Donmuş Bulut Asgard’ın grubu içeri girdikten kısa bir süre sonra Mavi Rüzgar İmparatorluğu grubu da Villa'ya geldi ve birbirleriyle karşılaşmadılar. Villaya girdikten sonra hızlıca önceden ayarlanmış ikamet yerlerine yönlendirildiler. Ve geçici bir ikamet yeri olarak burası, büyük ölçüde Yun Che ve Xia Yuanba'nın beklentilerinin ötesindeydi.
Çünkü burası basit bir misafir odası değildi burası açıkça enfes bir küçük avluydu.....hayır büyük bir avluydu! Avluda tam olarak 8 ayrı oda vardı ve içinde ağaçlar, bir köşk, bir gölet ve bir düzine farklı silah dolu olan bir silah rafı vardı.
"Wow! Bu gerçek olamaz değil mi....Ben başlangıçta 2 kişi 1 odaya sıkışacağımızı düşünmüştüm. Bu yerin bu kadar büyük ve lüks olacağını beklemiyordum." Xia Yuanba büyük avluya bakarken ikide bir bağırıyordu.
(Ç.N: Biz fakirdik böyle avlumuz yoktu :( )
"Cennetsel Kılıç Villasından beklenildiği gibi. Misafirleri karşılama hazırlıkları bile diğer tarikatlarla karşılaştırılamaz." Yun Che de bağırdı.
Qin Wushang güldü ve konuştu. "Sıralama turnuvasına katılan takım sayısı beş yüzden fazla ve her takım böyle bir avluya sahip. Her köşkte ki oda sayısı sekizden az değil yani her misafirin kendi özel odası var. Cennetsel Kılıç Villasının büyük alanı ile bırakın 500 takımı bir başka 500 takım olsa bile bu çeşit bir düzenlemede bir problem yaşamazlar."
"Seçkin konuklar lütfen odalarınızı seçin. Gece geldiğinde odalarınıza yemeklerinizi getireceğim. Turnuvadan önce çıkabilecek gereksiz çatışmaları önlemek adına ziyafet düzenlenmedi. Lütfen bizi affedin." Onları malikanelerine getiren Cennetsel Kılıç Villasının kız öğrencisi kibarca söyledi.
8 odaya sahipken 4 kişiyle oda seçmek doğal olarak büyük bir zaman kaybıydı. Qin Wushang sağdan ikinci odayı, Xia Yuanba sağdan üçüncü odayı, Yun Che soldan dördüncü odayı ve Cang Yue soldan üçüncü odayı seçti. Dördü sadece avlunun girişinin tam karşısındaki bir oda tarafından ayrılmıştı.
Her ne kadar bu sadece bir misafir odası olsa da içindeki mobilyalar basit değildi ve Mavi Rüzgar Kaynak Sarayının İç Saray öğrencilerine verdikleri odalarla karşılaştırıldıklarında bir çok kat daha lükstü.
Uzaysal Yüzükler varken doğal olarak onların açıp yerleştirmeleri gereken bagajları yoktu. Qin Wushang konuştu. "Bu Yun Che ve Xia Yuanba'nın Cennetsel Kılıç Villasına ilk gelişi. Bu nadir bir fırsat ve hala erken olduğundan neden Villanın etrafında dolaşmıyor ve Mavi Rüzgar İmparatorluğunun 1 numaralı yerinin ihtişamını tecrübe etmiyorsunuz."
"Olur." Yun Che ve Xia Yuanba aynı anda başlarıyla onayladılar.
Cang Yue hemen konuştu. "Bende geliyorum. 3 yıl önce bir kere daha gelmiştim ve hala bazı yerleri hatırlıyorum özelliklede Kılıç Yönetimi Terasını canlı bir şekilde hatırlıyorum. Yani sizi ben götürebilirim. Saray Şefi Qin siz etrafta yürüyüş yapmayacak mısınız?"
"Ben pas geçiyorum. Son birkaç yılda buraya birkaç kere geldim. O alayla dolu çirkin yüzleri bir kez daha görmek istemiyorum." Qin Wushang gülerek söyledi.
Cang Yue açıkça onun söylediği "alayla dolu çirkin yüzler" kelimelerinin neye hitap ettiğini açıkça biliyordu. Onu teselli ederek konuştu. "Saray Şefi Qin merak etmeyin bu sefer Küçük Kardeş Yun kesinlikle hayal kırıklıklarımızı yok edip başımızı dik tutmamızı sağlayacak."
"Güzel." Qin Wushang gülümsedi ve başıyla onayladı. "Gidin hadi ben meditasyon yapmak için kendimi huzurlu hissetmeye başladım. Bu villa sonsuz kılıç özü yansıtıyor ve ne zaman buraya gelsem bundan faydalanıyorum."
Üçü avludan çıktığında çevreleri insan aktiviteleri ile dolmuştu. Konukların ikamet ettikleri yerler yoğundu ve çoğu bir birine yakındı. Sıralama Turnuvasının başlangıç günü yaklaştıkça doğal olarak buralar daha canlı oluyordu. Bir çok eski tanıdık durup birbirleriyle konuşuyordu. Birbirlerini tanımayan insanlar yine de gülümsüyor ve birbirlerine selam veriyorlardı...Bu Cennetsel Kılıç Villasında genellikle son derece gururlu ve saygın olan önde gelen kişiler genç yada yaşlı olmaları fark etmeksizin gururlarını geri çekerek mütevazi ve kibar oluyorlardı. Sonuçta kendi bölgelerinde her şeyi ellerinin tersiyle kontrol edebilen bireyler olsalar da burada etki bakımından en altta olabilirlerdi ve en iyi ihtimalle onlar sadece vasat kabul edilirlerdi. Kimse önlerinde yürüyen kişinin onları sadece 1-2 parmağıyla öldüremeyeceğinden kesinlikle emin değildi.
Ve Mavi Rüzgar İmparatorluğunda, bu bölgede çılgınca davranmaya cüret edecek kimse yoktu.
"İlk önce Kılıç Yönetim Terasını mı yoksa Kılıç Söylev Arenasını mı ziyaret etmek istersiniz? Kılıç Yönetim Terasında binlerce kılıç var ve her biri sıradan olmanın ötesinde. Eğer bir Cennetsel Kılıç Villası öğrencisi, Kılıç Yönetim Terasından bir kılıç elde etmeyi isterse seçili kılıcı kontrolü altına alması gerekir. Havada uçan binlerce kılıcın doğal görüntüsünü bir kere gördüğünüzde size garanti ederim ki hayatınız boyunca bir daha unutamayacaksınız." Cang Yue parlayan gözlerle söyledi. "Kılıç Söylev Arenasına gelince orası da sıralama turnuvasının yapılacağı yer. 1 ana sahne ve 30 küçük sahneden oluşur. Elemelerin hepsi küçük sahnelerde yapılacakken 32 finalistin hepsi ana sahnede yarışacak."
Cang Yue açıklamasını bitirdiğinde aniden arkasından şaşırmış bir ses geldi. "Prenses Cang Yue?"
Yun Che kafasını kaldırıp sesin geldiği yöne baktı ve şuanda onlara doğru gelen 7 kişilik grubu gördü. 7 kişilik grubun dördü genç ve üçü yaşlıydı ayrıca hepsi kırmızı giyinmişti. Göğüslerinde kırmızı alev armalı bir işleme vardı. Gruptaki en yaşlı kişi çoktan saçları ve sakalları saf beyaz olmuş biriydi. Yaşlı elleri ve bulutlu gözlerinin içinde büyük değişiklikler yerleşikti. Ancak bedeninden yayılan kaynak aurası kıyaslanamayacak kadar yoğundu ve yoldan geçenlerin ona bakarken derin bir şaşkınlık ve endişe ortaya çıkarmalarına neden oluyordu. Bu insanlar ona yaklaşmaya cüret edemediklerinden içgüdüsel olarak dolambaçlı yollara gidiyorlardı.
Ve bu yaşlı Yun Che'nin bir aşinalık hissi hissetmesine neden olmuştu. Bir süre düşündü ve onunla tanıştığı zamanı hatırladı...
Kızıl Ejder Sıradağları Alev Ejderinin yerleşim yeri....O Alev Ejderinin canını almayı deneyen 5 Yanan Cennet Klanı üyesinden biriydi. O diğer 4’ünün Büyük Kıdemli olarak söz ettikleri İmparator Kaynak Alemine bir ayağı giren gücü olan Fen Moli idi.
Diğer bir deyişle bu 7 insan Yanan Cennet Klanındandı.
Ve seslenen kişi de yaklaşık 23 yaşında bir gençti. Gülümseyerek Cang Yue'ya bakıyordu ve bakışları şaşkınlık ve......kara sevda içeriyordu.
(Ç.N: kısaca aşık bizim prensese bu puşt :D )
Onu duyunca Cang Yue kaşlarını çatıp arkasını döndü ve kibarca yanıtladı. "Ne tesadüf demek bu Genç Lider Fen."
Fen Juecheng oraya yürüdü. Neşe ve zariflikle karışmış bir gülümseme ile Cang Yue'ye doğru biraz eğildi ve konuştu. "Juecheng buna bir tesadüf diyen kişi olmalı çünkü Juecheng sonunda başarılı bir bahis yaptı. Juecheng bu sefer Cennetsel Kılıç Villasına gelme hakkını kazanmak için bir sürü zorlukla karşılaştı ve bunun için tek nedeni Ekselanslarını görmekti. Düşündüğüm gibi Ekselansları gerçekten de şahsen gelmiş. Juecheng gerçekten mutlu."
(Ç.N: Bunların kendilerini 3. şahıs olarak tanıtmalarına falan kıl olsamda yapcak bir şey yok :D )
Fen Juecheng'in gözleri, tamamen Cang Yue'ye sabitlenmişti ve onun yanındaki Yun Che ve Xia Yuanba'yı tamamen görmezden geliyordu. Birisi Gerçek Kaynak Aleminde diğeri de Temel Kaynak Alemindeydi. Onlar basitçe onun için tanışma ayrıcalığına sahip değillerdi.
"Genç Lider Fen naziksiniz." Cang Yue zorla gülümsedi. "Ben hala 2 arkadaşımı villanın etrafını göstermeliyim eğer başka bir şey yoksa izninizi istiyorum."
Fen Juecheng onu daha fazla rahatsız etmedi ve hafifçe eğildi. "O zaman ben daha fazla Ekselanslarının vaktini almayacağım. Juecheng daha sonra başka bir ziyaret yapacak."
Cang Yue, gelişi güzel bir kez daha başıyla onaylayıp Yun Che ve Xia Yuanba ile ayrıldı.
(Ç.N: Bu Xiao tipleri ve Yanan Cennet Klanındakilere kıl olan biriyim toplanalım dövelim bunları bence :) )
"Hehe büyük kardeş bu seni ilk kez bir kız ile bu kadar sabırlı görüşüm. Tch çoktan 3 yıl oldu. Bu sabrının gerçekten ne kadar süreceğini görmek istiyorum."
Fen Juebi oraya yürüdü ve gülümsemeyle dolu bir yüzle konuştu. "Ama bu Mavi Ay Prensesi gerçekten sıradan değil büyük kardeş bile dikkatini çekmiyor. Tabi evlenmek istediği kişi Gökyüzünün Yeşim İmparatoru değilse. Haah… Eğer bir gün bu oyunu oynamaktan yorulursan senin bir sözünle onu bağlayacağım ve senin yatağına göndereceğim. Bu nasıl olur?"
(Ç.N: *************** ve ********* diyorum buraları sizin hayal gücünüze bırakıyorum :D )
"Şaka yapmayı kes." Fen Juecheng homurdandı. "Bir kadını boyunduruğun altına almanın verdiği neşe onu basitçe elde etmekten daha iyi. Ve İmparatorluk ailesi gittikçe düşüyor ve yakında bizim kontrolümüz altına girecek olsalar da o hala imparatorluk prensesi. O senin basitçe kaçırabileceğin biri değil. Eğer bu yüzden Cennetsel Kılıç Villasını kızdırırsan bu pisliği nasıl temizleyeceğini görmek isterim."
"En fazla Cennetsel Kılıç Villası Cang Wanhe'nin emniyetini garanti altına alır. Prensesin yaşamını önemseyecek ruh halinde olduklarını sanmıyorum." Fen Juebi güldü ve ardından yavaşça dudaklarının köşelerini yalarken Cang Yue'nin zarif ve güzel sırtına baktı.
Fen Juecheng prensesin çıktığı avluya doğru baktı ve tesadüfen o sırada avludan Cang Yue ve diğerlerinin düzenlemelerini yapan Cennetsel Kılıç Villasının kız öğrencisi çıktı. Fen Juecheng ileri bir adım attı ve sordu. "Genç kardeş ben Yanan Cennet Klanından Fen Juecheng. Bana prenses Cang Yue'nin hangi odada kaldığını söyler misin?"
————————————————
*****************SAYIN OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE*************
Birazdan okuyacağınız yerler cinsellik içermektedir. Yaşı küçük olanların buraları okumaları önerilmez. (Bu yazıyı görseniz de okuyacağınızı biliyorum)
————————————————————————————————
Gökyüzü kararmaya başlamıştı ve sıralama turnuvasına katılan tüm katılacak takımlar gelmişti. Cennetsel Kılıç Villasında ki açık faaliyetleri gezdikten sonra Yun Che ve diğerleri odalarına dönmüşlerdi.
Cennetsel Kılıç Villasının hazırladığı yemeklerde son derece tatmin ediciydi. Yemek bittiğinde saat çoktan akşam 7 olmuştu. Gökyüzünde hala biraz ışık olduğundan hala geç olmasa da konukların kaldıkları bölge tamamen sessizlik halindeydi. Yarınki turnuvaya hazırlanmak için hemen hemen tüm katılımcılar erken yatmışlardı. Böylece enerjilerini yeniden kazanabileceklerdi. Onlara eşlik edenlerde doğal olarak onları rahatsız edecek sesler yapmıyorlardı.
Ama Yun Che için uyumak için hala biraz erkendi. Yatakta birkaç tur dönüp savrulduktan sonra yataktan kalktı ve odadan çıkarak yanındaki Cang Yue'nin odasına geldi. Cang Yue’nin odası hala aydınlıktı. O turnuvaya katılmadığından doğal olarak erken yatmasına gerek yoktu.
"Tık, tık, tık." Yun Che yumruğunu kaldırdı ve kapıyı çaldı." Kıdemli Kız Kardeş benim."
(Ç.N: Beyler bak cidden okumayın :D böyle diyorum kesin bir şey çıkmayacak diyenler var biliyorum bak okumayın :D )
Kapı gerçekten hızlı bir şekilde açıldı ve önüne ayışığı ve mum ışığında aydınlanan Cang Yue'nin kar beyazı güzel figürü çıktı. "Küçük Kardeş Yun turnuva yarın. Neden hala uyumadın?"
Yun Che nazik bir şekilde gülümsedi ve içeri girip kapıyı kapatıp kilitledi. Ardından Cang Yue'nin hassas haykırışının altında onu belinden taşıdı ve büyük adımlarla yatağın başucuna yürüdü. "Bunun nedeni açıkça seni düşünmem Kıdemli Kız Kardeş."
(Ç.N: Yazmıyorum daha okuyun lan :D )
"Ah....ama...sen....yarın yarışmak zorundasın....Mnn...Mnnnnnn..."
Daha konuşmayı bitiremeden dudakları çoktan Yun Che tarafından zorla öpülmüştü. Tüm bedenide yatağa bastırılmış ve anında inlemeye başladı. İçgüdüsel olarak bir süre mücadele etti ve ardından isteyerek gözlerini kapayarak kendini Yun Che ile bitmek bilmeyen bir öpüşmeye bıraktı.
Cang Yue'nin dudakları yumuşak ve kremalı his veren bir çiçek gibi hassastı. Yun Che onları emmeye devam ederken tamamen büyülenmişti. Ellerini onun kalçalarına yerleştirip dilini doğrudan onun ağzına uzattı ve Cang Yue'nin yumuşak ve ürkek küçük diliyle doğrudan temasa geçirip onun diliyle birbirlerine dolandı.
Cang Yue "Mn" sesi çıkarırken narin kaşları ürkekliğinden dolayı biraz titriyordu. Ağzını işgal eden Yun Che'nin dilini içgüdüsel olarak ön dişleriyle nazik bir şekilde ısırdı. Düzensizce nefes alırken onun kokulu nefesi nazik bir şekilde Yun Che'nin yüzüne doğru geliyordu.
Bitmek bilmeyen öpüşmenin ortasında Cang Yue'nin yüzü farkında olmadan kızarıp tamamen kırmızıya dönmüştü. Zaman zaman açılıp kapanan gözleri tamamen puslanmıştı. Kendini bırakmasının ortasında belindeki kemer çoktan Yun Che tarafından çıkarılmıştı ve yeşim elbisesinin düğmeleri birer birer açılmıştı. Yun Che elini uzatıp onun elbiselerinin içine daldırdı ve herhangi bir kısıtlama olmadan onun hassas belinde dolaşmaya başlamıştı.
“Mn…” Cang Yue cildiyle doğrudan temasa geçildiğinde göz kapakları aniden atladı ve güzel gözleri fal taşı gibi açıldı. İnlerken içgüdüsel olarak mücadele etmeye başladı. Kafasını yana çevirip sonunda Yun Che'nin dilinden kaçmayı başardı ve ciddi ölçüde soluk soluğa kaldı. "Hayır....yapma...senin hala yarın bir turnuvan var."
(Ç.N: Yani olmasa? :D )
"Kıdemli Kız Kardeşin bana verdiği güç ile ben kesinlikle yarın daha iyi bir performans sergileyeceğim." Bunu söyledikten sonra kafasını ileri iterek bir kez daha dudaklarını Cang Yue'nin dudaklarına bastırdı. Elbisesinin altındaki elleri aniden yukarı doğru çıkıp son derece yumuşak bir çift kar topağını yakaladı ve nazik bir şekilde onları okşamaya başladı.
(Ç.N: Kar Topağı sevdim bunu :D )
“Mn… Mn!” Onun hassas bölümüne saldırıldığından Cang Yue'nin inlemeleri ve mücadelesi daha da yoğun hale geldi ama sadece kendi gücüyle nasıl Yun Che'ye karşı koyabilirdi? Çok hızlı bir şekilde mücadelesi zayıfladı ve çok geçmeden garip ve yabancı bir his yavaşça onun içini doldurmaya başladı. Onun saf bedenini işgal eden ellerde daha sıcak hissettirmeye başlamış gibiydi. Onun sıcak dokunuşunun cildini geçip bedenine girmesi onun sanki bedeninin içinde bir ateş yanıyormuş gibi hissetmesine neden olmuştu. Farkında olmadan yumuşak beli nazikçe kıpırdamaya ve burnundan düzensiz solunum sesleri üretmeye başladı. Yüzü baş döndürücü bir şekilde kırmızıydı ve gözleri daha sarhoş gibi gözüküyordu.
O anda Cang Yue kıyaslanamayacak şekilde baştan çıkarılmıştı.
(Ç.N: Reankarne olmanın yararları vol1 :D)
O anda hiçbir uyarı olmadan Yun Che aniden hareketlerini durdurdu. Elleri hala nazikçe Cang Yue'nin göğüslerini tutuyordu ama dudakları onun Cang Yue'nin kokulu dudaklarından çekilmişti. İfadesi son derece sakindi ve solunumu da normale dönmüştü.
Cang Yue puslu gözlerini yavaşça açtı ve sesi su gibi yumuşaktı. "Küçük Kardeş Yun...."
“Shh…Birisi geliyor." Yun Che başını indirip ona başka bir öpücük verdi ve çok alçak bir sesle konuştu.
----------------ÇEVİRMEN NOTU-------------
Bu çevirmenler ve yazarlar güzel yerde kesiyor bende bu bölümde keseceğim bugünlük. Aslında kesmeyecektim baya ilerleyecektik ama bu bölüme nasıl yorumlar gelecek merak ettim :D sonuçta bana ibne diyen çok 1 seferlik mazur görün :D ama söz yarın bu ibneliği unutacaksınız :D Merak eden yoktur ama yarın turnuva arcı resmen başlıyor. Öyle böyle değil yani :D 4 büyük tarikatı biliyorsunuz bide Yun Che var sizce turnuvanın sonucu ne olur? Ingilizce okuyan arkadaşlarımız lütfen söylemesin tahmin yürütsün türkçe okuyanlar ve yarın hep birlikte öğrenelim :D ilk 5 nasıl olacak söyleyin bakalım.
Kim geldi? Yun Che diğer bölüm neler yapacak? Prenses kendini onun ellerine bırakacak mı? Turnuva sabah kaçta? Gelen kişi bu saatte ne istiyor? Merak mı ediyorsunuz? O zaman bekleyin okuyun ve öğrenin...
Useless Notu: yarın öğrenelim dediğime göre turnuvayı bitireceğiz yarın demek ve bu da baya bölüm gelecek demek. İngilizce okuyanlar en az kaç geleceğini tahmin edebilir. Türkçe okuyan arkadaşlarımız kaç bölüm acaba bu turnuva diye merak ederler diye hemen kabaca şöyleyim. Turnuva yanlış hatırlamıyorsam 246 da bitiyordu ve biz 203 de olduğumuzdan en az gelecek bölüm sayısı 43 yine söylüyorum EN AZ :D
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..