Sayısız kaynak canavarı tarafından avlanırken onun doksan dokuz bin dokuz yüz doksan dokuz kaynak canavarını öldürmesi gerekiyordu ve bu kaynak canavarlarının seviyesi ondan daha yüksekti. Bu testin zorluk ve trol seviyesi sadece acımasız değildi. O temelde çılgınca ve mantıksız bir şeydi.
Yun Che'yi en çok kızdıran şey.....Bir tane daha ekleyerek yuvarlak bir sayı yapabilirdin tamam mı?! 99999 yapmakta ısrar etmenin mantığı ne!
İlkel Gök Mavisi Ejderhanın sesi soldu ve çevredeki atmosfer aniden temizden kasvetliye döndü.
(Ç.N: Zaa kandırdım :D )
Uzaktan sayısız kaynak canavarı uluması geliyordu. Yun Che'nin çevresinde bir düzine kadar kaynak canavarının gölgesi de hareket etmeye başlamıştı. Onların auraları sıkıca Yun Che'ye odaklanmıştı ardından hepsi onun olduğu yere doğru koşmaya başladılar.
Bu kaynak canavarlarından çıkan auraların hiç birisi Ruhsal Kaynak Aleminden düşük değildi!
Göz açıp kapayıncaya kadar Yun Che çoktan büyük miktarda kaynak canavarı tarafından çevrelenmişti. İlkel Gök mavisi Ejderha ona bu kaynak canavarlrının kendi aurasının yön göstermesi sayesinde ona doğru geleceklerini söylemişti. Kaynak canavarları ne zaman onu fark etse yap yada öl emri alıyorlardı. Bu sözler açıkça bir espri değildi!
Yun Che tek eliyle hızlıca Ejderha Kusurunu çekti ve kaynak canavarlarına doğru taarruz etti. Ejderha Kusuru dans ederken beraberinde kabaran anka ateşi getirdi ve çevredeki kaynak canavarlarının sürekli geri çekilmelerine neden oldu. Ancak bu kaynak canavarlarının güçleri ilk testteki Taş Ejderha Savaşçıları fazlasıyla geçiyordu. Onlardan on tanesinin Yun Che'ye doğru gelirken oluşturduğu baskı birkaç yüz Taş Ejderha Savaşçının saldırırken oluşturduğu baskıdan çok daha fazlaydı. Aynı zamanda Yun Che'nin öldürmelerinin ardından kaynak canavarlarının sayısı azalmıyordu. Bunun yerine hızlıca artıyordu. Her an çevreden büyük miktarda kaynak canavarı geliyordu.
(Ç.N: Ejder dalga geçiyor resmen :D )
Birkaç düzine nefes zamanı içinde Yun Che'nin üzerindeki baskı çoktan onu boğacak noktaya gelmişti. Başka bir düzine nefes içinde çoktan her tarafı tehlike tarafından sarılmıştı. O sıkıca Chu Yuechan'ı korudu ve yardım için Jasmine'den rica etti. "Jasmine, biz şimdi ne yapacağız!"
"Tek bir yol var." Jasmine sakince konuştu.
Yun Che'nin ruhu yükseldi. "Hangi yol?"
"Tabi ki kaçmak!" Jasmine sinirlendi. "Eğer sen kaçmak istemiyorsan burada ölmek mi istiyorsun! Bu prenses sana Yıldız Tanrısının Kırık Gölgesini başarısız olman için mi öğretti!"
“…”
“Haah!!”
Yun Che'nin bedenindeki alevler patladı ve Yıldız Kavurucu İblis Nilüferinin küçültülmüş bir versiyonu katman katman çiçek açarak çevredeki güçlü kaynak canavarlarını geri çekilmeye zorladı. Alevin kaplamasından avantaj sağlayarak Yun Che yükseğe atladı. Anka Kanadının Gök Kubbe Dansı ile birlikte belli bir mesafe atıldıktan sonra üst üste birkaç kere Yıldız Tanrısının Kırık Gölgesini kullanarak kaynak canavarlarının kuşatmasından sonunda kurtulabildi. Gökyüzü Zehir Sedefinden Ejderha Kusurunu çıkardı ve bedeni aniden son derece hafifledi. Bunun ardından kaynak enerjisini bacaklarının altlarına yoğunlaştırdı ve Chu Yuechan'ı tutarak çılgınca uzaklaştı.
"Bu seferki testeki rakiplerin gücü, tehlike seviyesi ya da gerekli zamanın miktarı ilk aşamadan çok daha büyük." Jasmine ağır bir sesle konuştu. "Her ne kadar bu testi geçmek için buradaki zorluk derecesi ve tek bir kaynak canavarına dokunmanla çevredeki tüm kaynak canavarlarını haberdar etme tehlikenle birlikte 99999 kaynak canavarı öldürmek zorunda olsan da ve bu olduğunda çok tehlikeli bir duruma düşecek olsan da sen yanında bu işe yaramaz kadını getirdin! Bu yüzden burada harcayacağın zamanın çoğu öldürmek için değil kaçmak için olacak!"
"Bu birkaç ayda tüm çalışmalarını ağır kılıç ve Buda'nın Büyük Yolunun üzerine yoğunlaştırdın ama sana öğrettiğim Yıldız Tanrısının Kırık Gölgesi ile hiç ilgilenmedin! Eğer bu testi geçmek istiyorsan ilk önce hayatta kalma yeteneğine sahip olduğuna emin olmalısın. Eğer kaynak canavarları ile dolu olan bu tehlikeli yerde canını korumak istiyorsan Yıldız Tanrısının Kırık Gölgesinin ikinci aşaması olan 'İkiz Gölge' aşamasını mümkün olan en kısa sürede öğrenmen gerek!"
"Sana bir aylık süre veriyorum. Bu bir ayda senin en güvenli yerde kalman ve kesinlikle gerekli bir durum olmadığı sürece hiçbir kaynak canavarına saldırmaman gerek. Bu şekilde en azından çok daha güvenli olacak. Bu süre içinde senin Yıldız Tanrısının Kırık Gölgesinin en azından ikinci seviyeye gelene kadar çalışman gerek."
"Bu kadar kısa süre içinde Buda'nın Büyük Yolunda ikinci aşamaya geçebildiğine göre bu senin için çok zor olmamalı! İkinci aşamayı kullanabildiğinde ve kaçıp hayatını korumakta daha becerikli olduğunda bu kaynak canavarlarını öldürmeye başlayabilirsin....Anladın mı!"
"...Anladım." Yun Che, Jasmine'nin sözlerine karşı gelmedi. Düzinelerce kaynak canavarı tarafından sarıldıktan sonra oluşan yoğun baskı ve tehlike hissi şimdiye kadar geçmek bilmeyen bir korkuya sahip olmasını sağlamıştı.
Jasmine'nin sözlerinden biri bile yanlış değildi...Eğer o bu aşamayı geçmek istiyorsa ilk yapması gereken kendi hayatını korumaktı!
———————————————
Mavi Rüzgar İmparatorluk Şehri, İmparatorluk Sarayı
En iyi kıyafetlerini giymiş olan Prenses Cang Yue Nilüfer Gölet'inin yanında oturmuştu ve kıyaslanamayacak şekilde güzel yansımasına bakıyordu. Gözleri sabitlenmişti ve kimse ne düşündüğünü bilmiyordu.
Bir saray hizmetçisi hızlıca içeri girip saygıyla eğilirken saygılı bir şekilde konuştu. "Prenses, Mavi Ay Kaynak Sarayı'nın Saray Efendisi Qin huzurunuza çıkmayı talep ediyor."
Cang Yue'nin bakışları suyun yüzeyinden hareket etti. "Gelsin."
Çok geçmeden Qin Wushang içeri girdi ve Cang Yue'yi eğilerek selamladı. "Qin Wushang, Ekselanslarına saygılarını sunar."
"Qing Wushang formaliteleri geçebilirsin....Saray Şefi Qin bu sefer Yun Che hakkında bir bilgi ile mi geldiniz?" Ayrıca Lan Xueruo olan Cang Yue'nin sesi açıkça aciliyet içeriyordu.
Qin Wushang kafasını yavaşça salladı ve ardından iç çekti. "Utanarak söylüyorum ki bugüne kadar onun hakkında bir bilgi henüz bulamadım...İç çekme, Prenses, lütfen benim pervasızlığımı affedin. Ölümün Çölü benim gelişi güzel girebileceğim bir yer değil. Beş ay önce bir çok insan onu girerken görmüş ama o günden beri kimse onun dışarı çıktığını görmemiş. Beş ay....İç çekme, Prenses, onunla ilgilenmeyi bırakmalısınız."
"Hayır...Kesinlikle hayır! Ben onun kesinlikle iyi olduğuna inanıyorum!" Cang Yue'nin sesi hafifçe titremeye başladı. Her ne kadar her zaman onları bastırmaya çalışsa da duygularının kontrolünü yine de kaybetmişti ve gözleri nemlenmeye başlamıştı. "O bana daha önce söz verdi....O kesinlikle iyi.....O kesinlikle yarım yıl içinde geri dönecek....O kesinlikle iyi olacak.....Bunun nedeni kesinlikle onun bulunmak istememesi.....Kesinlikle böyle...."
O artarda 5 kere 'kesinlikle' demişti. Onun bunu Qin Wushang'ı mı yoksa kendini mi ikna etmek için söylediği bilinmiyordu.
Yun Che ayrıldıktan kısa süre sonra endişeli düşüncelerinden kurtulamamıştı ve Yun Che'ye Ses İletişimi göndermeye başlamıştı. Ama Bin Mil Ses İletişim Tılsımı hatta kıyaslanamayacak kadar değerli On Mil Ses İletişim Tılsımı kullansa da bir yanıt alamamıştı. Daha sonra Yun Che'nin nerede olduğunu bulmuştu.....Ölümün Çölünün önünde bir çok kişi 16-17 yaşlarında sırtında zifiri karanlık bir ağır kılıç taşıyan birisinin tek başına oraya girdiğini görmüştü. Onun kaldığı hanın görevlisi de bunu doğrulamıştı.
Yine de kimse onun dışarı çıktığını görmemişti.
Eğer o Yun Che'nin Ölümün Çölüne gideceğini bilseydi ne olursa olsun onun gitmesine izin vermezdi. Çünkü orası her yönden ölüm kokan bir kabus bölgesiydi. Her yıl orada sayısız insan ölüyordu ve bunlara kendi yeteneklerine karşı mutlak inançları olan bir çok yetenekli kişi de dahildi.
(Ç.N: Demek 5 ay geçmiş. Kaldı 1 ay desene :D )
Böyle bir haber Cang Yue'nin ifadesinin çökmenin eşiğine gelmesine neden olmuştu....Şu ana kadar 5 ay çoktan geçmişti ama hala kimse onu görmemişti ve hatta Ruhsal Kaynak Canavarlarının bölgesine giren uzman grupları bile onu daha önce hiç görmemişti.
Beş aylığına Ölümün Çölüne girmenin ve iç bir iz olmadan dışarı çıkmamanın tek olasılığı ya onun cesedinin oraya gömülmesi, ya cesedinin yok edilmesi ya da bir kaynak canavarı tarafından yenilmesiydi.
Qin Wushang kalbinde sessizce iç çekti. Yun Che'nin ölümü için o da son derece pişman hissediyordu. O hemen konuyu değiştirdi. ‘’Ekselansları, ben demin İmparatoru gördüm ve onunla yaklaşan Mavi Rüzgar Sıralama Turnuvası hakkında konuştum. İmparator doğrudan sizinle bu konuyu görüşmeme izin verdi. Turnuvanın başlamasına sadece bir ay kaldı. Biz Mavi Rüzgar İmparatorluk Ailesini temsil edecek kişileri seçmeliyiz. Ekselansları çoktan birisini seçti mi yoksa katılımcıları önceki senelerde yapılan gibi iç saray öğrencilerinden mi seçeceğimizi öğrenebilir miyim?"
Cang Yue yana baktı. Sonunda biraz sakinleştikten sonra gözleri parladı ve konuştu. "Saray Şefi Qin biraz bekleyin....yarım ay daha bekleyin. Eğer....Eğer ondan hala haber alamazsak o zaman önceki senelerdeki gibi iç saraydan birilerini seçeriz."
"Ama bu şekilde zamanlama...." Qin Wushang buraya kadar konuştuğunda Cang Yue'nin yüzündeki sıkıntılı ifadeyi gördü ve normalde söyleyeceği sözleri kalbine gömerek saygıyla konuştu. "Anladım. Her şey Ekselanslarının istediği gibi olacak. Yun Che'ye gelince, umarım Ekselansları neşelenecek. Son günlerde veliaht prens ve üçüncü prens giderek şahlanmış hale geldiler. Siz imparatorun son destek ayağısınız bu yüzden kesinlikle kendinize iyi bakmalısınız....İç çekme, izninizi isteyebilir miyim."
Mavi Rüzgar Kaynak Sarayının Yardımcı Saray Şefi olarak Qin Wushang doğal olarak aptal değildi. Yun Che, Mavi Rüzgar Kaynak Sarayına yeni girdiğinde Cang Yu'nin Mavi Rüzgar Sıralama Turnuvasında İmparatorluk Aİlesini temsil etmesi için ona izin vermeye karar vermesiyle birlikte ona karşı olan özel ilgisini görebilmişti. Ancak sonraları her birkaç günde bir özel olarak iç saraya gelerek Yun Che'yi ziyaret etmişti. Kimse bunları bilmiyordu ama bir Saray Şefi olarak o doğal olarak bunu biliyordu. Yun Che'nin Ölümün Çölünde öldüğünü öğrendikten sonra Cang Yue'nin tepkisi Qin Wushang'ın onun açıkça Yun Che'ye aşık olduğunu ve bunun sadece basit bir 'değer verme' olmadığını daha fazla anlamasını sağlamıştı.
"...Kendinize iyi bakın Saray Şefi Qin."
Saray Şefi Qin'in ayrılmasını izledikten sonra cang Yue döndü ve yavaşça gözlerini kapadı.
Küçük Kardeş Yun, neden bu kadar tehlikeli bir yere gitmek zorundaydın....Sen gerçekten sonsuza kadar o Ölümün Çölünde kalacak ve asla ger dönmeyecek misin...
Mavi Rüzgar Sıralama Turnuvası başlamak üzere. Sen bu seferki Mavi Rüzgar Sıralama Turnuvasına katılmak istediğini söylemiştin...Ama şimdi neredesin....Sen benim senin varlığına alışmamı sağladın, benim normalde kimse tarafından rahatsız edilmemiş ruhumu kendine bağladın, dönmeyi istediğim ve ayrılmaktan nefret ettiğim biri haline geldin. Yani neden benim dünyamdan bu kadar aceleyle ayrıldın...
Eğer sen bu seferki Mavi Rüzgar Sıralama Turnuvasında ortaya çıkmazsan....O zaman babam canlandıktan sonra seni bulmak için bizzat Ölümün Çölüne gireceğim....Eğer seni bulamazsam o zaman sana eşlik edeceğim....ve sonsuza kadar orada kalacağım....Senin yalnız hissetmene izin vermeyeceğim...
Onun aurasından bir melankoli taşarken iki narin eli kenetlendi.
O anda genç bir adamın küstah sesi duyuldu.
"Hahaha, kız kardeşim gerçekten buradasın. Kardeşin seni görmeye geldi. Çabuk bak. Sana saraydan kimi getirdim."
Bu ses Cang Yue'nin kaşlarının biraz çatmasına sebep oldu ve anında ifadesi soğuklaştı. O döndü ve konuşan kişi ile onun yanındaki kişiye baktı. Onun ifadesi sabitti ve sesi çok daha sakindi. "Üçüncü kardeşim, Genç Efendi Fen, uzun zaman oldu."
'Uzun zaman oldu' sözleri hafif bir esinti kadar ılımandı ve genelde 'uzun bir ayrılığın ardından gelen bir araya gelme' durumunda oluşan herhangi bir şaşkınlık ya da mutluluk yoktu.
Üçüncü prens Cang Shuo 27-28 yaşlarında gözüküyordu. Onun yanındaki kişi biraz daha küçüktü ve sadece 22-23 yaşlarında gözüküyordu. Ancak imparatorluk prensi ile yan yana dururken onun tabiatı gereği gelen görkemi ve yücelik içerek duruşu biraz bil Cang Shuo'nunkine oranla aşağı değildi. Daha doğrusu o bu konularda Cang Shuo'yu aşıyordu.
O bir adım öne çıktı ve hafifçe selamladı. Cang Yue'ye bakarken gözlerinin içinde bir hayranlık alevi yandı ve bu biraz bile gizli değildi. "Yanan Cennet Klanından Fen Juecheng güzel ve zarif Prenses Cang Yue'ye saygılarını sunar. Ben Ekselanslarının 8 ay önce saraya döndüğünü duydum ama bu süre içinde Juecheng Şiddetli Gün Ateşi Bölgesinde eğitim yapıyordu ve sadece iki gün önce oradan çıktı. Ekselanslarının beni suçlamayacağını umuyorum."
“Hahahaha,” Cang Shuo güldü. "Genç Efendi Fen çıktığı an kız kardeşimle görüşmek için hevesle gece gündüz seyahat etti. Bu harika ilişki gerçekten dokunaklı ve birisini kıskandırabilir."
------ÇEVİRMEN NOTU---------
Ve Fen Juecheng gözükür.... Bakalım nasıl birisi :D
Yun Che neler yaptı? Fen Juecheng neler konuşacak? Prenses neler yapacak? Gözükmediği süre içinde Yun Che kaç tane kaynak canavarı öldürdü? Merak mı ediyorsunuz? O zaman bekleyin okuyun ve öğrenin....
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..