Bölüm 613

avatar
16909 43

Against The God - Bölüm 613


Bölüm 613: Hayali Şeytan Ülkesinin Yeni Hükümdarı



Hayali Şeytan Ülkesi, Şeytan İmparatorluk Şehrinin kuzeyi, Altın Karga Yıldırım Alev Ovasının girişi.

 

O anda, uzun süredir sessiz olan koruyucu kaynak formasyonu aniden koyu, kırmızı-altın bir ışık ile parladı ve bunun ardından yavaşça ve nazikçe dönmeye başlayarak iki insan figürünün formasyonunun ışığı altında ortaya çıkmasını sağladı.

 

"Sonunda çıktık." Yun Che artık kavurucu olmayan havayı derince içine çekti. Sadece üç kısa ay geçmişti ama sanki bir ömür geçmiş gibiydi.

 

Yanında narin ve zarif bir kız vardı, gri bir cübbe giyiyordu. On iki on üç yaşlarında gibi gözüküyordu ve aşırı güzel yüzü ayı ve güneşi kıskandırıp yeryüzünü ve gökyüzünü gölgede bırakabilecek ölçüde güzeldi. Ama bakışı soğuk bir tarafsızlık ile kaplıydı ve ondan yaşayan birinin sahip olması gereken bir duygu parçasını tespit etmek neredeyse imkansızdı. Ve en göz alıcı şey ise kaşlarının ortasında parlayan koyu, kırmızı-altın alev damgasıydı.

 

Altın Karga soyunu uyandıran bir Şeytan İmparator kaşları ortasında Altın Karga Damgasına sahip olarak statüsünü belli ederdi. Tüm eski Şeytan İmparatorların damgası mat bir altın rengindeydi ve her an gizlenebilirdi... Ama bu damga o kadar göz alıcı bir koyu kırmızı-altın rengindeydi ki gizlenemiyordu.

 

Çünkü bu damga onun hayatını yakıyordu. Bu damga solduğu zaman onun hayat enerjisi de tükenecekti.  

 

Tüm aurası dünya sarsıcı bir değişimden geçmişti. Daha önce aurası Yun Che'ye dayanılmaz ağır bir baskı hissettiriyordu. Ama şu an yanında olsa bile, Yun Che onun varlığını ruhsal algılama ile hissetmeye çalışsa bile, bunu tespit edemiyordu...

 

Yun Che bunun ne anlama geldiğini az çok biliyordu. Bunun anlamı yanındaki Küçük Şeytan İmparatoriçe aşırı güçlü olmuştu, hatta o kadar güçlüydü ki bu dünyanın sınırlarını bile aşmış olabilirdi... Hayali olacak kadar güçlü hale gelmişti.

 

"Bir kişinin bile buraya gelmediğini düşünmek, bu biraz garip." Yun Che çevresini gözlemledi ama kimsenin varlığını hissedemedi veya yaşayan bir şey göremedi. Ağır bir iç çekti ve konuştu: "Şehirde büyük bir şey oluyor olabilir mi?"

 

"Ayrıca... Küçük Şeytan İmparatoriçe, Altın Karga'nın Yanan Dünya Kayıtlarında hangi seviyeye ulaştın?" Yun Che dönerek sordu. Aralarındaki ilişki öncekine göre tamamen farklı olsa da neredeyse var olmayan aurası ona karşı kontrolsüzce boğulma hissi hissetmesine neden oluyordu.

 

"Üçüncü seviye." Küçük Şeytan İmparatoriçe ileri doğru baktı, sesi durgun su gibi kayıtsızdı ve tek bir dalgalanma bile yoktu.

 

"Oh... Ben yarım ay önce yedinci seviyeye ulaştım." Yun Che ciddiyetle konuştu, ifadesi donuktu... Aynı anda, yüzünde şok ve şaşkınlık oluşmasını beklerken Küçük Şeytan İmparatoriçeye baktı...

 

Ancak, onun yüzünde en ufak değişikliğin olmayışı onu hayal kırıklığına uğrattı. Karanlık ve kasvetli gözleri duygusuz ve kayıtsız bir şekilde şehre odaklıydı, cevap bile vermemişti...

 

Kötülük Tanrısının soyu gibi süper hileli bir özelliğe sahip olduğu göze alındığında iki ayda Altın Karga'nın Yanan Dünya Kayıtlarının yedinci seviyesine ulaşması büyük bir şey değildi.  

 

"" Küçük Şeytan İmparatoriçenin soyu tamamen uyandıktan sonra Altın Karga Gizli Aleminden çıkmışlardı, onun aurasının büyük bir değişim geçirdiğini hissetmişti... Hayır, bu belki de bundan çok daha önce olmuştu... Belki de, onu zorla yere ittiği zaman olmuştu...

 

İntikam elde etmek ve güç arzusu adına, kendini tamamen yok etmek zorundaymış gibiydi... Kendi duyguları ve hayatı da buna dahildi.

 

Arzuladığı gücü elde etmişti ancak duyguları mühürlenmişti ve hayatı bile hızlıca soluyordu... Sessizce orada duruyor, ne ses çıkarıyor ne de nefes alıyordu, sanki dünyada yaşayan en güzel oyuncak bebekti.

 

Yun Che umutsuzca onu provoke etmeyi deneyeceği sırada gözlerinin kenarında gri bir figürün parladığını fark etti. Anında, Küçük Şeytan İmparatoriçe bulunduğu yerden üç yüz elli metre ileri gitti.

 

"Ah... Beni bekle!!"

 

Yun Che hızlıca Aşırı Serap Yıldırımını kullandı ve umutsuzca onu takip etti. Altın Karga soyunu, Kötülük Tanrısının Yıldırım Tohumunu elde ettikten ve Altın Karganın Yanan Dünya Kayıtlarını çalışıp aylarca Ölüm Denizinin güçlü alev enerjisini emdikten sonra Yun Che'nin kaynak gücü de dört ay önceye göre devasa bir değişim geçirmişti.

 

Anında Araf kapısını açtı ve İmparator Kaynak Alemi aurası yükselerek hızını katlarca arttırdı... Ama yine de Küçük Şeytan İmparatoriçenin gerisindeydi. Neyse ki kısa süre sonra Küçük Şeytan İmparatoriçe onun için yavaşladı ve Yun Che sonunda onu yakalamayı başardı. Onun narin sırtına bakarken Yun Che kalbinde sessizce iç çekti. Altın Karga Yıldırım Alev Ovasına girdiği andan beri dört ay geçmişti. Bu dört ayda birçok şey yaşanmış olmalıydı, bu nedenle o kesinlikle şehrin şu anki durumundan endişe duyuyor olmalıydı...

 

Bu tıpkı kendisinin de sürekli ailesi, Xiao Yun, tüm Yun ailesi ve Mu Ailesi hakkında endişelenmesi gibiydi....

 

Onun geriye sadece üç senesi kalmıştı...

 

Üç yıl...

 

Tıpkı Yun Che'nin tahmin ettiği gibi şehirde bugün büyük bir şey yaşanıyordu.  

 

Çünkü bugün Dük Huai'nin... İmparatorluk tahtına çıkacağı gündü!!

 

(Ç.N: Bazen zamanlamalar çok seksi olur ???? Kan görüyorum, vahşet görüyorum ???? )

 

Dört ay önce şehirdeki büyük seremonide toplanan kahramanlar hala şehirdeydi. Çünkü seremoni aniden durduktan sonra daha seremoninin devam edeceği haberini almadan dünya sarsıcı bir şekilde Küçük Şeytan İmparatoriçenin Altın Karga Yıldırım Alev Ovasında hayatını kaybettiği haberini almışlardı. Bir ay boyunca acı şekilde beklemişlerdi ama Küçük Şeytan İmparatoriçeden başka bir haber gelmemişti ve bu inanmak istemeyen kişilerin kalplerindeki son umudu da tüketmişti.

 

Bir süre boyunca tüm şehir fazlasıyla sarsılmıştı ve herkes ağıt yakmıştı. Küçük Şeytan İmparatoriçenin bedeni hala gözükmemiş olsa da Şeytan İmparatoriçe için... Hayali Şeytan Ülkesinin Hükümdarı için cenaze merasimi yapılmalıydı. Küçük Şeytan İmparatoriçenin cenazesi bir ay sürmüştü ve bunun ardından bir soru ortaya çıkmıştı. Küçük Şeytan İmparatoriçeden sonra kim tahta çıkıp yeni İmparator olacaktı?

 

(Ç.N: Cevap veriyorum.... Useless... Troll bölüm yazma isteği doğdu içimde yapsam mı acaba ???? )

 

Sonuçta eğer bir İmparator olmazsa ülke kesinlikle çok geçmeden kaos içine girecekti.

 

Ama Küçük Şeytan İmparatoriçe'nin 'ölümü'nden sonra Şeytan İmparator soyuna sahip kimse kalmamıştı. Sadece Şeytan İmparator soyuna en yakın soya sahip Hayali Şeytan Kraliyet Ailesi vardı. Onlar arasında ise en prestijli ve nitelikli olanlar da.... Hiç şüphesiz Dük Huai Sarayı ve oradan da Dük Huai idi.

 

Üstelik, Küçük Şeytan İmparatoriçe 'öldükten' sonraki bu aylarda Dük Huai Sarayı şehirdeki tüm büyük ve küçük işlerle ilgilenmişti. Cenaze töreni bile Dük Huai Sarayı tarafından ayarlanmıştı.

 

Bu dört ay içinde Dük Huai Sarayının nüfuzu fazlasıyla artarken panik edici bir hızda tüm şehre pençelerini batırmışlardı. Neredeyse tüm bölgeler Dük Huai Sarayının kontrolü altına girmişti. Yıllar önce vatandaşlar Dük Huai Sarayının gücünün çoktan Küçük Şeytan İmparatoriçeyi aştığının farkındaydı. Ama sadece Dük Huai Sarayı gerçekten pençelerini sergilediğinde ne kadar güçlü hale geldiklerini fark etmişlerdi...

 

Küçük Şeytan imparatoriçenin ölüm haberinin ardından kararsız olan taraflar da bir adım geç kaldıklarından korktuklarından Dük Huai Sarayının tarafına geçmişti. Şeytan İmparator klanına sadık olan tarafların birazı kendilerini korumak için saf değiştirmişlerdi. Ve daha önce Dük Huai sarayı ile birlikte olanlar ise şu an gurur ve neşe doluydu.

 

Hala Şeytan İmparatorun 'tükenmiş' soyuna sadık olanlar ise acınası bir şekilde çok azdı... Ve giderek çok daha fazla güç onlardan uzaklaşıp onları izole ediyor ve hatta onları düşman olarak görüyordu.

 

İki ay önceden beri 'Hayali Şeytan Ülkesi başsız kalamaz' sözleri tüm şehirde yankılanıyordu. Bu sözler kavurucu bir hızla tüm ülkeye yayılırken Dük Huai'nin ünü ve sadakati de her yerde övgülerle karşılaşıp, bu övgüler tüm ülkeyi doldurmuştu. Şehrin güçlerinin yüzde doksanından fazlası birbiri ardına Dük Huai'nin sıradaki İmparator olmasını desteklediklerini açıklamışlardı ve bir anda her yeri sararak sanki ismi Şeytan İmparatoru bile geçebilecek kadar yüce bir hükümdar olmaya uygunmuş gibi abartılı övgüler aline gelmişti... Aynı zamanda o Şeytan İmparator soyuna en yakın kan bağı olan kişiydi.

 

Şu an durum öyle bir hale gelmişti ki birisi Dük Huai'nin İmparator olmasına karşı gelirse, o kişi pratik olarak tüm evrenin kınamasını arzuluyor olacaktı.

 

Şu anda Şeytan İmparatorluk Salonu Şeytan İmparatoriçenin Büyük Seremonisinde olduğundan çok daha kalabalıktı. Çeşitli valiler, bölge lordları, tarikat liderleri ve ülkenin her yerinden gelen kahramanlar en vahşi rüyalarında bile büyük seremoniye katıldıktan sonra burada kaldıkları dört ay boyunca Küçük Şeytan İmparatoriçenin ölümünden yeni İmparatorun yükselişine kadar olan devasa olaylara şahit olacaklarını hayal etmemişlerdi.

 

Ülkenin tüm kahramanları salonda sıkışmıştı ve onların her biri ülkenin mihenk taşlarıydı; tüm ülkeyi temsil etmek için fazlasıyla niteliklilerdi. Şu anda, Dük Huai'nin yeni İmparator olmak için taç giymesine sadece on beş dakika kalmıştı. Seremoni neredeyse başlayacaktı.

 

Koruyucu Aileler ve çeşitli Dük Sarayları salonun merkez koltuklarını almıştı ve oturma düzeni dört ay önceki ile aynıydı. Yun ve Mu Aileleri de şok edici bir şekilde katılmıştı.

 

Yun Qinghong Yun Ailesinin lideri için ayrılan koltuktaydı ve yüzü doğal olmayan bir şekilde sakindi. Yanındaki Mu Yurou ile birbirlerinin ellerini gevşetmeden tutuyorlardı. Salonun içindeki bastırılmayan seslerin aksine Yun Ailesi ve yanındaki Mu Ailesi koltuklarında hayatsız ve ağır bir atmosfer vardı. Bir saattir kimse konuşmamıştı.

 

"Dük Huai Sarayı... Teşrif etti!!"

 

Keskin ve uzun bildirinin ardından salon anında sessizleşirken herkesin gözleri büyük salonun kapılarına doğru döndü.

 

Büyük, koyu kırmızı-altın kapılar yavaşça açıldı. Altın bir kıyafet giyen Dük Huai, Dük Huai Sarayının üyeleriyle birlikte güneşi çevreleyen yıldızlar gibi yavaşça salona girdi. İfadesi sakindi ve formsuz bir haysiyet ile doluymuş gibi gözüken bir gülümsemesi vardı... Şaşırtıcı bir şekilde bir İmparatorun görkemini bedeninin her tarafından çoktan yaymaya başlamıştı.

 

Küçük Şeytan İmparatoriçe yokken ülkenin İmparatoru rolünü iyice üstlenmişti.

 

"Saygılı bir şekilde İmparator Huai'yi selamlarız!!"

 

(Ç.N: Birazdan görecem ben sizi, kimi selamlıyorsunuz acaba ???? )

 

Yankılanan yüksek sesli bir haykırış çekirdek koltuklardan gelirken Helian Ailesinin Patriği Helian Kuang koltuğundan kalkıp diz çöktü. Kendini tamamen alçalttı ve duruşu aşırı alçak gönüllüydü... Önceki Şeytan İmparator ve Küçük Şeytan İmparatoriçeye karşı bile asla böyle bir duruş sergilememişti.

 

Bu yüksek sesli haykırış uykudaki seyircileri uyandırdı ve anında çok sayıda kişi koltuklarından kalkarak diz çöktü:

 

"İmparator Huai'yi saygıyla selamlarız!!"

 

Neredeyse yüz bin kişi aynı anda bağırdı ve ses o kadar yüksekti ki tüm salon uzun süre sallanmıştı. Dük Huai acelesiz bir şekilde bakışları ile salonu süzdü ve diz çöküp onu karşılamayan kişileri hafızasına kazıdı. Ardından yavaşça kafasını kaldırdı ve mütevazi bir şekilde konuştu: "Lütfen kalkın. Her ne kadar bu dük sizin nezaketinizi elde ederek ülkenin yeni hükümdarı olarak seçilse de seremoni henüz olmadı, yani ben 'İmparator Huai' olarak anılmayı hala hak etmiyorum.  Ve bu tür bir saygı benim kabul edemeyeceğim bir şey."

 

"Bu dükün bunları söyleyecek kadar cesur olmasına izin verin... İmparator Huai, sizin sözleriniz yanlış!" Dük Zhong yüksek sesle konuşurken ellerini kenetledi: "İmparator Huai, burada bulunan herkes İmparator koltuğu için sizi onayladı ve bu göğün altındaki herkesin arzu ettiği bir şey. Yani nasıl olur da bunu hak etmediğiniz söyleyebilirsiniz?! Küçük Şeytan İmparatoriçenin vefatından sonra İmparator Huai ülkeyi birlikte tutarak kaosu önledi ve barışın devamını sağladı. Eğer İmparator Huai'im bilgeliği ve yüksek erdemi olmasaydı şehir ve hatta tüm ülke kaos içinde olacaktı. Yani kalbimizde her ne kadar seremoni henüz başlamamış olsa da siz çoktan İmparator oldunuz ve biz de hayatımızın sonuna kadar sizi takip edip size sadık olacağız. Bugünkü saygımız... Bu dükün saçmalaması için affedin ancak bu dünyanın geri kalanına sizin yüceliğinizi bildirmemiz için basit bir formalite!"

 

"Bu doğru! Dük Zhong'un sözleri tam olarak hedefi vurdu!"

 

"Dük Zhong'un söyledikleri tam olarak bu naçizane dükün düşüncelerini ifade ediyor!"

 

"İmparator Huai ülkeyi bir arada tutuyor, o cennet durduğu sürece hüküm sürecek!!"

 

"İmparator Huai'ye bağlılık yemini ediyoruz!!!"

 

İmparatorun taç töreni henüz başlamamıştı ve Dük Huai sadece yeni görülmüştü ancak bağlılık yeminleri salonu doldururken birbiri ardına herkes bunu gerçekleştiriyordu. Bu hiç şüphesiz Dük Huai'nin ne kadar fazla güç ve nüfuz elde ettiğini sergiliyordu... Kimse Dük Huai'nin tahta çıkmasını engelleyecek bir şeyin olabileceğinden şüphelenmiyordu. Onların yapabileceği en zekice şeyin Dük Huai'Ye bağlılıklarını ilan etmek olacağını düşünüyorlardı; bazıları ise bunun kalan tek seçenek olduğunu düşünüyorlardı.

 

Aksi halde, bu kendi mezarını kazmak gibi olacaktı.

 

"Hahahaha.” Dük Huai kolunu indirdi ve yüzünde büyük bir gülümseme oluştu, bir şey söylemesine gerek olmadığından doğruca salonun sonundaki imparator koltuğuna doğru ilerledi ve Yun Ailesinin koltuklarını geçerken umursamadan Yun Qinghong'u gözleriyle süzdü ve ağzının kenarları hafifçe yukarı doğru kıvrıldı.

 

Son dört ayda, resmen imparator olmadan önce, doğal olarak Koruyucu Ailelerden biri olan Yun Ailesine bir şey yapması doğru olmazdı.

 

Ama bugünden sonra Dük Huai ile birlik olmak isteyen herkes ilk olarak Yun Ailesi ile ilgilenecekti! O zaman geldiğinde Yun Ailesi için en iyi son bir kez daha büyük bir düşüş yaşamalarıydı ve en kötü sonuçsa mutlak imha idi!

 

Ne Yun Qinghong ne de Yun Ailesinin kalanı Dük Huai'ye saygısını sunmadı. O sadece büyük salondaki olayları gözlemledi. İfadesi ve bakışları çok soğuktu ve tek bir dalgalanma bile görülemiyordu. Dük Huai'nin giriş yapmasından İmparator koltuğuna oturmasına kadar tek yaptığı şey Mu Yurou'yu tutan elini daha sıkı hale getirmesiydi.

 

Mu Yurou'nun eli de onu daha sıkı tutmuştu, çiftin kalpleri ve zihinleri çoktan birbirine sıkıca bağlanmıştı.

 

Artık Dük Huai'nin tahta çıkışını engellemeleri imkansızdı... Yun Ailesi üyelerini bu kumarda riske atsalar bile bunu önleyemezlerdi. Ama gözleri önünde öldürülen kişiler Küçük Şeytan İmparatoriçe ve onların biricik oğullarıydı... Nasıl olur da onun istediği gibi devam etmesine izin verebilirlerdi?!

 

(Ç.N: Babaaaaa.... Az sabret la, evlat yolda. )

Evli çift bugün ne Şeytan İmparator klanı için ne de Yun Ailesinin haysiyeti ile kararlılığı için buradaydı... Ebeveyn olarak, onlar kaybettikleri şeyi geri kazanmak için kendi hayatlarını kullanmaya hazırlanmışlardı. Onları sevgi, gurur, minnettarlık, neşe ve keder ile dolduran oğulları için... Kan borcunu kan ile ödeteceklerdi!!



-----------ÇEVİRMEN NOTU-----------

 

Çekin kılıçları ey F5 Tarikatı savaşa gidiyoruz!!!

 

Yun Che ne zaman gelecek? Baba ve Anne Yun neler yapacak? Yun'ların savaşı olacak mı? Dük Huai bir önlem aldı mı? Merak mı ediyorsunuz? O zaman... Bekleyin, okuyun ve öğrenin ????

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr