ATG-889 Ling’er, Ling’er (2)
Yun Che’nin şaşkınlığına karşı Su Ling’er küçük elini Yun Che’nin avucuna koydu ve alnını nazikçe göğsüne yasladı. “Gökyüzü Zehir Kılıcı tarafından durdurulduktan hemen sonra bayıldım. Uyandığımda hala Gökyüzü Zehir Kılıcına asılıydım. Kısa zamanda biraz güç topladıktan sonra yandaki kayanın desteğiyle daha az tehlikeli sayılabilecek yere tırmandım.”
“Sen… Gökyüzü Zehir Kılıcını nasıl biliyorsun?” Yun Che hala şaşkınlık içindeydi.
Gökyüzü Zehir Kılıcı önceki yaşamından bir şeydi bu yüzden neden Ling’er onun adını söyleyebildi?
Kılıcın adı kesinlikle Gökyüzü Zehir Kılıcı’nın bıçağına oyulmamıştı.
Su Ling’er nazikçe konuşmaya devam etti. “O yer çok karanlık ve soğuktu. Gerçekten korktum, bir kaç kez direk aşağıya atlayacak kadar korktum… Ondan sonra bilinçsizce uyuyakaldım ve rüya bile gördüm…”
“Uzun, çok uzun bir rüyaydı.”
Su Ling’er yüzünü kaldırdı ve güzel sevecen gözleri ile ona baktı. Yun Che’nin kalbi gözlerinden dolayı birden attı, çünkü bu Su Ling’er’in geçmiş yaşamında ona baktığı ifadeydi… Hüzünlü,şımarık,sevecen…
“Ling’er… Sen...Sen…”
“Rüyada berrak küçük bir nehir , zümrüt yeşili bir bambu ormanı, küçük bir kulübe ve Büyük Kardeş Yun Che vardı.” Su Ling’er’in sesi rüyadan geliyor gibiydi. “Rüyada Büyük Kardeş Yun Che her zaman çok fazla yara bere taşıyordu ve sürekli çok fazla kan içindeydi. Her yara ve kan damlası sürekli nefes almakta zorlanacak kadar kalbimi acıtıyordu… Başlangıçta çok nazikti ama çıldırmış gibi gerçekten korkutucu oldu. Ama hala onu sevdim ve ona delice aşıktı… Her gün küçük bambu kulübede kalarak umutsuzca canlı dönmesi için dua ediyordum, ama her gün gözlerimdeki göz yaşlarını durduramadığım bu kabuslarla uyanıyordum…”
“...” Yun Che’nin aklı yüksek sesle çınlıyordu. “Ling’er, sen...sen...nasıl…”
“Rüyanın sonunda, öldüm. Kucağında öldüm. Bana sarılırken umutsuzca yüksek sesle ağlıyordu, böyle kalp kırıcı bir şekilde ağlıyordu. Tüm göz yaşlarını ağladıktan sonra gözlerinden kan akmaya başladı… Bambu ormanının ortasında elleri tamamen kanla kaplanıncaya kadar çıplak elleri ile dinlenmem için bana bir yer kazdı… Kan dolu elleriyle mezar taşını oydu...Mezar taşında yazılı olan...sevgili karım Su Ling’er’di…”
Su Ling’er’in sesi başında titriyordu sonunda kısıldı.Son kelimelerinin her biri bir göz yaşına eşlik ediyordu.”Başta onun için intikamın her şey olduğunu bana ihtiyacı olmadığını düşündüm… Ama bu rüya varlığımın orada sevdiğim Yun Che’nin kalbinde her zaman bir yeri olduğunu anlamamı sağladı.Ona hayatımın tüm göz yaşlarını verdim ve karşılığında aldığım onun hayatındaki tüm gözyaşlarıydı. Her zaman...mutluymuşum gibi gözüküyordu... En çok istediğim çok hep elimdeydi...”
Boom!
Yun Che’nin aklı bir kez daha çınladı, gözleri ve vücudu titremeye başladı.
“Büyük Kardeş Yun Che,” Su Ling’er’in ince kolları Yun Che’nin boynuna dolandı ve anlayışlı bir şekilde söyledi. “Biz… tekrar asla ayrılmayacağız değil mi?”
“Ling’er...Ling’er!!” Bu seslenişi zamanı ve uzayı aşan duylarını taşıyordu.Su Ling’er’e sıkıca sarıldı ve titrek bir sesle kekeledi. “Evet… Bir daha asla ayrılmayacağız, bir daha asla!”
Bu bir rüya değildi. Bu onun önceki yaşamının anılarıydı, hayır, bu onun önceki yaşamıydı.
Kucağında ki Su Ling’er bu yaşamın Su Ling’er’i hem de önceki yaşam diliminin Su Ling’er’iydi… Tamamen Su Ling’er’di.
Neden bu şekilde olduğunu bilmiyordu. Muhtemelen bu cennetin onun ve Su Ling’er’in geçmiş yaşamlarının kaderini telafi etmesinin yoluydu...
Ama nedeni ne olursa olsun bu artık önemli değildi. Sadece Su Ling’er’i bir kez daha tutmakla kalmamış o tamamiyle Su Ling’er’di. Bu çoktan mükemmelden öte bir sonuçtu.
Ve aslında tüm bu olaylar zincirinin getirdiği mucizevi bir kazaydı.
O zaman Yun Che Bulut’un Sonu Uçurumu’ndan atladığında hayatının son anında muhtemelen bilinç altında Gökyüzü Zehir Kılıcı’nın onunla beraber Bulut’un Sonu Uçurumu’nun boşluğuna gömülmesini istemediğinden ve tüm gücünü kullanarak onu fırlatmasından görünüşe göre aynı zamanda tüm bu süre boyunca göğsünde taşıdığı Samsara’nın Aynası’nın Yun Che’nin kesin ölümünü görmesinden sonra reenkarnasyon yeteneğini aktifleştirmesindendi.
Cennetsel Yola bir ihlal olan reenkarnasyon yeteneği Yun Che ve Gökyüzü Zehir Sedefi üzerinde kullanıldı ve küçük bir miktar enerji de Gökyüzü Zehir Kılıcı’na sızdı. Bu Gökyüzü Zehir Kılıcı’nın zaman düzleminde kaymadan dolayı kaybolmasını engelledi ve Masmavi Bulut Kıtası’nda ki karma etkisini değiştirdi ve Gökyüzü Zehir Kılıcı ile temasa giren Su Ling’er’in “geçmiş hatıralar”’ının uyanmasına izin verdi.
Bu oldukça derin bir tesadüf ve belki de gerçekten kader tarafından yapılan bir plandı.
İki insan Bulut’un Sonu Uçurumu’nda çok çok uzun bir süre kaldı. Uzun bir süre kendilerini aşırı güzel dünyalarında kaptırdıktan sonra çoktan olmuş olan gerçeklikle yüzleşmeye başladılar.
Su Ling’er onu sorgulamamasına rağmen Yun Che kesinlikle ona ve Masmavi Bulut Kıtası’na olduğunu bilmek istediğini biliyordu. Tüm bunlara dair ona dürüstçe her şeyi anlatacaktı ve her şeyi anlatmak için de istekliydi. Çünkü Jasmine ayrıldıktan sonra aynı şekilde “iki yaşam dilimi”’nin anılarını taşıyan Ling’er bunlar hakkında konuşabileceği tek kişiydi.
Ayrıca gerçekten geçmişin bilen tek kişiydi.
Ama şuanda Su Ling’er’i en çok ilgilendiren kesinlikle Büyük Uyanış Klanı’yla ilgili meselelerdi. Su Ling’er’e o ona sessizce yaslanırken Büyük Uyanış Klanı’na döndükten sonra olanları detaylı bir şekilde anlattı.Tepkisi sakindi ve kalbide aynı şekilde sakince atıyordu. “Geçmiş yaşam”’ının anılarını uyandırdıktan sonra Yun Che gibi “iki yaşam dilimi”’ne sahip biri oldu. Çoktan Büyük Uyanış Klanı’nın kaderine ve Su Haoran’ın yüzleşeceği sonuçlara çok ilgisiz olmuştu. Çünkü iki yaşamının ruhunu ve fedakarlığının emanetini isteği her şeyi çoktan elde etmişti. Onunla olduğu sürece hiç bir şey artık önemli değildi.
Sonunda Yun Che Su Henghan’ın ona ruh kristalini verdikten sonra kendi yaşam damarını kopardığını söylediğinde Su Ling’er birden ürperdi ve panikle söylerken iki eli Yun Che’nin kollarını sıkıca tuttu. “ Babam...Babam,o…”
Yun Che hızlıca söyledi. “Ling’er endişelenme baban iyi. Kendi yaşam damarını koparmasına rağmen benim tarafımdan hemen kurtarıldı. Şuan artık tamamen iyi ve aynı aptalca şeyi bir daha asla yapmayacak.”
Su Ling’er’in ifadesinde gösterdiği şiddetli panikten Yun Che o zaman tüm gücüyle Su Hengshan’ın hayatını kurtarmayı seçmesinin kıyaslanamaz bir şans olduğunu hissetti. Diğer türlü Su Hengshan o zaman hayatını gerçekten kaybetseydi, tekrar kazanmayı başardığı Ling’er’in ne kadar kederleneceğini hayal bile edemiyordu.
“Babam,o…Cidden iyi mi?” Su Ling’er’in başta telaşlı gözleri tekrar heyecanlandı.
“Tabiki de. Unuttun mu? O zaman usta beni sık sık azarlardı ama senin önünde bir çok kez tıbbi sanatımı bir çok kez gizlice övdü ve bir keresinde yüz yaşımın üzerinde tıbbi sanatımın onun kini aşacağını bile söylemişti...Tüm bunları Ling’er’in bana gizlice söylediği şeyler. Ling’er’in babasını bile kurtaramıyorsam nasıl ustanın kibarlığını karşılarım?”
“Mn!” Su Ling’er hafifçe gülümsedi yüzündeki tedirginlik havadaki duman gibi kayboldu.
“Seni hemen şimdi Amca Su’yu görmeye götürebilirim.” Yun Che kalktı.
“Ah? Şimdi mi?”
“Seni bir yere götüreceğim.” Yun Che gizemli bir görünüşle İlkel Kaynak Arkı’nı çağırdı ve sonra Su Ling’er’i beraberinde taşıyarak İlkel Kaynak Arkı’nın iç dünyasına girdiler.
Uzaydaki ani değişim Su Ling’er’in dudaklarını uzun bir süre açık bıraktı. “Bu yer…”
“Bu İlkel Kaynak Ark’ın dünyası,” Yun Che bir gülümseme ile söyledi. “uzaydaki mesafeleri doğrudan geçebilir ve bir anda istediğim yere gidebilir. Bu sefer Masmavi Bulut Kıtası’na dönebilmemin sebebi bu yüzdendi. İlkel Kaynak Arkı ile ilgili olarak gelecekte sana onları söyleyeceğim.”
“Mn.” Su Ling’er nazikçe başıyla onayladı. Bunu takiben gözlerindeki ışık canlandı ve aceleyle önlerindeki taş plakalarda yatan kişiye doğru koştu.
“Ah… Baba!”
Su Hengshan sessizce orada uzanıyordu ve hala derin bir bilinçsizlik durumundaydı. Ama tenine çoktan renk gelmişti ve nefesi sakin ve düzenliydi. Sadece aurası biraz zayıftı.
Yun Che Su Hengshan yanına vardı ve elini yaşam damarının sağlık durumunu kontrol etmek için uzattı. Bunun ardından gözlerindeki ışık şiddetle titredi… Su Hengshan’ın yaşam damarının yenilenme oranı aslında yüzde otuza ulaşmıştı.
Böyle bir dereceye ulaşmak için en az on gün gerekliydi.
Diğer bir deyişle, karanlık boşlukta ruhu Ölüler Diyarı Udumbara Çiçeği tarafından çalındıktan sonra hızlıca uyanmadı ama yaklaşık on gün boyunca bilinçsiz kaldı!
O zaman Su Ling’er de aynı şekilde karanlıkta on gün kalmıştı… Ya da belkide bu on günde bu uzun “rüya”yı deneyimliyordu.
Su Hengshan’ın zayıf ama özellikle düzenli yaşam varlığını hissedince Su Ling’er’in son endişesi de tamamen dağıldı. Parlayan gözlerle söyledi. “Büyük Kardeş Yun Che, teşekkürler.”
Yun Che hemen başını salladı. “Benim için yaptığın fedakarlıklara ve sana borçlu olduklarıma kıyasla bunun gibi birşey yüz ineğin vücudundaki bir tek kıl tanesi bile sayılmaz. Ayrıca o benim kayınpederim. Kendi kayınpederimi korumak gayet doğal bir şey.”
“Heh…” Su Ling’er neşeyle güldü ve biraz şakayla söyledi. “ Büyük kardel Yun Che, kızları mutlu etmekte daha iyi olmuşsun,hehe.”
“Uh…” Yun Che gözlerini kaçırdı. Daha sonra aceleyle konuyu değiştirdi ve kararlı bir şekilde söyledi. “Ling’er endişelenme. Dayandığın tehlikelerin ve haksızlıkların boşa olmasına izin vermeyeceğim. Yedi Yıldız İlahi Saray’ın Amca Su ve Büyük Uyanış Klanı’na karşı borçlarının hepsini kesinlikle ödeteceğim!”
“Ah…” Su Ling’er hafifçe inledi. Başlangıçtaki şakacı gözleri birden panikle kaplandı. “Yoo… Büyük Kardeş Yun Che’i bulmayı başardım ve babam da hemen daha iyi olacak bu yüzden hiç bir haksızlıktan acı çekmedim. Şimdi ki ben öncekinden çok daha fazla mutlu hissediyor. Kimseden nefret etmiyorum ya da kimseye gücenmedim..İntikam almanı istemiyorum, gerçekten…”
Su Ling’er’in gözlerinden dökülen endişe ve korkuyu görünce, Yun Che hemen kendi yüzüne tokat atmak istedi. Geçmiş yaşamında tam olarak intikama odaklandı için onun hayatını acı hale getirmiş ve tüm yaşamı boyunca ona yük olmuştu. O zaman kaç defa gözlerinde yaşla ondan intikam aramayı bırakması için yalvardığını merak ediyordu ama onu hiç dinlememişti. Her gün kalbini yitirmiş çılgın bir köpek gibi nefret ettiği insanları ısırmak için dışarı çıkıyordu…
Reenkarne oldu veLing’er’le tekrar birleşmek için sayısız zorluğa dayandı bu yüzden nasıl tekrar onu üzen ve korkutan ve daha önce aldığı o yanlış yola tekrar adım atabilirdi?
Su Ling’er’in ellerini tuttu direk gözlerine baktı ve kıyaslanamayacak şekilde ciddi ve sakin bir şekilde söyledi. “ Pekala Ling’er’i dinleyeceğim. Kim İlahi Saraymış ya da Hayalet Saraymış umursar, on binlercesi toplansa bile asla Ling’er’in saçının tek bir teli kadar önemli olamazlar. Şuanda Ling’er’ime sarılmak için bile bekleyemiyorum neden onlarla ilgilenmek için zaman ayıracak mışım?”
“Pfff…” Su Ling’er güldü. Yun Che’nin göğsüne yaslandı vetatlı bir şekilde söylerken hafifçe parmaklarıyla göğsüne halkalar çizdi. “Büyük Kardeş Yun Che şimdi kesinlikle çapkın bir dilin var. Yanında olmadığım bu bir kaç yılda çok fazla kızı kandırıp arkamdan kollarına aldın mı?”
Useless notu: Yuusha bildiğin al len çeviri diyerek tokat attı bana. Kaç bölümdür çeviriyor umarım nazar değmez :D
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..