Bölüm 871

avatar
12346 32

Against The God - Bölüm 871


Wentian şehri istilaya geleli bir ay geçmişti ama şehri saran kasvetli ve gergin atmosfer henüz dağılmamıştı. Bu süre içinde birçok uzman başkente gelmişti. Aynı anda birçok vatandaş ve tarikat da şehirden sessizce ayrılmıştı... Ama İmparatoriçe gidenleri engellememeleri emri vermişti. 

 

Sabahın erken saatlerinde YUn CHe İmparatorluk Sarayından Yun Ailesine döndü. Evinin kapısına ulaştığında eve dönmek üzere olan Qinghong ile karşılaştı. 

 

"Baba, Büyükbabam ve diğerleri ile Büyük Şehir Bariyer Formasyonu mu hazırlıyorsun?" 

 

Baba oğul ikilisi aile kapılarının üzerindeki havada durdu. 

 

Qinghong başıyla onayladı: "Bariyer Formasyonu ilk Şeytan İmparator tarafından bırakıldı ve inanılmaz derin bir şey. Geçen sefer aceleyle onu etkinleştirdiğimizde Wentian'ı uzun süre tutabilmiştik. Bu nedenle Wentian dönmeden önce bariyerin en büyük kapasitede çalışmasını sağlamak adına elimizden geleni yapmalıyız... Geri kalanlar ise cennetin iradesi olacak." 

 

"… Baba doğrudan bunu söylediğim için affet. Ama sadece bir koruyucu bariyer Wentian'ın içeri girmesini engellemez ve onu bir yıldan uzun süre önlese bile bunun ne anlamı var?" Yun Che konuşurken kafasını salladı: "Bu sadece ölümlerimizi biraz daha erteleyecek. Üstelik Wentian şehri biraz daha görmezden gelip ülkenin geri kalan bölgelerini yok etmeye gidebilir." 

 

"Ah, bundan nasıl haberdar olmam?" Qinghong uzun bir iç çekerken konuştu: "Ama sadece İmparatoriçe değil Altın Karga İlahi Tanrısı bile onun dengi değil. Yani bunun haricinde ne yapabiliriz? Son nefesimize kadar mücadele etmek çaresizce ölümün gelmesini beklemekten çok daha iyi." 

 

"Baba, eğer ülkeden kaçma şansımız olsa ve Wentian'ın da bizi bulma ihtimali olmasa... Sen ve annem bunu yapar mısınız?" Yun Che ciddi şekilde sordu. 

 

Qinghong konuşmadan önce ona derin bir bakış attı: "İmparatoriçe seninle birlikte ülkeden gitmek mi istiyor?" 

 

"…" Yun Che ne diyeceğini bilemedi. 

 

"İmparatoriçeyi tanıdığım kadarı ile o kesinlikle bunu yapmayacaktır ve ben de aynı şekil düşünüyorum." 

 

Bunu söylerken Qinghong'un yüzünde hafif bir gülümseme oluştu ve bu en ufak sahteliğe sahip değildi: "Bu dünyada birinin kendi hayatından daha önemli birçok şey var. Bu benim ve imparatoriçe için bu şekilde. Eğer onu zorla götürürsen bu onun için ölümden çok daha kötü olacak... Annen ve ben de aynı şekil hissediyoruz." 

 

"Biz Wentian'ın dehşetine şahitlik ettik ve şimdi de ona karşı koyacak planlar düşünüp bunun için çabalıyoruz. Ama asla kaçmayı düşünmedik." 

 

"Ama Che'er bu senin için aynı değil!" Qinghong konuşurken gözleri ciddileşti: "Sen gitmelisin. Bizim kalmama nedenimiz aptal veya inatçı olmamız değil, korumamız gereken bir şey olması. Ama sen kaçmayı seçmezsen bu çok aptal bir seçim olacak... İmparatoriçenin seninle bunun hakkında konuştuğuna ve senin de bunu bildiğine inanıyorum." 

 

"…" Yun CHe uzun süre sessiz kaldı. 

 

"Yarın, Yongan'ın ilk ayını kutlamak için bir festival düzenleyeceğiz." Qinghong hafifçe gülümseyerek konuştu: "Büyükbabası olarak her şeyi doğal olarak ayarlayacağım. Yani sıradaki iki günde bu önemli meseleleri bir kenara bırakalım. Che'er, bize yardım et." 

 

"Pekala..." Yun Che biraz morali bozuk şekilde konuştu. 

 

Qinghong gitti ama  Yun Che olduğu yerde uzun süre durdu. Yavaş yavaş gözleri soğudu ve ellerini sessizce kenetledi. 

 

"Görünüşe göre... ne olursa olsun... Wentian'ı öldürmem gerek!!" 

 

Gerek... 

 

YuN Che uzun bir nefes aldı ve bulanık bir karar oluştu. Yun Ailesinin avlusuna doğru baktı ve tam içeri girmek üzereyken bedeninin şiddetle sarsıldığını hissette ve karanlık ve kötücül bir aura aniden kaynak damarlarının içinde patladı. Bu tüm bedenine dayanılmaz bir acının yayılmasına neden oldu.... 

 

Yoksa... Yoksa bu... 

 

Xiao Lingxi avludan çıktı. Yun Che'nin havada dolaştığını gördüğünde güzel gözleri parladı ve seslendi: "Küçük Che, dönmüşsün!" 

 

Kız Kardeş Cang Yue ve Xue'er nerede? Onlar seninle dönmedi mi?" Lingxi konuşurken Yun Che'ye doğru koşuşturdu. Konuşurken burnu yukarı hafifçe kalktı ve dudakları sevimli bir şekilde kıvrılarak kalbindeki kıskançlığı sergiledi. 

 

Ama konuşmayı bitirdikten sonra Yun Che'nin ona cevap vermediğini fark etti. Lingxi usulca haykırdı ama tam bir soru soracağı sıradan Yun Che'nin aniden gökyüzünden düşerek şiddetlice yere çarptığını gördü. O yerde kıvrılı kaldı ve bedeni titrerken yüzü inanılmaz bir acı ile buruşmuştu. 

 

"Kü... Küçük Che!" Lingxi'nin güzel yüzündeki renkler çekildi ve ellerinde tuttuklarını atarak paniklemiş şekilde onun yanına gitti: "Küçük Che... sana... sana ne oldu?" 

 

Lingxi'nin sesi yaklaşırken Yun Che'nin kalan canlılığı onun titreyen elini uzatmasını sağladı. Ardından yumuşak ve nazik bir kaynak enerjisi Lingxi'yi uzaklaştırırken kendisi de acı içinde seslendi: "Buraya... gelme... ah!!" 

 

Bastıramadığı siyah enerji Yun Che'nin bedeninden çıkarak yavaşça havaya yükseldi ve Yun Che'nin çok daha fazla acı çekmesine neden oldu. 

 

"Küçük Che... Küçük Che!!" Lingxi korkudan kendini tamamen kaybetmişti ve gözü yaşlı bir sesle bağırmıştı: "Birisi çabuk gelsin... Birisi çabuk gelsin... Gelin ve Küçük Che'yi kurtarın!!" 

 

Tüm Yun Ailesi bu karmaşa nedeniyle anında tetikteliğe geçti ve yakınlardaki Xİao Yun bir bora gibi oraya geldi. YuN Che'nin durumuna baktıktan sonra ifadesi hemen şiddetlice değişti: "Ağabey, sana ne oldu?!!" 

 

"Ona dokunma!!" 

 

Xİao Yun Yun Che'ye yaklaşmak üzereyken Qİnghong'un sert bağırışı arkadan geldi ve Xİao Yun'un anında oracıkta dnmasına neden oldu. 

 

Qinghong ve Mu Yurou ile birçok Yun Aİlesi büyüğü ve öğrencisi haberleri aldıktan sonra hızlıca geldi. Yun Che'ye baktıklarında ve bedeninden çıkan siyah enerjiyi gördüğünde hepsi oracıkta şok oldu. 

 

Tek bir bakışta Qİnghong oğlunun durumunun bir ay önceki ile aynı olduğunu anlamıştı. Yun Che ovadan döndükten sonra bunun arkasındaki nedeni açıklamamıştı ve Qİnghong da bu meseleyi üstelememişti, Yun Che'nin tamamen düzeldiğine inanmıştı. Ama bu duruma aniden tekrar düşeceğini asla düşünmemişti. 

 

"Che'er... Che'er'in neyi var?" Eğer Qinghong onun kolunu sıkıca tutuyor olmasaydı o çoktan oğlunun yanına gitmiş olurdu. 

 

"Kimsenin ona dokunma izni yok... Yun'er hemen gidip imparatoriçeye durumu bildir!!" Qinghong'un ifadesi sertken kendini sakin konuşturmak için zorladı. 

 

Sesi durduğunda havada gök gürültüsü gibi patlayan bir enerji patlaması oluştu. İmparatoriçe ve Xue'er  Cang Yue'yi de getirerek panik oluşturan bir hızla yaklaştı... Onlar buraya doğru geliyorlardı ama aniden dehşet verici bir iblisvari enerji hissetmişlerdi... Üstelik bu enerjinin kaynağı Wentian değildi. Bu bir ay önce Yun Che'den yayılan iblisvari enerjiydi bu nedenle de kalpleri korku ve şok ile dolarken en yüksek hızlarında oraya gelmişlerdi. 

 

"Büyük Kardeş Yun!!" Xue'er paniklemiş şekilde Yun Che'nin yanına geldi, bedenini desteklerken siyah enerji ile kaplı bedenini yerden kaldırdı. 

 

İmparatoriçe Cang Yue'yi yere indirdi ve ciddi bir tonda konuştu: "Yun CHe odaklan ve kaynak arkını çıkar... Hemen ovaya gidiyoruz!" 

 

Kimse Yun Che'nin şu anki durumunun nasıl dehşet verici olduğunu anlayamazdı. Birinin bedenini istila eden iblis enerjisi zaten dehşet vericiyken bu enerji Yun Che'nin bedeninden parlayarak çıkıyordu. Eğer başkası olsaydı acı içinde mücadele etme fırsatı bile bulamadan hayatlarını anında kaybetmiş olurlardı. 

 

"…" Yun Che anlaşılabilir bir şey söyleyemedi ama güçlü iradesi ile kaynak arkını ortaya çıkarıp ovanın girişinin koordinatlarını ayarlayabildi. 

 

Boşluktan anında atladıktan sonra İmparatoriçe Yun Che'yi aldı ve bir kez daha onu ovaya taşıdı. 

 

Geçen sefer Yun Che açıklamamış olsa da durumunun Wentian ile olan savaşından sonra bedenine işleyen iblis enerjisinin aniden alevlenmesi sonucunda oluştuğunu tahmin etmişlerdi. Bu nedenle bu enerjinin aslında Yun Che'nin bedeninin içinden geldiğini düşünmemişlerdi... Ancak bu sefer ikisi de bunun doğru olmadığını hissetmeye başlamıştı. 

 

Ovaya bir ay sonra yeniden girdikten sonra ikisi de buradaki ateş aurasının büyük ölçüde zayıfladığını hissetti. Volkanlar normalde sürekli patlardı ve her yer ateş denizi ile gürleyen lavlar ile dolardı. Ama bugün volkanların yarısı kurumuştu ve ateş denizi ile lavlar da öncekinden çok daha durgun gözüküyorlardı. 

 

Ama şu an ikisi de doğru düşünecek halde değildi ve bu garip değişiklikleri görmezden gelip Yun Che'yi en hızlı şekilde ovanın sonuna götürdüler. 

 

"Hayali Şeytan Ülkesinin İmparatoriçesi Huan Caiyi.... Altın karga İlahi Tanrısına yalvarmaya geldi!" İmparatoriçe göğe doğru haykırdı. 

 

"Altın Karga İlahi Tanrısının ortaya çıkması için yalvarıyorum!" 

 

İmparatoriçe haykırmaya devam etti ama ona gelen cevap sadece ağır bir sessizlikti. Ondan daha fazla kez haykırdıktan sonra gökyüzünde sonunda altın karganın sesi yankılandı. 

 

"Huan Ciayi, bu asilin istirahatini bir kez daha neden bölüyorsun!" 

 

"Altın Karga İlahi Ruhu!" Xue'er endişeyle konuştu: "Büyük Kardeş Yun... o iblis enerjisi birkez daha bedeninde ortaya çıktı, yalvarırım onu kurtarım!" 

 

İmparatoriçe ve Xue'er açıkça çevrelerindeki alanın aniden sıkılaştığını hissetti. 

 

Clang!! 

 

Altın Karganın gözleri sonunda havada açıldı ve göz alıcı ışık gözlerinden çıkarak koyu kırmızı göğü mat altına çevirdi. Altın ışık hızlıca Yun CHe'nin bedenine indi ve kısa süreli sessizliğin ardından ovada uzun bir iç çekiş duyuldu. 

 

"İkiniz de gidebilirsiniz. On gün içinde kimse buraya girmeyecek." 

 

"On gün?" İmparatoriçe paniklemiş bir ifade ile konuştu: "Altın Karga İlahi Tanrısı Yun Che'nin sorunu tam olarak..." 

 

Sesi daha solmadan altın bir ışık aniden onu sardı ve Xue'er ile birlikte ovadan attı. 

 

SCREEEEE——! 

 

Uzun bir haykırış havayı doldurdu ve koyu kırmızı altın gözler aniden genişlerken gökyüzünden meteor yağmurları gibi koyu kırmızı altın ateşler düşerek Yun Che'nin altın alev denizi içinde sarmalanmasını sağladı. 

 

Siyah enerji yavaşça şiddetli Altın Karga alevleri tarafından bastırıldı. Yun Che'nin bedenindeki baskı azalırken doğrulmayı zorlukla başardı. Altın Karga İlahi Ruhunun sınırsız gücünü bedenine emmeye başladı ve yüzündeki siyah renk de düzelirken kendine yavaşça geldi. Nefes alışı da düzelmeye başlamıştı. 

 

"Sadece bir ay oldu, iblis köken küresi neden mühründen bu kadar hızlı çıkıp bir kez daha alevlendi?" Altın Karganın sesi Yun CHe'nin kulaklarında yankılandı. 

 

Yun CHe: "…" 

 

"Hmph, bu asil çoktan nedeninin buldu." Altın Karga ciddiyetle konuştu: "Kalbinde başka bir ağır duygusal mesele var ve bu senin kalbini engelleyip tüm bu zaman boyunca kederli olmanı sağlayarak iblis köken küresinin gücünün gelişimini hızlandırıyor!" 

 

"… Keder bile onu etkiliyor mu?" Yun CHe alçak sesle sordu. 

 

"Keder öfke, açgözlülük ve içerleme ile aynıdır. Onların hepsi negatif duygular. Üstelik güçlü negatif duygular  onun gücünün gelişimini fazlasıyla etkileyecektir. Hmph, bu asil senin deneyimin ve mizacın düşünüldüğünde kalbinde böyle devasa bir duygusal sorun oluşacağını beklememişti." 

 

"…" YuN Che cevap olarak sadece acı bir şekilde gülümseyebildi. 

 

"Görünüşe göre ustan tarafından bırakılan hatıra parçasını çoktan gördün." Altın Karga üç ay önce yUn Che'nin hatıralarını aramıştı bu nedenle Jasmine tarafından bırakılan hatıra parçasından haberdardı.  

 

Yun Che şaşırmadı, sadece usul bir sesle mırıldandı: "İnsanların insan olma nedeni duyguları ve arzularının tam anlamıyla el değmemiş olmasıdır. Zihnim kederlenmemem gerektiğini biliyor ama Küçük Perimi kaybettiğimi kabul edemiyorum... ve çocuğumuzu da aynı şekilde... Bunları tamamen kabul etmem için ne kadar süre gerekeceğini de bilmiyorum." 

 

"Hmph, insanlığın bu yönü en gülünç ve zayıf şey! Eğer başkası olsaydı bu asil zorla bu hatıraları mühürlerdi. Ama senin şu anki ruh gücün ile bu asil bile hatıralarına daha fazla zorla etki yapamaz. Sorun değil... İblis Köken Küresi bedeninde sadece mührü kırmamış ayrıca öncekinden çok daha şiddetli bir hal almış. Bu asilin kalan gücü ile onu zorla zar zor bastırabildim. Ama eğer bir kez daha onu mühürlemek istersem sadece çok fazla zamana değil ayrıca Ölüm Denizine de ihtiyacım olacak." 

 

"Sıradaki on gün içinde her an Ölüm Denizinde kalmalısın. Tek bir an bile dışarı çıkmana izin verilmeyecek." 

 

Altın bir ışık gökten indi ve Yun Che'yi alarak onu anında Ölüm Denizine gönderdi. 

 

"Durum bu noktaya geldiğinden başka bir seçeneğimiz kalmıyor... Bu nedenle elimizden geleni yapalım." Altın Karga İlahi Ruhu alçak sesli bir iç çekerken konuştu e kalan ilahi gücünü Ölüm Denizinin içine işledi. 

 

--------------ÇEVİRMEN NOTU----------- 

 

Ulan altın karga bile mefta olacak bu gidişle. İblis köken küresi ortalığı dağıtıyor resmen. Bakalım neler olacak... 

 

Yun Che neler yapacak? Yun Che iblis köken küresini bastırabilecek mi? Altın karga neler yapacak? Merak mı ediyorsunuz? O zaman... Bekleyin, okuyun ve öğrenin ???? 

 Useless notu: O değil de harun hala yok amk. Sınav dedi sonra başka toplu düzenliyom dedi hala kayıp :D 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr