Bölüm 426: Ateş Tanrısı Okulu'na Dönüş!

avatar
8591 11

Martial God Asura - Bölüm 426: Ateş Tanrısı Okulu'na Dönüş!


 

Çeviri: Calosa Düzenleme: Meloonia

 

"Chu Feng, dedem bana Doğu Denizi Bölgesi'nin çok güçlü olmasına rağmen dünyada tek olmadığını söyledi. Doğu Denizi Dışında, Batı Denizi Bölgesi, Kuzey Denizi Bölgesi, Güney Denizi Bölgesi de var."


"Dört büyük denizin tam ortasında da gizemli bir toprak var. Burası dünyanın merkezi ve dövüş uzmanları için bir cennettir."


"Dedemin dediğine göre orada ilahi vücutlar hiç de az değilmiş. Çünkü orası gerçek dahilerin yaşadığı yermiş. Kazananın haklı, kaybedenlerin çöp olduğu bir yermiş."


"Ancak o gizemli toprağın ne olduğunu veya nasıl bir şeye benzediğini dedem bilmiyor. Çünkü daha önce oraya hiç gitmedi."


"Dedemin dediğine göre orası bir efsane; bir çok kişi oraya gitmek istiyor ama bu niteliğe sahip değiller."


"Yani Chu Feng, bu dünya gerçekten çok büyük.  Hayal gücünü aşabilecek düzeyde uzmanlar var."


"Bu Dokuz Eyalet, küçük bir dağın önünde yaşayan ıssız bir köye benziyor. Buradaki insanlar kendilerinden memnun ve dünyanın onlarla sınırlı olduğunu sanıyorlar. Ancak bilmiyorlar ki, her dağın ötesinde daha büyük bir dağ, her köyün ötesinde daha büyük bir köy vardır."


"Bunun için dövüş yolunda ilerleyen bir insanın asla kibirli olmaması lazım. Çünkü her dağın arkasında daha büyük bir dağ olacaktır."


"Şu anda özel bedenimle, sıradan bir insandan bile daha düşük, çöp seviye bir insanla karşılaştırılıyorum. Ne kadar beni översen öv, bu anlamsız, ben güçlü değilim, karşımdaki çok güçsüz."


"Biz ikimiz Dokuz Eyalet ile sınırlı kalamayız, buradan ayrılıp Doğu Denizi Bölgesi'ne gitmeliyiz. Hemen ardından gizemli topraklara ilerlemeliyiz."


"Burada dahi olarak adlandırılmamız anlamsız, çünkü bizim yeteneklerimiz burada dahi olamaz. Bizim yeteneklerimiz Dokuz Eyalet'te Tanrı seviyesinde."


"Burada dahi olmak bize hiç bir şey kazandırmaz. Doğu Denizi Bölgesi'nde ve en önemlisi o gizemli topraklarda dahi olarak anılmamız lazım. İşte o an biz bir şeyler kazanmış olacağız." Zi Ling ciddi bir şekilde konuştu.


O anda Chu Feng'in vücudundaki kan hızlıca kaynamaya başladı ve bir yemeği ısıtabilecek düzeye geldi.


ÇN: Kana bak be


Eggy her zaman Zi Ling'in sözlerinin aynısını söylese de buna önem vermemişti. Her zaman kendini Dokuz Eyalet ile sınırlamıştı.


Ancak Zi Ling'in sözlerinden sonra Chu Feng yeni yeni Eggy'nin sözlerini anlamaya başlamıştı. Bu dünyanın ne kadar büyük olduğunun farkına yeni varmıştı!


Dokuz Eyalet'te göklere meydan okuyan bir dahi olarak anılıyor olabilirdi. Ancak başka kıtalarda muhtemelen çöpten farkı olmazdı.


Chu Feng sonunda kendine bir yön belirleyebilmişti, kendini Dokuz Eyalet ile sınırlayamazdı. Diğer kıtalara yönelip dövüş yolunda ilerlemeye devam etmeliydi.


Chu Feng'in hedefi Doğu Denizi Bölgesi değildi, hedefi cennet olarak anılan dünyanın merkezi olarak sayılan gizemli yerdi! 


"Zi Ling Doğu Denizi Bölgesi'nden gelmişse, ben nereden geldim?"


"Benim ailem, siz neredesiniz? Hala yaşıyor musunuz?" Chu Feng gökyüzüne baktı ve duygusal bir şekilde içinden konuştu. 


"Tamam Chu Feng, hadi Ateş Tanrısı Okulu'na gidelim ve onlara yaptıklarının bedelini ödetelim." Zi Ling tatlı tatlı konuştu.


"Evet, onlara bedelini ödetme zamanı geldi." Chu Feng'in yüzünde şeytani bir gülümseme oluştu.


Chu Feng ve Zi Ling, Çılgın Araba ile hızlıca Ateş Tanrısı Okulu'na döndüler.


Chu Feng ve Zi Ling o kadar hızlı dönmüştü ki, haber vermek için dönen yaşlının gelmesi onlardan iki gün sonrasını bulmuştu.


Chu Feng ve Zi Ling o yaşlının döndüğünü nereden anladığına gelirsek tüm okul bir anda sarsılmaya başlamıştı.


Ateş Tanrısı Okulu'nun müdürü bir anda yola koyulmuştu, arkasında da onu takip eden on bir Gök alemi uzmanı vardı, onların içerisinde haber vermeye gelen yaşlı adam da vardı. Onların yönü Capitol Dağı'na doğruydu ve hızlıca ilerliyorlardı.


Onlar gittikten sonra Chu Feng ve Zi Ling, beklenmedik bir şey olmaması için yarım gün bekledi. Daha sonra Ateş Tanrısı Okulu'nun müdürü dönmeyince hızlıca ve sinsice mezara ilerlemeye başladı.


Ateş Tanrısı Okulu'nun mezarı çok büyük bir şekilde inşa edilmişti. Normal insanların mezarları yer altındaydı, yani mezar yeraltı ve yer üstü diye ikiye ayrılmıştı.


Mezarın yüzeyinde büyük saraylar vardı ve sarayın dışında uzun boylu büyük duvarlar vardı. Görünüş olarak ilk önce bir şehre benziyordu, sarayın kapısında ise şu yazıyordu: "Ateş Tanrı'sının Mezarı!"


Ateş Tanrısı'nın Mezarı'nın kapılarında iki öğrenci duruyordu. Bu iki öğrenci de Bilge alemindeydi, ikisi de en ufak şekilde hareket etmeden dümdüz duruyordu.


Fakat Chu Feng ve Zi Ling bu mezarı koruyan öğrencilerin sadece ikisi olmadığının farkındaydı. Muhtemelen Ateş Tanrısı Okulu mezarı korumak için binlerce kişi göndermişti.


Ve bu öğrencilerin en güçsüzü Köken aleminin zirvesindeydi.


Öğrenciler dışında yüz yaşlı vardı, en güçlüleri Bilge aleminin zirvesinde, en güçsüzü ise Bilge aleminin yedinci seviyesindeydi.


Ve bunların dışında mezarı koruyan güçlü tuzaklar ve ruh formasyonları vardı.


Ve bir çan bile vardı, eğer birisi izinsiz buraya girerse çan çalacak ve okuldaki herkes buraya akın edecekti.

 

Bu yüzden mezara girip öğrencileri öldürmek Chu Feng ve Zi Ling için bile çok zordu. Sonuçta en ufak bir ses çıkarmamaları gerekiyordu ve çanın çalmasına izin vermemeleri lazımdı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr