Cilt 9 Bölüm 10: İki Dahi

avatar
8050 13

Coiling Dragon - Cilt 9 Bölüm 10: İki Dahi


 

Kitap 9 (Ünü Dünyayı Sarsıyor)  Bölüm 10  – İki Dahi

 

 Çeviri: Gin Düzenleme: Dr Hiluluk

 

Oliver hemen geriye, izleme platformuna doğru uçmaya başladığında Linley’e bir şaşkınlık ifadesiyle bakıyordu.

 

Ancak ardından yüksek sesle gülmeye başladı. “Harika, harika, harika! Kılıcının saldırı hızı benim ‘Hayalet Kılıç Rüyası’ tekniğimle baş edebiliyor”

 

“Sen de fena değilsin. Dalgalanan Rüzgar tekniğimi durdurmayı başarabildin.” Linley’in soğuk sesi duyulmuştu.

 

Rüzgarın Engin Gerçekleri – Dalgalanan Rüzgar

 

Işık Gölgelsi Kılıcı – Hayaler Kılıç Rüyası

 

Bu iki tekniğin güçleri denkti.

 

Rakibini övdükten sonra, iki dahi de sessizleşmiş, dikkatle diğerini izliyordu. Az önceki çarpışma ikisinin de diğerini kendi dengi olarak görmesine neden olmuştu.

 

Arenadaki gerilim o kadar yüksekti ki, bıçakla kesilebilecek kadar gerçek görünüyordu. Ürkütücü, baskılayıcı aura, 80000 seyircinin nefes almaya bile cesaret edememesine neden olmuştu.

 

“Eğer bir sonraki saldırımı karşılayabilirsen, hayatını bağışlayabilirim.” Oliver’ın gözlerinde Linley’i kabullenen bir bakış vardı. “Bu saldırıyı karşılamak, benim rakibim olabileceğinin onayı olacak.”

 

Bu sözleri duyar duymaz Barker ve kardeşleri sövmeye başladılar.

 

“Ninesini s*keyim. Bu Oliver kim oluyor ki Efendi Linley’e üstünlük taslıyor. ‘Bu saldırıyı karşılamak, benim rakibim olabileceğinin onayı olacak’mış. Bu ne boktan bir iş?” Gates yüksek sesle sövdü.

 

Barker ve diğer kardeşler de kızgın bir şekilde homurdanıyordu.

 

Gerçekten de Oliver’ın sözleri pek çok seyirciyi kızdırmıştı. Oliver’ın üstünlük kuramadığını açıkça görmüşlerdi. Nasıl böyle bir şey saçmalayabilirdi ki? Açıkça fazla kibirdiydi.

 

“Rakip?” Linley sakince güldü. “Eğer şimdiki saldırımı karşılayabilirsen ben de seni rakibim sayabilirim.”

 

İkisi de birbirine aynı sözleri söylemişlerdi.

 

“Haha.. O zaman Seher Kılıcımın gücünü tat!” Oliver yüksek sesle güldü. Ardından tekrar hızla Linley’e doğru atıldı.

 

Linley soğuk bir kahkaha attı.

 

Ardından Rüzgarın Engin Gerçeklerinin ikinci saldırısını, Rüzgarın Ritimi’ni uygulamaya koyuldu. Bu yüksek hıza dayalı bir tek hedefli saldırıydı.

 

“BOOM!” Ses patlamaları ortaya çıkmıştı.

 

Linley’in vahşi kuyruğu ardında salınıyordu. Arından bulanık bir gölgeye dönüşüp, o da Oliver’a doğru atıldı. Elindeki Kanlı Menekşe göz alıcı mor bir ışık saçıyordu.

 

Oliver’ın elindeki Buz Rüyasını kaplayan beyaz aura ansızın katlanarak büyüdü, kılıç sanki beyaz bir güneşe dönüşmüştü.

 

Kör edici beyaz ışık, dövüşü izleyen herkesin bilinçsizce gözlerini kısmasına neden olmuştu.

 

Işık Gölgesi Kılıç Tekniğinin en güçlü saldırısı – Seher Kılıcı!

 

Linley’in Rüzgarın Engin Gerçeklerinin en güçlü saldırısı – Rüzgarın Ritmi!

 

Şeytani mor ışık bir şimşek gibi hızlı ve patlayıcı şekilde atılmıştı. Ancak aynı zamanda içinde bahar rüzgarının sakinliğini de taşıyordu. Bu iki zıt aura saldırıyla birlikte aynı anda ortaya çıkmıştı.Bu acayip ritip pek çok seyircinin kalbinde tarifsiz bir korku hissi uyandırmıştı.

 

“Ne kadar da güçlü bir kılıç saldırısı!” Yekpare Kılıç Azizi Haydson’un gözleri parıldamıştı. Linley’in saldırısının gücünün tamamıyla farkındaydı.

 

Bu garip, birbiriyle çelişen ritim, Kanlı Menekşenin keskin kenarında doğal bir rüzgar meydana getirmişti. Ya da daha doğru ifadeyle, boyutsal bir kesit.

 

Şeytani mor ışık. Ve kör edici beyaz ışık. Arenanın üzerinde, havada çarpıştılar.

 

“Bomm!!”  Çarpışmadan doğan korkunç güç dört bir yana doğru patladı. Altlarındaki platform sayısız görünmez kılıç tarafından parçalanırken, üzerinde büyük kraterler oluştu. Aynı anda korkutucu derecede güç taşıyan bir güç dalgası seyircilerin sallanıp tökezlemesine neden oldu.

 

“Kırrt!” Platformun kenarına dizili kupalardan bazıları rüzgarın gücüyle kırılmıştı.

 

Seyirciler rüzgarın gücüne karşı koyabilmek için taş sıralara tutunmaya başlamıştı. Ancak az sonra rüzgarın gücü yavaşça dinmiş, Arena eski sakinliğine dönmeye başlamıştı. Ancak çoğu seyirciyi şok eden, kıyafetlerinin parçalanmış olmasıydı.

 

Ne büyük bir kudret.

 

Herkes şok içinde havada süzülen iki uzmana bakıyordu. Şu anda Oliver ve Linley sessizce birbirlerini süzüyordu.

 

Rüzgarın Ritmi. Seher Kılıcı.

 

Bir kez daha iki saldırı eşit güçteydi.

 

Oliver parlayan gözlerle Linley’e bakıyordu. Yüzünde hafif bir gülümseme belirmişti. “Linley, kullandığın tekniğin adı nedir?”

 

Linley geri durmadan, “Rüzgarın Engin Gerçekleri, ikinci aşama – Rüzgarın Ritmi.”

 

“Rüzgarın ritmi.. Rüzgarın ritmi..” Linley’in az önceki saldırısını düşünen Oliver onaylayan gözlerle Linley’e baktı. “Linley senin aynı zamanda Üstat seviyede bir heykeltıraş olduğuna inanmakta zorlanıyorum. Bu kadar şeyi başarıp daha otuz yaşında bile olmamak. Gerçekten hayranlık uyandırıcı.”

 

Oliver’ın Linley’e karşı olan tavrı tamamen değişmişti.

 

“Az önce saldırıma dayanabilirsen, hayatını bağışlayacağımı söylemiştim. Sözümü tutacağım. Bugünden itibaren adın rakip gördüklerimin arasında. Daha da güçlenip gelişmeni dört gözle bekliyorum.” Oliver bir gülümseme eşliğinde konuşmuştu.

 

Linley kaşlarını çattı.

 

Oliver aşırı kibirliydi.

 

Barker ve kardeşleri altlarında duruyordu.  Grubun en fevri üyesi Gates, anında ayağa fırladı. “Nineni s*keyim! Oliver, efendimizi yenmedin. Ne cüretle bu tarz konuşabiliyorsun. S*kerler! Senin gibi insanlardan nefret ediyorum.”

 

Bu bağırış pek çok seyircinin istemsizce gülmesine neden olmuştu.

 

Pek çoğunun Gates’in sözlerine katıldığı anlaşılıyordu.

 

Oliver’ın kullandığı sözcükler bir ustanın çırağına edeceği türdendi. İçinde öğüt veren bir tını vardı. ‘Büyüyüp güçlenmeni bekliyorum’ ve ‘canını bağışlayacağım’ bile demişti.

 

Oliver gerçekten kazansaydı, izleyenler bu sözleri erdem belirtisi olarak alabilirdi.

 

Ancak kazanmamıştı. Kimse Oliver’ın en ufak bir üstünlük gösterdiğini bile görmemişti. Dövüş devam etseydi, kimin kazanacağını söylemek zordu.

 

“Hıhh.” Oliver soğukça dudak büktü. Soğuk, kasvetli gözlerle etrafı süzdüğünde arena anında sessizliğe bürünmüştü.

 

Oliver sakince Linley’e dönüp, “Altı sene önce gerçekten de benimle denk olabilirdin. Ama şimdi..”

 

“Sana karşı Obsidyan kılıcımı kullanmamı ucu ucuna hak ediyorsun. Ancak o kılıcı kullanırsam bugün sen, bir dahi kesinlikle hayatını kaybedeceksin.” Oliver’ın sakin sesi tüm arenada yankılandı.

 

Ancak şimdi seyirciler hatırlamıştı.. Oliver’ın sırtında iki kılıç vardı. Buz Rüyası kılıçlardan sadece biriydi..

 

Obsidyan Kılıç?

 

“Obsidyan Kılıç? Oliver, onu kullanmakta gerçekten ustalaştın mı?” Jüri koltuğundaki Yekpare Kılıç Azizi Haydson, herkesin ilgisini kendine çekerek konuşmuştu.

 

Görünüşe göre Haydson’un Oliver’la bir çeşit bağlantısı vardı.

 

Oliver Yekpare Kılıç Azizi Haydson’a dönüp sakin bir sesle, “Haydson Bey, altı yıl önce bana verdiğiniz tavsiye için teşekkür ederim. Bu sayede bazı iç görüler edindim. Üç yıllık dövüşlerin  ardından, üç yılım ıssız dağlarda sessizce meditasyon yaparak geçti. Şu an ‘ışık gölgesi’ tekniğinden daha güçlü olan Obsidyan Kılıç’ta ustalaştım. “

 

Arena şaşkınlık nidalarıyla dolmuştu.

 

“Işık Gölgesi Tekniğinden bile güçlü mü? Efendi Oliver’ın Üstat Linley’i bağışladığını söylemesine şaşırmamalı.”

 

“Efendi Dillion’u yendiği yıl, Efendi Oliver Işık Gölgesi Kılıç tekniğini kullanmıştı. O zaman sırtında tek bir kılıç taşıyordu. Ancak şu an iki kılıcı var. On sene. Gerçekten de kendini geliştirmiş.”

 

Pek çok insan hayretle iç çekmişti. Az önce sergilediği gerçek gücü değil miydi? Oliver gerçekte ne kadar güçlüydü_

 

“Abim, o..” Wharton abisinin kendisi için dövüştüğünü biliyordu. Ve şu an Linley için endişe ediyordu.

 

Wharton endişeli olsa da, Barker ve kardeşleri tam aksine çok rahatlardı.

 

“Wharton, Efendimiz henüz gerçek gücünü göstermedi.” Barker ,Wharton’a bir bakış atarken kahkahalarla gülüyordu. “Efendimiz seninle talim yaparken yalnızca Kanlı Menekşe Esnek Kılıcı kullandı. Sana karşı asıl gücünü kullanmaya cesaret edemedi.”

 

“Doğru. Linley çok daha korkunç bir adamantin ağır kılıca sahip.” Zassler ciddiyetle ekledi.

 

Uzun süredir Linley’le birlikte olan Zassler ve Barker kardeşler adamantin ağır kılıcın ne kadar muazzam olduğunu biliyordu. Linley’in yalnızca en üst düzey 9. Seviyedeyken kullandığı ‘Yüz Katmanlı Dalga’ tekniğini defansıyla ünlü bir aziz seviye ölümsüz savaşçı bile durduramamıştı.

 

O saldırı karşısında çoğu orta düzey aziz seviye uzman büyük ihtimalle ağır yaralanırdı.

 

Ancak şimdi, Linley’in gücü ve savaş ki si aziz seviyedeydi. Eğer ‘Toprağın Engin Gerçekleri’ tekniğini şimdi uygulayacak olursa, büyük olasılıkla en üst düzey aziz seviye uzmanlar bile onun tek darbesine dayanamazdı.

 

Ne de olsa Linley’in iç görülerini kullanarak geliştirdiği titreşim saldırıları dehşet vericiydi. Kas gücü ve savaş ki’si kullanarak savunmak saldırı karşısında anlamsızdı.

 

“Linley, gelecekteki dövüşümüzü gerçekten de dört gözle bekliyorum.” Oliver sakin bir kahkahayla konuşmuştu.

 

Oliver da gücün zirvesine ulaşmak isteyen biriydi. İyi bir rakiple karşılaşmak zordu. Linley’in yirmilerinde bu kadar güçlü olması, gelecekte Oliver için layık bir rakip olacağını anlamına geliyordu.

 

“Efendi Oliver gerçekten de bir uzmanın duruşunu yansıtıyor.” Pek çok insan övgüyle iç çekmişti. Ancak jüri alanındaki Blumer durumdan hoşnut değildi. “Neden abim şu Linley’i öldürüp yoluna devam etmiyor?”

 

Linley’in vücudundan fırlayan kazıklar metalik bir ışıkla parladı.

 

“Oliver.” Linley’in siyah-altın gözleri Oliver’a kilitlenmişti. “Sana çok önce insan sınırlarını bilmeli demiştim. Obsidyan Kılıcının çok güçlü olduğunu mu düşünüyorsun?”

 

“Hıı?” Oliver’ın yüzü değişmişti. Anlaşılan Linley kendisi için neyin iyi olduğunu kavrayamıyordu!

 

Ancak Linley elini kaldırdı. Aniden, muazzam gök mavi – siyah bir ağır kılıç elinde belirdi.

 

“En güçlü silahım.. adamantin ağır kılıç.” Linley, Oliver’a bakıyordu. “Kılıcı kullandığımda, ben bile gücünü tam olarak kontrol edemiyorum. Seni öldürebilirim..”

 

Oliver irkilmişti.

 

Yekpare Kılıç Azizi Haydson da şok olmuştu. Blumer şaşkınlıkla havada süzülen Linley’e bakıyordu. 80000 seyirci sessizdi.

 

Havada elinde adamantin ağır kılıçla süzülen Linley, korkutucu ejder formuyla Oliver’a bakıyordu. “Söylediğine göre, obsidyan kılıcın oldukça güçlü. Senin obsidyan kılıcın mı yoksa benim adamantin ağır kılıcım mı daha güçlü kendi gözlerimle görmek istiyorum.”

 

“Adamantin ağır kılıç? Adamantin?” Oliver ve Haydson gizliden şok olmuştu.

 

İlah seviye uzmanların bile kırmakta zorlanacağı efsanevi maden adamantin?

 

“Haha.. güzel.Harika.” Oliver yüksek sesle gülmeye başladı. “Az önceki sözlerimi geri alıyorum. Ben de adamantin ağır kılıcının iddia ettiğin gibi olup olmadığını görmek istiyorum. Linley, dikkatli ol. Obsidyan kılıcım canını alabilir.”

 

Konuştuğu sırada Oliver Buz Rüyasını kınına koyup, yavaşça obsidyan kılıcını çekti. Obsidyan kılıç Buz Rüyasıyla aynı boy ve şekildeydi. Zifir karası yüzeyi çok sıradan görünüyordu. Ancak kılıcı önüne aldığı anda, soğuk, siyah bir ışık kılıcın yüzeyini kapladı.

 

Siyah ışık çevresindeki her şeyi yutabilecek gibi görünüyordu.

 

“Obsidyan kılıç tekniğim karanlığın temel yasalar üzerine edindiğim iç görülerimle geliştirildi.” Oliver Linley’e soğuk bir bakış gönderdi.

 

Linley adamantin ağır kılıcı kaldırdı. Kılıç dövülürken ilahi yıldırım tarafından çarpıldığından, gök mavisi bir ışık yayıyordu.

 

“Adamantin ağır kılıç tekniklerim Toprağın Temel Yasalarından edindiğim iç görülerimle geliştirildi.” Linley’in siyah-altın gözleri de rakibine kilitlenmişti.

 

Biri obsidyan kılıç taşıyordu. Diğeri ise adamantin ağır kılıç.

 

İki en büyük dahi. Arenadaki 80000 çift göz onlara odaklanmıştı. Tüm arena nefesini tutuyordu. Blumer da Wharton da endişenmeye başlamıştı.

 

Şu an kimse kimin kazanacağını bilmiyordu; Linley mi Oliver mı?

 

“Bam!” “Bam!”

 

İkisi birbirlerine doğru yüzlerce metre mesafeden hamle yaparken iki korkunç ses dalgası patladı. Ancak tam bu anda jüri koltuğunda oturmakta olan Yekpare Kılıç Azizi Haydson yerinden kayboldu. Havada üç adım atarak ikisinin arasında beliriverdi.

 

“Saldırıyı durdurun!”

 

Torpak rengi bir güç dalgası Yekpare Kılıç Azizi Haydson’dan yayılarak aynı anda Linley ve Oliver’a çarptı. Linley sayısız meteor tarafından vurulmuş gibi hissetmişti. Vücudu birkaç metre geriledi. Oliver da aynı şekilde gerilemişti.

 

Linley ve Oliver dönüp dik dik Haydson’a baktı.

 

Yekpare Kılıç Azizi Haydson sakince gülüp bakışlarına karşılık verdi. “Linley, Oliver. İkiniz de Yulan Kıtasının tartışmasız dahilerisiniz. İkiniz de çok gençsiniz. Sözlerinizden anlaşılan adamantin ve obsidyan kılıç teknikleriniz etkilerini tam olarak kontrol edemediğiniz korkutucu derecede güçlü ve tehlikeli teknikler. Bu dövüş devam ederse biriniz kesinlikle ölecek. Belki de ikiniz birden. Böylesine iki dehanın ölümü Yulan kıtası için telafi edilemez bir kayıp olur. Şimdilik.. bu düelloyu durdurmanızı öneriyorum”

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr