Bölüm 755: Cennetsel Kılıç Villasının Saygıdeğer Konukları
Yüzen Bulut Şehrinde üç gün kaldıktan sonra Yun Che'nin yaraları tamamen düzeldi ve kaynak gücü yenilendi. Dördüncü günün sabahı Yun Che ve Xue'er Xiao Lingxi ve diğerlerine veda ederek İlkel Kaynak Arkı ile birlikte Mavi Rüzgar Başkentine gitti. Onlar Asgard'a dönmeden önce başkentte iki gün kalmayı planlıyorlardı.
Bir Numara Yüzen Bulut Şehrinde kalıp Yedi Numaranın güvenliğine odaklanmayı seçti, ona bir zarar gelebileceğinden endişeleniyordu.
İlkel Kaynak Arkı boşlukta hareket etti ve anında başkente geldi.
(FN: Aletin şarjı bitsin hele o zaman görecem ben sizi.)
Üç aylık bir süre başkentin savaşın kaosundan tamamen düzelmesine yetmemişti ama atmosfer de dünya kadar değişiklik olmuştu. Yun Che'nin arkasında Güneş Ay İlahi Salonunun bile korktuğu 'gizemli bir usta' olduğunu öğrenen Hengkong'un tavrı basitçe onlarla birlikte çalışmak değildi, o her yolla iyi niyetini gösteriyordu. İki aylık süre içinde fazladan Anka askerini Mavi Rüzgar İmparatorluğuna destek için göndermenin yanı sıra üç parça halinde kırk bin kilo mor kristal de yollamıştı.
Mavi Rüzgar İmparatorluğundan 'çalınan' elli kilo Mor Damarlı İlahi Kristal ile kıyaslandığında yüz yirmi bin mor kristal önemsiz bir rakamdı. Ancak bu yine de hatrı sayılır derecede büyük bir servet ve kaynaktı. Aynı zamanda diğerlerinin gözünde Mavi Rüzgar İmparatorluğuna gösterilen 'iyi niyet' göstergesi olarak görülüyordu. Buna ek olarak, İlahi Anka Ülkesinin Prenses Karlarını Mavi Rüzgar Ülkesinde bırakması diğer beş ulusun huzursuzlaşmasına enden olmuştu. Tüm ülkeler elçilerini ve hatta hükümdarlarını sık sık hediyeler ile yolluyordu. Onların tutumları mütevaziydi ve sanki İlahi Anka Ülkesinin karşısındalarmış gibi davranıyorlardı.
Yun Che ve Xue'er döndüğünde Cang Yue Mavi Rüzgarın çeşitli alanlarında yapılan yeniden yapılanmanın durumunu açıkladı. Yun Che döndüğünden her şey doğal olarak ikinci plana atılacaktı.
"Eşim, sen tam zamanında döndün. Sana söyleyeceğim önemli bir şey var."
'Önemli bir şey' dese de Cang Yue'nin gözleri bir eğlence belirtisi taşıyordu: "İlahi Anka Ülkesinin küçük kız kardeş Xue'er'i seninle evlendirmek için geride bırakması hakkındaki biraz gizli plan orman yangını gibi yayıldı. Diğer beş ulus bile bundan haberdar oldu. Dün Filo Gelgiti elçisini göndererek prensesleri Hanyu ile seni evlendirmek böylece Mavi Rüzgar Ülkemiz ile tıpkı Qin ve Jin gibi bir evlilik ittifakı oluşturmayı teklif ettiler."
Qin? Jin? Ne?
(Ç.N. Qin ve Jin olayını açıklayayım. Bu garip bir dördüncü duvarı kıran şaka. Bunu söyledim ama dördüncü duvar ne onu açıklamam lazım ilk... Televizyonda veya tiyatroda oyuncuların, her şeyin kurmaca olduğunu, bir tiyatroda veya bir dizide olduklarını belli ettikleri hareketler veya konuşmalara dördüncü duvarı kırmak denir. Bu da dördüncü duvarı kıran garip bir şaka. Peki neden? Çince de '秦晋之好' olarak geçen bu Qin ve Jin evlilik ittifakı aslında gerçek dünya da yaşanmış bir olay. Yanlış hatırlamıyorsam milattan önce 400-500 civarlarında falan olması lazım. Yun Che de bu hanedanlıklar ATG evreninde hiç geçmediği için böyle garip bir tepki verdi. Amma uzun bir açıklama oldu be ???? neyse iyi okumalar.)
"Ah?" Xue'er usulca haykırdı ve güzel parıldayan gözleri ile Yun Che'ye baktı.
"Mn? Yue'er sana bakınca... Sakın bana kabul ettiğini söyleme." Yun Che burnuna dokundu.
Cang Yue gülümseyerek konuştu: "Prenses Hanyu sıradan bir prenses değil. O Filo Gelgiti Hükümdarının en küçük kızı. Bu sene yirmi yaşında bile değil ancak oldukça iyi biliniyor. Filo Gelgiti hükümdarının en güzel ve en zeki kızı olduğu söyleniyor. O Filo Gelgiti Hükümdarının en değerli kızı ve Donmuş Filonun Yeşim Prensesi olarak adlandırılıyor. Bu sefer insiyatif kullanıp evlilik teklifi yaparak içtenliklerini gösterdiler."
"Prenses Hanyu'nun resmini de getirdiler. Ona baktım ve onu sevebileceğini düşündüm bu yüzden reddetmedim."
(Ç.N: Kıza bak be. Bildiğin harem kuracak Yun Che'ye ???? )
Cang Yue ve diğerleri, beş ulusun Mavi Rüzgara karşı değişen tavırlarının nedenlerinden biri İlahi Anka İmparatorluğuyken, ana nedeninin İlahi Anka Ülkesinin bile pes etmekten başka şans bulamadığı adam olan Yun Che olduğundan haberdardı.
Her ne kadar o Cang Wanhe'nin yönetimi sırasında Mavi Rüzgarın Refakatçi Prensi olsa da diğer usluların gözünde hiç şüphesiz bir 'Hükümdar' haline gelmişti.
Konuşurken Cang Yue zarif bir resmi Yun Che'nin önüne getirdi ve gözleri neşe ve eğlence ile parıldadı... Filo Gelgitini reddetmemiş ve bu resmi bile saklamıştı. Bu Yun Che ile alay etmek için değildi. Onu gerçekten sevebileceğini düşünmüştü. Biraz bile ilgi gösterirse bu anlaşmayı kabul edecekti. İki ulus arasındaki bağ ise... Onun için sadece ikincildi.
“Oh, güçlü olmak gerçekten güzel. Güzel prensesler bile kapını çalıyor…” Yun Che kendi kendine düşündü. Resmi içeren parşömeni aldı ama onu açmadı. Bunun yerine ciddi bir şekilde sordu: "Yue'er, bu Prenses Hanyu Xue'er kadar tatlı mı?"
Cang Yue bir anlığına afallasa da kafasını gülümseyerek salladı: "Xue'er cennetsel bir peri gibi, güzelliği güneşi ve ayı bile utandırabilir. Prenses Hanyu hiç şüphesiz nefes kesici bir güzellik ama Küçük Kız Kardeş Xue'er'in yanına bile yaklaşamaz."
"Oh!" Yun Che onayladı ve parşömeni bıraktı: "Madem öyle unut gitsin. Daha önce görmediğim bir kızla ilgilenmiyorum ve Xue'er kadar tatlı olmadığı sürece onunla evlenmeyi de düşünmüyorum."
"Heee..." Xue'er güldü. “Büyük Kardeş Yun beni yine şımartıyor."
Cang Yue parşömeni aldı ve gülümseyerek konuştu: "Filo Gelgiti elçisi hala şehirde. Eğer eşim beğenmediyse onları reddedeceğim."
"Mn, onları herhangi bir neden ile reddet." Yun Che çaresiz bir ifade ile konuştu. Biraz bile gücü olan bir aileden olan bir kadın ile evlenen bir erkek, cariye almak istediğinde sayısız sorun ile karşılaşırdı. Ancak Mavi Rüzgar Ülkesinin hükümdarı olan Cang Yue bunun yerine onu göklere çıkaracak kadar şımartıyordu...
Yun Che aniden Cang Yue'nin elindeki yeşim parşömenlerden birinin üzerindeki yeşil erkek kartal damgasını gördü. Bu damga... Açıkça sadece Xiao Tarikatına ait olan 'Cennetsel Kartal Damgası' idi!
"Xiao Tarikatından birileri mi geldi?" Yun Che sıradan bir şekilde sordu. Onların gelmesi şaşırtıcı bir şey değildi.
"Mn." Cang Yue nazikçe onayladı: "İki ay önce Xiao Tarikatı sürekli görüşme talep etti. Her seferinde Xiao Tarikatı Lideri Xiao Juetian bizzat gelen oldu. Onlara karşı hala biraz içerlemeye sahip olduğumdan onlarla karşılaşmayı asla kabul etmedim. Birkaç gün önce bu yeşim parşömenleri yollayarak kraliyet ailemize sadakatlerini sundu ve hatta yönetimimiz altında hizmet etmeyi istediler."
İlahi Ankanın üç yıllık istilası sırasında Xiao Tarikatı biraz bile direniş göstermemişti. Onların yardım istekleri Xiao Tarikatı tarafından görmezden gelmişti ve hatta Xiao Tarikatı 'haraç' olarak İlahi Anka Ordusuna kaynak desteği yapmıştı. Bu İlahi Anka Ordusunun Mavi Rüzgarı fethetme yeteneğini yükseltmişti. Durum tamamen tersine döndüğünde doğal olarak dehşete düşmüşlerdi ve gözleri dönmüş gibi özür dileyip sadakatlerini sunmuşlardı.
"Xiao Tarikatı." Yun Che dudak büktü, gülümsemesi bir şey düşündüğünde anında kayboldu: "Peki ya Cennetsel Kılıç Villası, onlar da bu süreçte gözüktü mü?"
'Cennetsel Kılıç Villası'ndan bahsedildiğinde Cang Yue'nin parlak gülümsemesi hafifçe çöktü. Kafasını nazikçe salladı: "Hayır, asil babam öldürüldüğünde ve Mavi Rüzgar tehlikeli bir durumda olduğunda Cennetsel Kılıç Villasının ilgisizliği beni kızdırmıştı. Onlar tüm bağları kopardıklarını ve artık düşman olduğumuzu bile söylediler. Şu an Mavi Rüzgar bu felaketten kurtulup yeniden yapılıyorken... Onlar sanki hiçbir şey olmamış gibi davranıyorlar."
Cang Yue'nin ifadesi ve tonu sakindi, sanki bu meseleyi önemsemiyormuş gibi gözüküyordu. Ancak gülümsemesinin kaybolması bu meseleyi unutamadığını gösteriyordu.
Bizzat dokuz defa onlara mektup yazmıştı. O bir İmparatoriçeydi ancak onların yardımını dilemişti... Herhangi bir misillemeden kaçınmak için Cennetsel Kılıç Villası ona ihanet etmiş ve yalvarışlarını reddetmişti. İlk birkaç reddedişi kabul edebilirdi ama dokuz yalvarışı da ilgisizlik ile karşılaşmıştı. Sanki Mavi Rüzgar İmparatorluk Ailesi hiç var olmamış gibi cevap bile vermemişlerdi.
Bu tür bir içerleme ve aşağılanma asla unutulamazdı.
Üç ay önce İlahi Anka Ordusu geri çekilip Mavi Rüzgara çeşitli özürler dileyip tazminat olarak birçok şey gönderip iyi niyetlerini göstermişti ancak Cennetsel Kılıç Villası tek bir kere bile İmparatorluk Ailesini ziyaret etmemişti...
"Hmph, bu normal. Onların ortaya çıkacak yüzleri bile olmamalı." Yun Che soğukça güldü, gülüşü Cang Yue ve Xue'er'in anlayamadığı bir karanlık taşıyordu: "Gelmemeleri sorun değili, ben zaten onları ziyaret etmek istiyordum... Bunu da bugün yaparım!"
Mavi Rüzgar Ülkesi, Cennetsel Kılıç Villası.
Cennetsel Kılıç Villasının atmosferi bugün aşırı derecede sert ve ciddiydi çünkü bugün villa dehşet verici derecede yüksek statüye sahip iki saygıdeğer konuğu ağırlıyordu.
Bu iki kişinin gelişi villanın çevresindeki kılıç auralarıın devasa bir değişim geçirmesine neden olmuştu.
"İki büyüğün villamıza bizzat ziyarette bulunması nedeniyle... Ben, Yuefeng, aşırı şaşkınım. Eğer iki büyüğün geleceğini önceden bilseydim, tüm villayı yüz mil ötedeyken sizi karşılaması için çağırırdım."
Ling Yuefeng'in saygıdeğer duruşu korkusundandı. Bizzat iki konuğa çay ikram ediyordu... Bu yüz yıllık koleksiyonu olan Kılıç yeşili çayı idi ve genellikle onu içmek istemeyeceği kadar değerli bir çaydı.
"Amcalarımın buraya gelişi hoş bir sürpriz oldu. Yufeng'i önceden fark etmiş olmalısınız bu nedenle sizi kocamla birlikte karşılamaya geldim."
Ling Yuefeng'e kıyasla Xuanyuan Yufeng çok daha rahattı. İki saygıdeğer konuk kıdemlilik açısından gerçekten de onun amcası gibi olsa da ikisi de o küçükken ona oldukça sevgi ve ilgi göstermişlerdi.
İki kişi ellili yaşları geçmiş gibiydi ama sakalları ve saçları hala siyahtı. Soldaki kişi yeşil bir cübbe giyiyordu, ortalama bir yapısı ve neşeli bir ifadesi vardı. Sağdaki ise gri bir cübbe giyiyordu, soldakinden biraz daha uzundu ve göğsüne uzanan kalın sakalları vardı. O da benzer şekilde sıcak bir ifadeye sahipti. Eğer birisi sadece görünüşlerine baksaydı onlar iki nazik orta yaşlı adam gibi görünürdü, ama bir kılıç uzmanı olan Ling Yuefeng onlardan bir soğukluk rüzgarı hissedebiliyordu... Her ne kadar onlar sadece oturuyor ve kaynak enerjileri de bastırılmış olsa da çevrelerinde formsuz bir kılıç enerjisi vardı. Bu kılıç enerjisi görkemliydi, sanki engin, akıl almaz derinlikte bir okyanus gibiydi.
Kaşları şekilliydi, yukarı doğruydu ve sanki göğe saplanan iki keskin kılıç gibi görünürken diğerlerine korku işliyorlardı.
"Hoho." Yeşilli büyük ılık bir gülümseme ile konuştu: "İkimiz Kılıç Efendisi tarafından Kara Şeytan Ülkesine yolculuk yapmak için görevlendirildik ve ayrılmadan önce Dokuzuncu Büyük bir istekte bulundu. Kara Ay Ülkesindeki meseleleri hallettiğimizde buraya gelecektik."
Xuanyuan Yufeng ileri çıktı ve konuştu: "Kılıç Efendisinin kendisi talimat verdiğine göre önemli bir mesele olmalı, bu görev bizzat büyüklere verilmiş. Böyle önemli bir mesele olmasına rağmen büyüklerin bizi yine de ziyaret etmeleri bizi gerçekten onurlandırdı."
Grili büyük uzun sakalını ovdu ve gülümsedi: "Hiç de bile. Biz sadece Dokuzuncu Büyüğün ricasını yerine getirdik. Yuefeng bizim Kılıç Bölgemizin bir parçası sayılabilir ve Yufeng zaten öyle. İkiniz de formaliteleri boş verebilirsiniz, hohohoho."
"Kayınbabam büyüklerden bizzat gelmelerini istemiş... Eğer herhangi bir talimatı varsa Yuefeng bunları mutlulukla yerine getirecektir." Ling Yuefeng saygıyla konuştu. Eğer üç sene önce olsaydı kesinlikle 'kayınbaba' demeye cüret edemezdi ama şu an buna alışmıştı.
"Önemli bir şey yok." Yeşilli büyük donuk bir gülümseme ile konuştu: "Dokuzuncu Büyük Ling Jie'yi oldukça seviyor. O Kılıç Bölgesinden buraya geldiğinden beri Dokuzuncu Büyük daha yarım yıldan daha az süre olsa da onu özlemiş. Kara Ay Ülkesindeki işimiz bittiğinde Ling Jie'yi de getirmemizi istedi."
"Eğer yapacağınız önemli bir şey yoksa bizimle dönmeniz en iyisi olacaktır." Grili büyük devam etti: "Dokuzuncu Büyük nadiren gülümser ama sizinle bir araya geldiğinde her zaman neşeli oluyor."
Ling Yuefeng ve Xuanyuan Yufeng birbirine gülümsedi, yüzleri neşe sergiledi. Xuanyuan Yufeng ve babası Xuanyuan Jue normalde bağlarını koparmıştı, ama Xuanyuan Yufeng sonuçta Xuanyuan Jue'nin tek kızıydı. Bir süre geçtikten sonra kızgınlığı geçmişti. Her ne kadar kızını özlese de gurur yüzünden bunu kabul etmesi zordu. Üç sene önce karı koca olarak Ling Yun ve Ling Jie'yi kılıç bölgesine götürdüklerinde ilişkileri yumuşamaya başlamıştı... Üstelik Xuanyuan Jue, Ling Jie'yi o kadar çok sevmişti ki ona bizzat kılıç kullanmayı göstermenin yanı sıra kılıç bölgesinin büyük kaynaklarını onun için harcamıştı. Bu Ling Jie'nin kaynak gücünün ve kılıç sanatının son birkaç senede büyük ölçüde ilerlemesini sağlamıştı.
(Ç.N: Neyse Jie zaten iyi çocuktu. Ling Yun'u sevseydi söverdim.)
Xuanyaun Jue'nin karı koca ile ilişkisinin iyiye gitmesinin ana nedeni de Ling Jie'ye olan tavrıydı.
Xuanyuan Yufeng gülümsedi ve tam kabul edecekken bir anda derin, gök gürültüsü gibi yüksek bir ses dışarıdan geldi.
"Xuanyuan Yufeng, ortaya çık!!!"
-------------ÇEVİRMEN NOTU-----------
Tam zamanında gelen Yun Che ????
Yun Che ne yapacak? Xuanyuan Yufeng neler yapacak? Büyükler ne tepki verecek? Ling Jie kaçıncı seviyede? Merak mı ediyorsunuz? O zaman... Bekleyin, okuyun ve öğrenin ????
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..