Bölüm 1401: Ejderha Hükümdar Kontrolü Kaybediyor

avatar
6410 53

Against The God - Bölüm 1401: Ejderha Hükümdar Kontrolü Kaybediyor


 

Bölüm 1401: Ejderha Hükümdar Kontrolü Kaybediyor

 

Ejderha Hükümdar Samsara'nın Yasaklı Diyarı'nı bir anda kuşatmıştı. O anda rüzgar durdu, uzay yerinde saydı, bitkiler sallanmayı bıraktı, hatta kuşlar, böcekler ve toz bile havada uçmayı bıraktı.

 

“...” Shen Xi bakışlarını indirip "itaatsiz çocuk" diye mırıldandı, ama kızını azarlayacak gücü kendinde bulamadı. İç çekti. "Burada başka kimse yok.”

 

"Hayır, burada başka biri var." Ejderha Hükümdar somurtarak, "O da kim!? Ne cüretle Samsara'nın Yasaklı Diyarı'na girersin!? Tek başına bu suç bile dokuz ailevi imhayı hak ediyor!" dedi.

 

"Daha fazla aramanıza gerek yok," dedi Shen Xi. "Samsara'nın Yasaklı Diyarı'nda kimse yok. Algıladığınız şey karnımdaki çocuk."

 

Ejderha Hükümdar zorlu biriydi. Samsara'nın Yasaklı Diyarı'nda olduğu her an rahat ve savunmasız halindeydi. Normalde bilincini iyi bir neden olmadan açığa çıkarmazdı bile. Diğer yandan, bilincini tüm gücüyle açığa çıkarsa, bu ruhsal gerçeklikte ondan saklanabilecek tek bir şey bile yoktu. Bu yüzden Shen Xi gerçeği ondan saklamamıştı.

 

“...” Ejderha Hükümdar başından vurulmuşa döndü. Kafasında bir vızıltı vardı ve ilk kez bir şeyi tamamen yanlış duyduğundan emindi. "Ne... Dedin sen?"

 

"Hissettiğiniz varlık karnımdaki çocuk." diye tekrarladı Shen Xi. Yavaşça devam etti: "Yeteneklerinizle, bunu çoktan fark etmiş olmalıydınız. Neden kendinize inanmıyorsunuz?"

 

    “……”

 

    “………”

 

    “…………”

 

(FN: Al işte bozuldu dağ gibi adam. Bugün de ejderha kral reise yakıyoruz.)

 

Dünya aniden sessizliğe büründü. Bilinç çoktan Samsara'nın Yasaklı Diyarı'nı sarmıştı, tüm diyar sanki bir kasırga geçiyormuşçasına titremeye başladı. Ejderha Hükümdar hareket etmiyordu, ancak göz bebekleri şişirilip bırakılmış birer balon gibi genişliyordu.

 

Tepkisi Shen Xi'nin kaşlarını çatıp başını hayal kırıklığıyla sallamasına sebep oldu. "Ejderha Hükümdar, sana birçok kez senin Ejderha Irkının imparatoru ve tüm dünyanın yüce hükümdarı olduğunu söyledim. Sen zaman veya mekan fark etmeksizin kaybetmemesi gereken tek kişisin. 'Ejderha Hükümdar' olduğunu unutmamalısın."

 

“...” Ejderha Hükümdar hala hareketsizdi. Biri ruhunu çalmış gibi duruyordu. Shen Xi'nin sözleri onu dünyaya geri getirmiş gibi olsa da, göz bebekleri inançsızlık ile dolup taşıyordu. Kimse Ejderha Hükümdar'ın gözlerini böyle görmeyi beklemezdi. İleri doğru titrek bir adım attı ve sordu: "Kim... Kim demiştin?! Kimin... Çocuğu bu!?"

 

Sesi, birisi iki zımpara kağıdını birbirine sürtüyormuş gibi çıkıyordu. Söylediği her kelimeyi ayaklarının altında oluşan derin çatlaklar izledi.

 

“...” Shen Xi sessizce iç çekti ama bir şey söylemedi. Ejderha Hükümdar'ın bilmesini istememesinin sebebi tam olarak da buydu… Şimdiye kadarki tepkisi beklediğinden de kötüydü.

 

Sanırım bunu kendim istedim... Başını gizlice salladı.

 

Ejderha Hükümdar gök başına yıkılıyormuş gibi hissediyordu, ama mantığının temelini kaybetmemişti. Shen Xi son derece kayıtsız bir insandı ve hiçbir zaman ilk teması kuran kişi olmayı yeğlemezdi. Samsara'nın yasak topraklarında bile uzun süre kalmadı. Hatta binlerce yıl geri gitsek bile, onun dışında Samsara'nın Yasaklı Diyarı'na giren bir kişi daha olmuştu.

 

Yun Che'ydi!

 

"Yun... Che... Yun Che!?"

 

İsmi nihayet ağzından çıktığında, gözleri sonuna kadar açılmadan önce bir saniyeliğine donup kaldı. "İm... İmkansız... İmkansız... Kesinlikle imkansız... Hayır... Bu o... O olmalı... Hayır, hayır... Olamaz... Hayır..."

 

(FN: Sanırım bu sefer öldü bizimki.)

 

Onun dışında Samsara'nın Yasaklı Diyarı'nı ziyaret eden tek kişi Yun Che'ydi. Hatta bir yıl boyunca kalmıştı, bu da çocuğun babası olabilecek tek kişi olduğu anlamına geliyordu... Ama buna nasıl inanabilirdi!? Bunu nasıl kabul edebilirdi!?

 

O zamanlar Shen Xi'nin Yun Che'ye kalacak yer teklif ettiğini duyduğunda şaşırmıştı, ama bunu kabul edip yoluna devam etmişti. Sonuçta Yun Che olağanüstü bir insandı ve vücudundaki Ejderha Tanrısı aurası alışılagelmedik bir şeydi. Shen Xi'nin ona yardım eli uzatmakta istekli olduğu düşünülebilirdi.

 

Ama asla... Asla onun... Shen Xi olduğunu düşünemezdi. Dünyadaki tek tanrıçaydı, Ejderha Irkının ebedi hayırseveri, tanrı imparatorların bile tanışmaktan çekindiği ulu varlık ve Ejderha Hükümdarın bile dokunmaktan çekineceği kadındı.

 

Ama Yun Che... Küçükler arasında biraz özel bir çocuktu... Mümkün değildi... Sadece mümkün değildi!!

 

"O benim ve Yun Che'nin çocuğu." Shen Xi, onun utanç verici halini görmemek için yüzünü çevirdi. Doğrudan devam etti: "Yun Che ve bana otuz ay önce geldi, ama ayrılmaya ya da onu doğurmaya hakkım yoktu, çünkü buraya kaderimle bağlıydım. Yedi yıl içinde prangalarım düşecek ve burayı terk edip onu doğurabileceğim."

 

Vızzz...

 

Ejderha Hükümdar'ın tüm bedeni sarsıldı... Shen Xi gerçeği kendi söylemişti.

 

Gözlerindeki kan damarları patladıkça görüşü iyice azaldı. Normalde onurlu ve yüce görünen yüzü aniden bozuldu. "İm... İmkansız... Bu doğru olamaz... Nasıl... Nasıl olabilir..."

 

"Shen Xi... Sen Shen Xi'sin... Nasıl olur da Yun Che... Nasıl yapabilir!?"

 

"Ejderha Hükümdar!" Shen Xi nihayet kaşlarını çatıp, "Kim olduğunu yine unuttun." dedi.

 

Geçmişte Shen Xi'nin sessiz azarlaması onun kendini kontrol etmesini sağlardı, ama bu sefer Ejderha Hükümdar iyice içine çekildi. "Bu sahte... Tüm bunlar sahte... Nasıl olur da sen ve Yun Che..."

 

"Long Bai!" Shen Xi'nin hayal kırıklığı gittikçe büyüyordu. Ona adıyla seslenmiş olması -olağandışı bir olaydı- onun hayal kırıklığını gözler önüne seriyordu. "Bu Ejderha Hükümdar'ın görünüşü mü? Üç yüz bin yıllık yetişimden sonra bu hale mi geldin?"

 

"Beni dikkatle dinle." Shen Xi'nin sesi hala nazik ama ilgisiz geliyordu. "Ben Shen Xi'yim. Ne yapmak istediğime, nereye gitmek istediğime, vücudumu kiminle paylaşacağıma ve kimin çocuğunu doğuracağıma karar verecek olan benim! Bu başka kimseyi, özellikle de seni hiç ilgilendirmez!"

 

Ejderha Hükümdar bunu duyunca kalakaldı.

 

"Yüz bin yıl önce, iki yüz bin yıl önce, üç yüz bin yıl önce... İlk yıldan beri asla gerçekleşmeyecek bir şey hissetmiştin, sana çoktan sanrılarını bir kenara bırakmanı söyledim! Sen benim gözümde Ejderha Tanrısının diğer çocuklarına ettiğim gibi dikkat etmem gereken bir gençsin... Biliyorum, bu sanrıyı yoğunlaştırmayı istemedin, sana bunu söylememeyi seçmemin en büyük sebebi buydu, ama kendini böyle kaybedeceğini hiç düşünmemiştim!"

 

"Bunu hatırla, sen Ejderha Tanrı'nın çocuklarının imparatoru ve İlkel Kaos'un yüce hükümdarısın! Kendini bu kadar kaybetme hakkına sahip değilsin!" Shen Xi iç çekmeden önce durakladı. "Sanırım bu da kötü bir sonuç değil. Bu farkındalık ile sanrını tamamen üstünden atıp gerçek Ejderha Kraliçesini bularak soyunu devam ettirebilirsin."

 

"Hayır... Hayır, hayır..." Shen Xi'nin sözleri Ejderha Hükümdar'ın kafasını rahatlatmamıştı. Aksine, gözlerindeki damarlar git gide büyüyor, aurası gittikçe daha kaotik bir hal alıyordu. "Sanrı, demek öyle... Sanrılarımı çok uzun zaman önce kaybettim... Seni hak etmediğim için... Ejderha Hükümdar olmama rağmen hala seni hak etmiyorum... Sadece senin yakınında durup sesini duyabilmek bile bana cennet bahçelerinden hediye gibi..."

 

Shen Xi: "..."

 

"Hiç ummamıştım... Giysilerinin bir köşesine değmeyi... Çünkü hak etmiyorum... Bu, dünyadaki herkes için geçerli!" Ejderha Hükümdar'ın sesi titremelerin de etkisiyle boğuklaştı. "Ama Yun Che... Nasıl... Nasıl... Nasıl... Hayır... Hepsi yalan... Hepsi koca bir yalan!!"

 

Kimse Ejderha Hükümdar'ın kendini bu denli kaybedeceğini düşünmezdi.

 

Söyledikleri doğrulardı. Shen Xi ile ilgili herhangi bir sanrıya sahip olamazdı. Ejderha Hükümdar olduktan sonra bile Shen Xi ancak rüyalarında görebileceği biriydi. Shen Xi'yi üç yüz bin yıldır tanıyordu ve bunun iki yüzünden fazlasında Ejderha Hükümdar'dı. Ejderha Hükümdar ve Ejderha Kraliçesi unvanları da bu kadar süredir vardı, ama tüm bu zamanda asla kıyafetinin bir parçasına bile elini sürmemişti.

 

Çünkü Samsara'nın Yasak Toprakları'na girip onunla konuşabilen dünyadaki tek kişi olmaktan epey memnundu.

 

Shen Xi'nin kalbini kazanmayı asla hayal etmemişti ve Shen Xi'nin ona aşık olmayacağının bilincindeydi.

 

Ama neden...

 

Neden tanımadığı, yaşının on binde birinde bile olmayan, itibar, statü ve yetiştirilme açısından kıyaslanamayacak biriyle...

 

Onunla bir çocuk bile yapmıştı...

 

Shen Xi, Ejderha Hükümdar'a doğru döndü ve "İstediğimi yapabileceğimi sana daha önce söylemiştim. Bu seni hiç ilgilendirmez. Yun Che ve benim aramda yaşananlar kendi tercihlerimdir ve kararım seni hiç ilgilendirmediği gibi fikrimi değiştirmeye çalışma hakkına da sahip değilsin. Hepsi benim özgür iradem."

 

"Hayır... Ne demek beni ilgilendirmez..." dizlerinin üstüne çökmesine ramak kalmıştı. "Sen... Ejderha Kraliçesisin... Sen benim Ejderha Kraliçemsin! Tüm Batı İlahi Bölge, tüm dünya senin benim Ejderha Kraliçem olduğunu biliyor!!"

 

Shen Xi gözlerini kıstı. Ejderha Hükümdarın bunu söylemesi aklını bütünüyle kaybettiğini gösteriyordu. Başını sallayarak nazikçe ve hayal kırıklığına uğramış bir şekilde, "Ejderha Kraliçesi unvanının nasıl bulunduğunu unuttun mu? O zamanlar önerini reddetmeme sebebim dünyevi bütün materyallerden uzak kalmayı istememdi. Daha önemlisi, unvanın benim için hiçbir önemi yok. Bunu herkesten daha iyi bilmelisin. Neden kendine ve başkalarına yalan söylemek zorundasın?" dedi.

 

Bununla beraber, Yun Che gibi birinin bu dünyada var olacağını bilseydi farklı bir seçim yapabilirdi.

 

Ejderha Hükümdar, Ejderha Kraliçesi unvanının nasıl ortaya çıktığını herkesten daha iyi biliyordu. Sadece artık daha da farkındaydı. Bu unvanın, dünyadaki tüm kadınların sahip olmayı umut edeceği en yüce unvanın, onun için önemsiz olduğunu... Reddetmemesinin tek sebebi Samsara'nın Yasaklı Diyarı'nda kimsenin onu rahatsız edemeyeceğini bilmesiydi.

 

Her ne kadar Shen Xi için anlamsız olsa da Ejderha Hükümdar için çok önemliydi ki bunun haberini bütün Batı İlahi Bölge'ye, ardından da Tanrı Alemi'nin tamamına yaymıştı. Tüm dünyanın Shen Xi'nin Ejderha Kraliçesi olduğunu bilmesini istemişti. Her ne kadar bunun imkansız bir rüyadan ibaret olduğunu bilse de… Shen Xi'ye dair hiçbir delüzyonu yoktu, ama Shen Xi'nin ona verdiği bu ufacık ödül karşısında kendini tatmin ediyordu.

 

Ama bu rüya bile sona ermek üzereydi.

 

Shen Xi onu ölümün eşiğinden aldığından beri üç yüz bin yıl geçmişti. Bu üç yüz bin yıllık takıntı için kimi suçlayacağından emin değildi; kendisi, cennetler, ya da...

 

Yun Che...

 

"Bunu daha fazla konuşmak istemiyorum." Shen Xi gözlerini kapatıp yavaşça, "Bir süreliğine Doğu İlahi Bölge'ye gitmeyecek ya da buraya gelmeyeceksin. Meditasyon en çok ihtiyacın olan şey ve ihtiyacın olan fırsatı yakalamış olabilirsin." dedi.

 

“Yun Che gibi birinin dünyada var olacağını bilseydim "Ejderha Kraliçesi" unvanını kabul etmezdim. Yakında Ejderha Tanrı Alemi'ni terk edeceğim ve bu zaman geldiğinde senin itibarının nasıl zedeleneceğinin farkındayım. Ejderha Tanrı Irkına bunu telafi edeceğimin sözünü veriyorum."

 

Başkalarına borçlu olan biri olmamıştı.

 

Ejderha Hükümdar'ın göz bebekleri küçüktü, dudakları hala titriyordu. Shen Xi'nin yaptığı küçük düşürücü bir hayal kırıklığıydı. Sadece bir çocuğun hak edebileceği bir hayal kırıklığı. Dudaklarından tek bir kelime bile dökülmedi.

 

Yun Che olmasaydı bile Shen Xi'den aşk dolu bir bakış alamayacaktı. Bunu biliyordu.

 

Ama bir delüzyonunun olmamasının tek sebebi, dünyada kimsenin onu hak etmediğini biliyor olmasıydı.

 

Kıskançlık kaynaklı nefret, en esnek mantığı, iradeyi, gururu ve hatta iyi niyeti yutabilecek bir yılandı.

 

Çünkü bu tüm dünyadaki en korkunç şeytandı, özellikle de... Üç yüz bin yıllık bir takıntıdan kaynaklıysa...

 

Ejderha Hükümdar nihayet yürümeye başladı, ama gökyüzüne çıkmadı. Attığı her adımda yeryüzü titriyordu... Bunlar Ejderha Hükümdar'ın hayatında attığı en ağır adımlardı.

 

(FN: 1.51'den sonrasını izleyin, Ejderha Hükümdar masada Adnan Şenses ile içen abi şu an. https://youtu.be/uB4LB8DqFP8 )

 

Ejderha Hükümdar, İlkel Kaos'un yüce hükümdarıydı. İradesi ve zihinsel gücü tüm dünyadanın en güçlüsüydü, ama şu an kükreyen, uluyan, çıldıran bir şeytanın kalbini ve ruhunu ele geçirişine; elinde kalan son iradeyi de yutuşuna karşı koymaya çalışıyordu.

 

Sonunda gözleri bir çift şeytanı yansıtmaya başladı... Mantığı tamamen tükenmişti.

 

Aniden döndü ve Samsara'nın Yasaklı Diyarı'nı inletecek kadar yüksek sesle kükredi. Parçalanmış bir cehennemden gelir gibi parlayan kaynak ışık dalgası Shen Xi'nin midesiden geçiyordu.

 

(FN: Lan naptın. Koşun diğer bölüme.)








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44247 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr