Her ne kadar Yun Che gizlenmiş olsa da hala umursamazca davranmaya cesaret edemiyor ve dikkatlice mağaraya yaklaşıyordu.
Önemli ölçüde fazla yürüdükten sonra Yun Che kırmızı boyalı toprağa bastı. Hemen bastığı yerden kavurucu bir sıcak dalgası geldi ve daha sonra tüm vücuduna yayıldı ve bu ona derhal sanki açık alevlerde duruyormuş gibi bir his verdi.
Bu Alev Ejderi burada en az yüz yıldır yaşıyordu ve ateşinin gücü burayı ateş elementli bir dünyaya çevirmişti. Yun Che'nin şuan ki konumu Alev Ejderi ve Yanan Cennet Klanındakilerin arasındaki yoğun savaştan sadece bir kilometre uzaktaydı. Ama bu son derece tehlikeli bir mesafeydi çünkü onların savaşlarının dalga kalıntıları kolayca buraya kadar ulaşıyordu.
Yun Che'nin adımları çok dikkatli olsa da hızı azalmamıştı. Jasmine bu Alev Ejderinin gerçek gücünü açıkça sakladığını söylemişti. Eğer aniden gerçek gücünü serbest bırakır ve Yanan Cennet Klanındakileri devirirse, kargaşadan faydalanıp kazanç elde etmek söz konusu bile olmazdı çünkü böyle bir durumda Yun Che büyük ihtimal hemen hayatını kaybederdi.
Ne kadar güven verici......Ancak Alev Ejderi açıkça burasının hasar görmesini istemiyordu. Sadece onları uzaklaştırmamıştı ayrıca mümkün olduğu kadar kendi saldırılarının da o yöne çarpmasına izin vermiyordu. Yun Che mağaranın kuzeyine geldiğinde zihnini hazırladı ve en yüksek hızıyla mağaranın girişine koştu. Mağara gittikçe daha fazla yaklaşıyordu ve birkaç düzine nefes alış zamanından sonra aralarında ki mesafenin sadece 33 metre olduğu noktaya gelmişti. Yol boyunca sadece göz korkutucu bir duygu vardı ama gerçek bir tehlike yoktu.
Hedefi çok yakında olduğu sırada gökyüzünden devasa bir köz dalgası düştü ve birkaç kilometrekare alanı kapladı. Bu közler ne çok büyüktü ne de fazla saldırı güçleri vardı. Ancak son derece yoğunlardı ve parçalardan biri doğrudan Yun Che'nin bedenine düştü. (Ç.N: Görünmezlik giderse boku yedi :D )
Hemen Yun Che'nin gömleği büyük bir hızla yandı. Saldırıyı aldığında Gizlenmiş Yıldız Hapının etkisi derhal kayboldu. Ancak Yun Che hızlı tepki gösterdi ve göz açıp kapayıncaya kadar solundaki büyük kayanın arkasına fırladı. Elbiselerinin üzerinde ki ateşi yok ettikten sonra kaşları tamamen battı.
Lanet olası........
Eğer o saldırıya uğrarsa yada başka biri tarafından dokunulursa Gizlenmiş Yıldız Hapının etkisi hemen iptal ediliyordu. Mağaraya koşması yada geldiği yere geri çekilmesi önemli değildi. Eğer bu kayanın arkasından çıkarsa kolaylıkla bulunacaktı. Ama eğer burada saklanmaya devam ederse Yanan Cennet Klanındakiler döndüğü an keşfedilecekti...
Bu sefer o neredeyse kesin bir ölüm alemine adım atmıştı.
Booom!!
Alev Ejderinden gelen bir ejder alev topu aniden gökyüzünden inip Yun Che'den 100 metre bile uzakta olmayan bir alana düştü. Gürültülü bir çarpışma sesiyle ejder şeklindeki alev patladı. Getirdiği alevler gökyüzüne kadar ulaştı ve korkunç bir şekilde yüksek ısı kayaları bile eritebilirdi.
Patlama olduğunda büyük kayanın arkasında ki Yun Che'nin gözleri aniden sonuna kadar açıldı.
Şans!!!
Bir sonraki an Yun Che sanki yaydan yeni çıkmış bir ok gibi fırladı. Tüm kaynak enerjisini kullanarak mağaranın girişine doğru en yüksek hızıyla koştu. Alev sütunu gökyüzüne yükselip Alev Ejderi ve Yanan Cennet Klanındakilerin görüş hattını engelledi. Büyük enerji dalgası Yun Che'nin önemsiz kaynak enerjisini bastırmak için yeterliydi. Ayrıca onlar yoğun mücadeleleri sırasında dikkatlerini dağıtmaya cesaret edemezlerdi.
Şu anda bu birkaç düzine metre şüphesiz Yun Che için yaşam ve ölüm durumuydu. Dağılan alevlere gözünün ucuyla baktı ve dişlerini sıkıp tüm iradesini bacaklarına enjekte etmeyi diledi. Tehlikedeyken zaman aniden yavaşlamış gibi görünüyordu ve mağaranın girişi de çok yavaş bir şekilde yaklaşıyordu. Son mesafelerde aniden nefes alıp ayaklarıyla yeri tekmeledi ve uçarak mağaranın girişine daldı. (Ç.N: Süpermen stili :D )
Mağaraya girdiği an alev tamamen kaybolmuştu. Alev Ejderi ve savaştığı 5 kişide görüşlerini yeniden kazanmıştı.
Mağaranın girişinin kenarında ki aşırı sıcak kayanın arkasında duran Yun Che ağırca soluk aldı. Tüm bedeni terden ıslanmıştı ve birisi onun yüzünün ısıdan mı yoksa heyecandan mı kızardığını söyleyemezdi.
"Phew....... Sonunda bunu başardım." Yun Che göğsünü okşadı ve kalbinde hala korku varken kendi kendine mırıldandı. Zihnini biraz rahatlattıktan sonra yavaş adımlarla mağaranın iç bölgelerine doğru yürüdü.
Alev Ejderinin bedeni kocaman olduğundan ikamet ettiği mağara da doğal olarak devasaydı. Yun Che uyanıklığını keskinleştirmiş ve yavaşça ilerledi. İçeride ki ısı dışarıdan daha fazlaydı. Yun Che'nin attığı her adımla bir ter birikintisi beyaz sisin içine doğru serpiliyordu ve yerle buluştukları an *Sss Sss* sesleri çıkıyordu.
Mağaranın gerçek derinliği bilinmediğinden Yun Che yavaş yavaş derinlere gittikçe ışıkta gittikçe azalıyordu. İleri doğru yüz adım attıktan sonra aniden ileride ki bölgede ışıldayan kırmızı hafif bir pus belirmişti. (Ç.N: Pus: görüş mesafesini çok azaltmayan bir tür hafif sis)
Yun Che'nin adımları bir süre durdu ve daha aceleyle oraya doğru giderken yeniden hızlandı. Işığın kaynağını gördüğünde gözleri aninden parlamaya başladı.
"Ateş Ruhu Otu"
Olgun bir Ateş Ruhu Otu son derece sığ kökleriyle beraber yaklaşık 0.2 metreydi ve genelde 9 yaprağı oluyordu ayrıca karanlıkta parlıyordu. Fazlasıyla nadirdi ve sadece ateş elementinin yoğun olduğu bölgelerde büyüyordu. Aynı zamanda büyüme hızı son derece yavaştı ve genelde olgunluğa ulaşması on yıldan fazla sürüyordu. Sonuç olarak bu da olgun bir Ateş Ruhu Otunun fiyatının dikkat çekecek biçimde yüksek olmasına neden oluyordu. Ateş Ruhu Otu arıtılarak Ateş Ruhu Topağı elde ediliyordu ve biri onu kullandıktan sonra belirli bir süre boyunca büyük ölçüde ateş elementine karşı koyabiliyordu. Ayrıca geçici olarak birinin Kaynak Damarlarında bulunan kaynak enerjisini herhangi bir kendini yaralama yada yakma yan etkisi olmayan ateş özellikli enerjiye dönüştürüyordu. Ateş özellikli kaynak sanatları çalışan kaynak uygulayıcıları için onun getirdiği faydalar ölçülemezdi.
Ve bu bulunması çok zor son derece değerli Ateş Ruhu Otu aslında burada büyüyordu. Ve inanılmaz bir şekilde burada 200-300 tane vardı ayrıca yaklaşık dörtte biri çoktan olgunluğa ulaşmıştı. Ayrıca arkada sadece kökleri kalmış bir yığında vardı. Bu Ateş Ruhu Otlarının Alev Ejderinin yemeği olduğu açıktı.
Ateş Ruhu Otunun bu kadar değerli olmasının başka bir nedeni ise depolanması ve toplanmasının aşırı derecede zor olmasıydı. En ufak bir dikkatsizlik bile otun içindeki ateş ruhunun yok olmasına neden oluyordu. Ancak Yun Che için bu bir sorun oluşturmuyordu. Elini uzattı ve çıldırmış gibi Ateş Ruhu Otlarını yakalamaya başladı. Onları kolayca Gökyüzü Zehir Sedef'inin içine topluyordu.
Rasgele bir Ateş Ruhu Otu bile dışarıda yüksek fiyata satılabilirdi. Ancak şuanda onlar Yun Che tarafından sanki sıradan lahanalarmış gibi büyük ölçüde hasat edilmişlerdi.
Çok geçmeden elliden fazla olgunlaşmış Alev Ruhu Otu Gökyüzü Zehir Sedef'inin içine toplanmıştı. Yun Che olgunlaşmamış olanlara dokunmamıştı bile... Kalbinin derinliklerinden "Ben zenginim" diye bir çığlık gelirken avuçlarını ovuşturdu. Ben zenginim!!
Eğer bunlar bir aracı eşliğinde Yanan Cennet Klanına satılırsa ne kadar kar elde edilirdi...
Artık asla harcamak için yeterli parasının olmamasına endişe etmesine gerek kalmazdı.
Yun Che topladıklarından birisini aldı ve Gökyüzü Zehir Sedef'ini kullanıp onu arıttı. Ateş Ruhu Otu Gökyüzü Zehir Sedefinin işlemi sırasında hızlıca buruştu ve çok küçük yakut benzeri bir nesneye dönüştü. Yun Che onu ağzına atmadan önce düşünmeye zahmet bile etmedi.
Bir yanma hissi ağız boşluğundan aşağı kaydı ve ardından dışarıdaki ısının hızlıca onun vücuduna girdiği hissi geldi. Ve göz açıp kapayıncaya kadar tüm vücuduna yayıldı.... Daha sonra aşırı sıcaklık yavaşça kayboldu....birden bire çevredeki hava bile sıcak hissettirmemeye başladı. Yun Che'nin terleri artık akmıyordu ve kuru sıcaktan kaynaklanan boğulma hissi tamamen kaybolmuştu.
Daha sonra Yun Che'nin bedeni önemli ölçüde rahat hissetti. Ancak hala mağaranın sonuna gelmediğinden adımlarını hızlandırdı ve derinlere yürümeye devam etti. Çok geçmeden görüşüne büyük kaya bir in girdi. Şekli ve boyutu dikkate alındığında burasının Alev Ejderinin normalde kaldığı ve uyuduğu yer olduğu belliydi.
İnin içi önemli ölçüde temiz olduğundan Yun Che hayal kırıklığına uğramıştı. İni kurmak için kullanılan yanmış kayaların dışında önemli bir şey yoktu.
*Gürültü*.........
Aniden mağaranın dışından çok büyük bir gürültü geldi. Mağaranın en içinde ki Yun Che bile belli belirsiz ısı dalgalarının yüzüne çarptığını hissedebiliyordu. Alev Ejderinin ağır sesi dışarıdan içeri sürüklendi.
"Cahil doyumsuz insanlar hak ettiğiniz cezayı almaya hazırlanın."
Ardından Yanan Cennet Klanındakilerin paniklemiş sesleri geldi.
"Ah!! Neler oluyor!! Nasıl onun gücü aniden....."
"Bu....Bu Alev Ejderi Gökyüzü Kaynak Aleminde değilmiş!! Bu açıkça İmparator Kaynak Canavarı!!! Sadece bizi buraya çekmek için başından beri gücünü gizlemiş."
"Bu kötü. İstihbarat yanlışmış. Geri çekilin. Çabuk geri çekilin!!!"
Jasmine'nin sözleri mükemmel bir şekilde gerçek olmuştu. Tüm bu zaman boyunca gücünü saklayan Alev Ejderi şuan tüm gücünü serbest bırakmıştı. 5 kişinin paniklemiş çığlıkları sırasında yer sallanmaya başladı....Tüm Kızıl Ejder Sıradağları bile hafifçe titriyordu. Yun Che2nin kalbi aniden soğuklaştı. Alev Ejderi gerçek gücünü kullanacağı için savaş biraz sonra bitecekti. Eğer şimdi gitmezse bir daha kaçış şansı bulamayabilirdi.
50 Ateş Ruhu Otu zaten büyük bir kazançtı. Yun Che daha fazla tereddüt etmedi ve hızlı adımlarla dışarı doğru koştu. Ancak sadece 3 metre gitmişken kalbi aniden şiddetle çarpmaya başladı....Adımları da durmuştu.
"Ne için duruyorsun? Eğer şimdi gitmezsen Alev Ejderinin seni kızartıp küle çevirmesini mi bekleyeceksin?" Jasmine soğukça bağırdı.
Ancak Yun Che onun sözlerine bir tepki vermedi. Elleri göğsünde bir şekilde döndü ve ine doğru boş boş baktı. Öncekiyle aynı duygu..... ve bu sefer.......çok çok yakın...
Tam olarak beni çağıran ne.........
Tüm hızıyla kaçmak yerine Yun Che yeniden ine girene kadar yürüdü. Aynı anda kalp atışlarının oranı da aniden hızlanmıştı.
Yun Che etrafa bakarken bakışları pıhtılaşmıştı ve en sonunda bakışları inin en sağ köşesine kilitlendi. Oradaki taşlar yıllardır varlardı ve yaşlanıp sertleşmişlerdi. Ancak bir taşta leke yada toz yoktu ve sık sık taşınmış gibi duruyordu. Yun Che aceleyle oraya yürüyüp elini kayaya bastırdı ve güç kullanarak onu itmeye çalıştı.
Düşen kayanın sesiyle beraber Yun Che'nin görüşünde kızıl-kırmızı nokta şeklinde bir ışık ortaya çıktı.
Bu çok küçük ve yuvarlak bir boncuktu ve boyutu sıradan bir bilye kadardı. O yarı saydam ışıltılı sıradan bir yakuttu ama sıradan yakutlara göre yaydığı parlaklık daha zengin ve daha canlıydı. Kırmızı renkli yuvarlak boncuğa bakarken Yun Che'nin kalbinde nedensiz bir şekilde bir özlem duygusu doğdu. Bu özlem dürtüsünün etkisi altında elini uzattı ve ona erişti.
"Dokunma ona! Üzerinde Alev Ejderinin alevlendirici damgası var!!"
Jasmine'nin uyarısı biraz geçti. Onun sesi çıkarken Yun Che'nin elleri çoktan boncuğu yakalamıştı.
Hemen sanki uyanmış gibi boncuk Yun Che'nin tüm bedenini sarabilecek kadar güçlü ve kıyaslanamayacak kadar yoğun bir kırmızı ışık boşalttı.
------------ÇEVİRMEN NOTU---------------
Böyle kalınca bölüm çok sinir olsam da daha çok hoşuma gidiyor :D
Boncuk aslında ne? Yun Che neden özlem duygusu çekti? Ejder Yun Che'yi bulacak mı? Bulursa ne yapacak? Yun Che'ye ne olacak? Buradan canı çıkacak mı? Çıkarsa nasıl çıkacak? Merak mı ediyorsunuz? O zaman bekleyin okuyun ve öğrenin...
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..