Bundan sonraki bölüm baya komık olabilir :D
Tüm Anka Klanının laneti kaldırmak Yun Che’nin tüm sabah vaktini aldı. Lan Xueruo ile beraber herkesle vedalaştıktan sonra dev kar kartalının sırtına bindiler ve gökyüzüne doğru yola çıktılar. Tüm klan üyeleri onları uğurlamaya gelmişti ve görüşlerinden kaybolana kadar onların uzaklaşmalarını izlediler.
“Baba Büyük Kardeş Yun Che gerçekten Anka Tanrısı tarafından bizi kurtarması için mi gönderildi? “Feng Zu’er isteksizce gökyüzüne bakarken gönülsüzce sordu.
Feng Baichuan oğlunun başını okşadı ve yavaş bir şekilde başıyla onayladı.“Evet. Atalarımız ölümcül bir hata yaptıktan sonra çok pişman olduk ve kefaret ödedik. Ve sonunda Anka Tanrısı bizi affetti. Ancak onla bir daha karşılaşacakmışız gibi mükemmel bir hissim var.”
“Gerçekten mi?” Feng Zu’er and Feng Xian’er’in yüzleri bir beklentiyle dolarken gözleri parladı.
“Kesinlikle.” Feng Baichuan gülümsedi. Soylarında artık lanet olmadığından kaynak güçleri sınırlı olmayacaktı ve Anka damgaları gizlenebilecekti bu yüzden de gelecek nesil artık bu dağlarda saklanmak zorunda kalmayacaktı. “Ancak bir daha onu gördüğümüzde belki de onun durduğu seviye herkesin ona bakmasına neden olacak kadar yüksek olacaktır. İşte bu yüzden Zu’er, Feng’er eğer onu gerçekten bir daha görmek istiyorsanız bu günden sonra özenle ve azimle çalışmalısınız. Şuan onun büyük iyiliğinin karşılığını verecek niteliklerimiz yok ancak siz ikiniz büyüyüp yeteri kadar güç elde ettiğinizde buradan çıkıp ona yardımcı olun….Eğer bu en küçük yardım dahi olsa bu yine de klanımızın minnettarlığını gösterecektir.”
“Mn!” Feng Zu’er ve Feng Xian’er genç ve hassas yüzleri tamamen kararlılıkla doluyken şiddetle başlarıyla onayladılar.
(Ç.N: 10 yıla güçlenirler bence :D Hiç değilse Anka klanından tanıdıkları oldu bir işine kesin yarar ileride değil mi :D )
————————————————
“Buradan Mavi Rüzgar İmparatorluk Şehrine yaklaşık ne kadar sürede gideriz?”
“Küçük Kar’ın hızıyla günde 14 saat uçarsak yaklaşık 10 gün sonra varırız.”
Mavi Rüzgar İmparatorluk Şehri, Mavi Rüzgar İmparatorluğunun başkentiydi. Daha önce Uçan Bulut Şehrinde yaşadığından bir gün başkente gideceğini hiç düşünmemişti. Başkentin zenginliği, kuvveti ve kaynak gücü hiç şüphesiz imparatorluğun en üst seviyesinde olacaktı. Zengin, etkileyici ve güçlü kaynak uygulayıcıları normal şehirlerdeki başkente geldiklerinde aslında orta sınıf insanlar olan seçkin kahramanları küçük görebilirlerdi.
Gökyüzü yavaşça karardı. Kartal uzun süre aralıksız uçtuktan sonra sonunda büyük olduğu düşünülmeyecek bir kasaba buldu ve indi.
“Merhaba dükkan sahibi burada 10.000 Mil Ses İletişim Tılsımı satıyor musunuz?” Lan Xueruo küçük kasabanın en büyük ticaret şirketinin içine yürüdükten sonra kibarca sordu.
“O…..On Bin Mil Ses İletişim Tılsımı mı?” Lan Xueruo’dan gelen tek cümle dükkan sahibini şaşırtmaya yetmişti. Her ne kadar Lan Xueruo gözüne oldukça sıradan gelse de kemiklerine gizlenmiş asil aurayı gizlemesi zordu. Ayrıca onun aşırı güzelliği ve ağzını açtığında “10.000 Mil Ses İletişim Tılsımını” sorması nedeniyle dükkan sahibi onu ihmal etmeye cüret edemedi ve dikkatli bir şekilde cevapladı. “Genç Hanım bizim bu küçük dükkanımız bırakın On Bin Mil Ses İletişim Tılsımını, Bin Mil Ses İletişim Tılsımına bile sahip değil. Tüm hayatım boyunca On Bin Mil Ses İletişim Tılsımı bile görmedim…Ancak elimizde birkaç yüz mil için olanlar var ilgilenir misiniz?”
“Gerek yok. Rahatsızlık için özür dilerim.” Lan Xueruo biraz hayal kırıklığına uğramış şekilde başını salladı. O haberleri İmparatorluk Şehrine iletmek istiyordu ama aralık Yüz Mil Ses İletişim Tılsımının aralığının üzerindeydi.
“Dükkancı yakınlarda han var mı?” Yun Che sordu.
“Evet evet.” Dükkancı başıyla onayladı ve sağ tarafı işaret etti. “Bu sokakta yürüyün orada bir han var. Ayrıca şehirdeki tek han o.”
Yun Che başıyla onaylayıp Lan Xueruo’a doğru konuştu. “Kıdemli Kız Kardeş bir süre handa kalalım. Küçük Kar’ın da dinlenmesi gerek.”
Biraz yürüdükten sonra Yun Che ve Lan Xueruo şehirdeki tek hanı buldular. Saat geç olduğundan han da sessizdi. İçeride sadece loş ışığın altında tezgâhta uyuklayan hancı vardı ve içeri giren insanların sesini duyduğunda hızlıca gözlerini açtı.
(Ç.N: Tezgah dedim olmamış gibi gözükse de o bölüme ne diyebileceğimi bulamadım. )
Yun Che Lan Xueruo’nun bir adım önündeydi. Tezgahın önüne kollarını göğsünün önünde çaprazlamış şekilde yürüdü ve sordu. “Hancı bize 2 konuk odası hazırlaman için seni rahatsız edebilir miyim?”
Hancı esnedi. Tam ağzını açıp cevap verecekken gözleri önünde mor bir ışık parladı ve bu onun gözlerinin bir ineğinkinden daha büyük olana kadar genişlemesine sebep oldu.
Çünkü Yun Che’nin sağ elinin işaret ve orta parmakları arasında açıkça parlayan mor….Mor Kaynak Sikkesi vardı!!!
Hancının salyaları neredeyse akacakken uyku sersemliği hiçbir iz bırakmadan kayboldu. O hayatının yarısında bu hanı işletmişti yanı böyle bir şeyi nasıl anlaması mümkün olmayacaktı. Hemen garip bir ifade takındı ve cevapladı. “Saygıdeğer konuklar ben gerçekten üzgünüm hanımızda sadece 1 tane konuk odası kaldı.”
(Ç.N: Bu iş eğlenceli bir hal alacak gibi :D )
“Sadece tek odamı kaldı?” Yun Che kafasını çevirip Lan Xueruo’a baktı ve konuşmaya devam etti. “Kıdemli Kız Kardeş başka bir han aramamızı ister misin?”
Hancı hemen cesur bir yüz takındı ve konuştu. “Saygıdeğer konuklar ben sizi korkutmaya çalışmıyorum ama bu han kasabamızda yer alan tek handır. Şehirden ayrılsanız bile 200 mil (320 Km civarı) çevrede kalacak bir yer bulamazsınız. Burası genelde dolu olur yani sizin mevcut oda bulmanız zaten iyi bir şans olarak kabul edilebilir. Dahası saygıdeğer konuklarımız bir yetenekli erkek ve güzel bir bayan neredeyse cennette eşleşmiş altın bir çift gibisiniz. Gecenin yarısında birlikte olduğunuzdan birisi açıkça sizin tatlı genç bir evli çift olduğunuzu görebilir. Bir oda yeterken neden iki odaya ihtiyaç duyuyorsunuz?”
(Ç.N: Bence de gereksiz tutun gitsin :D )
Yun Che sıkıntılı bir yüzle Lan Xueruo’ya baktı ve konuştu. “Kıdemli Kız Kardeş neden bir oda tutmuyoruz? Bundan başka bir seçenek gözükmüyor.”
Bir odada….bir erkek ve kadın mı? Bu sahne Lan Xueruo’nun zihninde hemen parladı ve onun kalbinin aniden gizemli bir şekilde hızlanmasına ve ne yapacağını bilemez bir hale gelmesine neden oldu. “A….ama.”
Daha konuşmayı bitirmeden hancı haykırdı. “Tamam! Ben sizi şimdi odanıza götüreyim. Hanımız küçük görünebilir ama temizliği ve rahatlığının sizi memnun edeceğini garanti ederim…Lütfen bu taraftan yürüyün.”
(Ç.N: Yürü be hancı kim tutar seni :D )
Lan Xueruo’nun sözleri doğrudan engellenmişti. Dudağını ısırdıktan ve hancının önceden söylediği şeyi düşündükten sonra sadece boyun buna eğip razı oldu.
Yun Che’nin gözlerinin derinliklerinde bir gülümseme izi parladı. (Ç.N: Çakalll :D ) yavaşça serçe parmağını fiskeledi ve mor kaynak sikkesi sessizce hancının ellerine indi. Hancı mutlu bir şekilde onların önünden yürürken sevinçten yüzü parladı…Hanı açtığından beri işleri kötü değildi ve yılda bir düzine mor kaynak sikkesi kazanıyordu. Yun Che’nin verdiği ücret tüm bir aylık gelir kadardı. O daha önce cömert insanlar görse de bu kadar cömert birini ilk kez görüşüydü.
Saygıyla onları odalarına götürdü ve hatta kasıtlı olarak kapılarını kapatmalarına yardımcı oldu. Ardından ayrılmadan önce kalbinden konuştu. Bu genç bayan kelimelerin ötesinde bir güzelliğe sahip. Bu genç adamda zengin ve heybetli. Kim bilir bu çift gezi turu için hangi etkileyici aileden geliyor.
Konuk odası çok büyük değildi ama yine de oldukça temiz ve zarifti. İçerideki dekorasyon basitti. Yatak iki kişinin sorunsuzca yatabileceği kadar büyüktü.
Kartalın sırtında tüm gün rüzgar yediklerinden ikisi uykulu ve yorgundu. Lan Xueruo odaya girdikten sonra kalbi farlara yakalanmış bir geyik gibiydi. Yüz ifadesi çılgıncaydı ve her zamanki yüceliği ve nazikliğinden yoksundu. Güzel yüzü de sabah çıkan kırmızı bulutlar gibi hafif kızarmıştı. Bu onun her zamanki ihtişamını ve zarafetini kaybettirirken bir erkeği sarhoş edebilecek bir bayan tutumu kazandırıyordu. Yun Che gülümsedi ve konuştu. “Kıdemli Kız Kardeş yorgun olmalısın. İlk önce gidip yatakta dinlen.”
“Oz….o zaman sen…” Lan Xueruo sakinleşmek için elinden geleni yaptı ama kalbinin vahşice atmasını engelleyemiyordu… O bunu düşünüyor olamaz……olamaz değil mi…
“Tabi ki ben yerde uyuyacağım. Bir erkek olarak nasıl Kıdemli Kız Kardeşimin yerde yatmasına izin veririm.” Yun Che tamamen zararsız bir yüzle nazikçe gülümsedi. Konuştuktan sonra yatağın tersi yönündeki köşeye doğru yürüdü ve soğuk zemine oturup duvara karşı yaslandı ve konuştu. “Kıdemli Kız Kardeş rahatlıkla uyuyabilir ben burada kalıp Kıdemli Kız Kardeşi koruyacağım.”
(Ç.N: Adam erkek beyler :D )
Lan Xueruo’nun kalbindeki huzursuzluk ve kargaşa yok oldu. Ve onların yerlerini şuanda kalbinde dolaşan sıcak akım dalgaları aldı. Yun Che’nin yüzündeki bakış ve gülüşü yüksekten düştükleri zamankiyle ağır yaralı bir şekilde yerde yattığı zamankiyle tam olarak aynıydı. Bu onu ilk gördüğünden beri ve ayrıca tüm hayatında ilk kez Lan Xueruo’nun kalbinin tarif edilemeyecek bir duyguyla zonkladığı zamandı.
Zemin ahşaptan değil soğuk sert kayadan yapılmıştı. Yere bir battaniye serilse bile bir süre sonra kemik ürpertici soğuk yine de hissedilecekti. Lan Xueruo kafasını salladı ve konuştu. “Bu olmaz. Yer çok soğuk nasıl uyuyacaksın. Bedenindeki yaralar yeni iyileşti… Sen yatakta uyumalısın. Ben yerde uyuyacağım.”
(Ç.N: Şakacı seni :D ya Yun Che yerde uyur ya beraber uyursunuz yatakta başka yolu yok unut bunu :D )
Lan Xueruo’nun sözleri Yun Che’yi bir an şaşırtmıştı. Ardından sıkıca kafasını salladı. “Yapmayacağım! Yapmayacağım! Bu kesinlikle söz konusu bile olamaz!!! Nasıl ben bir erkek olarak Kıdemli Kız Kardeşin yerde uyumasına izin verebilirim!”
“Sorun değil daha öncede yerde uyudum yani…”
“Bu farklı!” Yun Che’nin yüzü kararlılıkla doluydu. “Bu Kıdemli Kız Kardeşin nerede uyumayı sevdiğiyle alakalı değil. Bu mesele biz erkeklerin haysiyetini ilgilendirir! Ben yatakta uyurken bir kadının yerde uyumasındansa Kıdemli Kız Kardeşin beni ölümüne bıçaklamasını tercih ederim.”
Bu sözleri söyledikten sonra Yun Che kalbinde mırıldandı: Eh? Neden bu sözler çok tanıdık geliyor? Neden bu sözleri daha önce başka bir kıza söylemiş gibi hissediyorum…
(Ç.N: Yun Che utan lan karını nasıl unuttun. Alt tarafı 80 bolum falan geçti ayıp. O değil de harbi ATG ye yardım edem 5-10 bolum de damarı alsın dedim iyi kitlediniz bana :D )
“Pffft…” Yun Che inatçı görünümüyle “biz erkeklerin haysiyeti”kelimelerini bağırdığında Lan Xueruo’nun kalbindeki yumuşak bir noktaya isabet etti ve yüksek sesle gülmesine engel olamadı.
—————ÇEVİRMEN NOTU————–
Bitti mi yok hala bitmedi :D ne zaman bitiyor ulan bu :D oku oku bitmiyor dimi valla sizi bilmem de ben çevir çevir bitiremedim.
Yun Che nerede uyuyacak? Gece neler yaşanacak? Yun Che bu geceden sonra kalacak yer bulurken nasıl davranacak? Toplu ne zaman bitecek? Merak mı ediyorsunuz? O zaman bekleyin okuyun ve öğrenin..
Useless Sözü :
İnsanlar neden çalışmak zorunda? Sadece uyumak ve yemek istiyorum. Keşke ormanda bir panda olarak doğsaydım! – Kazuya Hiramaru-Bakuman
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..