Bölüm 706

avatar
14693 36

Against The God - Bölüm 706


 

Bölüm 706: Kötü Performans



"Ancak ben, Yun Che, başkalarını öldürmekten zevk alan biri değilim. En azından ben senin gibi insan yüzlü bir canavar değilim İlahi Anka Tarikatı Lideri. Sen kendi bencil arzularını yerine getirmek adına Mavi Rüzgar Ülkemdeki binlerce kişiye zarar vermeyi istedin! Benim Mavi Rüzgar Ülkeme borçlu olduğunuz şeyi size ödetmek için bu kadar uzaktan İlahi Anka İmparatorluğuna geldim. Siz içtenlikle ve dürüstçe söylediğim koşullara uysaydınız tarikatınıza girmeye bile tenezzül etmezdim. Eğer bir ceset görene kadar bunu reddetmeyi sürdürürseniz..."

 

Yun Che'nin ağzı kıvrılarak öldürme niyeti ile dolu soğuk bir gülümseme oluşturdu: "Hangi oğlunun bugün öleceğine garanti veremem!"

 

Yun Che'nin dünkü söylediği dört koşuldan her biri İlahi Anka Tarikatını aşağılama amaçlıydı. Ve Feng Hengkong'un bu koşulları kabul etmesini düşünmeye bile gerek yoktu, çünkü bunu düşünmek bile onu küplere bindiriyordu. Buna iki oğlunun Yun Che tarafından öldürüldüğü için oluşan nefret eklendiğinde, bu Feng Hengkong irade gücünü kullanarak Yun Che'nin karşısında sakin kalmak istese de bunu yapamamasına neden oluyordu.

 

Üstelik bu iki günde her gün bir prens Yun Che tarafından ele geçirilmişti. Ama bugün ona karşı kimse harekete geçmemişti ve herkes en yüksek tetikteliğindeydi. Bugünkü durum tamamen önceki iki günden farklıydı; nasıl olur da yine Yun Che'nin istediğini yapmasına izin verebilirlerdi?

 

Feng Hengkong'un gözleri nefret ateşi ile yanarken alçak sesle haykırdı: "Feilie, Feiran... Ne olursa olsun onu yakalamak için tüm gücünüzü kullanın!!"

 

Feng Hengkong'un sesi solduğu an Feng Feilie ve Feng Feiran hemen havaya atladı ve Yun Che'nin olduğu yere yaklaştı. İlahi Anka Tarikatının yeni ulu büyüğü ve ikinci büyüğü olarak şu anki büyükler arasında en güçlü kaynak güçlerine sahiplerdi ve ikisi de Tiran Kaynak Aleminin zirvesindeydi. Eğer şanslı koşullardalarsa onların sıradaki asır içinde Egemen Kaynak Alemine geçmeleri bile olasıydı.

 

"Yun Che, seni velet! Ölmeye hazırlan!"

 

İkisi de anında havaya atladı, tüm enerjileri kendilerini tutmadan dışarı doğru patladı. Anka alevleri havayı doldururken İlahi Anka Tarikatının yarısından fazlası koyu kırmızı ışığa boğuldu ve onların hızları da kapasitelerinin zirvesine ulaştı. Kaynak enerjileri ve zihinsel enerjileri sabit şekilde Yun Che üzerine kilitlenmişti.

 

Ancak onların bilmediği şey Yun Che'nin kaynak gücü her ne kadar İmparator kaynak Aleminde olsa da Tiran Kaynak Aleminin baskılayıcı aurasının ona karşı bir etkisi olmamasıydı. Feng Feilie ve Feng Feiran havaya atladığında bu nedenle Yun Che de hamlesini yapmıştı...

 

Bir an önce kolları göğsünün önünde çapraz şekilde ve yüzünde soğuk bir gülümseme mevcutken, bedeninde enerji dalgalanmaları yoktu.

 

Ama bir an sonra hareket ettiği gözükmeden bedeni aniden hayali hale gelmişken, başka bir figür bir düzine kadar metre uzakta ortaya çıkmıştı.

 

Hareketleri o kadar hızlıydı ki sanki bu bir ışınlanma gibiydi!

 

Bu tür bir hız Tiran Kaynak Alemindeki uygulayıcıların gözlerinin yakalayabileceği limitleri bile aşıyordu. Buna ek olarak, Feng Feiran ve Feng Feilie'nin saldırısı geri çekilmiş, önlerindeki manzara bulanıklaşmıştı. Onlar hedeflerini tamamen kaybetmişlerdi ve Yun Che'ye kilitlenen aura bile tamamen dağıtılmıştı.

 

İlahi Anka Tarikatındaki büyükler arasında en güçlüleri olan onlar birçok savaşa girmişlerdi, ama o anda ikisinin de yüzünde boş ifadeler vardı. Yun Che'nin konumuna bir kez daha kilitlendiğinde o çoktan eskiden olduğu yerin yüz elli metre uzaktaydı. Üstelik, onlar daha bu yıldırım hızı nedeniyle şok olmadan önce ifadeleri aniden değişmiş ve aynı anda endişeli bir şekilde kükremişlerdi: "On Birinci Prensi koruyun!!"

 

Yun Che'nin gittiği yön On Birinci Prens Feng Ximin'in olduğu yerdi. Önündeki altı Anka büyüğü sıkı bir bariyer oluşturmuştu ve onların arkasında da birçok salon efendisi ve bu altı büyüğün himayesi altında bulunan yüzlerce öğrenci vardı.

 

Yun Che o kadar hızlıydı ki bu neredeyse algılanamayacak boyuttaydı ve başka yerdeki kişiler oraya gidip destek verecek kadar hızlı değillerdi. En yüksek tetikteliklerine sahip olan altı büyük, Yun Che onlara doğru gelmeye başladığı an o daha yakınlaşmadan en yüksek seviyedeki takım çalışmalarını kullanarak hareket etmişlerdi. Altısı da farklı yönden saldırarak onun biraz bile yaklaşmasını engellemeye çalışmıştı.

 

Yun Che yıldırım hızı ile yaklaşırken altı büyüğün saldırıları karşısında zorlukla yavaşladı. Onlara on beş metre yakına girdiği an beş ardıl görüntü ortaya çıkarak altı büyüğün hedeflerinin izini kaybetmesine neden oldu.  Bu nedenle de saldırılarında bir aksaklık ve saldırı şekillerinde de gecikme yaşanmıştı.

 

Boom!!

 

Anka alevleri patladı ve parçalanmış alevler tüm göğü kapladı. Ateş ışığının ortasında Yun Che'nin ardıl görüntüleri aynı anda kayboldu ve dehşet dolu bir haykırış altı büyüğün arkasından geldi..

 

"Aaaaaaahhh!!"

 

Altı büyük aynı anda döndü, göz bebekleri neredeyse yerlerinden çıkacak kadar dışarı giderken tüm bedenleri sarsıldı. Hayatları boyunca yaşadıkları en yüksek panik ifadesine o an sahip oldular...

 

"On... On Birinci Prens!!"

 

"Bu... Bu mümkün değil! Demin O... Nasıl... Bu nasıl mümkün olabilir?!!"

 

Güvenli bir şekilde korudukları On Birinci Prens Feng Ximin o anda düşmanın ellerine düşmüştü. Onun eylemleri, durumu ve yüzündeki bakış bile dünkü Feng Xichen ile aynıydı. Ve onun yanındaki kişi de Yun Che'nin kendisiydi.

 

Yun Che ona doğru harekete geçtiği an Feng Ximin'in ifadesi anında solmuştu ve bedenindeki tüm enerji endişeyle harekete geçmişti. Ama kaynak gücü sadece İmparator Kaynak Aleminin dördüncü seviyesindeydi ve Yun Che'nin kudretinin karşısında bu seviye bir hiçti. Sadece bu da değil, Yun Che'nin hızı sayesinde o daha fırsat bile bulamadan Yun Che onun dantian'ına vurmuş ve tüm enerjisini anında bastırarak tamamen çaresiz ve zayıf hala gelmesine neden olmuştu; artık ayakta duracak gücü bile yoktu.

 

Tiran Kaynak Aleminin orta ve yüksek seviyelerinde olan altı Anka büyüğü, Yun Che'nin aniden onların arkasında ortaya çıkmasını ne hissetmiş ne de görebilmişti. Altısı da birlikte prensi koruyordu ama bir anda, karşı taraf tek bir hamlede prensi ele geçirmişti; altısının birlikte yaptığı saldırılar onun cübbesinin köşesine bile hasar verememişti.

 

"On Birinci Prens!!"

 

Min’er!!

 

Tamamen aynı manzara, tamamen aynı koşullar ve tamamen aynı kabus İlahi Anka Tarikatının gözleri önünde üçüncü kez gerçekleşiyordu.

 

İlk kez olduğunda hazırlıksız yakalandıklarını düşünerek kendilerini teselli etmişlerdi. İkinci sefer Yun Che'nin özel bir yöntem kullanarak gizlendiğini ve Feng Xichen'i kimsenin haberi yokken yakaladığını düşünerek kendilerini teselli etmişlerdi.

 

Ama bu sefer Yun Che garip bir giriş yapmıştı ve sürpriz bir saldırı yapmak şöyle dursun, yüksek sesle herkese geldiğini haber vermişti. Bunun ardından da neredeyse tarikat içindeki herkes tarafından çevrelenmişlerdi ve yapabilecekleri kadar koruma sağlayarak prensleri en yüksek korumaya almışlardı...

 

Ancak Yun Che üç nefes zamanı kadar kısa bir sürede.... Sadece üç nefes zamanı gibi bir sürede onların bir prensini daha ele geçirilmişti!!

 

Feng Hengkong'un bedenindeki her bir tüy titriyordu ve her bir büyük ile öğrencinin maneviyatı şiddetle sarsılmıştı. O andaki ruh hallerini tarif edebilecek kelimeler daha icat edilmemişti.

 

Onlar İlahi Anka Tarikatıydı. Dört Kutsal Bölgeden sonra gelen yegane kuruluş, Kaynak Gökyüzü Kıtasının Yedi Ulusu arasında en güçlüleriydi ve kıtada bir İlahi Ruhun soyuna sahip tek varlıklardı. Göğü bile tek elle kapayacak yeteneğe, beş bin yıllık şan ve şöhrete sahiptiler, kıtada tek bir kişi bile onlara saygısızca davranmaya cüret edemezdi...

 

Ama bugün, tüm şan ve şöhretleri sadece yirmi iki yaşında olup en düşük seviyeli ülkeden gelen genç bir adamın karşısında sadece bir şaka haline gelmişti.

 

O anda, Mavi Rüzgar Ülkesi çoktan üç Egemen seviyeli kişiye sahipti. İlki Yun Che iken, diğer ikisi Yuanba ve Fen Juechen idi. Şu anki güçleri karşılaştırıldığında Yun Che ikisinden de zayıftı. Ama ne Fen Juechen, ne de Yuanba İlahi Anka Tarikatının karşısında böyle davranabilir ve de tarikatlarını bu derece depresif bir hale sokabilirdi. İlahi Anka Tarikatı onları sıkıştırdığında ağır yaralanmaları ve hatta hayatlarını kaybetmeleri bile mümkündü.

 

Onlar ile Yun Che'nin arasındaki fark ise Yun Che'nin Aşırı Serap Yıldırımı ve Yıldız Tanrısının Kırık Gölgesi'ne sahip olarak kendini koruması ve gelen tekniklerden Yuanba ve Fen Juechen'in birlikte çalışarak bile kaçamayacağı şekilde bir çeviklik ile sıyrılmasıydı. Bu noktada, tek bir Anka büyüğü ile savaşmamış olsa da İlahi Anka Tarikatını bir kriz içine sokarken Feng Hengkong'un birçok kez baygınlık geçirmesine neden olmuştu.

 

Hız ezilemezdi, hangi düzlemde olunursa olunsun bu değişmez bir gerçekti.

 

"Yun... Che..." Feng Hengkong'un sesi titredi ve tüm bedeni sanki kemik delici soğuk bir rüzgara yakalanmış gibi şiddetle hareketlendi. Kalbindeki nefret neredeyse bendenini tutuşturacak düzeydeydi. Kendi dişleri ile ısırarak yok etmek istediği ismi mırıldandı.

 

İlahi Anka büyükleri bir kez daha Yun Che'nin etrafında çember oluşturdu ama hepsi birbirlerine bakarken yüzü çaresizlik içinde seğiren Feng Hengkong'a da göz atıyorlardı. Bir prensleri ellerinde olduğundan, Yun Che karşısında tehditler savurmaya cüret edemiyorlardı.

"Asil Baba... Usta... kurtarın beni... Kurtarın beni!!"

 

Tıpkı dünkü Feng Xichen gibi Feng Ximin'in yüzü de kağıt kadar beyazken umutsuzca haykırıyordu. Lüks bir yaşama ve çevresindeki herkesin hayranlığına sahip olan bir prens olarak, ölüme sıradan kişilere nazaran çok daha korku ile yaklaşıyordu.

 

Ulu büyük Feng Feiran ileri adım atarken tamamen sakince seslendi: "Yun Che, sen..."

 

Tam ağzını açtığı sırada gök gürültüsü gibi bir ses havayı deldi: "Yun Che! Seni orospu çocuğu, on birinci kardeşimi hemen bırak!!"

 

İki prensin sefil ölümleri, tarikatlarının Yun Che'nin nasıl bir mizaca sahip olduğunu açıkça görebilmesini sağlamıştı. Bu nedenle bu kızgın dövüş onları şok etmişti ve hemen batıya doğru dönmüşlerdi... Bu öfkeli sözler Anka Şehrinin merkezinden geliyordu ve seslenen kişi de şok edici bir şekilde Dokuzuncu Prens Feng Xilin idi.

 

Yun Che geldiği an herkesin dikkati tamamen ona odaklandığı için kimse Feng Xilin'in nereye kaybolduğunu fark etmemişti. Bu nedenle onun ani ve öfkeli sözleri tüm toplanan büyüklerin şok olmasına yol açmıştı ve en yakındaki Anka büyüğü ciddi bir sesle hemen konuşmuştu: "Dokuzuncu Prens onu kızdırmayın! O her şeyi yapabilecek bir manyak!"

 

En çok korktukları senaryo gerçekleşmişti ve Feng Xilin bağırmaya başladığında Yun Che'nin bakışı da herkesi geçerek onun bedenine ulaşmıştı. Herkes o anda havayı dolduran kemik ürpertici ve kalp delici öldürme arzusunu hissedebilmişti.

 

"Bu dünyada bana bu şekilde hakaret etmeye cüret eden birçok kişi var, ama onlar kim olursa olsun hepsinin ortak bir noktası var..." Yun Che güler yüzlü bir sesle konuştu: "Onların hepsi sefil bir şekilde öldü ve ölmeyenler ise ölümden daha beter bir kader ile karşılaştı."

 

Yun Che'nin zihinsel gücü Feng Xİlin'in kıyaslanamayacağı kadar güçlü olduğundan dolayı Feng Xilin nasıl olur da onun bakışına dayanabilirdi? Yun Che'nin soğuk bakışının altında bedeni tamamen donmuştu ve sırtı anında soğuk terler ile dolarken gözleri bir anda afallamış hale gelmişti. Şok içinde şiddetle geriye adım attı, içgüdüsel bir korku bedenini sardı ve kendini bir kez daha sakin göstermeye zorlarken kükredi: "Bu prens seni azarlamakta yanlış mı?! Sen bizim İlahi Ankamızın görkemli soyunu lekeleyen bir piç olmanın dışında, sadece ani saldırıları yaparak ardından kaçmayı bilen adi bir korkaksın! Bunlar harici yapabileceğin bir sikim yokken kim oluyorsun da bizim kudretli tarikatımızın önünde bu kadar kibirli olmaya devam edebiliyorsun!"

 

"Dokuzuncu Prens, onu kızdırmayın!" Biraz önceki büyük endişeli bir sesle bir kez daha seslendi.

 

"Oh?" Yun Che ona baktı: "Yani?"

 

Feng Xilin sakinliğini korudu, yüzünde soğuk ve küçümseyici bir gülümseme oluştu: "İki gün önce On Dördüncü Kardeşimi ve dün de On Üçüncü Kardeşimi öldürdün. Ve bugün de On birinci Kardeşime karşı harekete geçtin! Tüm prensler arasında o üç kardeşim gelişim açısından en zayıfları ve onlar sadece İmparator Kaynak Aleminde. Hahhahaha, en sonunda, sen sadece imparator kaynak Aleminde olanlara bir şey yapabilecek bir zavallısın! Yani neden onun yerine bu prensi yakalamayı denemiyorsun, huh?!"

 

Bunu söyledikten sonra Feng Xilin'in kaynak enerjisi alevlendi ve Birinci Seviye Tiran Kaynak Alemindeki aurası da anında yayılmaya başladı.

 

Fen Xilin'in sözleri tüm büyükler ve öğrencilerin şok olmasına neden oldu ve çok hızlı bir şekilde Feng Xilin'in durduğu yeri bazı Anka Büyükleri fark etti. Anında tepki verseler de ifadelerinde hala endişe ve korku ifadelerini sürdürdüler.

 

"Dokuzuncu Prens, onunla konuşmayı bırakın!" Bir Büyük kükredi.

 

"Huh? Bu prens ondan neden korkacak ki?“ Feng Xilin soğukça güldü: "Mavi Rüzgar Ülkesinden gelen bu piç sadece üçüncü seviye İmparator Kaynak Aleminde. Üstelik sadece hızı hakkında kibirlenebilecek birisi. Başlangıçtan beri tek yapabildiği kaçmak. Büyüklerle saldırı değiş tokuşu etmeye cesareti bile yok. Ama ne yazık ki, ne kadar hızlı olursa olsun sadece düşmanları tarafından kovalanan yenilmiş bir köpek gibi olacak. Ve bacakları kırıldığında, hehe, ölmesini isteyen düşmanları da ona göze hiç hoş gelmeyen bir ölüm sunacak!"

 

Feng Xilin küçümseyici bir şekilde parmağını Yun Che'ye uzatırken aşırı aşağılayıcı bir duruş sergiledi. "Yun Che, sen sadece bir İmparator Kaynak çöpüsün ve on bin kat daha hızlı olsan bile bu prens bir Derebeyi, yani bu prensin gözlerinde sen dans eden zavallı bir palyaçodan farksızsın. Bu prensin üç kardeşinin senin ellerine düşme nedenleri onların da işe yaramaz çöpler olması. Yani ölseler bile sıkıntı yok. Bu prense gelince... Heh, ben gerçekten üç işe yaramaz kardeşime yaptıklarını bu prense de yapabilir misin görmek istiyorum. Bu prensin on metre yakınına gelebildiğin sürece bu prens seni parçalara ayıracak onlarca yönteme sahip!"

 

"Ancak bu prens senin bunu yapmaya cüret edemeyeceğini biliyor. Çünkü sadece kaçmayı bilen bir köpek şu ankinden on bin kat daha cesur olsa bile asla bu prense karşı harekete geçmeye cüret edemez! Hahahahah!"

 

Hehehehe... Feng Xilin vahşice gülerken, Yun Che de soğuk bir şekilde kıkır kıkır gülüyordu. Geldiğinden beri İlahi Anka Tarikatının hangi yöntem ile onu Anka Mühürleyen Hapis Formasyonuna çekmeyi planladığını düşünüyordu.

 

Ancak Feng Xilin'in eylemleri sanki onun zekasına hakaret etmeyi deniyorlarmış gibi hissetmesini sağlamıştı!!



----------ÇEVİRMEN NOTU-----------

 

Yun Che hakaret karşısında neler yapacak? Feng Xilin'i bekleyen kader ne? Formasyon da neler olacak? Merak mı ediyorsunuz? O zaman... Bekleyin, okuyun ve öğrenin ????

 Useless notu: Cenaze işi bitti bütler geldi bütler bitti. Topluyu hazırlamaya başladım. Ortalama olarak 10 gün civarında sürecektir. Yani ortalama olarak en erken ayın 10'u civarında biter. Ama ben erkenleri siktir edin ortalama 14'ü diyelim. He bu tarihten geç de olabilir o yüzden 14'ü geçti amk nerede toplumuz yavşak orkun demeyin gelip de bana. İnsanlık hali ani işler hastalık vs olabiliyor. Bu topluyu daha erken atmak inanın isterdim ama biliyorsunuz beklenmedik durumlar yaşandı sizi baya bekletmiş oldum. Haber vermiş olayım da sonra şey olmasın aramızda. Elimden geldiğince hızlı hazırlamaya çalışacağım. Sonra haber vermedin para şey etmedim, beklenmedik zamanda geldi, nerede kaldı, çok bekledik amk senin demeyin :D 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr