BOMM!!!
Yun Che Bundan önce asla kendi kullandığı ağır kılıçtan daha güçlü bir kılıç ile karşılaşmamıştı. Ağır kılıç, Taş ejder genaraline çarptığı an sanki kocaman bir dağ onu cennetten fırlatmış gibi hissetti… Aniden kolu hissisleşti ve ağır kılıcı havaya doğru uçtu. Yere çarpan Yun Che 60 metre toprak üstünde sürüklenerek yerlerde iz bırakmıştı.
Bang!
Ağır kılıcı yere indi ve Yun Che mucizevi şekilde ayağını yere çarparak dengesini kurdu. Şok edici bir biçimdi, Yun Che'nin ağır kılıcının üstünde 2 inçlik bir çatlak meydana geldi.
Sonra Yun Che kılıcı durdurmak için kaydırdı. Ve kolunu korkunç bir açıyla geriye bükülmüş olduğunu gördü. Ciddi bir şekilde kolu çıkmış veya kırılmıştı bunu söylemek o an için zordu.
"Yun Che... Yun Che...!!" Küçük peri onun ismini, göğüsünün üst kısmında huzursuzluk ile dolu kalbi ile haykırdı. Şimdi Yun Che zemin üstünde geriye atılmış göğsünü sıkıca tuttu. Ona zerre bir zarar gelmemişti. Ancak Yun Che ciddi bir şekilde yaralanmış ve böyle bir yara onun dışındaki herkes için ölümcül olabilirdi.
Yun Che yaralanmıştı çünkü sebebi O'ydu Küçük peri bunu biliyordu. Eğer Yun Che onu korumaya çalışmıyor olsaydı hızı ile Taş ejderha generalini yenebilirdi. Zafer elde edemezdi belki ama en azından bu kadar çabuk acınası bir duruma düşmezdi.
"Ben İyiyim..."
Yun Che oturmak için uğraştı. Sesi boğuk ve azar azar geliyordu. Taş ejderha generali yaklaşık 30 adım öndeydi. Sağ kolu hala geriye doğru bükülmüş ve hissetmiyordu. Hissedebildiği tek şey omzundaki acıydı.
"Bırak Beni... Eğer ölmek istemiyorsan çabuk bırak beni!" Yun Che'nin sefil durumu Chu Yuechan'ın başının dönmesine neden oldu. O sadece neden onu korumak için hayatını tehlikeye attığını anlayamadı... İnsanların doğası gereği bencildi. Hayata dair bir içgüdüleri vardı. Ancak önündeki gizemli bu genç insanın onu korumak ve onun iyiliği için kendi hayatını nasıl göz ardı edebildiğini anlayamıyordu.
"Hayır... Böyle değil!" Yun Che ağırca dişlerini sıkarak söyledi.
"Eğer gitmeme izin vermezsen dilimi ısırırıp kendimi öldürürüm!."
Chu Yuechan'ın sözleri Yun Che'nin içinin daralmasına sebep oldu.Yun Che ona bakmak için eğildi ve kararlı yüzünü görünce ağzını hareket ettirdi. Aniden Sesi kükrer gibi çıktı.
"Kapa Çeneni!!!" (yiyosa güçlüykende böle sölesene :D )
Bu öfkeli kükreme aniden Chu Yuechan'ı sersemletti. Güç piramidinin tepesinde duran Chu Yuechan ile kim böyle küstahça konuşmaya cesaret edebilirdi ki?
Yun Che'nin Tüm bedeni titredi. Chu Yuechan'a bakarken "Küçük peri beni dikkatle dinlemelisin. Şuanda İmparator alemine yardım adımlık uzakta değilsin veDonmuş Bulut Asgard'da Kalabalığa yukarıdan bakan birisi değilsin. Şuanda kendini bile koruyamayan aciz zayıf bir kızsın! Zayıf Bir kız olarak şuanda yapabiliceğin tek bir şey var. O da seni bir adamın korumasına izin vermek."
"Şimdi Anladım. Erkeklerden iliklerine kadar nefret etme sebebin onları küçümsemen. Muhtemelen Mavi Rüzgar İmparatorluğunda senin dengin bir erkek yok. Bir gün Mavi Rüzgar İmparatorluğu'nun en güçlü kişisi haline gelebilirsin ama bu erkeklerden nefret ediceğin anlamına gelmez!. En güçlü kadınların bile güvenmek için bir erkeğe ihtiyacı vardır. Hem kadınların hemde erkeklerin bu dünyada var olma nedeni budur. Eğer bir kadın hayatı boyunca onu korumak isteyen erkekleri redderse o zaman tek başına kalır. Eğer bu olursa Tüm dünya ayaklarının altında olsa bile hiç bir şeyi başaramaz bu kadın. Bence ona kadın bile denmesini haketmiyor bile..."
"Güç açısından senden binlerce kat zayıf olabilirim, ama sen burda bana güvenmezsen!. Ölümü arzulayabilirim, kendimi öldürebilir hatta pes bile edebilirim. Ama Yapmayacağım. Çünkü ben bir erkeğim! Bir adam birini korurken onu ölüm bile durduramaz!" (Ne konuştu mübarek)
Yun Che yavaşca ayağa kalktı.Ona destek olamayan kolu olmadan biraz zor oldu. "Ölmek istiyorsun..., Ama ben birilerini korumak için ağır kılıç seçtim. Kılıcımın koruması altında olan bir kişi, bir arkadaş, bir aile üyesi, yada sevilen birisi yada değil. Sen... Benim korumam altına girmezsen ben ağır kılıcı kullanmaya devam edebilirmiyim. ya birine koruma yeteneğine sahip değilsem?"
"Erkeklerden nefret bile ediyor olsan... Ssana gerçek bir erkeğin onurunu ve hayatını göstereceğim!!"
“UAHHHHHHH!!!”
Yun Che limitini aşarak gözlerini açtı ve bağırdı. Vücudunun sağ tarafı sarsıldı, çıkık kolunun yapışmasına neden oldu. Sadece bir an sürdü ama çektiği acıyı hayal bile edilemezdi. Ancak Yun Che kaşlarını bile çatmadı. Kolu orjinal konumuna geri dönmüştü ama ileri doğru hareket edemez durumdaydı. Ağır kılıcın kabzasını kavradı ve Taş ejder generaline baktı, korkunç bir kahkaha attı.
"Yanan... Kalp"
İki kelimeyi söyledi ve gözleri aniden kırmızı renkte parlamaya başladı.Kötülük Tanrısının Kaynak Damarları 2. kapı --- Yanan Kalp'i hiç bir koşul altında açmayı cesaret edemezdi ama o kapıyı en zayıf durumunda açtı.
Gökyüzü Zehir Sedefi içinde Jasmine Şok oldu. Ağzını açtı ancak bir şey söyleyemedi. Yun Che mevcut durumuna erişirken o şaşırdı onu görme isteği ve özlemi duydu ancak o her zaman puslu ve karartılı oldu, sonra yavaş yavaş Yun Che'nin bugünkü halini gördü.
Kişiliği çok hoştu tıpkı bir abi gibi..
O onu korumak için önce kendi onurunu ve gururunu korumak zorundaydı.
Yapmak zorunda olduğu şeyi O'da biliyordu.
"Yanan Kalp" Kötülük Tanrısı'nın ikinci kapısı açıldı ve yorgun vücuduna bir anda benzersiz bir enerji geldi.Ama aynı zamanda kararsız enerji dalgalarının oluşmasına neden oldu. Yun Che ağır kılıcı kavradı ve öfkeli bir kükreme ile dışarı çıktı. Taş Ejder generaline doğru ağır kılıcı fırlattı ve kılıç kızıl anka alevleri ile dans etti.
"Anka Kırığı...!!"
Bu Anka kırığı ileri doğru bir anka kuşu göndermedi daha ziyade ateşli bir ağır kılıç gönderdi.
Büyük bir çeliğe dönüşmüş Anka'nın alevleri kılıç üstünde dans etti. Büyük bir güç ile alevler dalgalandı ve Taş Ejder Generalini vurdu. Yun Che arkaya doğru uçtu. Alevler etrafında patladı ve sanki arkasında göz alıcı hayali bir çift Anka kanadı vardı.
"Anka Kanadının Gök Kubbe Dansı..."
Adam ve kılıç havalandı.
BANG!!!!
Ağır kılıç Taş ejder Generalinin göğsüne saplanmış ve alevler ile patlıyolardı. Yangın Taş Ejder Generalini sardı ve onu geriye doğru uçurdu.Dengesini kaybetti ve yere düştü.
Bir kolunda Chu Yuechan'ı tutarken havaya fırladı. Tekrar ona doğru uçarken elini ağır kılıcını almak için uzattı. Havaya ağır kılıcını kaldırdı ve acımasızca gözleri parlıyordu.
"Gökyüzü ... Kurt ... Kesişi"
"Haaah!"
Gökyüzü mavi kurt uludu ve büyük bir rüzgar Yun Che'nin arkasında parladı. Yun Che ileri doğru ağır kılıcını savurdu ve gökleri ve yerleri mahvedicek kadar bir güç çıkardı.
BOOM.. BOOM... BOOM BOOM....
Ve kurt ileri atıldı ardında derin bir çukur bırakarak.Göz açıp kapayana kadar düşmüş olan Taş Ejderha Generaline ulaştı ve onu havaya uçurdu. Saldırı muazzam saldırı Taş Ejderha Generalini 100 metre ileri sürükledi. Dağın kenarına çarptı ve sonra yavaş yavaş aşağı doğru kaydı. Parçalanan kayalar Taş Ejder Generalinin üstüne düştü ve sadece ağır kılıcı açıkta kaldı.
Chu Yuechan bunları sessizce izlerden düşünme yeteneğini kaybetti.
"İ.. İşe Ya.. Yaradımı?" dedi. Kendini rüyada gibi hissediyordu. Yun Che'nin bu kadar ciddi yaralanmasına rağmen hala enerjisi olmasına şaşırmıştı. Canavar gibiydi, sanki vücuduna herhangi bir yaralanma yoktu.
Aldığı tek cevap ağır kılıcın kulak yırtıcı sesi oldu.
Chu Yuechan minik kafasını Yun Che'ye bakmak için zorla kaldırdı. Baktığı anda gözleri anında büyüdü.
Yun Che'nin gözleri kapalıydı ve ağzının iki köşesinden de kan akıyordu ayrıca onun burnu ve kulaklarından kan sızıyordu.
Damlar... Damlar...
Hafif bir çatlama sesi duydu, Yun Che'nin derisi kan damarları ve kemikleri olabilirdi. Yüzündeki deri,kollar ve vücudu... yavaş yavaş çatlaklar kapanıyordu. Kan çatlaklardan dışarı sızdı.Birkaç nefes boyunca yüzündeki ufak çatlaklar yavaş yavaş kapanıyordu.Kavrulmuş toprak kuru toprak gibiydi. Kıyafetleri altında tüm vücudu çatlaklar ile kaplı. Derisinin altındaki kan damarları ve kemikler ayrı bölme gibiydi.
Normal durumda bile Yanan Kalp'i kullanmak yeterince tehlikeydi. Ama bu zayıf durumunda kullanmak daha da kötüydü. Yun CHe böyle bir şey olacağını tahmin etmişti.Yanan Kalp'i kullandıktan sonra ki yaptığı üç hamle tüm gücünü ve iradesini tüketmişti.
"Yumruk atar..."
Yun Che'nin sol kolu gevşedi ve küçük peri yere düştü. Ardından Yun Che düz zemine düştü, küçük perinin tek kelime etmeye fırsatı olmamıştı.
"Yun Che !!.... Yun Che!!.... Yun Che....!!"
Chu Yuechan sağ kolunu ona dokunmak için uzattı ve yüksek sesle bağırdı. Ancak çok zayıftı. Aralarında yarım ayak kadar bir boşluk vardı. Yun Che'ye baktı,hareketsizdi, o zaman kalbinde bir acı hissetti. Daha önce hiç böyle hissetmemişti. Yun Che'nin ölebileceği ----- dehşet derin bir korku ile karışık bir acı.
Neler olduğunu farketmişti. Görüşü bulanıklaşıyordu. Zihni bulanıyor ve vücudu uyuşuyordu, çünkü ağlıyordu. Onlarca yıl ağlamamıştı, özellikle bir erkek için hiç düşünmemişti bile. Onun kalbine ok gibi saplanmış ve kontol edemediği göz yaşları akıyordu. Kalbinde derin bir acı aynı zamanda derin bir korkuda vardı o, bunun ne olduğunu bilmiyordu.
Ağlıyordu. Neden ağladını bilmiyor veya neden korktuğunu veya neden ağrı hissettiğini. Tekrar ağlamaya başladı neden ağladığını bilmeden ne engel olabildi ağlamasına nede kabaran duygularına.
"Yun Che....! Yun Che...!" çaresizlik ve hüzün dolu bi sesle haykırdı.
Boom!!!...
Bağırdı ama Yun Che hala tepki vermedi. Ancak dağın dibindeki ufalanan kayalardan sesler geliyordu.Taş Ejder General aniden molozların arasından çıktı ve bir kez daha ayağa kalktı.
(çeviren arkadaşın ellerine sağlık :D ancak bir tavsiyem olacak çevirirken kültür farkını göz önüne alırsan bazı kelimeleri elksiltmek yada değiştirmek anlam da bir değişime sebebiyet vermeyecektir. devamını bekliyorum.)
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..