Düzenleyen: Kurogane
Bölüm 716: Feng Tianwei
"Anka Ateş Bariyeri iki ay önce sağlamlaştırıldı... Büyük Tianyu ve Tianqing bile onu yıkamaz! Yun Che, o... O..."
Herkesin gözleri genişlerken gökyüzüne boş boş baktılar. Tamamen afallayacakları derecede şok olmuşlardı. Anka Tarikatlarının Anka Ateş Bariyeri hiç şüphesiz kıtadaki en güçlü koruyucu bariyerdi. Orta seviyeli bir Hükümdar bile ona saldırsa kısa sürede parçalayamazdı. Ancak Yun Che yaklaşık on kere kılıcını savurmuştu ve bariyerde çoktan büyük bir çatlak oluşmuştu. Üstelik kulak delici çatlama sesleri de yankılanıyordu.
Bariyerdeki çatlaklar her ne kadar kendilerini onarsa da bu ezici ve eşsiz kılıç darbelerinin altında büyük yenilenme hızı sadece yenilgi ile sonuçlanacak bir savaşa devam etmek olarak tarif edilebilirdi. Yun Che ne zaman kılıcını savursa Anka Şehri sallanıyordu; ilahi anka şehri de titrerken bariyerdeki çatlaklar orman yangını gibi hızlıca yayılıyordu.
"Nasıl böyle bir güce sahip olabilir... İmkansız... İmkansız!!" Feng Feilie dehşet içinde kükredi. Son saat içinde kaç kere 'imkansız' dediğini bilmiyordu. Ancak hayatında deneyimlediği tüm şoklar birleşse bile son saat içinde yaşadıkları kadar etmezdi.
*Booom!!!*
Yun Che'nin yirmi dokuzuncu darbesi indiğinde gök gürültüsü gibi yüksek bir sesin ortasında, bariyerin üzerinde büyük bir örümcek ağına benzeyen çatlaklar oluştu. Bariyer artık şeffaf değildi ve kaotik bir kırmızı parlaklık ortaya çıkmıştı. Bu kırmızı parlaklığın merkezinde yaklaşık on beş santim genişliğinde göz alıcı bir boşluk ortaya çıkmıştı.
Yun Che'nin ağzının kenarları hareket etti. Bu hareketini soğuk bir gülüş takip ederken kılıcı da ileri doğru hareketlendi... Artık bu bir savurma hareketi değil de tüm güçte bir saplama hareketiydi.
"Düşen Ayın Batan Yıldızı!!"
Kılıç ışığı havayı kesti, kolaylıkla Anka Ateş Bariyerine saplandı. Kılıcın patlayıcı gücünün ardından on beş santimlik boşluk bir buçuk metre oluncaya kadar genişledi. Boşluktan, Anka Bariyerinin içindeki enerji seti kırıldı ve akan su gibi çıkarak dağıldı.
"Bariyer... Parçalandı!!"
Bu manzara ne kadar inanılmaz olursa olsun açıkça gözleri önünde gerçekleşiyordu. Otuz savuruşta... Tam olarak otuz savuruşta... Kıtadaki bir numaralı koruyucu bariyer yok edilmişti!
Yun Che'nin bedeni bariyerin içindeki açıklıktan geçti, ardından gökten alçaldı. Herkes aniden zihinlerinden ve ruhlarından gelen bir ürperti hissetti.
Bugünden önce Yun Che'nin aşırı hızından nefret etmişlerdi. Her biri Yun Che'yi yakalamak ve onu bizzat parçalamak istemişti. Ancak şu an Yun Che alçalırken ne öğrenciler ne de büyükler ona karşı bir hamle yapmıyor ve bilinçsizce geri çekiliyorlardı.
Sadece otuz darbede kırılan bariyer gurur duydukları Derebeyi gücünün bir gün önce küçümsedikleri Yun Che'nin önünde önemsiz olduğunu fark etmelerini sağlamıştı.
Artık Feng Tianyu ve Tianqing'in onun tarafından öldürülmesi hakkında şüpheye sahip değillerdi.
"Tarikat Liderini Koruyun!!"
Tüm anka büyükleri hızlıca Hengkong'un önüne geldi ve prensleri de korudu. Ancak silahlarını tutan elleri titriyordu ve bedenlerindeki Anka Alevleri de sallanıyordu. Üç gün önce Yun Che prenslerini rehine olarak almıştı ama bugün Yun Che gerçek gücünü göstermişti ve mutlak gücünü kullanarak kibirli ilahi Anka Tarikatını korkutmuştu.
"Hengkong, her ne kadar seni on bin kere öldürmek ve klanının soyunu kurutmak istesem de Mavi Rüzgar Ülkem ve Xue'er'in hatırına sana dört tane şans tanıdım... Ancak sen her seferinde bunları görmezden geldin!"
Yun Che kolunu salladı. Kılıcı aşağı doğru savrulurken kudretli kılıç gücü tsunami gibi ilerledi.
Aşağıdaki yüzlerce anka öğrencisi tüm güçleri ile kaçmaya ve gökten inen bu iblisten uzaklaşmaya çalışıyordu. Ancak kılıcın savruluşu tamamlandığında bedenleri fazlasıyla ürpermişti. Ardından, kemikleri parçalara ayrılmış, kan damarları patlamış ve meridyenleri de kopmuştu... Çamur gölü gibi yere düşmüşlerdi.
Aynı zamanda, büyük bir yer parçası da koyu kırmızı kan ile ıslanmıştı.
Bu ani manzara zaten korkmuş olan anka üyelerinin kendilerinden geçmesine yol açmıştı. Yun Che hareket etmemişti; sadece ellerindeki kılıcı sallamıştı...
Bu devasa koyu kırmızı kılıcın gücü bile yüzlerce Anka öğrencisinin ölmesine yol açmıştı!
Ölen kişiler arasında en zayıfı Gökyüzü Kaynak Alemindeydi!!
"Sen... Sen... Sen... Sen de kimsin? Sen Yun Che olamazsın!" Feng Feilie en önde dururken Yun Che'yi gösterdi ve titreyen bir sesle konuştu. Yun Che gözleri önünde olsa da onu üç sene önce Yeryüzü Kaynak Aleminde olan Yun Che ile bağdaştıramıyordu... İkisinin gücü tamamen farklı seviyelerdeydi. Nasıl olabilir de aynı kişi olabilirlerdi?!
Hengkong'un önünde duran anka büyüklerine bakan Yun Che soğukça ve kalpsizce küçümsedi: "Anka köpekleri sürüsü, siz genelde kimseyi önemsemeden vahşice davranmıyor muydunuz? Hepiniz beni parçalara ayırmak istemiyor muydu? Önünüzde duruyorum, neden elek gibi sallanıyorsunuz? Bu ne kadar da acınası bir görüntü."
"Yun Che..." Feng Feilie'nin gözleri kan çanağına dönerken kılıcının ucu anka alevlerinin etkisi altında yeşim benzeri koyu kırmızı kristale dönüştü. "Sen... Benim onurlu tarikatım... Asla senin gibi vahşi bir veletten korkmaz!"
"Geber!"
Feng Feilie'nin gözleri genişlerken kükredi ve Yun Che'ye doğru saldırdı. Şu anki büyük neslin arasında en güçlüsü olan Feng Feilie'nin kaynak gücü Tiran Kaynak Aleminin zirvesindeydi. Ellerindeki kılıç koyu kırmızı kristale dönüşerek zirve seviyeye ulaştığını simgeliyordu ve kılıcını savuruşu göğü yakıp yeri çatlatabilirdi.
İlahi Ankanın en güçlü büyüğünün saldırısının karşısında Yun Che hareketsiz kalırken elindeki kılıcı gelişigüzel bir şekilde savurdu.
*Bang!!*
Ağır kılıç aşırı şiddetli bir fırtına üreterek Feng Feilie'ninkinden en az yüz kat daha sıcak anka alevlerini beraberinde getirdi. Alan cam gibi parçalandı ve aynı zamanda Feng Feilie'nin uzun kılıcı da parçalara ayrıldı. Bariyerin parçaları kırmızı kristal parçaları ile birlikte bu aşırı korkutucu kaynak enerji patlamasının sırasında yağmur gibi etrafa saçıldı.
“AHHHHH——”
Feng Feilie sefil bir şekilde haykırırken geriye doğru uçuruldu; sanki aniden ipi kesilmiş süzülen bir uçurtma gibiydi. Kırmızı kan izi havada metrelerce uzunluğa ulaştı ve sağ kolu tamamen kaybolmuştu.
“Ulu büyük!!”
"Feilie!!!"
“Usta!!”
Her ne kadar Yun Che zaten Anka Ateş Bariyerini kılıcıyla yok ettiğinde ne kadar korkutucu olduğunu sergilese de bu manzara yine de herkesin dehşete düşmesine yol açmıştı. Aralarındaki en güçlü kişi tüm gücünü kullanmasına rağmen tek bir darbe ile bu şekilde ağır yaralanmıştı... Özellikle genç öğrenciler için ilahi bir varlık olarak gördükleri Ulu Büyüklerinin kendilerinden genç biri tarafından tek darbede bu hale getirilmesi... İnançlarının bile çökmesine neden olacak kadar şok olmalarına neden olmuştu.
Her ne kadar Feng Feilie kolunu kaybetse ve ağır yaralansa da hayatını kaybetmemişti. Ancak Yun Che onu bırakacak kadar nazik biri değildi. Feng Feilie'nin bedeni yere değmeden önce Yun Che kılıcını bir kez daha salladı ve bir anka oku havayı yararak Feng Feile'ye yöneldi.
"Dur!!"
*BOOOM!!!*
Anka oku Feng Feilie'nin göğsüne çarptığı an o da yere düştü. Anka Alevleri insafsızca tutuştu ve bedeninin havadayken parçalanan küllere dönüşmesini sağladı.
"Ulu Büyük!!"
Daha önceki İlahi Anka Tarikatı Ulu Büyüğü Feng Feiyan Yuanba'nın ellerinde hayatını kaybetmişti. Bugün ise yeni atanan ulu büyük... Onların gözleri önünde hayatını kaybetmişti...
"Yun Che... Benim İlahi Anka Tarikatım sen ölene kadar huzur bulmayacak! Tarikatım Atasal Anka Tanrısının korumasına sahip. Atasal Anka Tanrısı kesinlikle sana ilahi cezalandırmasını uygulayacak!!" Onuncu büyük Feng Lingshan kükredi. Her sözü ile Yun Che'yi korkutmak istese de sözleri açıkça korku ve hatta... Umutsuzluk taşıyordu.
"Heh, sizin hala Anka Tanrısından bahsetmeye yüzünüz var mı?" Yun Che’nin bedeni kayarken anında demin olduğu konumdan birkaç yüz metre uzakta ortaya çıktı. Aurası Feng Hengkong ve Anka Büyüklerinin üzerine sabitlendi. Bu onların yüzlerini soldururken bedenlerinin soğuk terler damlatmasına yol açtı. Yun Che'nin ağır kılcını kullanırken yaydığı baskı ile kullanmadığı zaman yaydığı baskı tamamen iki farklı seviyedeydi. Kudretli Anka Büyükleri gelen baskıdan dolayı korkutucu bir şeytan tanrının karşısında gibi hissediyorlardı.
"Saldırın!!"
Demin konuşan Feng Ligshan daha fazla korkutucu baskıya dayanamadı ve ilerlemeden önce kükredi. Arkasında sersemlemiş dört Anka Büyüğü vardı ama onlar da dişlerini sıkarak saldırıya eşlik etti.
//ÇN: Ulan şaka maka bu Anka Tarikatı ibne yavşak falan ama en azından adam gibi ölüyorlar. Diğerleri olsa çoktan kaçardı yalvarırdı.
Onlar beş kişi olsa da kendilerini tutmaya cüret edemiyorlardı. Her biri en korkutucu öldürücü hareketlerini kullanmıştı.
"Yanan Dağ Bıçağı!!"
"Göğü Yakan Anka Alevi!"
"Göğü Delen Anka Alevi Kılıcı!"
Beş büyük aynı anda saldırmıştı. Onlar en güçlü saldırılarını kullanmışlardı ve saldırılarının yeri ve göğü sarsabileceği söylenebilirdi. Hayatlarında ilk kez kendilerini tutmadan beşi birlikte saldırmıştı.
Gerçeği söylemek gerekirse Yun Che'nin şu anki gücü onların her birini aşsa da, o kesinlikle herkesin birleşik saldırısına karşı bir şey yapamazdı. Eğer çok sayıda Anka Büyüğü sakince onun karşısında durur ve kaynak formasyonları oluşturursa Yun Che'yi öldüremeseler bile onu geri çekilmek için zorlayabilir ve hatta onu ağır yaralayabilirlerdi.
Ancak Yun Che'nin iki İlahi Anka Hükümdarını öldürmesi ve otuz darbede bariyerlerini yok etmesinin verdiği yoğun duygusal travmayı yaşıyorlardı... Kana susamış ve korkutucu kurt sürüsü belki bir grup kaplanı geri çekilmeye zorlayabilirdi, ama kurt sürüsü korkudan ne yapacağını bilemez haldeyse tek bir kaplanın karşısında bile dönüp kaçarlardı.
Yun Che’nin önündeki Anka Büyüğü grubu ikinci gruba aitti. Bu sefer sadece beş kişi saldırmıştı. Diğerleri ise harekete geçmemişti ve sadece Hengkong'un etrafında durmuşlardı... Bilinçsizce hepsi iki Anka Hükümdarını öldüren Yun Che'ye saldırsalar bile bir şey yapamayacaklarını düşünüyorlardı.
Yaklaşan beş saldırının getirdiği hava akımları Yun Che'ye isabet ederek kıyafetlerinin kalkmasına yol açtı. Eğer on kişi saldırsaydı belki de Yun Che hava dalgalarından kaçınmayı düşünebilirdi ancak sadece beş kişi varken buna gerek yoktu...
Cenneti Cezalandırıcı kılıç anka alevleri ile tutuştu. Arkasında ateşten yapılmış bir kurt silüeti ortaya çıktı. Kılıç güçlüce savrulurken havada siyah bir yay oluştu.
"Anka Gökyüzü Kurdu Kesişi!!"
Kavurucu anka alevleri taşıyan devasa Gökyüzü Kurdu silüeti fırladı ve ruh sarsıcı bir uğuldamayla birlikte beş Anka Büyüğüne doğru uçtu. Beş büyükten gelen alevler ve kılıç parlaklıklarına doğru ilerledi ve bir anda hem alevler hem de bıçak parlaklıkları darbenin etkisiyle parçalandı.
Yükselen anka alevleri havada parçalanan havai fişeklere dönüştü. Üç Anka kılıcı ile iki anka bıçağı da parçalanarak keskin ve küçük parçaları uzaklara uçtu. Beş Anka Büyüğünün göğüsleri yıldırım tarafından vurulmuş gibiydi. Hayalet uğuldamalarına benzeyen sefil çığlıklar atarlarken bedenleri farklı yönlere uçtu ve parçalanmış kan torbaları gibi gözüküyorlardı.
"Hepiniz, geberin!"
//ÇN: Ay ne güzel öldürüyor ya. Katil ruhlu bir pezevenk oldum çıktım iyice ????
//DN: Ama var yaa içimin yağları eridi.
//FN: Ben laflarıyla soykırım yaptığı yerleri seviyorum.
Yun Che yakına geldikçe soğuk öldürme niyeti de ağır yaralı beş Anka Büyüğüne kilitleniyordu. Bir kez daha kılıcını en yakınındaki Feng Ligshan'a doğru savurdu. Eğer bu darbe isabet ederse Feng Ligshan kesinlikle ölecekti.
"Şeytanın doğurduğu, bu ne cüret!!"
Tam o anda gök gürültüsü gibi bir kükreme duyuldu. Bu kükreme dağları ters çevirebilecek bir baskı getirmişti ve bu da Yun Che'nin sersemlemesine yol açarken hareketlerini anında durdurdu. Patlayıcı bir ses ile birlikte Yun Che'nin önündeki yüz elli metrelik zemin aniden patlayarak açıldı ve yoğun bir alev Yun Che'ye doğru fırladı.
Alevlerin parlaklığı dağıldıktan sonra öfke dolu gözleri ile koyu kırmızı yeşim gibi yüzü olan bir büyük ortaya çıktı. Kırmızı bir cübbe giyiyordu, saçı, sakalı ve gözleri bile koyu kırmızı rengindeydi. Alnının ortasındaki alev damgası kan gibi yoğun bir parlaklık yayıyordu.
Yun Che anka alevlerinden korkmasa da bu alevleri kontrol eden kişinin kaynak gücü aşırı eziciydi; bu Feng Tianyu'nunkinden katlarca yüksekti! Yun Che'nin kaşları hemen sıkıca çatıldı. Feng Ligshan'ı daha fazla önemsemeden hızlıca kılıcını geri çekti ve önüne doğru savurdu.
*BOOM!!!*
Yüksek sesli bir patlama ile birlikte alev ışıklarının ortasında Cennet Cezalandırıcı Kılıç ağır bir şekilde Yun Che'nin göğsüne çarptı ve onu şiddetle uçurarak gönderdi. Yun Che'nin bedenindeki kanı hareketlendirirken büyük miktarda kan sisi tükürdü. Gözleri öldürme niyeti ile doluyken zorla kötülük tanrısının bariyerini etkinleştirmeden önce kızgınca homurdandı.
"Mühürlenen Bulut Kilitlenen Güneş!!"
Yun Che havada düzinelerce kez takla atarken Kötülük Tanrısının bariyeri de hızlıca parçalandı. Bununla birlikte sonunda kırmız cübbeli büyüğün kaynak enerjisine karşı savunma yapmayı başarmıştı. Kırmızı cübbeli büyük şok olmuş gibi gözüküyordu ama avucu hareket ettiğinde altı parçalanmış silah parçasının keskin, koyu kırmızı alev kristallerine dönüşerek dengesini sağlamış ve Yun Che'ne doğru fırlamasına yol açmıştı.
*Pu pu pu pu pu pu…*
Sıradan silah kalıntıları bu kırmızı cübbeli kişinin ellerinde ne korkutucu keskin bıçaklara dönüşmüştü ve sanki boyutlar arasından geçiyormuş gibi gözüken bir hıza sahiplerdi. Yun Che yaklaşan tehlikeyi fark ettiğinde altı koyu kırmızı parlaklık çoktan bedenine saplanmış ve alt kan kaynağının dışarı doğru fışkırmasına yol açmıştı.
//ÇN: Bu seferki güçlü gibi.
//FN: İnşallah ölür bu sefer. Harbiden ölür yani.
Yun Che homurdanırken ellerindeki kılıç kayboldu. Aşırı Serap Yıldırımını kullanırken doğuya doğru atıldı.
Kırmızı cübbeli büyüğün gözleri bir kez daha şok ortaya çıkardı... Doğal olarak yaptığı saldırının ne kadar güçlü olduğunu biliyordu. Üstelik Yun Che onun anka alevlerinin etkisinden kurtulmuştu. Bu koşullar altında dördüncü seviye bir Hükümdar bile kesinlikle bedeninde dört net delik açılmasından kurtulamazdı. Ancak Yun Che'nin bedeninde sadece dört kanlı kesik oluşmuştu ve bu saldırısı bedenini delip geçmemişti!
Buna ek olarak Yun Che düşük seviyeli bir kaynak aurasına sahip olsa da bu seviyede bir hız sergilemişti.
"Büyük Tarikat Lideri..."
"Büyük Tarikat Lideri!!"
Gökyüzünde ortaya çıkan kırmızı cübbeli büyüğün ilahi bir varlık gibi Yun Che'yi geri çekilmeye zorladığını ve harekete geçtiği an onu ağır yaralandığını gören tüm büyükler ve öğrenciler göz yaşlarına hakim olamadı. Ona sanki dualarını duyan bir tanrıymış gibi bakıyorlardı.
"Asil baba..." Feng Hengkong ona doğru bakarken yavaşça ilerledi. Bu kırmızı cübbeli büyüğün önünde onun İlahi Anka İmparatorluğunun imparatoru göz bebekleri küçüldü. En mütevazi şekilde davranmaya özen gösteriyordu
//FN: Tövbe estağfurullah bu nasıl sıfattır. İlahi Anka İmparatorluğunun İmparatoru göz bebekleri. Bunu nasıl yazabildin yazar.
"Büyükbaba!" Tüm prensler şok olurken diz çöktüler.
Yeni ortaya çıkmış kırmızı cübbeli kişi İlahi Anka Tarikatının Büyük Tarikat Lideri ve aynı zamanda imparatorluklarının Büyük İmparatoru... Feng Tianwei idi!
Anka Ateş İlahi Alemine yüz doksan yıl önce girdiğinden beri neredeyse tarikat ve ülke hakkında şeyler sormayı bırakmış ve tamamen gelişimine odaklanmıştı. Egemen Kaynak Alemine zaten girmiş olan onun için gelişimi bile bu şekilde hızlanmıştı. Tüm bu yıllar boyunca Anka Ateş İlahi Aleminden birkaç kez çıkma nedeni sadece Xue'er olmuştu.
Havada parçalanmış koruyucu bariyerin parçaları vardı ve yerde de beş bin yıllık tarihe sahip Anka Şehrinin büyük ölçüde harap olmuş hali bulunuyordu. Tüm zemin kırmızı anka kanı ve sayısız parçalanmış cesetle kaplanmıştı. Feng Tianwei bakarken gözlerindeki şok yerini aşırı öfkeye bıraktı.
"Tamamen akıl almaz!!"
Usulca mırıldanan Feng Tianwei kimseye dikkat etmedi. Bedeni sallandı ve bir anda çoktan üç yüz metreden daha uzağa giderek Yun Che'nin kaçtığı yöne doğru yöneldi. Hareket ederken tekmelediği rüzgar tüm köşklerin çökmesine yol açıyordu.
*BANGGG!!!*
Yun Che kendi göğsünü yumruklayarak bedenine saplanan altı silah parçasının dışarı çıkmasını sağladı. Aynı anda şoktan dolayı altı kan akıntısı oluştu. Dişlerini sıkan Yun Che ses çıkarmadı ve hızla dışsal yaralarını mühürlerken iki kar renkli hapı da gökyüzü zehir sedefinden çıkardı. Birisini doğrudan yutarken diğerini de ezerek bedenindeki derin yaralara sürdü.
"Ugh..." İç ve dış yaraları hafif değildi. En sonunda Yun Che acı dolu bir inilti çıkardı. Eğer Ejderha Tanrısı İliği sayesinde bedenindeki kemikler Kaynak Altını kadar sağlam olmasaydı bu altı silah parçasını zorla durması sonucunda sadece altı yara oluşmakla kalmaz bunun yerine altı açıkça görünür delik oluşurdu.
"Takip ediyor." Jasmine konuştu.
"Biliyorum." Yun Che arkasını dönmezken kaşlarını çattı.
"Senin de dezavantajlı olduğun zamanlar oluyor." Jasmine soğukça güldü: "Bu gerçekten nadir bir manzara."
"Onun o yerden çıkacağını kim bilebilirdi!" Yun Che dişlerini sıktı: "İlahi Anka Tarikatındaki tüm Hükümdarlar Anka Ateş İlahi Alemi isimli bir yerde bulunuyor. Oranın tek giriş çıkışı da kuzey batı köşesindeki Anka Tanrısı Ana Salonu. Eğer o konumda yenemeyeceğim bir aura fark etseydim kaçmadan önce ona hakaret edebileceğim mesafeye sahip olurdum. Ancak bu kırmızı cübbeli yaşlı bunak kurallara uygun oynamıyor... Öhö... Öhö... Öhö…”
Yun Che birkaç ağız dolusu kan tükürdü; içsel yaralarının dışsal olanlardan ağır olduğu açıktı.
Budanın Büyük Yolu ve Ejderha Tanrısının bedeni ile Yun Che'nin kaynak enerjisi ve yaralarının yenilenme hızı aşırı fazlaydı. Ancak ne kadar hızlı olursa olsun anında iyileşemezdi. Böyle yaralar hiç şüphesiz Yun Che'nin hızını da etkiliyordu ve tüm kaynak gücünü zorla kullanırsa bu yaraları da şiddetlendirecekti.
Ama yine de Yun Che’nin hızı hala yıldırım kadar fazlaydı. En azından Tianyu'nun kovalayışından kaçarken kullandığından çok daha hızlıydı.
Ancak Feng Tianwei Feng Tianyu değildi. Atlatılmak şöyle dursun tehlikeli aurası giderek yakınlaşıyordu.
"Bu yaşlı moruk Feng Tianwei olmalı... Kaynak gücü hangi seviyede?" Yun Che kaşları çatık haldeyken sordu ve hızlıca kalbinde şu anki durumu hesapladı.
"Egemen Kaynak Aleminin altıncı seviyesinin ortasında." Jasmine gelişi güzel bir şekilde cevapladı.
//ÇN: Bu adam baya güçlüymüş be. Şimdi sağlam kazığa çarptı.
//FN: İnşallah bu sefer ölür diyecem de yine hatun gelip kurtaracak bunu.
"Egemen Kaynak Aleminin... Altıncı seviyesi?" Yun Che derinden şok oldu. Böyle bir güç beklediğinden oldukça fazlaydı. Feng Tianqing ve Tianyu ile aynı nesilde olduğundan Feng Tianwei'nin kaynak gücünün sadece üçüncü seviyede olduğunu, en yüksek ihtimalle ise dördüncü seviyeyi aşmadığını düşünmüştü.
Ancak onun kaynak gücünün Feng Tianyu'yu üç seviye aştığını hayal bile etmemişti!
Ve bu üç seviye... Egemen Kaynak Alemi içindeydi!
Her ne kadar İlahi Anka Tarikatının şu anki Tarikat Lideri Feng Hengkong olsa da ve onun kaynak gücü de en yüksek olsa da aynı nesildeki birçok büyük onunla benzer kaynak gücüne sahipti ve çoğu kişide onun biraz gerisindeydi. Ama Feng Tianwei... Belki de yeteneği sıra dışı olduğundan aynı nesilde olduğu kişileri fazlasıyla aşmıştı.
"İki saldırısının beni hem içten hem dıştan yaralamasına şaşmamalı..." Yun Che mırıldandı. Ancak gözlerinde rahatlama yerine öfke ve içinde de çılgınlık hissi vardı.
Beni, Yun Che'yi, kudretli ve görkemli bir şekilden böyle acınası bir duruma düşürmek...
//ÇN: Görünüşü düşünüyor adam burada bile amk. Taş yok mu taş!!
Huuu... Yun Che ağırca nefes alırken göğsü şiddetle yükselip alçaldı. Gözlerindeki vahşi bakış giderek daha da öfkeli hale geldi. Gökyüzü Zehir Sedefindeki Jasmine bile aşırı tehlike hissi belirtisini hissedebiliyordu.
----------ÇEVİRMEN NOTU-----------
Yine 4000 kelimelik bir bölüm ???? Ne kadar da uzun. Çevir çevir bitmedi len.
Yun Che kaçabilecek mi? Öfkeli Yun Che neler yapacak? Feng Tianwei neler yapacak? İlahi Anka kabusundan uyanacak mı? Yoksa bu kabus sadece başlangıç mı? Merak mı ediyorsunuz? O zaman... Bekleyin, okuyun ve öğrenin ????
Useless notu: Toplu bölümleri bu bölüm yayınlandıktan yaklaşık 3 saat sorna bitmiş olacak muhtemelen. Harun da arkadan arkadan düzenliyor. Yetişirse akşam, yetişmezse yarın gelecek gibi duruyor. Bu topluda çok fazla uzun bölüm olmasa çoktan bitirmiştim. sanırım 9 tane falan 4k+, 14 tane 3k+ bölüm vardı. Diğerleri de zaten 2-2.5k olunca gecikti beklediğimden daha fazla.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..