Ling Yuefeng gittiği an Ling Jie hemen Yun Che'nin yanına büyük bir adım attı. "Patron! Hadi bir takım kuralım ne dersin. Her ne kadar bu benim buraya ilk kez gelişim olsa da babam kullanışlı çok fazla şey söyledi ve çoğu çok işe yarayacak şeyler. Ben kesinlikle seni yavaşlatmam."
O "Seni yavaşlatmam" derken gerçek niyetinin Yun Che'yi korumak olduğu oldukça açıktı. Sonuçta onun şuan ki durumu ile tek başına yolculuk etmesi çok tehlikeliydi.
Ling Jie'nin nazik niyeti Yun Che'yi duygulandırdı ama yine de kafasını sallayarak konuştu. "Sorun değil. Bu bir deneyim eğitimi olduğundan tek seyahat etmek daha iyi olacaktır. Özellikle senin için Küçük Jie. Her ne kadar senin kılıç niyetin ve yeteneği oldukça iyi olsa da ve ayrıca kılıç kalbin birinci sınıf olsa da sen her zaman Cennetsel Kılıç Villasında kaldın. Senin en büyük eksiğin tehlikeli durumların içindeki deneyim eğitimi. Eğer beraber gidersek bu senin eğitiminin faydalarını büyük ölçüde düşürecek."
"Ama...ama..."
(Ç.N: Düşünmen yeter :D )
"Aması yok." Yun Che elini uzattı ve onun çenesini sıktı. "Sen bizzat benim küçük kardeşim olmayı kabul ettin. Ne oldu ilk kararımı bile dinlemeyecek misin?"
“Eh…” Masum bir zihni ve dönüş yapmaya yetenekli bir kafası olmayan Ling Jie onun sözleriyle desteklendi. Kısa bir kafa karışıklığından sonra cevapladı. "Peki patron. Ama dikkatli olmalısın. Babam deminki sözleri gerçekten insanları korkutmak için söylemedi."
"Merak etme. Ben kolayca ölecek biri değilim. Ayrıca ben Ejderha Pulu Zırhını giyiyorum." Yun Che elbisesinin köşesini kaldırdı ve buz gibi ışık yansıtan jderha pulu levhayı gösterdi. Turnuvanın birincilik ödülünden Cennetsel Kılıç Villası ayrılmak istemese de acıya katlanıp dişlerini sıkarak onu Qin Wushang'a teslim etmekten başka bir şansları yoktu. Zırhı Qin Wushang dün ona vermişti ve Yun Che bugün doğrudan onu giymişti.
Ejderha Pulu Zırhı sadece çok ince bir tabakaya sahipti. O soğuk yada taşıması zor değildi ayrıca otomatik olarak takanın bedenine kendini ayarlıyordu. O gerçekten bir hayat kurtarma aracı olmaya tamamen layıktı. Beklediği gibi zırhı gösterdiğinde anında açgözlülük ve kıskançlık dolu bakışlar onun olduğu yöne yönelmişti.
Ling Jie döndü ve Ling Yun'a konuştu. "Abi Patron bana tek başıma seyahat etmenin en iyisi olacağını söyledi bunun için ben seninle gitmeyeceğim. Ben gidiyorum....Patron mutlaka dikkatli olmalısın aksi taktirde güzel Prenses Ablam yalnız kalacak....Aaaaaahh! Ben gidiyorum!"
Ling Jie, Göksel Yang Kılıcını çıkardı ve göğsünü şişirip heybetli bir şekilde ileriye doğru yürüdü. Ling Yun, Yun Che'ye başıyla selam verdi ve bakışları yanlışlıkla Xia Qingyue'nin konumuna kaymış gibi gözüktü. İleri birkaç adım attı ardından kısa bir nefes alıp Xia Qingyue'nin önüne yürüyüp kibarca konuştu. "Peri Xia bir grup oluşturmak ister misiniz? Ben bu yere 3 sene önce geldim ve bu bölgeye biraz aşinayım. Burası çok tehlikelidir ama bir grup kurup seyahat edersek herhangi bir tehlikeyle baia çıkabiliriz ve daha uzağa gidebiliriz. Ayrıca bir hazine bulduğumuzda seçme konusunda Peri Xia önceliğe sahip olacak. Kulağa nasıl geliyor?"
Çok uzakta olmayan Fen Juecheng ve Xiao Kuangyu'nun yüz ifadeleri değişti. Onlarda 3 yıl önce Gizli Bölgedeydiler ama Ling Yun kimseye onunla partner olma şansı vermeden tek başına erkenden ayrılmıştı. Ama şimdi insiyatif kullanarak birisiyle partner olmak istiyordu ve sözleri ağır bir istek duygusu içeriyordu.
Sadece aptallar onun gerçek düşüncelerini anlamazdı.
"Genç Villa Efendisine iyi niyeti için teşekkür ederim ama Qingyue zaten tek başına seyahat etmeye karar vermişti." Ling Yun'un teklifi karşısında Xia Qingyue hiç tereddüt etmeden doğruca reddetti.
Ling Yun'un daha önce gönüllü olarak davet ettiği kişi sayısı beşi geçmiyordu ama yinede bu ilk reddedilişiydi. Ancak ifadesi değişmedi ve daha fazla ısrar etmeden başıyla onayladı. "Madem öyle o zman Peri Xia mutlaka dikkatli olmalısınız."
Ling Yun konuştuktan sonra o da ayrıldı ve silüeti hızla hareket eden karın içinde hızlıca kayboldu.
Ling Yun bile reddedildiği için orijinalde denemek isteyen Xiao Kuangyu dişlerini sıktı ve uzun bir mücadelenin ardından bundan vazgeçti. Diğerlerine gelince onlar gidip denemeye cüret edemediler. Xiao Tarikatının Liderinin oğlu Xiao Kuanglei bile onunla konuşmak için cesaretini toplayamıyordu. Onun sıralama turnuvasında gösterdiği güç kendisini bir alem aşmıştı. Bu büyük tarikatların kişilerin statüleri başka yerlerde olağanüstü olabilirdi ama Xia Qingyue'nin karşısında kafalarını bile kaldıramıyorlardı.
Herşeyi göz ardı etsek bile sadece güç bakımından hiç biri Xia Qingyue ile seyahat edecek niteliklere sahip değildi.
Yalnız Yun Che bakışlarıyla etrafı süpürdü. Ardından kimsenin selamı olmadan gelişigüzel bir yön seçti ve yavaş bir tempoda yürümeye başladı.
"Küçük Kız Kardeş Xia biz gidiyoruz. Sen dikkatli olmalısın." Shui Wushuang ve Wu Xuexin ona veda ettikten sonra ayrıldılar. Xia Qingyue onları izledi ve ardından bakışları yanlışlıkla Yun Che'nin yürüdüğü yöne doğru kaydı ve gözlerinde karmaşık bir ifade parladı. Ardından tek başına kuzeye doğru yürümeye başladı.
Tüm dünya karla kaplıydı. Yönü ayırt etmek için tek kullanılabilecek şey bulutlara kadar uzanan buzul dağ idi. Yun Che her ne kadar bedenini kaynak enerjisi ile korusa da kesintisiz titreyecek kadar üşümüştü.
"Buzun olmadığı yerler kar ile dolmuş. 'Cennet Havzasına' gelince onun gölgesini bile göremiyorum. Burada nasıl cennet kaliteli eşyalar olabilir. Olsalar bile çoktan karlara gömülmüştür.… Huff, ne kadar soğuk."
Yun Che 1 saatten uzun süre yürüdü. Ve sadece sınırsız karlı düzlükleri ve karla kaplı gökyüzünü gördü. Hayalinde canlandırdığı yüksek görkemli bir ormanın içindeki bolca yeşim taşı ve garip taşlar ile birlikte nadir ve egzotik bitkiler ve çiçekler yoktu. Ayrıca o kadar yürümesine rağmen bir kaynak canavarının gölgesini bile göremedi.
Bu nasıl nadir hazine arayışı olabilir. Ben resmen kendime acı çektirmeye gelmişim!
"Bu küçük dünyanın varlığı gerçekten garip." Jasmine kendi kendine mırıldandı.
"Garip mi?"
"Bu küçük dünya gerçekten insanlar tarafından yapılmış. Ayrıca onun güç seviyesi oldukça yüksek ve kesinlikle çok uzun süredir var olan bir şey yani birkaç tane cennet kalitesinde hazine görmek tuhaf olmaz....Garip olan şey bu tür bir küçük dünyanın burada olması çünkü bu düzlemin kuvveti ile böyle bir yer oluşturulamaz."
(Ç.N: Düzlemden kasıt evren gibi bir şey. Aslında tek evren var ama bir sürü düzlem var. Tam anlatamadım ama anlayın.)
"Bu muhtemelen çok uzun süre önce güçlü bir uzman tarafından bırakılmış." Yun Che düşünmeden söyledi.O cennet Havzası Gizli Bölgesinin kökeni ile hiç ilgilenmiyordu. Yavaşça yürürken aniden sordu. "Jasmine şuan beni kaç kişi takip ediyor?"
"Dört." Jasmine cevapladı.
"Dört mü?" Yun Che tedirginleşti. Bu sayı zihnindeki ile uyuşmuyordu.
"Senin tarafında seni öldürmek isteyen kişi sıkıntısı asla olmayacak. Bunun neden olduğunu hiç merak ettin mi?" Jasmine soğukça söyledi.
"Hayır! O insanlar benim düşmanlarım olarak bile saılamaz." YuN Che parmağını salladı ve soğukça gülümseyerek konuştu. "Onlar ölümü arayan basamak taşlarından başka bir şey değiller."
"Dört kişi arasında 3 tanesi seni öldürmek için burada olmalı ama diğeri buraya seni kurtarmak için burada olabilir." Jasmine belirtti.
(Ç.N: Oo kim acaba? :D )
"Mn? Beni kurtarmak mı? Kim o?"
"Birazdan öğreneceksin?"
Yun Che'nin adımları giderek yavaşladı ve bir süre kendi kendine mırıldandıktan sonra konuştu. "Jasmine birazdan birini öldürmek için yardımına ihtiyacım olacak."
"Tamam."
Yun Che bir anda dona kaldı. Çünkü Jasmine çok hızlı kabul etmişti. Ölüm kalım meselesi olmadıkça yada rakibi Yun Che'nin kesinlikle çarpışamayacağı biri olmadıkça Jasmine saldırmıyordu. Çünkü her saldırışında bedenindeki toksik zehir yayılıyordu. Bu sefer daha Yun Che ağzını açtığında o kabul etmişti. Yun Che gergin hissetmeden edemedi ve zayıfça sordu. "şey....acaba başka....ek koşulların var mı?"
"Elbette!" Jasmine'nin sesi giderek daha soğuk ve sert oldu. "Sen bedeninin şuan ki durumunu açıkça biliyor olmalısın. Burası birisini öldürmek için mükemmel bir yer. Bu yerde seni kimin öldürmek istediğini biliyorsundur. Ama yine de buraya gelmeye cüret ettin ve bunun tek nedeni benim varlığım! Sen benim kimi öldürmemi istiyorsan onu öldürmeliyim aksi taktirde sen ölürsün bu olursa ben de ölürüm!"
"Ben senin benim gücüme bağımlı olmayı kesinlikle istemediğini söylediğini hatırlıyorum. Ama bu sözünü tamamen unutmuş gibisin. Yaptığın onlarca şeyde kendi kapasiteni hesaplarken bu hesaplamalar benim gücümü de katıyorsun. Ben gücümü kullandığımda tüm Kaynak Gökyüzü Kıtasında riskli tek bir durumla bile karşılaşman imkansız. Ama düşüncelerindeki benim gücüme bağımlılık senin gelişimini büyük ölçüde sınırlayacak..." Jasmine her sözünü aşırı ciddi bir şekilde söyledi. Onun ses tonu tıpkı sayısız tehlikeyi deneyimlemiş büyük bir ustanın öğrencisini eğitmesi gibiydi.
Yun Che onun söylediklerinin küçük bir bölümünü onayladı. Örneğin bu sefer Gizli Bölgeyi keşfetme şansından vazgeçmemişti ve Jasmine'nin varlığı olmasaydı kesinlikle bu durumdayken buraya gelmezdi. Olmasını beklediğinin aksine Fen Juecheng önem açısından sadece ikincildi. Önemli olan nokta Mu Tianbei'nin bedeninden de öldürme arzusu sezmesiydi.
O Cennetsel Mızrak Gök Gürültüsü Ateşi Kalesinin Kale Ustası idi ve kuvvet bakımından kesinlikle Qin Wushang'dan aşağı değildi.
"Ben sana son bir kişiyi daha öldürmende yardım edeceğim. Ama ardından uzun süre kendi kaynak gücümü mühürleyeceğim ve Gökyüzü Zehir Sedefi'nin içinde zehri arındırmaya odaklanacağım. Gelecekte yaptığın her şey için sadece kendine güvenebilirsin. Benim yardımımı bile bekleme." Jasmine soğukça konuştu.
"....Bunun mutlaka olmasına gerek yok değil mi?" Yun Che'nin kalbi sallandı. "Eğer karşı koyamayacağım hayati bir tehlike ile karşı karşıya kalırsam o zaman ne yapacağım? Ben ölürsem sende ölürsün yani korkmuyor musun...."
"Hmph! Bu kadar uzun süre Gökyüzü Zehir Sedefine kendimi bağladıktan sonra gücümü zorla kullandığım için zehir defalarca alevlendi! Seninle tanıştığımdan şimdiye kadar herhangi bir zehir zar zor dağılırdı! Zehrin tekrar ve tekrar alevlenmesi ve iyileşme umudu görememek aslında ölümle bitmesinden daha iyi." Jasmine hızlı bir şekilde konuştu.
Yun Che ağzını açıp bir süre düşündü ve ardından yavaşça onayladı. "Tamam anladım. Ben senin kararını tüm kalbimle tamamen onaylıyorum"
O anda sonsuz karın ortasında iki bulanık siluet ortaya çıktı. Yun Che'nin yavaş adımlarını izleyen iki siluet yavaş yavaş netleşti.
Yun Che iki kişiyi net bir şekilde gördüğünde yürümeyi bıraktı ve sanki eski bir arkadaşı ile karşılaşmış gibi yüzünde hoş bir şaşkınlık ortaya çıktı. Oraya doğru koştu ve onları selamladı.
"Bu Yanan Cennet Klanının Genç Lideri ve Babalık Juebi değil mi? Burada ne yapıyorsunuz? Bizim bu sınırsız Cennet Havzası Gizli Bölgesi alanında karşılaşmamızın cennetin yazdığı güzel bir kader olduğunu kim kabul etmez ki?"
---------ÇEVİRMEN NOTU------------
Bir bölüm daha bitti sonunda burada bitirsem 1ghostdreamer beni taşlar :D acaba bitti mi bakalım görelim :D
Yun Che ne yapacak? Jasmine kimi öldürecek? 2 kişi gözüktü diğer iki kişi kim? Yun Che'ye yardım etmek için gelme ihtimali olan kişi kim? Merak mı ediyorsunuz? O zaman sonraki bölüme tıklayın varsa okuyup öğrenin yoksa bekleyin öğrenin :D
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..