Aradan geçen tam 1 yılın ardından Ayaz’ın roman denemeleri bitmemişti. Gerçi biraz yavaşlayıp eskisinden daha da detaylı romanlar yazmaya başlamıştı. Toplamda geçen süre 1 yıldı ama Ayaz’ın 3. Reddini yemesinin üzerinden 10 ay kadar bir süre geçmişti. Ayaz bu 10 aylık sürede sadece 5 roman yazmıştı ve toplamda 7 farklı roman başlangıcı yapmış sayılıyordu.
Tabii bu hırsının tek sebebi tekrar tekrar ret yemiş olmasıydı. Gittiği bütün şirketler sadece aynı sebebi sunuyor ve Ayaz’dan romantizm içerikli bir şeyler yazmasını istiyorlardı. Ayaz her seferinden biraz daha parçalanıyor ama yılmadan devam ediyordu.
Hedefine olan bağlılığı ona hayal kırıklığı ve üzüntü hissini aşma gücünü bahşediyordu. Ayaz tüm bu retlere ve yıkılmışlığına rağmen pes etmeden yazmaya devam ediyordu. Eninde sonunda onu kabul edeceklerdi. Etmek zorundalardı.
Ama bunca denemenin ardından Ayaz’ın güler yüzünün altında kimsenin göremediği bir taraf daha vardı. Ayaz istediği şeye ulaşamamanın getirdiği karamsarlıkla giderek daha fazla çöküyordu. Yetersizlik hissi ve aşağılık kompleksi kendisini göstererek içten içe Ayaz’ı çürütüyordu.
Tabii Ayaz’ın güler yüzü ve her zamanki şaklabanlıkları çevresindekilerin bunu anlamasını engelliyordu. Ayaz kendi kendine çöküyordu ama bunu kimseye belli etmiyordu ve belli etmeme konusunda da oldukça kararlıydı.
(Ayaz)-Sanırım biraz ara verebilirim.
Ayaz delirmiş gibi sürekli yeni kurgular yazıyordu. Yayınevleri yüzünden kendine olan güvenini kaybetmişti ve bütün sorunun kendi romanlarında olduğunu düşünüyordu. O yüzden sürekli farklı kurgular hazırlayarak tekrar deniyordu. Şu anda 1 yıl içindeki 8. kurgusu üzerinde çalışıyordu.
Bu kadar seri bir şekilde özgün kurgular üretebiliyor olması gerçekten olağandışı bir durumdu ve onun yazarlığa olan yeteneğine işaret ediyordu. Ama gelin görün ki piyasa boşa para harcamak istemediği ve harcayacağı paranın kat kat fazlasını kazanmak istediği için tamamen garanti romanları elinde tutuyordu.
(Göknur)-Yeni kurgun ne durumda?
(Ayaz)-Yarısını hallettim sayılır.
(Göknur)-Ne? Daha dün başladın kurguya.
(Ayaz)-Evet. Beynim sürekli bir şeyler üreten bir makine gibi. Hiç ısınmayan bir motor gibi çalıştığı için soğuması için beklemem gerekmiyor.
(Göknur)-Desene böyle işçi bulunmaz.
(Ayaz)-Haha. Aynen öyle.
Ayaz yine işleri eğlenceye vuruyor olsa da aslında şu anda başı felaket bir şekilde ağrıyordu ve ağrı kesici almaya gidiyordu. Ama mutfak boş değilse istediğini alamayacaktı. Odasındaki 3 kutu ağrı kesiciyi bitirmişti. Haddinden fazla bir şekilde ağrı kesici içiyor ve bunu kimseye belli etmemek için elinden geleni yapıyordu.
Ama şanslı olacak ki mutfakta kimse yoktu. Ayaz hemen ilaçların olduğu dolabı açtı ve tam ağrı kesiciyi alacakken…
(Göknur)-Ayaz.
Göknur’un sesini duyarak irkildi.
(Ayaz)-Efendim.
(Göknur)-Bugünkü kaçıncı ağrı kesicin o?
Ayaz o anda büyük bir şokla arkasına döndü. Kimseye belli etmediğinden emindi. O yüzden Göknur’a “kaçıncı derken?” diye sorup sıyrılmayı deneyecekti ama o anki şoku yüzünden istemediği bir şey söyledi.
(Ayaz)-Sen bunu nereden…
Lafını bitirmeden hemen elleriyle ağzını kapattı ve söylediği şey yüzünden kendisine küfretti.
(Göknur)-Annen odanı temizlerken çöpte ilaç kutularını bulmuş. Bağımlı olmaya mı çalışıyorsun yoksa delirdin mi?
(Ayaz)-İkisi de değil.
Ayaz bu sorulardan kaçamayacağını anladığı için hiç uğraşmadan doğru cevap vermeye başlamıştı.
(Ayaz)-Sadece şu sıralar biraz başım ağrıyor o kadar.
(Göknur)-Ayaz 3 kutu ilaç bitirmişsin. 1 hap yeterli gelirdi. Hadi en fazla 2 ya da 3 olsun. 3 kutu ne demek? Zaten bu sıralar çok fazla uykulusun. Geceleri uyumayıp deli gibi roman yazıyorsun değil mi?
(Ayaz)-Hay…
(Göknur)-Bana yalan söyleme! Seni senden bile iyi tanıyorum.
(Ayaz)-Hayır dediysem hayır. Sadece uyuyamıyorum. Yani son 1 haftadır her gün sadece 4 saat kadar uyuyorum. Ama roman yazmadığım kesin.
(Göknur)-İyi de neden? Uyumaman için hiçbir neden yok.
(Ayaz)-İşime karışmayın benim.
Ayaz eline aldığı hapı ağzına atıp üzerine suyunu içti ve daha fazla konuşmadan Göknur’un yanından çekip gitti. Ama Göknur Ayaz’ın elini tuttu ve gitmesine izin vermedi.
(Göknur)-Olay işine karışmak değil Ayaz. Olay neden böyle davrandığın? Ve bana geçerli bir sebep sunana kadar da gitmene izin vermeyeceğim.
(Ayaz)-Kolumu bırakır mısın lütfen? Şu anda oyun oynayacak bir durumda değilim. Halletmem gereken işlerim var.
(Göknur)-Bırakmayacağım dedim.
(Ayaz)-Göknur. Lütfen dedim. Sesimi yükseltmek istediğim son insan bile değilsin. Sana bağırırsam senden çok ben kırılırım. Bırak beni. İyiyim ben.
(Göknur)-Değilsin Ayaz. Sadece bana neler olduğunu anlat. Neden böyle davranıyorsun bilmek istiyorum.
Ayaz Göknur’un bu tavrından çabucak sıkılmış olacak ki direnmeyi kesti. Ama bir an sonra…
(Ayaz)-Çünkü yeterince vakit yok!!! Anladın mı beni!? Bazı şeyler için yeterli vakte sahip değilim!!! Bir an önce para kazanacak bir yol bulmam lazım ve elimde yazarlıktan başka hiçbir şey yok!!! Zaten başka bir şey yapamam da!!! Tamam mı!? Rahatladın mı!? Şimdi beni rahat bırak!!! Bitirmem ger… ögh-ü… Siktir!
Ayaz bağırırken bir anda ağzından kan geldi.
(Göknur)-Ayaz!?
Göknur çok şaşırmış ve endişelenmişti.
(Göknur)-İyi misin!?
(Ayaz)-Dokunma! İyiyim.
Ayaz daha fazla bir şey demeden elini Göknur’dan kurtardı ve hızlıca lavaboya gitti. Göknur’da peşinden gitti Ayaz yeniden bağırmasın diye sesini çıkartmadı. Deli gibi endişeliydi ama Ayaz’ın sinirlenmesini istemediği için bir şey demiyordu. Ayrıca zaten bu gibi bir durum daha önce yaşandığı için Ayaz için çokta önemli değildi.
(Ayaz)-Göknur. Git lütfen yavrum. Şu an düzgün düşünmüyorum. Seni daha fazla kırmama izin verme ve git lütfen.
Ayaz ağzını ve elini iyice yıkadıktan sonra sakince bu sözleri dile getirmiş ve Göknur’un gözlerine bakmıştı. Göknur elinden hiçbir şey gelmeyerek lavabodan ayrılmış ve hava almak için dışarı çıkmıştı. Ayaz ise odasına doğru hareketlenmiş ve bir kez daha bilgisayar başına oturmuştu.
Göknur dışarı çıkıp merdivene oturduktan sonra ağlamaya başlamıştı. Ağlama nedeni Ayaz’ın kendisini kırması değildi. Ayaz’ın kendisini bu kadar çok yoruyor olmasıydı. Ayaz kendisini çok zorluyordu ve bunu göstermemek için çabalıyordu.
Göknur ağlamaya başlamışken ablası Melisa köşeyi dönmüş ve bahçeye girmişti. Göknur’un ağladığını görünce adımlarını hızlandırarak hemen yanına gitmiş ve…
(Melisa)-Ablam! Ne oldu niye ağlıyorsun?
Endişeyle kardeşine sarılmış ve ne olduğunu sorgulamıştı.
Göknur ise olanları ablasına anlatmıştı. Detayları atlamadan tabii.
(Melisa)-Kan mı tükürdü? O kadar mı kötü? Ayaz’ın kesinlikle biraz dinlenmesi gerek. Kendini çok yoruyor. Mentali zorlandığı için de normalden daha hassas olmalı. Biraz da başarısızlığın getirdiği kırgınlık var tabii.
(Göknur)-Öyle olmaya öyle abla ama beni bile dinlemiyorken sizi nasıl dinlesin?
Göknur Ayaz’ın inadını çok iyi biliyordu. Ayaz’ın inadıyla baş etmek hiç kolay değildi. Ayaz gerçekten deli inadına sahipti. Bir şeyi kafasına koyduğu zaman yapmadan bırakmazdı. Ama bu huyu iyi olduğu kadar kötüydü de. Kendi durumunu hiçe sayıp kendini çok zorlamayı bile önemsemiyordu.
(Melisa)-Öyle ablam öyle. Hadi içeri geçelim. Atakan gelince ona anlatırım ben. Abisi konuşursa daha iyi sonuçlar alabilir.
Melisa Göknur’un elinden tutup onu kaldırdı ve birlikte içeri geçtiler. Birkaç saat sonra Atakan geldi ve Melisa Atakan’a her şeyi anlattı. Göknur’da önemli detayları söyledi. Atakan bu duruma sinirlendi ama fazla belli etmemeye çalıştı.
Alnını sıvazlarken…
(Atakan)-Hayatımda ilk defa Ayaz’ı dövmek istiyorum.
Atakan geçen seferki tokadına kadar Ayaz’a sesini bile yükseltmemişti. Ama şu anda gerçekten Ayaz’ı eşek sudan gelinceye kadar dövüp adam etmek istiyordu.
(Atakan)-Tamam ben konuşurum onunla. Ama şimdi değil. Yarın. Bugün 3 tane toplantım vardı ve iş yerinde deli ettiler beni. Birde Ayaz’a sinirlenirsem çocuğa vururum falan. Hiç gerek yok.
Atakan Ayaz’ı dövmek istiyor olsa da tabii ki böyle bir şey yapacak değildi. Küçük kardeşini dövmesi mümkün değildi. Ayaz’la olan tek kavgaları kendi aralarında eğlence için görüşmeleri oluyordu. Ya da anime karakteri gibi davranıp evin her tarafını savaş alanına çevirdikleri zamanlar. O anlar dışında Atakan kesinlikle Ayaz’a sert davranmazdı.
(Atakan)-Of anam of. Bu çocuk bazen çok gereksiz hareketlerde bulunuyor. Bebeğim bana hafif bir şeyler hazırlar mısın? Bir şeyler yemem lazım. Şu ara her şey enerjimi sömürmeye başladı.
(Melisa)-Hazırlarım bebeğim. Aşkım sen aç mısın?
(Göknur)-Pek sayılmaz abla ya. Canım istemiyor.
(Melisa)-Anladım ablam. Kafana takma fazla. Ayaz’ı biliyorsun işte. Hem yarın Atakan halleder onu.
(Göknur)-Tamam abla tamam. Ben biraz televizyon izlemeye gidiyorum.
(Melisa)-Git ablam. Git de biraz kafan dağılsın.
Göknur oradan ayrıldıktan sonra Melisa ve Atakan mutfağa geçtiler.
(Melisa)-Ne yapacağız biz Ayaz’la aşkım?
(Atakan)-Bilmiyorum ki? Şirket ismini kullanıp Ayaz’ı zorla kabul ettirsem çok mu ileri gitmiş olurum?
(Melisa)-Maalesef. Hem böyle bir şeyi Ayaz’da istemez. Sen bunu yaparsan sana daha fazla yük olduğunu düşünecek.
(Atakan)-O da doğru gerçi. Neyse artık. Yarın konuşup bir şekilde halletmeye çalışacağım. Gerisi de Ayaz’a kalacak. Ya delirecek ya da başaracak.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..