman Chu Feng, sana iyi yolculuklar!" Bir anda Zi Xuanyuan garip bir şekilde gülümsedi.

Translater Note(İngilizce Çevirmeninin Notu): Çinde bazı durumlarda  bir insan ölüme doğru yürürken İyi Yolculuklar denir.

"Yaşlı Xuanyuan, ne diyorsun?" Chu Feng kaşlarını sıkıca çattı, bir şeylerin yanlış olduğunu anlamıştı.

"Ha ha, iyi yürü iyi!" o anda Zi Xuanyuan'ın avuç içi Chu Feng'in omuzlarına vurdu.

Her şey bir anda olmuştu, Chu Feng tepki bile verememişti. Şiddetli bir şekilde kaya ormanına düştü ve derin bir çukur oluşturdu.

"Lanet olsun." Chu Feng ayağa kalktı yüzünde her hangi bir ifade olmasa da kalbinde beddualar ediyordu.

Lanet okuma sebebi Korkunç Canavarın onu çember altına almasıydı. Önde ve arkadaki Gök alemindeki canavarlar kaçışı engelleyecek mühürleri tetikledi ve Gök alemindeki enerjilerini yaydı.

"Bir insan veledi mi? Onu yakalayın" Gök alemindeki Canavarlardan birisinin gözleri öfke doluydu. İnsanlardan haz etmediği anlaşılıyordu.

Gök alemindeki canavarın emri üzerine Chu Feng’i yakaladılar ve onu özel sarmaşıklarla bağladıktan sonra Chu Feng'i ormanın derinliklerine taşımaya başladılar.

O sırada Chu Feng paniklenmemişti sadece o yaşlı adamın neden böyle bir şey yaptığını düşünüyordu. Ona zarar vermek için her hangi bir sebebe sahip değildi, o yaşlı adamın Zi Ling ile arasındaki kin hakkında bilgiye sahip olmadığını anlamıştı. Üstelik kaçak olduğunu da bilmiyordu.

En sonunda Chu Feng iki olasılıkta karara vardı!

İlki, Zi Xuanyuan Chu Feng'i kullanarak Canavarın ilgisini ona çekti.

Sonuçta burası Kara Kurbağa Kral’ın yuvasıydı ve ne tür savunmalara sahip olduğunu bilmediği için rastgele girmek aptallık olurdu. Chu Feng'in bu görevi üstlenmesi gerçekten doğru bir seçimdi.

Başka bir ihtimal ise Zi Xuanyuan'ın hala Chu Feng'e güvenmemesi. Chu Feng'in Canavarlar tarafından gönderilen bir casus olduğundan korktuğu için onu oraya attıktan sonra canavarların tepkisini izlemek istedi.

Ama ne olursa olsun Zi Xuanyuan'ın ona zarar vermesi için her hangi bir sebep yoktu. Bunun için Chu Feng paniklenmiyordu sonuçta er yada geç Zi Xuanyuan ortaya çıkacaktı.  Çünkü kendi torununu da kurtarmak istiyordu.

Chu Feng düşünmeye devam ederken Canavarlar grubu da Chu Feng'i kaya ormanındaki yer altı mağarasına götürdü.

Mağaranın duvarlarında özel resimler vardı. Bazılarında canavarlar bazılarında ise insanlar bile vardı. Bazılarında canavarlar ve insanlar çarpışıyordu ama Chu Feng o resimlerin arkasındaki anlamları görebiliyordu.

Bu resimlerin anlamı insanların canavarları nasıl aşağıladığı ve zorbalık yaptığı gözüküyordu. Canavarlar iyi birisi insanlar kötü birisi olarak gösteriliyordu.

ÇN: Haksız da değil :/

Chu Feng, Canavarların insanlara neden düşmanlık beslediğini anlamaya başlıyordu. Ama Chu Feng bundan korkmuyordu korktuğu şey şu anda nereye götürülüyor olduğuydu.

Ama bu gizem yakında çözülecekti, uzun bir yolun ardından geniş bir mağaraya geldiler.

Burası mağaradan çok bir saraya benziyordu. Ancak insanların altın ve göz kamaştırıcı mücevherlerle kaplı saraylarla karşılaştırınca bu çok basit ve kabaydı.

Canavarlar tarafından yapıldığı düşünülünce aslında kaba olması hiç de bir sorun değildi. Çünkü canavarların güzellik anlayışları yoktu.

Şu anda büyük sarayın içerisinde binlerce canavar toplanmıştı. Hepsinin gücü en az Bilge alemiydi ve hiç biri zayıf değildi!

Ama en güçlü kişi kim diye soracak olsaydık bu iskeletlerden yapılmış tahtta oturan kişi olurdu!

ÇN: En sevdiğim

Bu canavarın insan vücudu olmasına rağmen siyah renkli bir kurbağa başı vardı. Bu olabilecek en iğrenç şekildeydi!

Oldukça çirkin bir görünüşe sahip olsa da bu kişinin gücünün oldukça derin olduğu söylenebilirdi. En azından Chu Feng kendi ruh gücüyle onun güç seviyesini ölçemiyordu.

Chu Feng bırak bunun gücünü sadece görünüşüyle onun Kara Kurbağa Kral'ın olduğunu anlamıştı.

Fakat en önemli şey büyük sarayın ortasında toplanmış bir gruptu. Bu grubun hepsi Chu Feng'in sarmalandığı gibi özel sarmaşıklarla sarmalanmıştılar. Bu grubun içerisinde Zi Ling ve Liu Zhizun vardı.

"Chu Feng?" Liu Zhizun, Chu Feng'i görünce oldukça şaşırdı, o kadar hızlı olan Chu Feng'in bile yakalandığını düşünmemiştiler.

O anda  Chu Feng'in kalbinde mutluluk çanları çalmaya başlamıştı en azından yanlış yere gelmemişti.

Ve Chu Feng bu grubun içerisinde Zi Ling'in olduğunu fark etti. Hasarsız mor renkli bir etek ve eşsiz sakin bir yüz ifadesiyle Chu Feng'e bir şey söylüyor gibiydi.

Zi Ling hala bir "Bakire" idi!

ÇN: Bu bölümde YAZARA bol bol sövdüm!