Bölüm 663

avatar
15886 42

Against The God - Bölüm 663


Bölüm 663: Derebeyi Dönüyor



Mavi Rüzgar başkentinden dışarı bakıldığında güney batı tarafındaki gökyüzü tamamen siyahtı. Neredeyse yirmi bin göksel kaynak canavarının her biri bir asker taşıyordu. Bu kaynak canavarlının çoğu ruhsal kaynak canavarları idi ama içlerinde az da olsa yeryüzü kaynak canavarları bulunuyordu... Ve onlara liderlik yapanlar ise açıkça Gökyüzü Kaynak Alemi aurası yayıyorlardı.

 

Onların altında uçan kaynak canavarlar ile kıyaslandığında hızları az kalmayan Ateş Savaş Atları vardı. Bunlar da ruhsal kaynak canavarlarıydı. Sadece aşırı hızlı değil aynı zamanda aşırı dayanıklılardı ve düşmanları ile çarpışma hızı o kadar korkutucuydu ki savaş alanında kabus gibi bir varlık haline geliyorlardı.

 

"Böyle şaşırtıcı bir kaynak canavarı düzeni... Muhtemelen Mavi Rüzgarın birkaç yüz binlik ordusuna bedeldir." Xiao Yun soğuk bir nefes verdi.

 

"Açıkça, düşmanlar en hızlı kayak canavarlarını kullanarak bizi test etmek istiyor. Aynı anda bu on binlerce kaynak canavarın gücü ile büyük bir yanlış hesaplama ile karşı karşıya kalsalar bile muhtemelen bununla başa çıkabilirler." Göğün Altında bir Numara ciddiyetle söyledi.

 

Arkalarından hızlı adım sesleri geldi. Cang Yue hızlıca oraya geldi ve arkasında Dongfang Xiu ve Qin Wushang vardı... İkisinin de aşırı ağır ifadeleri vardı. Onların altında şehir kapısı sonuna kadar açıktı ve Mavi Rüzgar ordusu dışarı çıkmak ve hızlıca savaş formasyonlarını oluşturarak şehrin önünde ağır bir savunma hattı oluşturmak için bekliyorlardı... Ancak bu devasa kaynak canavarı yığınına bakarken askerlerin hiçbirinin yüzünde şok veya dehşet yoktu.

 

"Majesteleri, birkaç kez daha deneyelim... Mavi Rüzgar ordusu bu elli bin İlahi Anka askerine karşı muhtemelen savunma yapamaz. Ve çok daha dehşet verici olan ise kaynak canavarı topluluğu. Eğer Yun Che hemen dönmezse... Sonuçlar düşünülemez olacak." Dongfang Xiu endişelice konuştu.

 

Onların seslerini duyan Xiao Yun döndü ve hemen sordu: "Bir şey mi oldu?"

 

Cang Yue elindeki ses iletişim yeşimini tutarken yavaşça konuştu: "Eşime ses iletişimi göndermeyi denedim ama defalarca denemiş olmama rağmen hepsi başarısız oldu."

 

"Ah?" Üçü şok oldu. Xiao Yun hızlıca konuştu: "Başarısız mı oldu? Nasıl... Bu nasıl mümkün olabilir! Ağabeyim aşırı güçlü, ona bir şey olması imkansız."

 

"Ses iletişimi sadece ses iletişim yeşimi kırıldığında başarısız olmaz." Bir Numara sakince konuştu: "Eğer enerji izole eden özel bir bariyer varsa bu sesin geçişini önler. Kardeş Yun muhtemelen sesin iletilmediği bir yerde olmalı."

"O zaman... O zaman ne yapacağız?" Xiao Yun paniklemeye başladı."

 

"Tabii ki onları geride tutacağız.” Bir numara kolunu salladı ve bedenindeki kaynak enerjisi yükseldi: "Neden Kardeş Yun'un dönmesi gereksin? Üçümüzün sadece on binlerce olan bu orduyu geciktirecek gücü yok mu?" Bir Numara anlamlı bir şekilde Xiao Yun'a baktı ve sesi aniden ciddileşti: “Xiao Yun! Ellerini kana bulamak istememeni anlıyorum. Ancak biraz daha zor bir durumla karşılaştıktan sonra ilk düşündüğün kendi gücün ile buna başa çıkmak değil de Kardeş Yun'un gücüne güvenmek! Sen artık evlisin ve evlendiğin kişi benim tatlı küçük kardeşim! Eğer gerçek bir adam olmak istiyorsan ellerin kan ile lekelenmeden kalabilir ama ne azından... Sürekli başkalarına güvenmektense... Biraz güvenilir olman gerek!"

 

Bir Numaranın sözleri Xiao Yun'un bedenini titretirken dişlerini sıktı ve zorla onayladı: "An... Anladım."

 

"Ağabey, Kardeş Yun hakkında böyle şeyler söyleme! Kardeş Yun'un kişiliği çok nazik. Onun değişmesini istemiyorum." Yedi Numara Xiao Yun'un kolundan tutarken yüzünde memnuniyetsiz bir ifade vardı.



Bir Numaranın gözünün kenarı seğirdi. Sadece tamamen kırgın yüzü ile döndü, ancak o anda İlahi Anka kaynak canavarları çoktan iki buçuk kilometreye kadar yaklaşmışlardı. İleriden gelen ağır baskı yeniden tüm şehri büyük bir dehşet dalgasının kaplamasını sağladı.

 

Bir Numara sessizce konuştu: "Bundan korkmayın. Unutmayın, burası bizim şehrimiz değil! Burası sadece kaynak enerji seviyesinin düşük olduğu bir yer. Biz sadece zayıf bir ordu ve düşük seviyeli kaynak canavarlarının karşısındayız. İkiniz çoktan Tiran Kaynak Alemine girdiniz. Bizi bastıracak rakipler olmadığı sürece onların iki katı olsa bile üçümüz onları durdurabiliriz!"

 

Bir Numara konuşmayı bitirdiğinde ellerinde yeşil bir uzun yay ortaya çıktı ve yayı tutarken ipini gerdi ve on iki yeşil kaynak oku üzerinde ortaya çıktı... Bu okları attığında sadece on iki can almamışlardı ayrıca görünürdeki devasa orduda on iki korkunç delik açmışlardı... Orduyu delip geçerek arkaya kadar ilerlemişti.

 

O anda, güneyden sıra dışı bir kaynak enerjisi yayılarak Yedi Numaranın şok içinde haykırmasına neden oldu: "Ah!! Bakın! Bu... Bu da ne?!"

 

Güney göğünde küçük kırmızı bir nokta aniden ortaya çıktı... Her ne kadar küçük olsa da gece göğündeki yıldızlar kadar parlaktı. Üstelik çok hızlıydı. Göz açıp kapayıncaya kadar bu altın ışık on kat daha büyüdü... Ardından on kat daha büyüdü... Bir nefes zamanından daha kısa sürede küçük ışık büyük bir figür haline geldi... Tamamen altındı ve üç yüz metreden daha uzun, onlarca metreden daha genişti ve çevresinde altın şeritler vardı.

 

Şehre yaklaşırken hızı da yavaşladı. Altın kaynak ışığı da söndü. Aynı anda şiddetli bir hava akımı gizemli olsa da ağır bir baskıyı güneyden getirerek hazırlıksız yakalanan şehir duvarlarındaki vatandaşları uçurdu.

"Bu... Kaynak arkı mı?” Bir Numara konuşurken elini kullanarak gelen şiddetli havayı engelledi. Dış yapısı,  ve uçarken yaydığı kaynak enerjisi onun eşsiz bir kaynak arkı olduğunu kanıtlıyordu. Ancak bu kaynak arkının hızı onun geniş bilgisine rağmen onu şaşırtmıştı... Çünkü sadece hız bakımından bile kendilerinin Göğün Altında Ailesinin en güçlü kaynak arklarını bile aşıyordu.

 

Onu en çok şok eden şey ise bu altın kaynak arkı değil onu süren kişi idi! Böyle şok edici bir kaynak arkına sahip bir kişi kesinlikle basit olamazdı! Eğer bir düşmansa bu felaketti!

 

Mavi Rüzgar Başkentinden dalga dalga nefes sesleri yayıldı. Herkes afallamış şekilde havadaki altın renkli kaynak arkına baktı. Bu kaynak arkı tarafından şok olan kişiler sadece Mavi Rüzgar başkentinde değildi. İlahi Anka Ordusundakiler de bu kaynak arkına bakıyorlardı. Kaynak arkının yaydığı ruhsal baskı hepsinin bilinçsizce yavaşlamasına ve en sonunda da durmasına neden olmuştu.

 

"Bu da ne?" Han Xiangzhao düşünceli bir şekilde konuştu: "Bu bir... Kaynak arkı olabilir mi?"

 

Bunu söylerken Feng Hengjiang'a baktı ve onun gözlerinin ve yüzündeki kasların... Seğirip titrediğini gördü. Kalbinde şok hissederken hızlıca konuştu: "Elli ikinci büyük bu da ne?

 

Feng Hengjiang doğrudan altın kaynak arkına bakarken ellerini yükseltti. Dudakları hareket etti ama uzun süre sonrasında sonunda ses çıkarabildi: "Cennetsel Kutsal Kaynak Arkı!"

 

"Cennetsel Kutsal Kaynak Arkı?” Han Xiangzhao kafası karışık bir ifade sergiledi: "Cennetsel Kutsal Kaynak Arkı... Mutlak Hükümdar İbadethanesindeki en yüksek yönetici olan Aziz İmparatorun kişisel arkıdır!"

 

(Ç.N: Ha? O ne alaka la?)

(FN: Yuanba geldi olum nasıl ne alaka. Bir de çevirmen olacak hikayeyi neticesiyle okuyor. Cık cık cık.)

 

"N-ne-neee!!" Han Xiangzhao bunu duyduğunda yaşadığı şok nedeniyle neredeyse bindiği göksel kaynak canavarından düşüyordu. Cennetsel Kutsal Kaynak Arkının ismini duymamıştı ama 'Aziz İmparator' ismini duymayan birini de tanımıyordu! O Dört Büyük Kutsal Bölgenin lideriydi! Mutlak Hükümdar İbadethanesinin yöneticisi ve tüm kıtaya tepeden bakan üstün bir varlıktı! Kıtadaki gerçek bir numaralı varlıktı!

 

Şok içinde konuştu: "Elli ikinci büyük... Yanılıyor... Olabilir misiniz?! Aziz İmparator gibi biri... Nasıl olur da bu yere gelebilir."

 

"Yanılmıyorum! Bu dünyada sadece bir tane Cennetsel Kutsal Kaynak Arkı var! Ben Tarikat Lideri ile birlikte Mutlak Hükümdar İbadethanesine gittiğim zamanlarda onu görecek kadar şanslıydım. Kesinlikle yanılmıyorum." Feng Hengjiang'ın bedeni ve sesi titredi. Bir İlahi Anka Tarikatı büyüğü olarak yedi ulusta kanunlara karşı yürüyebilirdi. Ancak 'Aziz İmparator' isminin önünde ne olursa olsun titremeden edemiyordu: "Üstelik, Aziz İmparator kendi kaynak arkına büyük bir önem veriyor ve asla başkasının kullanmasına izin vermiyor. Torunları bile onu kullanma hakkına sahip değil... O ortaya çıktığına göre... Kesinlikle Aziz İmparatorun kendisi geldi!!"

 

O anda altın kaynak arkı sonunda tamamen durdu. Işık ve kaynak enerji dalgalanmaları da neredeyse tamamen kayboldu. Kaynak arkı havada sessizce süzüldü ve sağında bir kapı yavaşça açıldı... Han Xingzhao ve Feng Hengjiang nefeslerini tuttu ama kapıdan çıkan figürü daha göremeden aşırı dehşet  verici bir aura onlara kilitendi... Kaslarını bile oynatmaya cüret edemezken on binlerce metre yüksekliğinde bir dağ tarafından bastırılıyorlarmış gibi hissettiler.

 

Uzun ve kaslı bir figür kapıdan çıktı ve ardından yavaşça aşağı uçtu. Gözleri güneybatıdaki İlahi Anka Ordusu ve kaynak canavarı topluluğundaydı. Daha sade olamayacak gri bir kıyafet giyiyordu. Hatta biraz yırtıktı ve kaslı bedeni 'devasa' olarak tarif edilebilirdi. Sıradan bir yetişkinin neredeyse dört beş katıydı ve orada durması bile küçük bir et yığınını andırıyordu.

 

Han Xingzhao ve Feng Hengjiang'ın gözleri genişçe açıldı. Tüm bedenleri kontrolsüzce titredi.... Onları korkutan şey bu kişinin kaslı ve sıra dışı bedeni değil öfke ve öldürme arzusuydu... Aurasının hiddeti onlara cehennemdeki lav gibi kilitlenmişti. Bu auranın altında bile bedenlerinin her an parçalanacağını hissediyorlardı. Ve onların altındaki göksel kaynak canavarları ve yerdeki Ateş Savaş Atları ise dehşet içinde titriyorlardı.

 

"Bu... Bu kişinin... Aurası dehşet verici!" Bir Numara konuştu. Bu kişinin aurasının onun gibi Sekizinci Seviye Tiran Kaynak Aleminde birini ile fazlasıyla aştığını biliyordu... Açıkça bu bir Hükümdarın gücüydü!

 

Ve bu auranın gücü açıkça öfkeli Yun Che'den zayıf değildi!!

 

Bu da kim... Mavi Rüzgar Ülkesi Kaynak Gökyüzü Kıtasında kaynak enerji seviyesi açısından en zayıf yer değil mi? Neden bir Hükümdar ortaya çıktı?!

 

Ancak şoka rağmen Bir Numara bu kadar güçlü birinin öfkesinin Anka Ordusuna yöneldiğini görünce rahatladı.

 

"Böyle... Böyle büyük bir kişi... Aslında bu kadar büyük bir kişi varmış." Yedi Numara genişlemiş gözler ile konuştu.

 

Ağzını sıkıca kapayan Cang Yue uzun bir aradan sonra kendini daha fazla tutamadı ve bağırdı: "Yuan... Yuanba! Bu Yuanba!!"

 

(Ç.N: Adam deyince akla hemen onun adı gelir Yuanba Yuanba Yuanba!! Geldi bizim kalbi devasa Yuanba'mız!!)

 

(FN: Hem koca yürekli, hem de koca yürekli Yuanba geldi. Önce Ankalılara koca yürekini ucundan gösterdi, birazdan bizimkileri koca yüreğini gösterecek. Seviyoruz seni Yuanba reyiz.)



Onlar beş yıldır karşılaşmamışlardı ve ona göre Yuanba çok farklı gözükmüyordu. Ama bedeni çok daha uzamış, kaslanmıştı ve aurası ile bakışları da aşırı değişmişti. Bu onun eski Yuanba ile şu ankini bağdaştıramamasına neden olmuştu. Ancak onun 'Yuanba' adını haykırmasını sağlayan şey bu biraz parçalanmış gri elbise idi.

 

Yun Che ilk kez Mavi Rüzgar Kaynak Sarayına girdiğinde O Yun Che'ye eğitim üniformasını dikmekte yardım etmişti ve Yun Che'ye olan hislerini gizlemek için Yuanba'ya da yapmıştı... Yuanba buna her zaman bir hazine gibi davranmıştı ve giymekten zevk almıştı. Beş yıl geçmişti ve onu hala atmamıştı. Her ne kadar birçok yeri parçalanmış ve büyüdüğü için bedenini kaplayamıyor olsa da yine de giyiyordu...

 

"Yuanba... Hangi... Hangi Yuanba?” Dongfang Xiu ve Qin Wushang boş boş baktı. Ne kadar denerlerse denesinler bu dehşet verici aurayı yayan ve kaynak arkına binen bu kişiyi geçmişte yeteneksiz ve sadece Başlangıç Kaynak Aleminde olup herkesten zorbalık gören Yuanba ile ilişkilendiremiyorlardı.

 

"..." Cnag Yue bir şey söylemedi. O sadece düşmek üzere olan gözyaşlarını engellemeye çalıştı... Yun Che dönmüştü ve şimdi de Yuanba dönmüştü... Herkes güvendeydi, bu harikaydı... Harika...

 

"Sen... Sen de kimsin!” Feng Hengjiang nefesini tuttu ve sordu... Göğsü bir metal tabaka tarafından bastırılıyormuş gibi hissediyordu. İstese bile nefes alamıyordu. Önündeki bu kişi Aziz İmparator değildi. Aziz İmparatorun kudreti ile kıyaslandığında bu kişinin yaydığı öfke ve öldürme arzusu onu daha fazla dehşete düşürmüştü. Bu altın kaynak arkı hiç şüphesiz Cennetsel Kutsal Kaynak Hazinesiydi! Aziz İmparatorun başkalarına dokundurtmadığı bu kaynak arkını kullanmasına izin verdiği bu kişi de kimdi?!

 

"Seni cehenneme gönderecek kişiyim!!" Yuanba yavaşça kafasını kaldırdı ve şeytani bakışı tüm ordu ve kaynak canavarlarına kilitlendi.

 

Üç yıl önce, İlahi Kaynak İmparatorluğundan ayrılıp ustası ile Mutlak Hükümdar İbadethanesine döndükten sonra yoğun nefreti ile birlikte inzivaya çekilip eğitim yapmıştı. Büyüdükçe damarlarındaki devasa gizli gücü daha açıkça hisseder hale gelmişti... Yun Che'nin intikamını almak için damarlarındaki gücü ne pahasına olursa olsun zorlamıştı...

 

Göz açıp kapayıncaya kadar üç sene geçmişti. Ancak dışarı çıktığı gün Mavi Rüzgarın içinde olduğu durumu öğrenmişti. Cennetsel Kutsal Kaynak Arkını da alıp doğrudan Mavi Rüzgara yönelmişt. Mavi Rüzgar Ülkesi sırınırlarını geçtiğinde parçalanmış toprakları ve kafasız sinekler gibi kaçışan kişileri, yağmalanıp yakılan şehirleri ve de her yerdeki cesetleri görmüştü.

 

Sonsuz nefret ve öfkesi nedeniyle göğsü neredeyse patlayacak noktaya gelmişti.

 

Gözleri kan kırmızına dönerken durmayı bile düşünmedi ve öfke ile başkente doğru uçtu, Mavi Rüzgar Ülkesinin merkezinin henüz yok edilmediğini umuyordu.  

 

Ve şu an, sonunda varmıştı. Gözlerinde Mavi Rüzgar Başkentinin işgal edildiğine dair bir belirti yoktu ve saatlerdir kaynayan öfkesi sonunda serbest kalacak bir yer bulmuştu... Önündeki kişiler koyu kırmızı zırhlar giyiyordu, onların İlahi Anka Ordusundan olduğu açıktı. Onları gördüğünde bastırdığı öfkesini artık kontrol edemiyordu.

 

Bang!!

 

Bir bomba gibi yankılanan patlamanın içinde Yuanba'nın kolu şişti. Normal bir kişinin bedeninden daha kalın olan kolu biraz daha kalınlaştı ve yaydığı aura da katlarca hiddetlendi. Bu dehşet verici ve zalimane kudretin karşısında Derebeyi gücüne sahip olan Feng Hengjiang karşı koyma niyeti bile göstermedi. Korku içinde titreyen sesi ile konuştu: "Bek... Bekleyin! Mutlak Hükümdar İbadethanesinden... Kıdemli... Biz... Biz İlahi Anka... İmparatorluğundanız... Bir... Yanlış anlaşılma olmalı..."

 

"Öldürdüklerim sizlersiniz... İlahi Anka Tarikatının hayvanları!!” Yuanba gözlerini açarken dişlerini sıktı ve her bir sözü yeterince nefret ve öfkeye sahipken yer kabuğunu titretti. Kolu o kadar şişti ki öfkeyle ileri doğru sallarken neredeyse patlıyordu.

 

"Bekle... Durun... UWAAA..."

 

Kolunu salladığı an Yuanba'nın tüm bedeni kavurucu altın haline geldi. Kolundan yayılan altın kaynak ışığı tüm orduyu anında kapladı ve kaynak canavarları dahil kaplayarak en sonunda güneşi bile kapladı.

 

Yeryüzü titredi ve tüm şehir sallandı. Altın parlaklığın içinde boşluk çılgınca çöktü ve on binlerce boyutsal çatlak ve boyutsal kara delik oluşup yok edilebilecek her şeyi parçalayıp yuttu.

 

Yuanba'nın bedenindeki güç yükseldiği an altın parlaklığın kapladığı tüm yaşayan şeyler acımasızca parçalandı. Ve Feng Hengjiang kadar güçlü kişiler bile sadece tek nefes zamanı yaşarken geriye sadece küçük toz taneleri boyutundaki kan damlaları kaldı.




--------ÇEVİRMEN NOTU---------

 

Yuanba reyiz de geldi ortam canlandı.  

 

Yuanba neler yapacak? Yuanba'ya tepkiler nasıl olacak? İlahi Anka tarafında neler yaşanacak? Yun Che ne zaman dönecek? Döndüğünde ne olacak? Merak mı ediyorsunuz? O zaman... Bekleyin, okuyun ve öğrenin ????

Fullbringer Notu: Vay bee… Koca yürekli Yuanba. Her notun başına FN yazmaya üşendiğim için muhtemelen ya bir şey yazmayacağım ya da üşenmeyeceğim başka bir şey bulacağım. Haberiniz ola.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr