Çeviri: Calosa Düzenleme: Meloonia

"Hadi zehri dağıtma formasyonuyla gönderinde hemen yiyeyim." Canavar en ufak bir şekilde korkmadan konuştu.

Chu Feng bu durumda formasyonu uygularken hızlanmaya başladı. Çünkü canavarın ruh gücü çok güçlüydü, en azından onun hayal gücünü aşıyordu.

Chu Feng o anda anlamıştı Korkunç Canavar kesinlikle Mor renkli Dünya Ruhçusuydu.

Ve Mor renkli bir Dünya Ruhçusu, Su Rou ve Su Mei'yi kurtarabilir Azure Ejderha Kurucusunu yeniden canlandırabilirdi. Bu yüzden Chu Feng bu yolu boşuna gelmemişti.

Chu Feng formasyonu tamamladıktan sonra Eggy'nin oluşturduğu zehri formasyonla gönderdi. Korkunç Canavar her hangi bir rol yapmadı veya sözünden çıkmadı, doğrudan zehri yedi üstelik, "Lezzetli" diye dudaklarını yaladı.

ÇN: Adam yüz yıl doğru düzgün yemek yememiş, zehir versen lezzetli der tabi.

"Ben sizin isteğinizi yerine getirdim, sıra benim isteklerimde. Size söyleyeceğim formasyonu uygulayın, sizin hızınızla en fazla on gün içinde kurtulurum." Canavar gülümseyerek konuştu.

"Kıdemli, hala bir kaç talebim var." Chu Feng konuştu.

"Evlat, rahat ol, beni buradan kurtardığın takdir de ne istersen yapacağım." Canavar elini göğsüne vurdu ve konuştu.

Daha sonra Chu Feng, Su Rou ve Su Mei meselesini anlattı. Dünya Ruh Loncası meselesini anlattı.

Azure Ejderha Kurucusu meselesine gelince bunu anlatmadı. Çünkü onun izni olmadan bunu canavara söylerse kızmasından korkuyordu.

Ama Chu Feng, Korkunç Canavara ne demişse Canavar istisnasız kabul etti. Bu da Chu Feng'in ona bakış şeklini değiştirmişti.

Chu Feng bundan sonra Korkunç Canavarın yönergelerini takip etmeye başladı. Onun söylediği formasyonu uygulamaya başladı, formasyon güçlü aynı zaman da çok uzun süre gerektiriyordu. Ancak on günden fazla sürmezdi.

Canavarın yüz yıldır burada olduğu düşünülünce on gün hiçbir şeydi.

Aynı zamanda dışarıda savaş devam ediyordu.

Savaş artık Dünya Ruh Loncasına karşı olan Jie klanı ve dört güç arasında değildi. Savaş artık iki uzman arasında geçiyordu.

Bu savaş çok uzun sürse de ölüm sayısı çok azdı.

Bir çok insan Gu Tianchen ve Jie Shi'ye bakarken hayran olmadan edemedi. Sonuçta onların gücü çok fazlaydı ve onların savaşları çok etkileyiciydi.

O andan sonra savaş ölüm kalım savaşına değil yıkım savaşına dönmüştü. Dünya Ruh Loncasından bir çok bina yıkılmıştı.

Bir kaç gün süren savaşın ardından Gu Tianchen güçsüz düşmeye başlayıp yorulmaya başlamıştı.

*boom* bir anda gökyüzünde bir patlama sesi geldi ve tüm gökyüzü bir ışıkla aydınlandı.

Patlamalar yeryüzünde hissedildi ve bazı sivil halk deprem oldu sandı.

"Ata!!"

O anda Dünya Ruh Loncasındaki insanlar paniklenmeye başladı. Çünkü bu patlamanın Jie Shi ve Gu Tianchen'in savaşından kaynaklandığının farkındaydılar. Üstelik patlamadan sonra Gu Tianchen hızla gökyüzünden düşmüştü.

"Sakin olun, bir şeyim yok."

Gu Tianchen konuştuktan sonra bir bulanıklığa dönüştü ve tekrar gökyüzüne yükseldi.

Gu Tianchen'in giysilerinde tek bir toz yoktu ve sakin bir yüz ifadesine sahipti.

Gu Tianchen'in o halini gören Dünya Ruh Loncası insanları rahat bir nefes aldı. Çünkü Gu Tianchen ölseydi hepsi ölecekti.

Dünya Ruh Loncasındaki sıradan öğrencilere kıyasla yaşlılar oldukça paniklemişti.

Gu Tianchen, Dünya Ruh Loncasındaki insanların endişelenmemesi için yüzeysel olarak bir şey olmamış gibi göstermişti. Ancak Dünya Ruh Loncasındaki yaşlılar onun enerjisindeki değişimi fark etmişti. Gu Tianchen şu anda ağır yaralıydı ve bunu Jie Shi'de fark etmişti.

"Gu Tianchen, bugün senin Dünya Ruh Loncasının son günü." Jie Shi alaycı bir şekilde konuştu.

"Jie Shi, ben yaşadığım sürece loncama dokunamayacaksın."

Gu Tianchen soğuk bir ses tonuyla konuştuktan sonra vücudunda Gök aleminin enerjisi çılgınlar gibi yükselmeye başladı. O kadar yükselip güçlendi ki etraftaki uzay kırılmaya hatta parçalanmaya başlamıştı. Daha sonra o enerji şekillenmeye başlamıştı.

Göz açıp kapayıncaya kadar kırmızı bir renge bürünmüştü ve bir meteor gibi Jie Shi'ye ilerlemeye başladı.

"Fena değil ancak, şu anki gücünle beni yenemezsin." Jie Shi'nin dudakları kıvrıldı, ona doğru gelen saldırıya bakarken en ufak şekilde korku içerisinde değildi.