“Ah! Küçük Kardeş Yun… Ne yapıyorsun! Niçin kendini yaralıyorsun!”
Yun Che'nin eylemleri Cang Yue'nin yüzündeki rengin anında solmasına neden oldu. Bıçağın altından hızla akan kan damlalarını izlerken, panikledi ve kalbi ne yapacağını bilemez halde olduğu için daha da fazla sızlıyordu. Süreç boyunca, Yun Che'nin görünümü değişmedi. Cang Yue'ye bakarken, yumuşak bir sesle,
"Aniden bıçaklandığımı görünce, kalbin çok acımış olmalı, değil mi? O acı tıpkı seni evlenirken gördüğüm zamandakiyle aynı." dedi.
Cang Yue, acı içinde bağırarak, şiddetle başını salladı, "Hayır... Gerçekten gördüğün gibi değil! Kesinlikle onunla evlenme niyetim yoktu, ben sadece... ben sadece..."
Yun Che başını iki yana salladı, “Anladım. Kalbimin acıyor olmasının nedeni, sadece bunlar değil, çünkü biliyorum, gerçekten ölmüş olsaydım bile, Kıdemli Kız Kardeşin kalbindeki tek kişi benim. Benim kalbimin acıma nedeni kendine zarar verebilecek ve kendi itibarını düşürecek kadar ileri gitmen...Kalbim aynı demin kendimi hançerlediğim gibi acıyor!” dedi.
“Ben… Ben…”
“Bu kesikle, kalbimdeki acıyı bilmeni istiyorum... aynı zamanda bu benim hak ettiğim cezam. Ben açık bir şekilde size söz vermiştim, ama sizin bana en ihtiyaç duyduğunuz zamanda, en çaresiz olduğunuz zamanda, ben sizin yanınızda olamadım ve babanızı kurtarma girişiminizle bu şekilde kendinize zarar vermek zorunda kalmanıza neden oldum… Sadece biraz daha, ve seni sonsuza dek kaybetmiş olacaktım…”
Cang Yue, Yanan Cennet Klanının refakatinden hemen önce, kendi hayatını sona erdirmek için zehirli hançeri kullanacaktı. Yun Che'nin dönüşü bir gün bile gecikmiş olsaydı, onu tekrar görme şansı hiç olmayacaktı.
Yun Che göğsüne sokmuş olduğu zehirli hançeri çıkarıp, uzağa fırlattı. Yaradan kan akışı da bir anda tamamen durdu. Elini kaldırdı ve nazikçe Cang Yue'nin yüzündeki gözyaşlarını devamlı olarak sildi. En sonunda, sakinliğini devam ettirmesi mümkün olmayınca, sesi kıyaslanamaz bir biçimde şefkatliye döndü. Onun bakışında, kendi yokluğu sırasındaki özlem ve endişesi dışarı akıyordu, sesi yakınma gibi iken, "Kıdemli Kız kardeş... bana iyice sarılmayı bıraksan... sorun olur mu?"
“Uu…” Cang Yue'nin göz yaşı arttı ve hıçkırarak, kendini tüm gücüyle Yun Che'nin kucağına attı. Kollarını onun etrafına sıkıca sararak, ona sıkıca sarılıp, yüksek sesle ağladı. Bu geçtiğimiz yıl ona tüm ızdırap, özlem, umutsuzluk, tereddüt ve korkuları getirmişti… O Yun Che'nin kollarında kendini tüm bu mesuliyetlerinden kurtardı ve kalbi burkan hıçkırıkları izleyicilerin de içini burktu.
Yun Che de ona sımsıkı sarıldı, ancak ağlamadı. Aksine, o muazzam bir memnuniyet ve sevinç içinde gülümsedi. Vaktinde geri dönebildiğine ve olacak olanların gerçekleşmesine izin vermediğine, memnun oldu. Aksi takdirde, nasıl bir ürkütücü sonuçla karşı karşıya olurdu, bilmiyordu. Cang Yue sırtını hafifçe okşarken, nazikçe konuştu, “Kıdemli Kız kardeş... Gelecekte, ne olursa olsun, bir daha asla, kendinize zarar verecek bir şey yapmayın, tamam mı?”
"Uu... uuuu... Asla... Bir daha asla bunu yapmayacağım..." Cang Yue hıçkırarak ağlarken söyledi.
"Ve Fen Juecheng ile evlenmek yok, tamam mı?" Yun Che söylerken hafifçe gülümsedi.
"Ben... Ben evlenmeyeceğim... Ben onunla asla evlenmeyeceğim, asla... Benim evlenmek istediğim tek kişi sensin... Senin dışında, başka hiç kimse ile evlenmek istemiyorum... Beni öldürseler bile asla evlenmeyeceğim"
Yun Che'nin dudakları bir parça yukarı eğimlendi, "Ben döndüm, bu yüzden her şeyi bana bırak... Bana güvenmeye razı mısın... Tüm ömrün ile seçtiğin bu adama?"
"...Sen burada olduğun sürece, ne olursa olsun, nerede olursa olsun, sonuçları iyi veya kötü olursa olsun, hiçbir şeyden korkmuyorum... Seninle olduğum sürece... Gerçekten, buradaki hiçbir şeyden korkmama gerek yok."
Bu esnada, olanlar saraya aceleyle ulaştı. Cang Wanhe imparator arabasının perdelerini parçalayarak açtı. Bir bakışta, Cang Yue ve Yun Che'nin sarıldığını gördü. Qin Wushang ve Qin Wuyou zaten uzun zamandır oradaydı, kalpleri şaşkınlık ve neşe içinde iken genişçe açılmış gözleriyle bakıyorlardı.
Diğer taraftan, Fen Juecheng zaten patlamak üzereydi. Yüzü zaten iyice domuz bağırsağı rengine dönmüştü. Onların töreninin gerçekleşecek gün olması gerekiyordu ve Prenses Cang Yue, sözde onunla onun klanına dönecekti gerçekte, doğrudan onun önünde olmasının yanı sıra diğer insanların sayısız dikkatli gözleri altında, tahtırevandan dışarı fırladı ve başka bir adamla sarmaş dolaş bir hale girerken ölümsüz aşkına söz verdi ve ağladı...
Bu utanç üst üste on kere aldatılmış olmasından hemen hemen daha da fazla utanç vericiydi!
Hatta normal bir adamın bile bunu kabul etmesi mümkün olmazdı... Hele de o, Yanan Cennet Klanının görkemli genç efendisi idi!
Haber yayılmış olsaydı... Hayır! Tabii ki haber yayılacaktı! Mevcut pek çok insanın gözlerinin altında, iki gün içinde, haber Göklerin altındaki arazinin her santimine yayılmış olurdu. O, Fen Juecheng, Yanan Cennet Klanının gelecekteki Klan Lideri, alçalıp bir maskara olacaktı.
Fen Juecheng'in tırnakları ellerine iyice bastırılmaktan beyaza döndü. Yüzü aşırı öfkeden çirkinleşti ve en sonunda, duygularının kontrolünü kaybetti. Yun Che'yi işaret ederek, öfkeli bir şekilde bağırdı, "Ö... Öldürün onu!! Onu şimdi öldürün!!"
Yanan Cennet Klanının gelin eskortu için getirdiği asker alayı dehşet ve ne yapacağını bilemez halde birbirlerine bakıyordu, ancak onlar olayların gelişiminden etkilenmelerine karşın, Fen Juecheng'in haykırışını işitmeleri üzerine, anında uykudan uyanmış gibi olmuşlardı. Askerin en öndekilerin den onlarca kişi Yun Che'ye karşı aynı şekilde ileri atıldı. Ve bu noktada, kafalarının üstünden, silip süpüren bir fırtına geçti. Yun Che'ye ilk ulaşan, yukarıdan, gökyüzünden uçarak geçen büyük bir kuş gibi bir figürdü... Bu On üçüncü Elder Fen Moran idi!
“Ahh!!”
Kalabalık acele içinde geri çekildi ve birçoğu istem dışı çığlık attı. Yun Che'ye saldıran kişinin aslında Fen Moran olduğunu görünce, insanlar, sanki Yun Che'nin mucize eseri ölümden dönüpte, acımasızca öldürülmüş olduğu bir sahneyi görmüş gibi görünüyorlardı… Hiç kimse Yun Che'nin kudretinden şüphe etmeye cesaret edemedi; O Sıralama Turnuvasının ilk sırasını zorla ele geçiren kişi ve genç kuşağın bir numarası idi. Ancak, Fen Moran'ın gücü Mavi Rüzgar İmparatorluğu içinde en iyilerden idi. Gökyüzü Kaynak Aleminin yedinci seviyesindeki korkutucu gücü ile basitçe Yun Che'nin misilleme yapmak için hiçbir yeteneği yoktu.
“Dur!!”
Düşük ses aniden çınladı; Bu ses yüksek değildi, ama herkesin kulaklarındaki yankılanması, gök gürültüsü gibi son derece ağırdı. Bu düşük sesin içinde, gri renkli bir figür kayan bir yıldız gibi parlamayla, Fen Moran'ın önünü kesti. Şaşırtıcı derecede ezici bir aura Fen Moran'ın hızla durmasına neden oldu. O, önünü kesen kişiyi görünce, yüzünde geçmişteki bir olayın şoku parladı, "Sen... Dongfang Xiu!"
“Saray Şefi Donfang!!” Qin Wushang ve Qin Wuyou'nun şaşkın seslerinin çınlaması pek uzakta değildi.
Fen Moran'ı engelleyen, gerçekten de Mavi Rüzgar Sarayı'nın Baş Saray Şefi... Dongfang Xiu idi! O da Mavi Rüzgar İmparatorluk Ailesi'ne bağlıydı ve tüm Mavi Rüzgar İmparatorluk Ailesi'nin bir numaralı uygulayıcısıydı! Onun kaynak gücü İmparator Kaynak Alemi'nin içine yarım adım atmıştı!
Dongfang Xiu Mavi Rüzgar Sarayı'nın Saray Şefi olmasına rağmen, Saray'da nadiren ortaya çıkardı. Her zaman, o zorlukla görülürdü, ancak Cang Wanhe son birkaç yıl içinde son derece hasta düştüğünden beri, o sarayda ortaya çıktığından olayların sayısı önemli ölçüde azaldı, muhtemelen yarım yıl içinde tek bir kerecik bile olmamıştı… Qin Wushang, Dongfang Xiu'nun ortaya çıkmasından ve sessizce konuşmasından hemen önce onun konumunu fark etmişti, “Saray Şefi Dongfang'ın bu birkaç yıl ortada olmamasının nedeni gizlice İmparator'u korumak olabilir mi?”
“Muhtemelen durum böyle olmalı. İmparatorun önceki gizli koruması güçlü olabilir, ama nasıl o Saray Şefi Dongfang ile karşılaştırılabilir! O yıl, imparator aniden acılı bir hastalığa düşmüştü. Elbette, o garip bir şey fark etmiş olmalı, bu Saray Şefi Dongfang'ın onun yanına koruma olarak çağrılmasının nedeni olmalı.” Qin Wuyou sessizce söyledi.
Yanan Cennet Klanının gözünde, İmparatorluk Ailesi'nin gücü nispeten zayıftı. Onların büyük ordusunun kudretli olduğunu, onların savaş alanında güçlü olduğunu iddia edebilirlerdi ancak Yanan Cennet Klanının gözünde, kolaylıkla ezilebilecek bir karınca gibiydi ve İmparatorluk Ailesinin en iyi boksörü daha da ümitsizdi. Ancak, orada onların korktuğu sadece bir kişi vardı ve bu Dongfang Xiu idi!
Dongfang Xiu yaklaşık elli civarı olarak görünüyordu, onun görünüşünde küstahlık adına herhangi bir görüntü olmaksızın, bilimsel ve sevimli idi. Aksine, o bir entelektüele benziyordu, ama konuştuğu kelimeler hiç de hafif değildi. “Fen Moran, yirmi yaşında bile olmayan bir gence vuracak kadar ileri gittiğine göre görüşmediğimiz on yıl boyunca birçok konuda cahil kalmışsın..”
“Saray Şefi Donfang!” Fen Moran, buz gibi bir sesle homurdandı. “Bu Yanan Cennet Klanımız ve bu serseri arasında, bu nedenle karışmamanız en iyisi olur!”
Dongfang Xiu kibarca gülümsedi, "Yun Che Mavi Rüzgar Kaynak Sarayı'mın bir müridi, Saray Müdürü olarak, ben tabii ki..."
"Gerek yok!"
Aniden konuşan ve Dongfang Xiu'nun sözünü kesen kişi aslında Yun Che idi. Bir elinde Cang Yue'yi tutarken, gözleri hala su gibi sakindi. “Saray Şefi Dongfang, iyi niyetleriniz için bu genç teşekkür eder, ama ihtiyar osuruk haklıydı. Bu ben ve Yanan Cennet Klanı arasında; İmparatorluk Ailesi veya Mavi Rüzgar Kaynak Sarayı ile ilgili bir şey değil! Benim meselemin içini karıştırmanıza gerek yok... En çok yapmanız gereken şeyi yapmalı, korumanız gereken kişiyi korumalısınız.”
"Kıdemli Kız Kardeş, kendinizi iyi koruyun!" Yun Che'nin sesi alçalırken, elindeki, tuttuğu Cang Yue'yi bir tarafa doğru nazikçe itti, onu Donfang Xiu'ya doğru itti. Dongfang Xiu'nun kaynak gücü İmparator Kaynak Alemi'nin içine yarım adım atmıştı ve o alanın tamamı içinde emsalsizdi. Onun koruması sayesinde, Cang Yue'ye zarar verebilecek hiç kimse yoktu.
Yun Che'nin sözleri Dongfang Xiu’yu hayrete düşürdü ama o hemen anladı. Yun Che açık açık bunu yapıyordu çünkü o Yanan Cennet Klanı ve İmparatorluk Ailesi veya Mavi Rüzgar Kaynak Sarayı arasında kötü şeylere neden olmak istemiyordu. Aksine, böyle büyük bir asker alayı tek başına almayı düşünüyordu. Bir şey söylemek istedi, ama bir an bakışları, korkunç bir ölçüde sakin olan Yun Che'nin gözleriyle temas etti, dudaklarından dışarı çıkmak üzere olan kelimeleri geri yuttu. Cang Yue'yi alarak, yavaş yavaş geriye Cang Wanhe'nin imparatorluk arabasına doğru uçtu, “Bu durumdan itibaren, o zaman ben artık engel olmayacağım… Hoho, Mavi Rüzgar Kaynak Sarayı'nın kazandırdığı, tarihinin en seçkin öğrencisi olarak anılan kişinin ne kadar büyük bir dalga olduğunu göreyim.”
(ÇN: Bu dalga bir tür deyim olmalı. Ne kadar güçlü olduğunu göreyim gibi birşey diyor sanırım.)
Saray Şefi Dongfang'ın ortaya çıkması Yun Che'yi idolleştirenlerin bir çoğunun rahatça büyük bir iç çekmesine neden oldu, ama göz açıp kapayıncaya kadar, Yun Che bir kez daha küstahça kibirli bir şey yaptı, Saray Şefi Dongfang'ı zorla uzağa "kovaladı"... Yanan Cennet Klanı'na karşı tek başına gitmek isteyen sadece on dokuz yaşında bir genç miydi? Yanan Cennet Klanı'nın iki bin dahi öğrencisine karşı çıkmak zorunda mıydı… Orada sekiz Gökyüzü Kaynak uygulayıcısı da vardı... bunlardan ikisi Gökyüzü Kaynak Alemi'nin son aşamalarının zirvesindeydi!
Tanrı olduğunu sanıyor!
‘’HAHAHAHA! Uzun zaman önce çılgın ve umursamaz bir budala olduğunu duymuştum, ve ününü hak ediyorsun!’’ Fen Moran saldırı hakkında yüksek sesle güldü.
Oysa Yun Che ona kısa bir bakışını bile harcamadı.. Ejderha Kusurunu yukarı kaldırdı, Fen Juecheng’e baktı ve sakinlikle söyledi, ‘’Fen Juecheng sen Fen Juebi’nin ölüm sebebini açıkça biliyorsun. Aslında seninle düşmanlığım yoktu ama sen şimdi beni öldürmek için bir komplo kurdun, Bu borcun ödemesini, sana bugün yapacağım... Ancak Prenses Cang Yue benim Kıdemli Kız Kardeşim, benim destekçim ve en önemlisi benim kadınımdır! Sen onun bir tek saç teline bile değmezsin, bu yüzden eğer sen benim Kıdemli Kız Kardeşim Xueruo ile evlenmek istiyorsan,beni geçmek zorundasın ya da başka türlü… Sen en iyisi çığlık atarak kuyruğunu bacaklarının arasına alıp Yanan Cennet Klanın ile birlikte buradan defol!’’
.
Ses alçalırken, Yun Che aniden önce ileri vurdu. Sallanan Ejderha Kusurunu kaldırdı, beklemeksizin ilerledi ve ilerde olan Fen Moran’a doğru saldırdı.
‘’Geber!’’
Bir küçük inisiyatifi alarak Mavi Rüzgar İmparatorluk Ülkesindeki zirveden olan mutlak bir uzmana saldırmaya cesaret etmişti. Fen Moran hor görerek güldü. Bir el kalktı ve birden onun beş parmağından mor alevler ortaya çıktı. Yun Che'ye elini uzattı ve aniden, gözlerinin önündeki sahne bulandı. Ondan önce Yun Che, fiilen göz açıp kapayıncaya kadar dört kişi olmuştu.
Herhangi bir ipucu ve kaynak enerjisinde hiç dalgalanma olmadan, bu dört silüet tamamen aynıydı. Görünüm ve aura da pratik olarak hiçbir fark yoktu.
Yaşadığı yıllardan beri, Fen Moran hiç bir zaman böyle garip bir beceri görmemişti. Bu kadar kısa bir sürede, Yun Che’nin gerçek vucudu çoktan Fen Moran’ın yanından geçmiş ve Feng Juecheng’e dogru saldırmıştı.
O Yanan Cennet Klanında görkemli büyük biriydi, ama bir küçük onun yanından geçip gitmişti. O bile onun yolunu yarım saniye engelleyemedi. Neredeyse patlayan, O döndü ve onun öfkeyle dolmuş sesiyle bağırdı, ‘’Sinsi velet… Genç Efendiyi koruyun!’’
Yun Che hızla yanaşmışken, Yanan Cennet Klanının öğrencileri ileri koştu. Onların alevli kılıçlarından alevler gökyüzüne doğru dans etti ve bir alev ejderha şekli Yun Che’yi kapladı.
Bu iki bin(2000) Yanan Cennet Klanı öğrencileri içinde, bin üç yüz(1300) Ruhsal Kaynak Alemi ve yedi yüz(700) Yeryüzü Kaynak Alemi öğrencisi vardı.
Bu kadar gereksizce büyük ve gösterişli grup kesintisiz bir şekilde birleşti ve
akıl almaz derecede yoğun saldırı yaptı. Onların birleşmiş saldırı gücü sekiz(8) Gökyüzü Kaynak Alemi uygulayıcısını bile aştı.
Ama bugün onların yolları Yun Che ile kesişmişti..
Yun Che'nin ağır kılıcının özelliği çok sayıda düşmana karşı olan gücüydü.
Daha çok düşman oldukça ağır kılıç tam potansiyeli ile daha iyi savuruluyordu.
GHOSTUN NOTU: Okuyucularımız olarak sizde farketmiş olmalısınız bu yeni çeviri kime aitse egzotik ve tropikal bir kokteyl tadına ev sahipliği yapıyor. Bu yüzden farklı bir deneyimin tadını dibine kadar idrak etmenizi istediğim için kendimce olan cümlelerimden eklemedim.
Çeviren arkadaşlarımızı cânı gönülden tebrik ediyor ve başarılarının devamını bekliyor olacağım.
Yorum meselesini algılayamayan arkadaşlar için açıklama yapıyorum. Şimdi ben sanal olarak bildiğiniz chatango gibi uygulamalarda sapık benliğimle sübyancılık gibi işlerle meşgulüm.(Yaş grubu malumunuz 13-19 arası) Genç neslin benliklerine egom ile nüfuz ediyorum (Bu yaş grubunu tahrik edebilecek en iyi şey muhteşem bir kişilik)
Onlara novel öneriyor veya çevirmen yada editör arıyorum (Aranızda editörlüğe ve chatango’ya tarafımca çekilen arkadaşlar bunu iyi bilir) Karakterim ve kişiliğim gereği erkekler ile iş yapmayı sevmiyorum çoğu benim gibi sorumsuz oluyor. Yorum meselesinde olduğu gibi, aranızda işsizlerin ve ergenlerin olduğunu biliyorum ama insanlara ben noveli önerdiğim gibi insanlar yorumlarınızı inceliyor. Ancak söylediğim eski tık(yenilerini bilmiyorum) sayılarını duyunca dedikleri tek şey o tıka bu yorum sayısının oranı oldukça düşük :) Yine uzatıyorum biliyorum hakaret etmeye hakkım yok ama sizden istirhamım biraz anlayışlı ve sorumluluk sahibi birer okuyucu olmanız...Yapacağınız şey bir google hesabı ile wordpress te oturum açmak ve hiç bir şey yazamazsanız bile teşekkürler yazmanız, inanın bu bile insanların hoşuna gidiyor. Chat odaların da lol-dota-sword bilmem ne hakkında tartışmalar açacağınıza sizi birbirinizle tanıştıran bu novel bölümlerinin altına yorum düşmeniz, sanırım zor bir şey olmasa gerek…
Yorumlarını eksik etmeyen arkadaşların ellerine ve gönülleri dert görmesin :D
( Bundan sonra yorum dahi atmayıp ta, chatte yada başka yerde bölüm soranı görürsem 7 değil 77 sülalesine kayacağım, yapabiliyorsanız beni durdurmayı deneyin ) Saygılarımla ghost diye bildiğiniz şahıs…
Ve yorum yazıpta seviyesi belli olmayan küfürbaz haydolarımız var. Sadece merak ediyorum anneniz ve babanızdan aldığınız terbiyeyi bu şekilde mi gösteriyorsunuz?
Yani birini veya bir şeyi *meniz, yada birine veya bir şeye koymanız, sizi tahrik mi ediyor? Pardon ya unuttum çoğunuz (o küfürlü yorum yazanlar) serseriydiniz ya da elinizde çakınız sokakların çoçuğusunuz, Benim için ne olduğunuz önemli değil ama bana soracak olursanız daha kı*nı yıkamasını bilmeyen yüzündeki sivilcelerini sıkmaktan başka bir hobisi olmayan sanalda klavye erkeği kesilen küçük birer veletsiniz. Test edin hadi bunu görüpte 31 çekmeyenler bana mesaj atsın mailden ([email protected]) Tekrar ediyorum kim olduğunuz umrumda değil :D
(Wed June 29, 3:30:17am
RelarKvothe: yahu bu mga'nın yorumlarına niye bu kadar çok küfür var? 250 leri falan göz gezdiriyordum küfürler havada uçuşuyor. hayır rahatsızlık duyduğumdan değil fakat bir bayan okuyucu falan olsa ayıp lan koca adamlarsınız neredeyse. Site kurallarına uyulmalı bir çeki düzen versin herkes kendisine
bu arkadaşı tebrik ediyorum :D
Nasıl küfür ediyordunuz ya? haa şu şekildeydi;
((O küfürlü yorumları yazanların 7 sülalesine koyayım)) bakalım altından kalkabilecek kadar geniş olan var mı? Yani kusura bakmayın ben karıya kıza sövecek olsaydım bunun yerine gider yapardım ama doğacak olan çocuklara zengin olsam da param yetmezdi. Bana koyabilecek olan varsa her zaman beklerim :) Antalya-Alanya gelenler mail atsın yoldan alırım yani koyma hizmetinde de sınır tanımıyoruz… (Bu yazıyı okuyup ta masum olan okurlarımızdan tekrar tekrar özür diliyorum)
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..