Cilt 9 Bölüm 19: Seçim

avatar
7632 10

Coiling Dragon - Cilt 9 Bölüm 19: Seçim


 

Kitap 9 (Ünü Dünyayı Sarsıyor)  Bölüm 19  –  Seçim

 

Çeviri: Gin Düzenleme: Dr.Hiluluk

 

“Düzlemsel Denetçi mi?”

 

Bu ünvanı duyan Linley olayı biraz kavramış gibiydi. ‘Denetçi’ kavramı hem ‘takip etme’ hem de ‘koruma’ kavramlarını kapsıyordu. Hodan’ın bu kadar güçlü olmasına şaşmamalıydı.

 

“Linley, henüz bana cevap vermedin. Diğer boyutlara gitmek ister misin?” Hodan ısrarcıydı.

 

Yüksek boyutlara gidip gitmeme kararı her aziz seviyenin kendisine aitti. Düzlemsel Denetçi yalnızca onlara bu konuda bilgi vermekle yükümlüydü.

 

Linley oldukça sakindi.

 

“Hodan Bey, açık konuşmak gerekirse diğer boyutlar hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Bu konuda beni biraz aydınlatır mısınız?” Linley alçakgönüllülükle sordu.

 

Aslında Doehring Cowart Düzlemsel Denetçi’nin varlığından haberdardı, ancak o zamanlar Linley çok güçsüz olduğu için bahsetme gereği duymamıştı. Yine de dört Yüksek Boyuttan biraz bahsetmişti.

 

“Yulan Kıtası gibi pek çok fiziksel boyut var. Bu fiziksel boyutlar aşağı yukarı benzer özellikteler. Bazılarında sihirli yaratıklar güç sahibi, bazılarında başka ırklar. Bazılarında insanlar en güçlü konumdalar. Ama bu boyutlar özlerinde aynılar.” Hodan Yüksek boyutlarla ilgili temel bilgileri açıklamaya başladı.

 

“Bu fiziksel boyutların üzerinde Dört Yüksek Boyut ve Yedi Kutsal Boyut bulunuyor.” Hodan güldü. “Yedi Kutsal Boyut yedi elemente hükmeden yedi ana Hükümran tarafından yaratıldı. Dört Yüksek Boyuta gelince, onlar ise dört Üst Tanrı tarafından yaratıldı.”

 

Linley başıyla onayladı.

 

“Yedi Kutsal Boyut ile Dört Yüksek Boyut.. aralarındaki fark nedir?” diye sordu Linley.

 

Hodan güldü. “Yedi Kutsal Boyut, toprak, ateş, su, rüzgar, elektrik, ışık ve karanlığın boyutları. Örneğin sen Toprağın yasaları üzerine kendini eğiten birisisin. Eğer Toprağın Kutsal Boyutu’na girersen normalde harcadığının yarısı kadar çabayla iki kat hızlı ilerlediğini görürsün.”

 

“Yine de, Yedi Kutsal Boyut, Dört Yüksek Boyuta göre çok daha geride. Senin için en iyi seçenek Dört Yüksek Boyuttan birisine girmek olur.” Hodan ikna edici bir tonda konuşuyordu. “Linley, şunu anlamalısın, Yüksek Boyutlar Üst Tanrılar tarafından yaratıldı. Dört Üst Tanrı, ‘Hükümran’lardan çok daha güçlüdür.”

 

“Üst Tanrı? Herhangi birinin eğitimle o seviyeye ulaşma şansı var mı?” Linley aniden sordu.

 

Hodan Linley’e hayretle baktı.

 

“Haha..” Hodan’ın kahkahası bir kükremeyi andırıyordu. Sanki hayatında duyduğu en komik espriyi duymuş gibiydi..

 

Linley Hodan’a şaşkın bir ifadeyle bakıyordu.

 

“Linley, görünüşe göre gerçekten de hiçbir şey bilmiyorsun.” Hodan güldü. “Hiçbir fikrin yok. Üst Tanrılar’lar o seviyeye eğitimle gelmiş kişiler değildir. Sana şöyle açıklayayım. Her ırkın bireyleri eğitimle Hükümran seviyesine gelebilme şansına sahip; sadece bu şans çok çok az..

 

“Ne kadar az?” diye sordu Linley..

 

“Bir örnekle anlatayım. Yüz milyon sıradan İlah arasından, tek bir Hükümran çıkması bile oldukça nadir bir olasılık.” Hodan güldü. “Örneğin, Işığın Yüksek Boyutunda, sayısız Yarı tanrı, Tanrı ve Yüksek Tanrı var. Ancak on milyon yılda, aralarından tek bir Hükümran çıktığını bile göremeyebilirsin.”

 

Linley sessizdi.

 

“Yarı Tanrılar, Tanrılar ve Yüksek Tanrılar mı?” Linley, Hodan’a şaşkınlıkla bakarken kaşlarını çatmıştı.

 

Geçmişte Büyükbaba Doehring ona yalnızca ‘İlah’ların varlığından bahsetmiş, ayrıntıya girmemişti.

 

“İlahların ‘Kutsal Kıvılcım’ı da farklı seviyelere ayrılır.” Hodan sakince devam etti. “Yasalar hakkında belli bir kavrama seviyesine gelince, Yasalar seni kabul eder ve içinde toplanarak ‘Kutsal Kıvılcım’a dönüşürler. Bu sayede İlah seviyesine ulaşırsın. Ancak ilk başladığında yalnızca bir Yarı Tanrı olursun.  Kavrayışın arttıkça.. bir noktada bir Tanrı’ya dönüşürsün.”

 

Linley ancak şimdi anlamıştı.

 

“Savaş Tanrısı hangi seviyede bir İlah?” Linley merakla sordu.

 

Hodan Linley’e önce rahatsız olduğunu gösteren bir bakış atsa da ardından güldü. “Atalarının hatırına sana söyleyeceğim, Savaş Tanrısı.. yalnızca bir Yarı Tanrı.”

 

“Yarı Tanrı mı?” Linley, iki kere gözlerini kırptı.

 

Yüce gökler. Savaş Tanrısı tam beş bin yıl önce İlah seviyesin ulaşmıştı. Yeteneği düşünülürse şu an eskiye göre çok daha güçlü olmalıydı. Nasıl olurda yalnızca bir Yarı Tanrı olabilirdi?

 

“Haha, Linley, Yarı Tanrılıktan, Tanrı’lığa ulaşmak kolay mı sanıyorsun?” Hodan başını salladı.

 

“Ancak Savaş Tanrısı beş bin yıl önce bir Yarı Tanrı oldu.” Linley aceleyle ekledi.

 

“Bunca zamandır gerçekten de bir Yarı Tanrı. Ancak Yarı Tanrılar arasında da farklar var. Örneğin diyelim ki bir Yarı Tanrı olabilmek için bir Yasa’nın %1 ini kavraman gerekli. Tanrı olmak için ise o Yasa’nın %10’unu kavramalısın. Bir Yasa’nın %9’unu kavrayan biri Yarı Tanrı seviyesindir. Ancak söyle bana, sence o yasanın yalnızca %1’ini kavrayan birisiyle aynı güçte mi olur? İkisi de Yarı Tanrı olsa bile.. “ Hodan basit bir şekilde anlattı.

 

Linley şimdi anlamıştı.

 

“Linley, aç gözlü olma. Bir ilah olma yolunda atılan her bir adım aşırı zor. Dört Yüksek Boyutta Yarı Tanrı’lıktan Tanrı’lığa geçmeyi başaramadan yüz milyonlarca, hatta yüz milyarlarca yıl harcayan sayısız Yarı Tanrı var.”

 

“Peki ya Üst Tanrılar?” Linley merakla sordu.

 

“Üst Tanrılar mı?” Hodan yine güldü. “Daha önce bana bir insanın eğitimle Üst Tanrı seviyesine ulaşıp ulaşamayacağını sormuştun değil mi? Dur sana anlatayım..”

 

“Üst Tanrılar..” Hodan sırıtarak Linley’e bakıyordu. “Linley, Üst Tanrılar insan değiller, ya da cinsiyetleri yok. Hatta vücutları bile yok.”

 

“Ha?” Linley Hodana şaşkın şaşkın bakıyordu.

 

“Dört Üst Tanrı dört Temel Yasanın tezahürü diyenbiliriz. Sayısız boyutta varolan yasaların cisimleşmiş halinden başka bir şey değiller! Ölümün Üst Tanrısı, ölümün yasalarının cisimleşmiş hali. Yıkımın Üst Tanrısı, Yıkım’ın yasalarının yansıması. Yaşamın Üst Tanrısı, yaşamın yasalarının avatarı denilebilir. Kaderin Üst Tanrısıysa, kaderin yasalarının simgesi!”

 

Hodan, Linley’e bakarkan gülmeye devam ediyordu. “Sen söyle. Sence eğitim yoluyla bir Üst Tanrı olmak mümkün mü?”

 

Linley anlamıştı.

 

Dört Üst Tanrı evdendeki sayısız boyutun doğal bir parçasıydı. Onlar göklerdi, onlar yeryüzüydü.. onlar yaşayan her canlının ruhunun bir parçasıydı.

 

Onlar Yasaların kendisiydi!

 

“Üst Tanrılar safi ‘Yasalar’dan oluşmuş varlıklar. Onlar aşk, nefret, arkadaşlık ve benzeri duyguları hissetmezler. Bir Üst Tanrı’ya küfredersen seni görmezden gelirler. Onları översen seni ödüllendirmezler. Ancak..  eğer boyutların kendine zarar verirsen, işte o zaman Üst Tanrılar seni cezalandırır.”

 

Linley güldü.

 

Üst Tanrılar var olsa da, evrenin yasalarının vücut bulmuş halleriydi. Onlara aldırmaya ya da önem vermeye gerek yoktu.

 

“Bir Üst Tanrıya küfretmek mi? Birileri onlara küfretmeye cesaret edebilir mi?” Liley sorarken gülüyordu.

 

Hodan ona baktı, ardından gülerek azarladı, “Sadece bir örnek veriyordum. Ölüler diyarında yaşadığım onca zaman boyunca, bir Üst Tanrının kişisel olarak ortaya çıktığını hiç duymadım. Senin merak ettiğin asıl konuya gelince, evrendeki en yenilmez güç Hükümranlara ait. Hükümranların emirlerine karşı gelinemez!”

 

Linley anladığını göstermek için başını salladı.

 

“Linley, Yedi Kutsal Boyut tek bir yasada eğitim gören birisi için oldukça faydalı. Ancak dört Yüksek Boyut farklı. Hangi yasada eğitim yapıyorsan yap, dört Yüksek Boyuttaki eğitim hızın seçtiğin yasaya ait olan Kutsal Boyuttaki hızınla aynı olacak.” Hodan ikna edici tonda konuşmaya devam etti. “ Bu durumda dört Yüksek Boyut senin için en iyi seçenek.”

 

Dört Yüksek Boyut – İlahi Diyar, Ölüler Diyarı, Cehennem Diyarı ve Yaşam Diyarı.

 

“Linley. Klanının ataları Cehennem Diyarında. Neden sen de oraya gitmiyorsun?” diye devam etti Hodan.

 

Gitmek mi?

 

Linley çoktan kararını vermişti.

 

Cehennem Diyarında yalnızca hiç görmediği ataları vardı. Oraya gitmesi için çok fazla neden yoktu. Aksine, Yulan Kıtasında biricik kardeşi Wharton, can dostları Yale, Reynolds ve George vardı. Ayrıca Barker kardeşer, Jenne ve diğer arkadaşları da buradaydı.

 

Ayrıca..

 

Henüz ulaşamadığı bir hedefi vardı. Işık Kilisesinin kökünü kazımak.

 

Linley’in kararlılığını gören Hodan, ikna etmek istercesine konuşmaya devam etti. “Linley, Cehennem Diyarı’nda sayısız ırk, her çeşit güçlü saldırısı olan her çeşit güçlü yaratık var. Orada eğitim yapmak gerçekten heyecan verici.”

 

“Gerek yok.”

 

Linley başını sallayıp güldü, “Hodan Bey, bana bunca şeyi anlattığınız için teşekkür ederim. Ancak, hala gencim ve henüz evlenmedim bile. Oraya gitmek için acelem yok.”

 

Linley’in sözlerini duyan Hodan teslimiyetle kafa sallamaktan başka bir şey yapamadı.

 

Düzlemsel denetçi olarak, insanları buradan ayrılmaya zorlaması yasaktı. Eğer diğerleri gitmek istemiyorsa, kendi boyutlarında istedikleri kadar kalabilir, hatta Yüksek Tanrı olana kadar bile kalabilirlerdi.

 

“Hodan Bey, sormak isterim, eğer birisi Yüksek Boyutlardan birine giderse, geri dönebilir mi?” Linley aniden sordu.

 

Hodan başını salladı. “Fiilen imkansız. Bir Yüksek Boyuta giden yüz binlerce insan arasından büyük olasılıkla biri bile evine geri dönemez. Bunun nedeni geri dönüşün inanılmaz bir bedeli olması.”

 

Linley anlamıştı.

 

Yüksek Rahibe ve Savaş Tanrısı’nın Yüksek Boyutlara gitmek istememesine şaşmamalıydı. İlah seviye uzmanlar bile gitmek istemediğine göre, geri dönmenin ne kadar zor olduğu anlaşılabilirdi.

 

Yüz bin kişiden biri bile dönmeyi başaramıyordu.

 

İhtimal kesinlikle fazla düşüktü.

 

“Hodan Bey, vaktinizi aldığım için üzgünüm.” Linley alçak gönüllülükle konuştu.

 

“Durum buysa, ben şimdilik gidiyorum.” Hodan ayağa kalktı. “Linley, eğer bir gün bu boyuttan ayrılmak istersen, Kuzey Denizini geçip Kuzey Buzulu’na gelerek beni bulabilirsin. Kuzey Buzulu’ndaki bir buz dağında yaşıyorum.”

 

Linley şaşırmıştı.

 

“Kuzey Buzulu mu?” Kuzey Denizi’nden sonra bir ‘Kuzey Buzulu’ olduğunu ilk kez duyuyordu.

 

“Hodan Bey, peki ya Güney Denizi’nden sonra ne var?” Linley merak etmişti.

 

“Güney Denizi, Kuzey Denizi’ne göre çok çok daha büyük. Neredeyse sonsuz.. Ancak onun sonunda.. onun sonu Yulan Kıtasının sonu. Denizin bitiminde kaotik boşluktan başka bir şey bulamazsın.

 

Linley şimdi anlamıştı.

 

Konuştuktan sonra Hodan kuzeye doğru uçtu, ardından gözden kayboldu. Linley orada uzun süre kıpırdamadan kaldı.

 

Hodan’la yaptığı bu görüşme Linley’de derin bir etki bırakmıştı.

 

“Patron, aslında Yüksek Boyutlar konusunda oldukça meraklandım. Vay be. Her çeşit ırk ve yaratık, ayrıca aziz seviyeler orada sıradan insanlar sayılıyorlar. Harika bir yer olmalı.” Bebe’nin gözleri parlıyordu.

 

Linley, Bebe’nin küçük başını okşadı. “Ölmek mi istiyorsun?” Büyük ihtimalle oradaki herhangi bir uzman onları kolaylıkla öldürebilirdi.

 

Linley gelecekteki eğitimini çoktan planlamıştı.

 

Hükümran? Çok uzak bir seviyeydi.

 

Her seferinde bir adım. İlk önce Yarı Tanrılık. Yarı Tanrı olduktan sonra Linley, Işık Kilisesini yok edebileceğine inanıyordu.

 

Linley sınırlarının farkındaydı. Şu anki gücü düşünülürse, Yulan Kıtasında istediğini yapabilecek kadar etki sahibi olmadığını biliyordu.

 

“Oliver’ı yenebileceğimi söylemek bile zor.” Linley Oliver’ın obsidyan kılıcının ruhsal saldırısına karşı koyabileceğinden emin değildi.

 

Ruhsal saldırı?

 

Linley aniden Sarmal Ejderha yüzüğünü düşündü. Geçmişte, kutsal güç Linley’in ruhuna girdiğinde, Sarmal Ejderha yüzüğünden yükselen güç onu durdurmuştu.

 

“Ancak Büyükbaba Doehring de Sarmal Ejderha Yüzüğü’nün sahiplerinden biriydi. Neden ölüm anında yüzük onu korumadı?” Linley kararsızdı.

 

Sarmal Ejderhanın gizemli gücü bir şekilde aktifleşiyor olmalıydı.

 

Işık Hükümranı’nın kutsal gücü tam olarak bunu yapmış, bir şekilde Sarmal Ejderha Yüzüğünü etkileyerek, içindeki koruyucu gücün harekete geçmesine neden olmuştu. Ancak Oliver’ın saldırısının bu koruyucu enerjiyi ortaya çıkaracağı kesin değildi.

 

“Sarmal Ejderha Yüzüğünün ne gibi sırlar taşıdığı hakkında hiçbir fikrim yok. Ancak her ne olursa olsun, bütün umudumu yüzüğe bağlayamam. Güvenebileceğim tek şey kendimim.”

 

Malikane şu an pek çok asilzade ve güç sahibi insanla dolu olsa da Linley ve iki sihirli canavarı malikanenin arkasındaki talim alanında kalmıştı. Sanki kimse yokmuş gibi, Linley eğitim yapmaya başladı.

 

“Cehennem Diyarına gittikten sonra geri dönmek büyük olasılıkla imkansız olacak. Atalarımdan destek alacağımı düşünerek hareket edemem. Yulan Kıtasında yaptığım her şeyde kendime güvenmeliyim.”

 

Ancak Linley’in unuttuğu bir şey vardı. Neden onlarca Ejderkanı Savaşçısı ve diğer Yüce Savaşçılar Yulan kıtasında soylarına sahip çıkacak tek bir aziz seviye bırakmadan topluca gitmişlerdi?

 

Yulan Kıtasının kökleri Linley’in hayal edebileceğinden çok daha derine iniyordu..

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr