Bölüm 763: İblisin Gözyaşları
Aile sevgisi... Ev...
Bu şeyler onun dünyasından uzun süre önce kaybolmuştu ve artık onlar hakkında hayal kurmaya bile cüret edemiyordu...
Ye Mufeng'in iblis ruhunu emmeye başladığı an dünyasında kalan tek şeyler acı, acımasızlık, çaresizlik ve buz gibi bir nefretti... Her sıradan gün cennet ise onun hayatı tamamen cehennem olmuştu.
Ve Lingxi onun tüm evrenindeki tek sıcaklık kaynağı olmuştu.
O, Yüzen Bulut Şehri’nde kalmasının tek nedeniydi. Onu günde bir kere bile görebilse bu ona sonsuz memnuniyet veriyordu. Bu, iblis kökenini emerken katlandığı neredeyse katlanılmaz acıyı bile hafifletiyordu. Ama ona yakınlaştığında... Bunları yapmaya cüret edememişti, çünkü diğerleri için o dehşet verici bir iblis tanrısıydı ve sadece Xiao Lingxi'nin önünde o sınırsız bir düşük seviyelik hissettiğinden dolayı utanıyordu ve kalbinde ürkeklik oluşuyordu...
Çünkü kendini bir insan olarak görmeyi uzun süre önce bırakmıştı ve artık kendini sadece çirkin ve pislik ile tamamen lekelenmiş bir ruhu olan, iğrenç bir iblis olarak düşünüyordu...
Yun Che'nin ölümünü arzuluyordu... Normalde Xiao Lingxi'nin onu bir daha görmek istemediğini düşündüğünden dolayı o gün Yüzen Bulut Şehri’nden ayrılmıştı. O günden sonra ondan nefret edeceğini düşünmüştü. Yun Che ile düellosundan üç ay önceden beri Yüzen Bulut Şehri’ne giderek Lingxi'yi bir kez daha görme dürtüsünü kontrol edememişti. Ona sadece uzaktan bakabiliyordu... Çünkü onun öğrenmesinden korkuyordu.
Ancak bugün o, kendisini ölümün kenarından çekip çıkarmakla kalmayıp onu kardeşi ve ailesi olarak tanıyarak ona yeni bir ev vermişti.
Onun sözlerinin ve eylemlerinin ruhuna nasıl bir etki yaptığını kimse bilemezdi. Sanki buzul dünyasında gürleyen bir buz fırtınası esiyordu.
Sanki bir fantezi içindeydi ve buna inanmaya cüret edemiyordu... Juechen'in bedeni korkudan geri çekilirken bedeni geriye doğru sendeledi ve kafası şiddetle sallandı: "Hayır, bu doğru olamaz... Bu şekilde olmamalı... Sen kesinlikle... Sen kesinlikle Yun Che'nin hayatını almamam için bunu yapıyorsun..."
Lingxi oldukça güçlü bir tonda cevapladı: "Büyük Kardeş Fen, demin söylediğim her bir söz ve demin yaptığım yemin, kalbimin derinliklerinden geliyor! Eğer... Eğer Küçük Che yüzünden olsaydı neden Büyük Kardeş Göğün Altında’ya seni buraya getirmesi için yalvarmam gereksin?"
"Hayır, anlamıyorsun!" Juechen kafasını daha da şiddetli şekilde salladı, gözlerini kaparken yüzü acı ile doldu: "Şu an ben... Bir iblisim, günah ve intikam ile dolu bir iblis, bunu anlayamasın... Anlayamazsın!!"
"Anlamayan sensin!!" Lingxi bağırdı: "Büyük Kardeş Fen, dört sene önce beni korumak adına ağabeyin Fen Juecheng tarafından kolunun kırıldığı zamanı hatırlıyor musun? Sen buna rağmen onu bırakmamıştın... Bu benim, Xiao Lingxi'nin hayatı boyunca unutamayacağı bir şey. Sen nasıl olur da bir iblis olabilirsin?"
"Yüzen Bulut Şehri’ndeyken sürekli acı çektiğini düşündüm. Kendini soğuk ve acımasız hale getiriyorsun ve kendine iblis diyorsun... Ama bunlar ailenin intikamını almak için. Gerçek bir 'iblis' bencil ve vahşi olur. Gerçek bir iblis nasıl olur da ölen akrabalarının uğruna kendi insanlığından vazgeçip acı dünyasına kendini sokar?!"
"Küçük Che'ye tehlike oluşturmandan korkuyorum... Ama başından beri emin olduğum bir şey varsa, o da tüm bu zaman boyunca senin sadece bir kurban olduğun. En azından sen kesinlikle olmaya çalıştığın gibi kötü biri değilsin..."
"Hayır... Daha fazla konuşma." Lingxi'nin sözleri onu rahatlatamadı ve aksine ifadesi daha da acı dolu hale gelirken elleri ile kafasını tuttu: "Anlamıyorsun... Anlamıyorsun... Ben gerçekten iblis oldum..."
"Bana bu şekilde davranmana layık değilim!"
"Niteliği olup olmadığını söyleyecek kişi Büyük Kardeş Fen değil." Lingxi usul bir sesle yanıtlarken kafasını salladı: "Benim için 'aile' kutsal bir söz. Tüm hayatım boyunca asla benim öz ailemden olamayan birine bunu söylemedim. Ama Büyük Kardeş Fen aynı değil... İlahi Anka Ordusu Yüzen Bulut Şehrimize geldiğinde Büyük Kardeş Fen bizi ve Küçük Che ile birlikte büyüdüğümüz evi korudu. Yani benim için Büyük Kardeş Fen iyi biri, hatta sadece iyiliksever değil, gerçek bir kahraman!"
Fen Juechen: “…”
"Bu nedenle her zaman Büyük Kardeş Fen'e yakın hissettim ve saygı duydum. Eğer Büyük Kardeş Fen benim büyük kardeşim olmak isterse birbirimize güvenebilir ve ailemizi birlikte koruyabiliriz. Benim için bu çok şanslı bir olay ve kalbime kıyaslanmayacak neşe veriyor. Eğer Büyük Kardeş Fen beni reddederse ben kesinlikle çok üzüleceğim."
Juechen'in bedeni titrerken olduğu yerde dondu. Orada durdu, gözleri hareketsizdi ve bakarken sanki heykele dönüşmüş gibiydi.
"Ama görünüşe göre Büyük Kardeş Fen benim ailemin bir parçası olmak istemiyor." Lingxi kafasını kaldırdı ve ona bakarken gözleri üzüntü ile bulutlanmıştı.
"Ben... Ben..." Onun bakışlarının altında İlahi Anka Ordusu’nun iki yüz bin kişilik ordusunu korkudan titreten ve Yun Che'yi derin bir dehşet ile dolduran adam tamamen telaşlandı ve ne diyeceğini bile bilemedi.
"Neyse..." Lingxi konuşurken bir kez daha güldü. Açan gülümsemesi Juechen'in önündeki dünyayı ışıkla parlattı: "Demek istediklerimi dedim ve böyle bir yemin ettim. Yani Büyük Kardeş Fen beni kız kardeşin olarak istemesen de önemli değil, çünkü bu andan itibaren sen benim her zaman büyük kardeşim olacaksın! Bugünden sonra Xiao Klanı her zaman Büyük Kardeş Fen'in evi olacak ve bu oda da her zaman senin olacak. Büyük Kardeş Fen eve geldiğinde onunla ilgileneceğim ve öz büyük kardeşim gibi her şeyi onunla paylaşacağım!"
"Ancak eğer Büyük Kardeş Fen yanlış bir şey yaparsa onun küçük kız kardeşi olarak onu eleştirmekten ve onun hatasını düzeltmekten de tereddüt etmeyeceğim!!"
Juechen'in cevabını bile beklemeyen Lingxi kalktı ve yüzünde tatlı bir gülümseme oluştu: "O zaman karar verildi! Büyük Kardeş Fen şu an ağır yaralı, yani ne olursa olsun bana karşı gelemezsin! Yani..."
"Bana biraz zaman ver. Hemen geri döneceğim!"
Lingxi konuşmayı bitirdikten sonra dışarı çıktı ve çok geçmeden yeniden geldi ve geldiğinde ellerinde temiz bir gri-beyaz kıyafet seti bulunuyordu.
"Büyük Kardeş Fen, giydiğin kıyafetler parçalanmış ve eskimiş ve gerçekten kötü kokuyorlar. Temiz bir şeyler giy. Büyük Kardeş Fen başkalarına bel bağlamayı sevmiyor ve görünüşe göre biraz güç kazanmışsın, yani kıyafetleri kendin giyebilirsin. Büyük Kardeş Göğün Altında’ya gidip yardım istemeyeceğim." Konuşurken gülümsedi ve nazikçe kıyafetleri Jeuchen'in ellerine bıraktı: "Doğru, bunlar Küçük Che'nin eski kıyafetleri, yani onlar sana da olacaktır."
Juechen 'Yun Che' sözlerini duyduğunda kalbi kasıldı: "Yun... Che?!"
(FN: Kızım amacın ne çocuğun aklıyla neden oynuyon. Bir de gitmiş can düşmanının kıyafetlerini getirmiş falan. Yakışmadı.)
"Evet!" Lingxi Fen Juechen'in sesindeki ve aurasındaki düzensizliğe dikkat etmedi ve tatlıca gülümseyerek cevapladı: "Bu kıyafetleri en son buradan gitmeden önce bıraktı ve ben onları kısa süre önce yıkadım. Büyük Kardeş Fen'in Küçük Che'den nefret ettiğini biliyorum ama kıyafetler yanlış bir şey yapmadı. Büyük Kardeş Fen gibi kudretli biri kesinlikle kıyafetleri bile boş verecek kadar dar görüşlü olmamalı... Ben gidip yeni bir tıbbi çorba yapacağım. Büyük Kardeş Fen de ben gelene kadar kıyafetleri giymeli."
Lingxi nazikçe güldü ve ardından odadan çıktı.
Dünyası aniden sessizleşti ve Juechen kalbinin yoğun şekilde attığını hissetti.
Uzun süre boş boş aktıktan sonra kıyafetlere uzandı.
Kıyafetler katlıydı ve temizdi, ayrıca hafif bir koku yayıyorlardı.
Bu kıyafetler en nefret ettiği kişi olan Yun Che'nindi... Onları parçalamalıydı ve öfkelenmeliydi ama... O anda kalbinde ne bir öfke ne de öldürme niyeti vardı. Kıyafetleri tutma şekli bile bilinçsizce dikkatli ve nazik bir hal almıştı.
…………
"Anlamayan sensin... Büyük Kardeş Fen, dört sene önce beni korumak adına ağabeyin Fen Juecheng tarafından kolunun kırıldığı zamanı hatırlıyor musun? Sen buna rağmen onu bırakmamıştın... Bu benim, Xiao Lingxi'nin hayatı boyunca unutamayacağı bir şey. Sen nasıl olur da bir iblis olabilirsin?"
“Yani benim için Büyük Kardeş Fen sadece iyi biri ve hatta sadece iyiliksever değil, gerçek bir kahraman!"
"Eğer Büyük Kardeş Fen benim büyük kardeşim olmak isterse... Bu benim için en mutlu ve şanslı şey olacak..."
"Yani Büyük Kardeş Fen beni kız kardeşin olarak istemesen de önemli değil, çünkü bu andan itibaren sen benim her zaman büyük kardeşim olacaksın! Bugünden sonra Xiao Klanı her zaman Büyük Kardeş Fen'in evi olacak ve bu oda da her zaman senin olacak"
…………
Xiao Lingxi'nin sesi, her sözü, her hareketi kalbinde tekrar ve tekrar yankılanırken ruhunun her köşesi dalgalanıyordu.
Drip…
Bir su damlama sesi bu sessiz alanda açıkça duyuldu. Juechen afallamış bir şekilde kafasını eğdi... Ve ellerindeki gri elbisenin köşesinde sessizce bir ıslaklık yayılmaya başladı.
Göz... yaşları...
Titreyen parmağını uzattı ve yüzüne dokundu... Parmak uçları uzun nemlilik şeridine değdi...
Gözyaşları...
Ben insanlık ve duygudan yoksun bir iblis oldum, sadece intikam ve günah dolu bir iblis...
Neden... Hala gözyaşım var...
Parmakları titredi, ama ruhu vahşice titriyordu. Ruhunu şu an dolduran duyguyu tanıyamıyordu. Tek haberdar olduğu şey yüzünden kontrol edilemez şekilde damlayan yaşlardı. Onları durduramıyordu...
Demek ben... Hala... 'İnsan' olabilirim, huh...
-------------ÇEVİRMEN NOTU----------
Lingxi neler yapacak? Juechen iyi çocuk olacak mı? Ailenin yeni üyesi neler yapacak? Yun Che bunu öğrenecek mi? Merak mı ediyorsunuz? O zaman... Bekleyin, okuyun ve öğrenin ????
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..