Bölüm 328: Cennetleri Yakan Öfke (2)

avatar
14575 34

Against The God - Bölüm 328: Cennetleri Yakan Öfke (2)


 

Çeviren: Yusaince00 – Düzenleyen: Thelostanonking – Bağışcı: YOK

 

‘’AHH!! ‘’

 

Yun Che öfkeli bir şekilde bağırdı ve Xiao Yunhai’yi uzağa doğru fırlattı. Sonuç olarak, Xiao Yunhai’nin başı yere çarptı ve taze kan bayıldığı yerin her tarafına sıçradı. Ardından, Yun Che delicesine arka dağlara doğru ilerledi.

 

Sabırsızlık, özlem, heyecan, sevinç… ve bunun dışında bir sürü duyguyu dönerken yanında getirmişti. Uçan Bulut Şehrine adım attığı an bu duygular gelgit dalgası gibi birbirine karıştı. Bunların arasında, sevinç en büyük yeri kaplamıştı.

 

Çünkü, üç yıldır görüşemediği dedesi ve küçük teyzesiyle görüşmek üzereydi.

 

Onları üç yıllık sefaletlerinden kurtarmak üzereydi…

 

Onlara, nasıl olduğunu göstermek istiyordu ve nasıl çoktan büyüdüğünü söylemek istiyordu. Onun için endişelenmemelerini istiyordu ve olduğu şekilde ondan hoşnutlanmalarını, gururlanmalarını istiyordu.

 

Yakında, yapmayı istediği şeyi bitirecekdti, dedesine ve küçük teyzesine bıraktığı sözü tamamlayacaktı.

 

Yakında, Xiao Klanı’nın onlara borçlu olduğu tüm borçları toplayacaktı, dedesi ve küçük teyzesinin tüm endişe ve kinlerini hafifletecekti.

 

Fakat, Alacağı şeyin böyle şaşırtıcı bir şok olacağını hiç düşünmemişti.

 

Yun Che şiddetli bir fırtına gibi arka dağlara doğru ilerlemişti. Yansıma Geçidini geçmiş, Xiao Lie ve Xiao Lingxi’nin üç yıldır soyutlandığı yere varmıştı.

 

Dağ zemini, solmuş otlar, taştan bir oda ve temiz bir pınar… Bu yer olağanüstü şekilde basit ve sakindi, ama kıyaslanamaz biçimde soyutlanmıştı da. Xiao Lie ve Xiao Lingxi burada kilitlenmeye zorlanmış, dışarı yarım adım bile  atmalarına izin verilmemişti. Yun Che  taş odanın önüne vardığı gibi orada durdu. Bir süreliğine biraz daha ilerlemeye cesaret edemedi… çünkü onlara her şey  hakkında gerçeği söylemek istemiyordu. Bunun yerine Xiao Klanı’nın söylediği her şeyin yalan olduğuna  inanırdı… Bunun yerine  onların söylediği her şeyin sadece bir rüya olduğuna inanmayı bile seçerdi!

 

3 yıldır birikmiş olan endişesini ve merağını kendiyle beraber getirmişti. Bu sonucu kabul etmekte yetersizdi.

 

‘’Dede… Dede!’’

 

‘’Küçük Teyze… içerde misiniz?’’

 

‘’Ben Xiao Che… Geri döndüm!Dede, Küçük Teyze, beni duyuyor musunuz? Eğer duyuyorsanız, dışarı çıkın ve benle görüşün!’’

 

Ç.N: Buna sigara yakılır işte :/ . Acıların çocuğu Yun Che sevdiği  herkesi yavaş yavaş kaybediyor.  

 

Bağırış ardına bağırışları, biraz ürperti içeriyordu. Sesi rüzgar ile beraber uzaklara doğru sürüklendi, ama buna karşı bir cevap bile gelmemişti.

 

Son umut parçası bir sabun köpüğü gibi yok olmuştu. Yun Che nefesini tuttu ve ileri doğru yürüdü. Bir adım ileri attığı gibi, tüm vücudu hareketsizleşti… Önündeki taş odada gördüğü şey koyu kırmızı kan lekeleriydi.

 

Yun Che’nin şiddetli bir fırtına gibi ileri atıldığında  kalbi sıkıştı. Hemen  kan lekelerinin kuruyup kurumadığını öğrenmek için kan birikintisinin olduğu yerin önünde eğildi. Fakat, onun yüzeyinde ince bir toz tabakası vardı. Dağ rüzgarlarının hiç durmadığı bu yerde, bu ince toz tabakası  kan lekelerinin  geçmiş üç, dört günde bırakıldığını kanıtlamıştı.

 

Kan lekelerinden çok uzakta olmayan bir yerde, Yun Che  üstleri pas tutmuş parçaları olan iki kırılmış kılıç gördü.

 

Bundan başka, burada bir kavganın ortaya çıktığı hakkında hiçbir iz yoktu. Yanan Cennet Klanı’nın gücüne karşı, Xiao Lie ve Xiao Lingxi nasıl  direnebilir veya mücadele edebilirdi?!

 

Yun Che’nin elleri  yere dayanmıştı, ve 10 parmağı derin bir şekilde kayaya gömülmüştü. Tüm vücudu titrediği gibi  kafası yere düştü. Dişlerini sıkıca sıktı ve çatırdama sesleri yaptı. Yoğun bir kızgınlık ve sertlik  tüm taştan odayı doldurdu; bunun baskısı  oradaki havanın akıcılığını tamamen durdurdu.

 

‘’Yanan Cennet Klanı… Yanan Cennet Klanı… Yanan Cennet Klanı… ‘’

 

Yun Che’nin ağzından sessiz homurdanmalar çıktı. Bu sessiz homurdanmalar hayat arayan cehennemdeki hayaletlerin sesi gibiydi.

 

Sikong Du’nun Yeni Ay Şehri’nde bahsettiği kişiyi hatırladı…

 

Fen Duanhun’un üçüncü oğlu,Fen Juechen!!

 

Sikong Du yanılmamıştı. O kesinlikle Fen Juechen’di! Yeni Ay Şehrinde ortaya çıkmasının sebebi  sadece geçip gitmekti… gerçek hedefi aslında burasıydı!

 

Yanan Cennet Klanına olan kini iki sene önce doğmuştu.  Juecheng onu öldürmek için suikast düzenlemişti, ama bunun yerine Fen Juebi zarar görmüştü… Fen Juechen’in Cang Yue’ye kur yapma denemeleri nafileydi ve bu süreçte  ağır yaralanmıştı.Bu, Yanan Cennet Klanının tüm haysiyetini kaybettirmişti. Ardından, onu öldürmek için Fen Moli tarafından yönetilen sekiz Gökyüzü Kaynak Aleminde uzman bile göndermişti!!

 

Sekizini öldürmek ve birini canlı bırakmıştı… O son kişi  Yanan Cennet Klanına olan uyarısıydı ve Yanan Cennet Klanını biraz küçük haysiyetle, zaman kaybıyla ve biraz uzlaşma ile bırakmıştı…Çünkü Yanan Cennet Klanı burada binlerce yıldır duran oldukça güçlü bir tarikattı .Zekasının sonlarında olmadığı sürece, Yanan Cennet Klanına karşı sonsuz düşmanlığa sahip olmak istemiyordu.

 

Fakat, Yanan Cennet Klanı’nın böyle bir hareket yaparak karşılık vereceğini hiç düşünmemişti!

 

Onun ve Yanan Cennet Klanı arasındaki kin 10 kat daha büyük olsa bile, bunun Xiao Lie ve Xiao Lingxi ile ne alakası vardı?

 

‘’AHHH!!!!’’

 

Yun Che  akciğerlerinin üstünde bir sesle sesini kaybedene kadar bağırdı. Yumrukları ile yere vurdu ve yerde birkaç metre derinlikte delikler açtı. Bunun ardından, dışarı çıktı ve Kar Anka Kuşu’nun üstüne indi.Göklere kadar yükselen bir kin ile uzaklara doğru uçtu.

 

‘’Xiao Klanından sizi yaşlı köpekler… bunların hepsi sizin suçunuz…hepsi sizin yüzünüzden! Dedeme ve Küçük Teyzeye bir şey olursa… Tüm klanını… ölü olarak gömeceğim!!! ‘’

 

Xiao Klanının üstündeki gökyüzünde, Cehennemim derinliklerinden gelmiş gibi bir ses  yankılandı. Korku ile başlarını kaldırdılar ve gökyüzünde muazzam bir kar beyazı canavar  gördüler. Hepsi zeminde sabitlenmişti ve  kendilerini kontrol edemeden titriyorlardı. O muazzam kar beyazı canavar Görüş alanlarından çıkmasına rağmen, hala uygun bir şekilde ayağa kalkamıyorlardı.

 

Hava akışına ters uçtuğu gibi , buz kadar soğuk olan rüzgar zihnini biraz sakinleştirdi, ama göğsü ve beyni  nefretle dolu olduğundan patlamanın eşiğindeydi.Dişlerini sıktı ve ses iletim yeşimiyle birlikte Bin Mil İletişim Tılsımını eline aldı.Sikong Du’ya doğru sert bir sesle konuştu: ‘’Kıdemli Sikong…  bana Yanan Cennet Klanı’nın nerede olduğunu söyle… ‘’

 

‘’… Ne oldu? ‘’

 

‘’Acele et ve bana Yanan Cennet Klanı’nın nerede olduğunu söyle!’’ Yun Che öfkeli bir şekilde bağırdı.

 

‘’…Yeni Ay Şehrinin üç bin metre güney batısında . ‘Mavi Ateş Bölgesi’ diye bir yere vardığın zaman  Yanan Cennet Vadisi’nin yerini etrafa sor . Yanan Cennet Klanı Yanan Cennet Vadisinin içinde… Çok dikkatli olmalısın! ‘’

 

Yun Che ses iletim yeşimini geri bıraktı ve nefret dolu gözleri ile güney batıya doğru baktı. Altındaki Kar Anka Kuşu Canavarı hemen efendisinin duygularını sezdi ve en yüksek hızıyla uçmaya başladı. Uzun beyaz bir iz uzaktaki ufuğa uçtukları gibi hızlıca kaybolduklarında arkalarında çıktı.

 

Uçan Bulut Şehri,Yanan Cennet Klanı’nın olduğu  Mavi Ateş Bölgesinden çok uzaktaydı. Yanan Cennet Klanı  taşıt olarak alışılmamış kaynak canavarları kullansa bile, bir tur yolculuk onlar için en azından 10 gün sürerdi. Bu yüzden, onların binekleri nasıl Yun Che’nin Kar Anka Kuşu ile  aynı şekilde bahsedilebilirdi ki.  İlerdeki insanlar hızlandıysa ve en arkadaki kişi en yüksek hızıyla ilerliyorsa, Fen Juechen Yanan Cennet Klanına vardığında Yun Che’nin  Mavi Ateş Bölgesine elli kilometreden daha az bir uzaklıkta olması gerekirdi.

 

Bu grup arasında yüzü korkuyla dolu  on yedi, on sekiz yaşında gözüken genç bir kadın  vardı. Yanında ise ellilerinde veya altmışlarında olan sabit ve sinirli bir yaşlı vardı. Yüzünde kolaylıkla gözüken soluk ifadeye bakılırsa, çok ağır yaralanmış gibi gözüküyordu.

 

Bu iki kişi şok edici bir şekilde Xiao Lie ve Xiao Lingxie’ydi!

 

Yanan Cennet Klanının ana kapısının önüne vardıklarında, hepsi bineklerinden indiler. Genç kadın yumruğunu sıktı ,dişini gıcırdattı ve konuştu: ‘’ Aramızda hiçbir düşmanlık veya dert yok, tam olarak ne yapmaya çalışıyorsunuz!? ‘’

 

Genç kadının önünde yürüyen yaşlı bir adam,onu elleriyle itti  ve konuştu: ‘’Daha az zırvala, ilerle!’’

 

Xiao Lie aniden bir adım ileri attı ve Xiao Lingxi’nin önüne geçerek onu itmesini engelledi. Yaşlı adam tarafından anında yere itilmişti.

 

‘’Baba!’’ Xiao Lingxi  üzücü bir şekilde Xiao Lie’ye yardım etmeye giderken bağırdı. Xiao Lie göğsünü tuttu ve  şiddetle öksürdü.Yüzü artık daha da solmuştu.

 

‘’Dur!’’ Fen Juechen aniden arkasına döndü ve soğuk bir şekilde konuştu: ‘’ Sana onları rahatsız etmeni kim söyledi! Onların yaşaması veya ölmesi  senin karar vereceğin bir şey değil. Eğer onları tekrar rahatsız etmeye cürret edersen, elini keseceğim! ‘’

 

Yaşlı adam alay ediyordu ve neredeyse Xiao Lie’ye lanet edecekken, Feng Juechen’i duyduğunda, tüm vücudu aniden dondu. Anında başını salladı ve hızla geriye adım attı.

 

‘’Bu Xiao Lie’yi Ejder Tutan Zindan’a kilitleyin. Bu kadına gelirsek… ‘’ Fen Juechen  Xiao Lingxi’ye bakmadı, ama ifadesi biraz anormaldi: ‘’Onu benim yaşadığım yere, Ölümlü Ayıran Cennetsel Köşk’e getirin ve ikinci hizmetçi Zi Lan’a onu dikkatlice izlettirin. ‘’

 

‘’Evet!’’

 

Yanan Cennet Klanı,Şehir Yok Eden Köşk.

 

Fen Juecheng’in sol elinin tümü sıkıca örtülüydü ve sağ kolunun tamamı aşağı doğru sarkıyordu… Yanan Cennet Klanı sınırsız ruhsal hapa ve etkili ilaca sahipti, ekstra olarak  Fen Juecheng’in kaynak gücünün zayıf olmadığını da sayarsak, Yun Che’nin vuruşları gerçekten çok şiddetliydi. On gün kadar bir sürede, Fen Juecheng’in yaralarının tamamen iyileşmesi imkansızdı. Geçmiş birkaç gün içinde, vücudundaki tüm acı ve kalbindeki sonsuz aşağılanma Yun Che’ye karşı daha da kuvvetli bir nefrete dönüşmüştü.

 

Şehir Yok Eden Köşk’ün kapısı öfkeli bir şekilde tekmelenerek açılmıştı ve Fen Duanhun içeri sinirli bir şekilde yürümüştü.Belli bir şekilde sinirli olan Fen Duanhun ile karşı karşıya olan Fen Juechen hiç şaşırmış veya kafası karışmış bir şekilde değildi. Ayağa kalktı ve belli bir cevabı olan bir soru sordu: ‘’ Seni bu derece sinirlendirecek kadar kim kışkırttı? ‘’

 

‘’Chen’er ‘in Uçan Bulut Şehrine gidip o ikisini getirmesini sağlayan sen miydin? ‘’ diye, Fen Duanhuan öfkeli bir şekilde sordu.

 

‘’Evet!’’ Fen Juecheng anında itiraf etmişti.

 

‘’Sorun çıkartıyorsun! Bu konu hakkında benle hiç görüşmedin bile! ‘’

 

‘’Çünkü eğer senle görüşseydim,hiç kabul etmezdin!’’ Fen Juecheng korkusuz bir şekilde konuştu.

 

‘’Utandırıcı!’’ Fen Duanhun ellerinin yanındaki uzun yeşim masaya vurdu ve ezdi: ‘’ Ne yaptığının farkında mısın! Yun Che şuanda kesinlikle kışkırtamayacağımız bir kişi! Büyük Kıdemli, Fen Duancang, Fen Moli… İmparator Kaynak Aleminden yarım adım kadar uzaktaydı ve yedi Gökyüzü Kaynak uzmanı, onun elleriyle ezici bir yenilgiyle karşılaştılar. Kaçabilen tek kişi, Fen Duanhai, Yanan Cennet Klanımıza bir uyarı olarak hizmet etmesi için bağışlandı ve bizi birazda olsa haysiyetle bıraktı! Fen Duanhai’ye göre, Yun Che’nin gücü dedeninkiyle aynı! Eğer birisi bu çeşit biriyle arkadaş olabilirse, arkadaş olmalısın. Eğer arkadaş olamazsan, onu kesinlikle kışkırtmamalısın. Ama sen… ‘’

 

‘’Yani babam buna dayanmaya devam etmek istiyor!’’ Fen Juecheng sert bir şekilde  ayağa kalktı ve Fen Duanhun’un öfkeli  bir çift nefret dolu gözüyle karşı karşıya kaldı: ‘’ Benim ikinci genç kardeşimi öldürdü…seninde oğlunu! Benim düğünümü bozdu, tüm Yanan Cennet Klanını ve beni haysiyetsiz bir şekilde bıraktı. Göklerin altındaki her şey için bir maskara olduk! Ayrıca Köşk Efendimiz olan yedi kıdemlimizi de öldürdü! Bu çeşit bir nefret  kesinlikle uzlaşılamaz! Sadece ben değil, bir çok Kıdemli ve Köşk Efendimiz bile Yun Che’nin bin parçaya doğrandığını görmek istiyor! Ama baba, buna büyük toplantıda kısa süreliğine katlanmamızı seçtin…Buna nasıl dayanabiliriz! Yanan Cennet Klanı’nın binlerce yıllık zorluğunda, ne zaman bu kadar küçük düşürüldük, kim bizim Genç Klan Efendimizi, bir sürü Kıdemli ve Köşk Efendimizi  öldürmeye cürret etti…Ne zaman Yanan Cennet Klanı arka planı bile olmayan küçük bir barbar çocuktan korkacak kadar zayıf bir duruma düştü! ‘’

 

‘’Kes sesini!’’  kollarını savurdu: ‘’ Doğal olarak söylediğin hiçbir şeyi unutmadım! Yun Che’yi bırakacağımızı da asla söylemedim. Fakat, Yun Che’nin şuan ki gücü çok şaşırtıcı. Dikkatlice beklememiz gerek ve mantıksızca hareket de edemeyiz! Fen Duanhai’yi de bırakması bizimle ölümüne savaşmayacağını gösteriyor; Yani bir seçim yapmak için gözlemleyecek çok zamanımız olduğunu gösteriyordu… ama sen gizlice Chen’er’in gidip iki akrabasını yakalamasına izin verdin! ‘’

 

‘’Yun Che oldukça sevecen bir kişi. Sadece Temel Kaynak Aleminde olan  Xia Yuanba’yı kurtarmak için kendi hayatını feda edebilir. Yaptığın şey… pullarını tamamıyla ters sökmekti! Eğer bunun haberleri yayılırsa, Yanan Cennet Klanımız utanmaz ve suçlu olarak adlandırılır. Bundan dolayıda, itibarımız ağır bir şekilde mahvolur!’’

 

Ç.N:  Yazacak bir şey bulamadım :/ . Yun Che plansız bir şekilde dalacak mı ? Yun Che’nin Dedesine ve Küçük Teyzesini öldürecekler mi ? Yoksa Yun Che onları kurtarabilecek mi? Dedesinin yüzünün soluk olmasının sebebi ölmeye yakın olmasından dolayı mı ? Bu Çevirmen niye mi toplu atmıyor? Merak mı ediyorsunuz?  O zaman diğer bölümü bekleyin :D .

Not: Diğer bölüm Pazartesi Akşamı 9-12 arası çıkacaktır . İyi Hafta Sonları Dilerim :).

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44329 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr