Bölüm 788

avatar
13823 41

Against The God - Bölüm 788


Bölüm 788: Jasmine’im




Yun Che gelişigüzel bir şekilde yaralarının durumuna baktıktan sonra odakladı ve Udumbara Çiçeğine doğru ilerledi.

 

Bu dört yaprak aşırı garip ve fantastik bir mor ışık yayıyordu. Yun Che yüz elli metre uzaktayken şekilsiz eller tarafından ruhunun çekildiğini açıkça hissediyordu. Yun Che durdu, derin bir nefes aldı ve sakince konuştu: "Jasmine, endişelenme ben gücümü yanlış değerlendirerek ölecek kadar aptal değilim. Ayrıca hayatım seninkine bağlı. Ruhumun Udumbara Çiçeği tarafından ilk seferde neredeyse çalınma nedeni onun dehşetini deneyimlemememdi, o zaman yeterince kendimi hazırlamamıştım."

 

"Ancak şu an ben onun ruh çalma yöntemini kabaca biliyorum. Buna dört yaprağının kaldığı da eklenirse öncekinde çok daha az dehşet verici hale gelmiş olmalı. Eğer çabalar ve tüm gücümle denersem ruhumu çalması kesinlikle mümkün değil. Ayrıca Gökyüzü Zehir Sedefi de benimle, onun yakınına yaklaştığım sürece bir sorun yok."

 

"Eğer sonunda yine de başarısız olursam pes edeceğim."

 

"Hmph!" Jasmine kızgın bir şekilde burnundan solurken cevapladı: "Neyse, ne dersem diyeyim seni durduramam bu nedenle seninle daha fazla uğraşmayacağım. Ölmek istemek için yalvarmaya başladığında seni uyarmadığım için beni suçlama!"

 

"Tamamdır."

 

Yun Che'nin elleri sıkılaşıp yumruk oluşturdu ve kaşlarını çattı... Hayatında, Udumbara Çiçeğinin ruh çalma yeteneğinin ne kadar dehşet verici olduğunu unutamazdı. Bunu düşünürken bile, bedeni kalbindeki derin dehşet nedeniyle kontrolsüzce titriyordu.

 

Eğer önündeki başka bir şey olsaydı, efsanevi bir hazine olsa bile ve hatta İlahi Kristallerden bir dağ olsaydı bile tereddütsüz bir şekilde döner ve bir bakış bile atmazdı... Çünkü bu acıyı bir kez daha deneyimlemeyi kesinlikle istemiyordu.

 

Ama önündeki şey Udumbara Çiçeği idi... Bu dünyadaki tek örneğiydi!

 

"Kesinlikle başaracağım!"

 

Hah!!

 

Yun Che patlayıcı bir şekilde hareketlenmeden önce bağırdı. Tüm bedeni alevler ile yanarken havaya yükseldi ve tüm gücü ile ilerledi.

 

Udumbara Çiçeğine ilk yaklaştığında ruh çalma yeteneğinden etkilenmişti ve bedenindeki tüm güç anında dağılmıştı... Bu nedenle bu sefer aşırı hızını kullanarak bir anda ona ulaşmayı denemek istiyordu.

 

Ding...

 

Cehennemvari mor parlaklık önünde uzandı ve dünya aniden sessizleşti. Ardından  sayısız buzlu iğne çılgınca ruhuna saplanırken, sayısız karanlık ruhunun her köşesini yardı...

 

Bang!!

 

Yun Che gökyüzünden düşerek yere yığıldı. Bedenindeki tüm alevler de söndü. Ruhu bükülürken inanılmaz bir acı iç organlarının, uzuvlarının ve bedenini kalanının kontrolsüzce kasılmasına neden oldu. Her bir hücresi acı içinde titriyordu.

 

Dişlerini tüm gücü ile sıkarken acı haykırışını içinde tuttu. Bu yoğun acının altında görüşü bulanıklaştı, ama hala güzel mor parlaklığı açıkça görebiliyordu. Hemen ardından tek bir adım attı...

 

Bu çiçeğe bir adım daha yakınlaşmasını sağlamıştı... Ancak bir anda ruhuna saplanan bin iğne on bin iğneye dönüştü...

 

İblis Egemenini öldürmek için hayatının yarısını harcadığında bedeni de acılar içinde kalmıştı, yine de acı içinde ses çıkarmamıştı. Ancak şu an kan donduran bir çığlık atıyordu. Tek bir adım yaklaşmak bile cehennemin içinde başka bir cehennem geçmiş gibi hissettiriyordu. Bedeninin ve ruhunun parçalandığını hissediyordu. Bu acı Yun Che'nin bildiği ve anlayabileceği tüm acıları aşıyordu!

 

Üstelik bu yoğun acı dehşet verici bir korkuyu da doğurmuştu!

 

Korku ve dehşet Yun Che'nn kalan arzu ve cesaretini yuttu. Bedeni geriye doğru sendeledi.

 

Ruhunun yarılma hissi ile acısı geri çekildikçe azaldı. Zihni temizlendiğinde doğal olarak bedeninin ve gücünün kontrolünü de kazanmıştı. Yun Che geriye gitmeyi bıraktı. Acıya dayanabildiği bir noktada durdu. Dişleri yere batarken kolu ile kendini destekledi. Ağırca nefes aldı ve alnından damla damla terler döküldü. Göz açıp kapayıncaya kadar kafasının altındaki zemin tamamen ıslanmıştı.

 

Haah… Haah… Haah…

 

Bedeni on nefes zamanı kontrolsüzce kasıldı ve ağır nefesler aldı. O noktada Yun Che sanki dünyadaki en acımasız işkenceye dayanmış gibiydi... Hayır! Bu acı hayal edebileceği herhangi bir işkenceden çok daha dehşet vericiydi.

 

Kafasını çevirdi, beyaz yüzü ile daha önce ulaştığı mesafeye baktı. O nokta Udumbara Çiçeğinden kırk beş metre uzaktaydı. Dayanabileceği mesafeyi hissedebiliyordu. Eğer ileri gitmeyi denerse, tek bir adım olsa bile akıl almaz bir acıyı deneyimlemesi gerekecekti.

 

Eğer daha da ilerlerse nasıl dehşet verici bir cehennemin onu beklediğini de hayal edemiyordu. Udumbara Çiçeğinin yakınında nasıl bir dünya olduğunu da düşünemiyordu.

 

Kırk beş metre... Onun için aşırı zavallıca kısa bir mesafeydi.

 

Ama bu yerde sanki milyonlarca kilometreden daha uzaktı.

 

Bir abisin içine giden tek bir adım...  

 

"İyi... misin?” Jasmine endişeli bir ses ile sordu. O anda sesindeki endişeyi fark edip anında soğuklaştı: "Hmph! Bu kendi gücünü abartmanın sucu!  Bir kez daha söylüyorum, Udumbara Çiçeği senin düzlemindeki birinin yaklaşabileceği bir şey değil! Ruh çalma yeteneğini ikinci kez deneyimledin! Dürüst olmak gerekirse hala çökmemiş olman bile takdire şayan bir şey! Çünkü böle bir acıya ben... Hatta efsanelerdeki tanrılar bile zorlukla dayanır!"

 

Jasmine konuşmayı bitirdiğinde Yun Che bir kez daha ayağa kalktı. Ardından dönüp Udumbara Çiçeğine baktı. Ama bu sefer gözlerindeki kararlılık kaybolup yerini korkuya bırakmıştı.

 

Son yıllarda Yun Che bir şeyden korkmamıştı... Ne kadar büyük bir kudret, yaklaşan bir ölüm veya doğal güç olsa da fark etmezdi...

 

Ancak bu sefer 'acı' nedeniyle korkuyu deneyimlemişti.

Crack!

 

Sol elini o kadar sıktı ki iki parmağının kemikleri çatladı, ama solgun yüzü hareketlenmedi. Çünkü ruhu çalınırken deneyimlediği acıya kıyasla bu bir karınca ısırığı bile değildi.

 

Ayakları hareketlenirken Udumbara Çiçeğine bir kez daha ilerledi.

 

"Ne yapıyorsun?" Hareketleri Jasmine'yi şok etti. Açıkça Yun Che'nin katlandığı acıyı biliyordu ve ona nasıl bir dehşet getirdiğini de hissetmişti. Bu nedenle Yun Che'nin asla ona yaklaşmayacağını düşünmüştü... ve belki de ona bakış atmaya bile cüret edemeyebilirdi, ama o... Aslında ona bir kez daha yakınlaşmayı seçmişti.  

 

"Ben hala... Başarısız olmadım!!" Yun Che boğuk sesle konuştu. Ama bu sözleri kullanan sesi hala korkudan titriyordu.

 

"Sen... Gerçekten hala pes etmedin mi?! Gerçekten kendi mezarını görmeden ağıt yakmayacak mısın?!" Jasmine kızgınca bağırdı.

 

"Bu Udumbara Çiçeği... Hemen önümde! Sadece altmış metre ötede! Eğer bu küçük engel için gitmeyi seçersem... İleride senin yüzüne nasıl bakacağım?!"

 

"Benim?!" Jasmine şaşkınlıkla haykırdı: "Ne küçük engeli? Bu nasıl olur da sana küçük bir engel gibi gelebilir? Hissettiğin acı ruhuna işliyor ve ruh acısı fiziksel acı ile kıyaslanmayacak bir şey!" Jasmine hayatında gerçek ruh koparma acısını deneyimlemişti. Cennet Katleden Yıldız Tanrısının mirasını aldığında açıkça bu tür bir acıyı anlar hale gelmişti! Onun kadar güçlü biri bile bu deneyimini hatırladığı an korkudan titriyordu. Ve bu gün bile bunu ikinci kez deneyimleyecek cesareti yoktu!

 

Ama Udumbara Çiçeği için Yun Che bu acıyı üçüncü kez deneyimlemek istiyordu!!

 

Yun Che, Jasmine'nin cevabını beklemedi. Yüksek sesli bir kükreme ile bir kez daha harekete geçerken Jasmine hala sersemlemiş haldeydi.

 

Kırk beş metre...

 

O mesafeye bir kez daha ulaşmıştı Bir kez daha Yun Che bedenindeki tüm gücün kaybolduğunu hissederken acı içinde yere düştü. Zorla gözlerini açtı, onlar sanki patlayacakmış gibiydi. Dişlerini o kadar sıkıyordu ki neredeyse kıracaktı ve o anda büyük bir adım sıçradı.

 

UWAAAAAAHHHHHHH!!

 

Ruh kopartıcı bir acı haykırışı yuvanın her yerinde yankılandı. Bu ses o kadar tiz ve keskindi ki yerdeki çakış taşları bile titremeye başlamıştı. Bu acı Yun Che'nin sözlerle tarif edebileceği bir şey değildi ve kafasındaki bu acıdan kurtulmak için dehşet verici bir şekilde intihar etmek istiyordu.

 

Bedenini ve kalan arzusunu dolduran tek şey 'kaçmaktı'… Ne pahasına olursa olsun kaçmak! Ve çığlık yankılanmaya devam ederken Yun Che'nin bedeni takla attı ve geriye doğru sendeledi... Kendine geldiği an çoktan altmış metre uzaklaşmıştı.

 

Yun Che'nin yüzü öncekinden çok daha solgundu ve tüm bedeni sanki ölüm kasılmaları geçiren bir böcek gibi titriyordu. Soğuk terler bedeninden boşalıyordu. Sıkıca dişlerini gıcırdattı... Bu sefer titremesinin durması bile otuz nefes zamanı sürmüştü.

 

"Yeterli, daha fazla deneme! Sana kaç kez söylemem gerekecek, başarman imkansız! Boş yere acı çekiyorsun!" Bu sefer Jasmine onu azarlamadı ve sesi hafifçe titriyordu. İlk başta ruh çalma acısını deneyimleyen birinin bir daha böyle bir şeyi denemeye cüret edeceğine inanmıyordu. Ama Yun Che... Kendini tekrar ve tekrar bu acının içine atıyordu.

 

Gözü dönmüş eylemleri o kadar uç şeylerdi ki, sanki tanrıların bile korktuğu derin bir abise atlamış gibiydi. Ve bunu kendi bencil arzuları nedeniyle değil... Jasmine için yapıyordu!!

 

Yun Che kaynak arkında boyutsal fırtınalara dayandığında deneyimlediği şey aşırı fiziksel acıydı. Jasmine onun dayanma yeteneğine hayrandı, ama bu sonuçtan şaşırmamıştı. Yine de fiziksel acıya kıyasla ruh acısı tamamen farklı bir seviyedeydi!!

 

Ruhun zorla bedenden çıkarılması... Bu süreç her bir kemiği ve kan damarlarını bedenden ayırmaktan milyon kat daha acı vericiydi!!




--------------ÇEVİRMEN NOTU----------

 

Yun Che başarabilecek mi? Jasmine neler yapacak? Useless neler hissediyor? Havalar nasıl? Merak mı ediyorsunuz? O zaman... Bekleyin, okuyun ve öğrenin ????






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr