Against The God - Bölüm 1449: Güney Denizi Tanrı İmparatoru

---

Bölüm 1449: Güney Denizi Tanrı İmparatoru

Çevirmen: Sefix

Editör: Extacy12

 

Gökyüzünü mor renkle boyayan ilahi bir ay, aniden Ay Tanrı Alemi'nin özel koltuğunun üstünde belirdi. Ay Tanrı imparatoru yukarıdan aşağıya alçaldı ve koltuğuna sessizce indi, herkesi gücü ve görünümü ile boğdu.

 

Herkes Yue Wuya'nın Mor Pilon ilahi enerjisini ve tahtını, öldükten sonra, halkının isteklerine karşın evlat edindiği kızına bıraktığını biliyordu. Ay Tanrı Alemi o zamanlar oldukça kaosa girmişti.

 

Herkes, Yue Wuya'nın iradesine rağmen, Ay Tanrı Alemi'nin kaosunun çok uzun süre süreceği düşünüyordu. Ne de olsa Xia Qingyue, her departmanda eksikti ve Ay Tanrı Alemi'ni ona bağlılıklarını kabul ettirmesi temel olarak imkansızdı... Ancak herkesin beklentilerinin aksine, Ay Tanrı Alemi'nde kaos sadece üç yıl içinde tamamen bastırıldı. Hiçbir yabancı, Ay Tanrı Alemi'nde neler olduğunu hayal edemezdi ve onlara kalan tek şey ise hayretti.

 

Dahası, bu yeni Tanrı İmparatoru bu üç yıl boyunca Ay Tanrı Alemi'ni terk etmemişti ve bugün dünyaya kendini ilk kez gösterdiği gündü.

 

İlk başta, Doğu İlahi Bölgesinin bu yüce yöneticileri, bu yeni ve şok edici genç kadın Tanrı İmparatorunun, kendi emperyal gücünü oluşturacak zamanı bile olmadığını düşündü. Fakat Xia Qingyue ortaya çıktığı an, muhteşem güzelliği ve sessiz gücü anında kalplerinde titremeye neden oldu. Hepsi ona bakmak istedi, ama kimse ona doğrudan bakmaya cesaret edemiyordu.

 

Ay Tanrı İmparatoru'na dört Ay Tanrısı eşlik ediyordu. Bu, On Ay tanrısının yarısının bu toplantıya katıldığı anlamına geliyordu. (İki Ay Tanrısı Şeytani Bebek felaketi sırasında yok oldu.)

 

“Wah! Çok güzel. O zamanki halinden daha da güzel.” Shui Meiyin, Xia Qingyue'ye yıldızlı gözlerle bakarken içini çekmesini engelleyemedi. Sonra aniden bir şey hatırlamış gibi Yun Che'ye doğru eğildi ve sordu, “Büyük Kardeş Yun, gerçekten geçmişte karın mıydı?”

 

“Evet.” Yun Che başını salladı.

 

Shiu Meiyin önce Xia Qingyue'ye, sonra fısıldamadan önce Yun Che'ye bir bakış attı, “Siz ikiniz... hiç de karı koca gibi görünmüyorsunuz.”

 

“... Daha önce aynı yatakta yattık. Bana inanmıyorsan ona sorabilirsin!” Yun Che dişlerini gıcırdatırken öz güvenle konuştu.

 

“Wah! Shui Meiyin!” Yumuşak bir merak haykırışı bastı. “Daha önce bir Tanrı İmparatorla yattığına inanamıyorum. Çok harikasın, Büyük Kardeş Yun.”

 

(Ç.N: Herhâlde burada basit bir oyun var bu imparator diyo ya imparatoriçe olmadığından Yun da böyle düşünüyor en azından ben böyle düşündüm.)

 

Yun Che: “(￣^￣)”

 

Bu kız kesinlikle benimle alay ediyor!

 

Brahma Hükümdar Tanrı Alemi'nden sadece dört kişi gelmişti.

 

Ancak, gelişleri, Sunulmuş Tanrı Sahnesi'ndeki atmosferin şiddetle yeniden değişmesine neden oldu.

 

“Üç Brahma Tanrısı!” Shui Qianheng haykırdı!

 

“...” Yun Che, üç Brahma Tanrısına bakmak için arkasını döndü. O da onların adını duymuştu.

 

Ünlü olmalarının nedeni, hepsinin onuncu seviye İlahi Usta olmalarıydı!

 

Onuncu seviye bir İlahi Usta, bir tanrı imparatorla eşti. Ay Tanrı İmparatoru ve Yıldız Tanrı İmparatoru, bu güç seviyesine sahip kendi alemlerinde tek olanlardı, Ebedi Cennet Tanrı Alemi'nde ise Ebedi Cennet Tanrı İmparatoru ve Muhafızların başı, Saygıdeğer Tai Yu vardı.

 

Ancak Brahma Hükümdar Tanrı Alemi'nin beş tane onuncu seviye İlahi Usta'sı vardı: Qianye Fantian, Qianye Ying'er, ve üç büyük Brahma Tanrıları!

 

Uzun zamandan beri Doğu İlahi Bölgesinde, üç Brahma Tanrısının Yıldız Tanrı İmparatoru veya Ay Tanrı İmparatoru'ndan daha düşük olduğu, ancak kavga edemeyecekleri kadar geride olmadığı söyleniyordu.

 

Dahası, birleşen üç Brahma Tanrısının, tüm Doğu İlahi Bölgesinde herhangi bir tanrı imparatoru yenebileceği söyleniyordu! Kesinlikle çok korkutucu bir söylentiydi.

 

Bu yüzden Brahma Hükümdar Tanrı Alemi, gerçekte en az sayıya rağmen, “en büyük” gruptu. Dört tane onuncu seviye İlahi Ustalar - Brahma Cennet Tanrı İmparatoru ve üç Brahma Tanrı - herhangi bir İlahi Ustanın korku içinde bakışlarını kaçırtma ve kalplerini sıkıldığını hissetmesi için yeterliydi.

 

Yun Che, üç Brahma Tanrısına meraklı bir bakış attı, ancak ünlerinin gösterdiği kadar şok edici olmadığını fark etti. Hepsi yüzlerinde sakin ve kayıtsız bakışlar takınmışlardı ve… Belki de sadece onun hayal gücüydü ama birbirlerine benziyorlardı.

 

“Brahma Hükümdar Tanrı Aleminin üç Brahma Tanrısı, Brahma Krallarından daha güçlüdür ve Doğu İlahi Bölgesinin tamamında yalnızca tanrı imparatorlarından sonra ikinciler.” Mu Xuanyin aniden alçak sesle konuştu. “Qianye Fantian ile aynı ebeveynleri paylaşıyorlar. Hepsi de öz kardeş.”

 

Hepsi de öz kardeş mi?” Yun Che bunu duyduğunda şok oldu.

 

Bir Tanrı İmparator ve onuncu seviye İlahi Ustalar aynı aileden!?

 

Ne tür bir canavarımsı kan soyuydu bu!?

 

“Üç Brahma Tanrı'nın adları; Qianye Wusheng, Qianye Wubei, Qianye Wuai ve Qianye Fantian ise, en büyükleri. Qianye Fantian, Brahma Hükümdar Tanrı Alemi'nin Tanrı İmparatoru olarak taç giymeden önce, Qianye Wutian olarak biliniyordu. İsim değişikliği, taç giyme işleminden sonra gerçekleşti.”

 

“Brahma Hükümdar Tanrı Alemi'ndeki her Tanrı İmparatoru aynı adı ve unvanı kullanır; ‘Qianye Fantian’ veya ‘Brahma Cennet Tanrı İmparatoru'. Bunun nedeni güçlerinin, Tanrıların Çağı ‘Brahma Cennet Tanrı Klan'ından gelmesidir. Brahma Cennet Tanrı Klanı doğrudan Cennet Cezalandıran İlahi İmparatoru'nun altına tabidir ve diğer Tüm Tanrı klanlarının arasından en savaşçı klandır. Geçmişte, kralları ‘Brahma Cennet İmparatoru’ olarak biliniyordu.”

 

Yun Che başını salladı ve her kelimeyi ezberledi.

 

Wutian, Wusheng, Wubei, and Wuai… Aynı ailede dört tane onuncu seviye İlahi Usta!

 

Dahası, Qianye Fantian'ın kızı Qianye Ying'er de kendi başına korkunç bir kadındı.

 

Qianye Ailesi... Gerçekten de inançların ötesinde dehşet vericiydi.

 

Ancak, Brahma Hükümdar Tanrı Alemi'nin İlahi Ustalarının dördünün hepsinin varlığından üstün olan yeni bir aura göklerden indi!

 

Dünyayı anında dondurup tüm canlıları dizlerinin üstüne düşüren bir varlıktı...

 

O, Ejderha Hükümdarıydı!

 

Ejderha Hükümdar, Mavi Ejder İmparatoru ve Qilin İmparatoru aynı anda ortaya çıktı.

 

Burası, Doğu İlahi Bölgesinin en büyük uzmanlarının şu anda toplandığı Ebedi Cennet Tanrı Alemiydi. Ancak, Batı İlahi Bölge, sadece Ejderha Hükümdar ve iki ejderha imparatorunu göndererek oyun alanını neredeyse altüst etti.

 

Her bir uzman ve Tanrı İmparatoru Ejderha Hükümdar'ı selamlamak için ayağa kalktı.

 

Bu anda, cana yakın ve yumuşak, ama gururlu bir ses havayı kesti, “Hehe, Güney Denizi Tanrı İmparatoru, Doğu İlahi Bölgesinin kahramanlarını selamlıyor. Lütfen geç geldiğim için beni affedin, bazı işler yüzünden meşguldüm.”

 

Bu yeni gelen henüz gelmemişti, ancak çekici sesi ve “Güney Denizi” adı herkesin kalplerinin titremesine neden oldu. Derince çatılmış kaşlar aniden Yun Che'nin yüzünde ortaya çıktı ve Shui Meiyin bir şey hissetmiş gibi ona bir bakış attı.

 

Ses çıktığı zaman Ejderha Hükümdar'ın koltuğunun yanında iki figür belirdi. İlk kişi, düzgün bile durmayan tembel, kibirli görünümlü bir adamdı ve ikinci kişi, birkaç yıl önce Kaynak Tanrı Toplantısı'nı izlemeye gelen Tanrı İmparatoru Cang Shitian'dı.

 

Cang Shitian'ın yanındaki adam gümüş kıyafetlerle kaplıydı. On yedi ya da on sekiz yaşında bir görünüme sahipti ve neredeyse hasta kadar zayıf ve solgun görünüyordu. Ancak yüzü, kimsenin bir bakıştan sonra unutamayacağı bir şeydi. Güzel bir kadını bile kıskandırabilen bir çeşit güzellikti.

 

Ebedi Cennet Tanrı İmparatoru ayağa kalktı ve içtenlikle konuştu, “Güney Denizi Tanrı İmparatoru'nun kendisi tarafından ziyaret edilmek tüm Doğu İlahi Bölgesi için bir şereftir, bu yüzden affedecek ne olabilir ki? Bu taraftan lütfen!”

 

Güney Denizi Tanrısı İmparatoru, Ejderha Hükümdar'a derinlemesine eğilmeden önce odayı süpürdü, “Son görüşmemizden bile daha iyi görünüyorsun, Ejderha Hükümdar. Bugünün işleri sona erdiğinde, bu Güney Denizi sizi bir kez daha ziyaret edecek.”

 

Ejderha Hükümdar, Güney Denizi Tanrısı İmparatoruna yarım bir gülümseme vermeden önce, hafifçe başını salladı. “Uzun yıllar oldu. Geçenlerde, cariyelerinizin on bini geçtiğini duydum. Görünüşe göre o zamanki dileğini gerçekleştirdin.”

 

“Hahahahaha!” Güney Denizi Tanrısı İmparatoru, aslında yüzünde en ufak utanç olmadan neşeyle güldü. “Dünyadaki herkes bu Güney Denizi'nin arzusunun kendi hayatı olduğunu biliyor. Ancak, dünya tarafından övülmek bir şey, sizin tarafınızdan övülmek başka, Ejderha Hükümdar…”

 

Güney Denizi Tanrısı İmparatoru bir gülümsemeyle başını salladı. “Benim cariyelerim sayısız olabilir ama sonunda, Ejderha Kraliçesi ile karşılaştırıldığında giyilen ayakkabılardan başka bir şey değiller.”

 

Ejderha Hükümdar, “...”

 

“Bunu duydun mu?” Shui Meiyin, Yun Che'nin kulağına fısıldadı: “On binin üzerinde cariyesi var. Utanmıyor musun?”

 

“...” Yun Che hafifçe iç çekti. “Güney Denizi Tanrı İmparatoru” unvanı uzun zaman önce onun kalbine oyulmuştu, çünkü Jasmine'i şeytani bir zehir olan "Mutlak Tanrı Katleden Zehir” ile zehirleyen bu adamdı. Kendisiyle kazara karşılaşmasaydı, uzun zaman önce ölmüş olacaktı.

 

Ancak, Güney Denizi Tanrı İmparatoru'nun imajı ve davranışı, onun hayal ettiği şeyden tamamen farklıydı.

 

Güney Denizi Tanrı İmparatoru, korkunç bir hayal kırıklığı yüzünde görünmeden önce, Brahma Hükümdar Tanrı Alemi'nin grubuna bir bakış attı... Kelimenin tam anlamıyla herkes onun neden hayal kırıklığına uğradığını biliyordu: Qianye Ying'er'in orada olmaması.

 

Dünyada, Güney Denizi Tanrı İmparatoru'nun Tanrıça ile olan ilişkisini bilmeyen tek bir kişi bile yoktu. Güney İlahi Bölge'nin en güçlü tanrı imparatoru olmasına rağmen Doğu İlahi Bölgesini sık sık ziyaret etmesinin sebebi onun içindi.

 

Ne de olsa, arzusunun kendi hayatı kadar önemli olduğunu söyleyen biri için “Ejderha Kraliçesi” ve “Tanrıça” onun nihai hedefleriydi... Ejderha Kraliçesi artık ulaşabileceği bir yerde olmayabilirdi fakat bu Tanrıça'yı kendisinin yapmak için her şeyi yapacağı anlamına geliyordu.

 

Herkese Tanrıça'dan etkilendiğini bildirmekten korkmamasının sebebi, bir gözdağıydı: Qianye Ying'er'e dokunmaya cesaret eden herkes Güney Denizi Tanrı İmparatoru'nun öfkesini taşıyacak kadar sert olup olmadıklarını düşünmek zorundaydı.

 

Güney Denizi Tanrısı İmparatoru, Jasmine'i Güney Deniz İlahi Bölgesi'nde tuzağa düşüren kişiydi. Onu öldürmek için, değerli şeytani zehiri bile kullanmıştı… Bunun nedeni ise Qianye Ying'er ona bir mesaj göndermişti

 

Güney Denizi Tanrısı İmparatorunun, Tanrıça'nın burada olmadığını anlamasından hemen sonra ilgisi soldu. Brahma Cennet Tanrı İmparatoru'na ilgisiz bir şekilde selamladıktan sonra koltuğuna oturdu ve hemen ardından Yun Che, birkaç nefes boyunca durmadan cana yakın ama korkunç bir bakışın üzerinde gezindiğin hissetti.

 

“Bu o mu?” Güney Denizi Tanrı İmparatoru Yun Che'ye baktı ve hafifçe gülümsedi.

 

“Evet. Bu kişi, Tanrıça'nın birkaç yıl önce evlenmeyi ‘talep ettiği’ adam. Eminim ilgini çekmiştir,” dedi Cang Shitian gülümseyerek.

 

Güney Denizi Tanrı İmparatoru kahkaha attı. “Ying'er ve o mu? Hehehehe, ilgileniyor çünkü aklında gizli bir nedeni var. Bence, sadece merakını çeken bir oyuncak.”

 

“Öyle olabilir, ama aynı zamanda ben de kendi gözlerimle bu çocuğun dokuz aşamalı yıldırım musibeti çekmesine neden olduğunu gördüm. Geleceği kesinlikle dört gözle beklenen bir şey,” Cang Shitian konuştu.  “Ebedi Cennet Tanrı İmparatoru'nun onu bugünün toplantısına katılmaya istekli bir şekilde davet etmesi, çocuğa ne kadar değer verdiğini gösteriyor.”

 

Yun Che hariç burada herkes İlahi Usta'ydı.

 

Bir İlahi Kral, Tanrı Aleminde bir mutlak güç kuvveti ve hatta alt yıldız alemleri arasında bir kral olarak görülse de bu toplantı, dünyanın en güçlü kaynak gelişimcileri arasında bir toplantıydı... Yun Che, dev kartal sürüsünün ortasında bir sivrisinek gibiydi.

 

“Haklısın,” Güney Deniz Tanrı İmparatoru gülüşünü kaybetmeden konuştu, “"Ama bu sadece… Geleceğe kadar hayatta kalırsa gerçekleşecek.”

 

“Güney Denizi Tanrı İmparatoru'nun gerçek adı Nan Wansheng. Güney İlahi Bölge'nin dört Tanrı İmparatorunun başı odur,” Mu Xuanyin fısıldadı.

 

Nan Wansheng (Tüm Yaşam)... Sadece adı bile tüm canlıları küçük gören bir aura ve kibir taşıyordu.

 

“Yakışıklı bir genç gibi gözüküyor, ancak kaynak enerjisi saçma bir şekilde güçlü ve koz çantası neredeyse dipsiz. Zehir kullanma konusunda bir uzman ve zararsız görünmesine rağmen şüphesiz hepsinden en ölümcül, en sinsi Tanrı İmparatorudur.” Mu Xuanyin, devam etmeden önce bir saniye duraksadı, “Dahası, seninle ortak bir noktaya sahip.”

 

“Ne o?” Yun Che refleks olarak sordu.

 

“Arzusu onun hayatı!” Mu Xuanyin soğukça söyledi.

 

“Cough… cough cough…” Yun Che, bir kez daha tükürüklerinde boğuldu.

 

“Ben öyle düşünmüyorum.” Shui Meiyin aniden bir gülümsemeyle döndü. “Büyük Kardeş Yun biraz… Öyle ama sadece biraz.”

 

“Hmph. Onunla kaç kez etkileşimde bulundun? Onu ne kadar iyi tanıyorsun?” Mu Xuanyin soğuk bir sesle konuştu.

 

“Oh…” Shui Meiyin, tevazu ile sormadan önce bir anlığına kendi kendine düşündü, “Mn! Bu konuda benim bilgim ve deneyimim, Kıdemli Mu ile karşılaştırıldığında kesinlikle eksik kalıyor. Söz veriyorum daha fazla çalışacağım.”

 

“...” Mu Xuanyin sustu ve bundan sonra bir şey söylemedi.

 

Yun Che akıllıca ağzını kapalı tuttu.

 

Sss... Kahretsin bugün neler oluyor? Neden her iki tarafın atmosferiyle ilgili bir sorun olduğunu hissediyorum sürekli?

 

“Şimdi tüm onurlu misafirlerimiz burada olduğuna göre, günün gündeminden söz etme zamanı geldi.” Ebedi Cennet Tanrı İmparatoru beyan etti. Konuştuğu her kelime bir dağ kadar ağırdı ve onlar Sunulmuş Tanrı Sahnesi'nde kara bulutlar gibi oturuyorlardı.

 

İlahi Usta'ların gücü ve ruh algısı başka hiçbir şeye benzemiyordu. Geri kalan herkes Ebedi Cennet Tanrı İmparatorunun kederli sesini derinden duyarak kalbinin battığını hissetti... Ebedi Cennet Tanrı İmparatoru'nun böyle hissetmesine neden olan her neyse, muhtemelen basit bir mesele olamazdı.

 

“Dört yıl önce, bu yaşlı adam, İlkel Kaos Duvarı'nın doğusundaki kızıl çatlağın varlığını ortaya çıkarmak için Göksel Gizem Alemi'nin kehanetini kullanmıştı. Dahası, bu koyu kırmızı çatlağın tüm dünyayı sarsan bir felaketle birlikte olabileceğini de belirtmiştim. Aslında…”

 

Ebedi Cennet Tanrı İmparatoru, sesi daha da ağırlaşmadan önce bir saniye duraksadı. “Aslında, bu ‘felaketin’ gelişi sadece Göksel Gizem Âlemi tarafından kehanet edilmedi... Ebedi Cennet Ruhu tarafından da kehanet edilmiştir!”

 

Bzz!

 

Sunulmuş Tanrı Sahnesi'nde küçük bir vızıltı vardı... Ama beş yüz kilometre içindeki her alanın kısa bir süre titremesi için yeterliydi.

 

Ebedi Cennet Ruhu, Ebedi Cennet İncisi içinde yaşayan ruhtu!

 

“Kaynak Tanrı Toplantısı, Doğu İlahi Bölgesinin en üst genç dehalarını seçme savaşları da Ebedi Cennet Ruhu'nun isteğiydi. Hepinizin “Ebedi Cennet'te Üç Milenyum” kadar şaşırtıcı bir zaman mucizesinin, Tanrı Alemimizin karar verebileceği bir şey olmadığının farkında olduğunuzdan eminim.”

 

Tanrılar Aleminin en üst düzey uzmanlarının hepsi bunun farkındaydı. Ne de olsa Ebedi Cennet İncisi, yaratılmasından bu yana yalnızca bir efendiye sahipti: Ebedi Cennetin Büyük Atası! Büyük ata vefat ettikten sonra Ebedi Cennet İncisi, işlevlerini Ebedi Cennet Alemi'ne açmış olmasına rağmen, bir başka ustayı asla kabul etmedi. Doğal olarak Ebedi Cennet Tanrı Alemi, “Ebedi Cennet'te Üç Milenyum” gibi kalan ilahi gücünü tüketecek bir zaman mucizesini harekete geçirmek için, Ebedi Cennet İncisi'ne emretme gücüne sahip değildi.

 

“O zamanlar, Ebedi Cennet Ruhu ondan büyük bir tehlike hissetmesine rağmen, kızıl çatlağın arkasındaki varlığın kimliğini bilmiyordu. Gelecekte bu felaketle baş etmek için, Ebedi Cennet Ruhu “Ebedi Cennet'te Üç Binyıl” kullanarak güçlü bir gücün büyümesini hızlandırmaya karar verdi. Yanan bir odun arabasındaki su bardağı kadar yetersiz olsa da yeni bir umut… Mucize potansiyeli olan bir umut.”

 

“Ancak, Kaynak Tanrı Toplantısı sona erdikten sonra Ebedi Cennet Ruhu nihayet, kızıl çatlaktan sızan auranın ne olduğunu buldu ve ondan bu korkunç ‘gerçeği’ tahmin etti.” Ebedi Cennet Tanrı İmparatoru bu noktaya ulaştığında, derinden nefes aldı.

 

Kaynak Tanrı Toplantısı'ndan sonra mı?” Qianye Fantian kaşlarını çattı. “Bu, kızıl çatlak gerçeğinin dört yıldan beri bildiğiniz anlamına mı geliyor? Bu durumda, neden sessiz kaldınız ve şimdiye kadar ortaya çıkmasını geciktirdiniz?”