Cilt 9 Bölüm 23: Dalga Kalkanı

avatar
7346 10

Coiling Dragon - Cilt 9 Bölüm 23: Dalga Kalkanı


 

Kitap 9 (Ünü Dünyayı Sarsıyor)  Bölüm 23  –  Dalga Kalkanı

 

Çeviri: Gin Düzenleme: Dr.Hiluluk

 

Kont Wharton’un malikanesi oldukça sessizdi. Zassler odasında eğitim yaparken, Barker ve kardeşleri Wharton’la birlikte malikanenin arkasındaki büyük talim alanındaydı. Rebecca, Leena ve Jenne, yedinci Prenses Nina ile sohbet ediyordu.

 

“Pff.”

 

Eğitimini durdurduktan sonra Wharton duş alıp temiz kıyafetler giydi. Kendinden memnun şekilde malikanesine girdi. Daha önce hiç şimdi olduğu kadar mutlu olmamıştı.

 

Abisiyle birlikteydi ve Nina ile evleniyordu. Büyükbaba Hiri ve Hillman de asillerin rahat, sakin hayat tarzlarının keyfini sürüyordu.

 

“Baba, anne, ikiniz sağ olsaydınız kesinlikle mutlu olurdunuz.”  Wharton oldukça tatmin olmuş hissediyordu, ayrıca tüm bunları mümkün kılan abisi Linley’e minnettardı.

 

Linley klanın temeliydi.

 

Linley olmasa, imparator Nina’yı ona verir miydi? Linley olmasaydı sıradan bir asil sayılırdı, ya da en fazla bir dahi olarak anılırdı.

 

Wharton ötede bir koltuğa yayılmış, aheste aheste meyve suyu içmekte olan Büyükbaba Hiri’ye baktı.

 

“Büyükbaba Hiri, abim nerede?” Wharton ona doğru yürürken sordu.

 

Kahya Hiri ona bakıp gülümsedi, “Oo Wharton, Genç Efendi Linley sabah erkenden çıktı.”

 

“Daha dönmedi mi?”

 

“Meraklanacak bir şey yok. Abin aziz seviyede. Genç Efendi Wharton, sen de çok çalışmalısın.” Kahya Hiri kıkırdadı.

 

“Haklısın.” Wharton başıyla onayladı.

 

“Büyükbaba Hiri, Önümüzdeki ay Oliver, Yekpare Kılıç Azizi ile düello yapacak. İzlemeye gelecek misin?” Wharton güldü.

 

“Doğal olarak. Nasıl olurda iki aziz seviye arasındaki düelloyu kaçırırım. Bu düello kesinlikle heyecan verici olacak.”

 

Wharton’un gözleri de heyecan doluydu.

 

“Bir gün ben de abim, Oliver ve Haydson gibi olacağım.” Wharton kendine söz verdi.

 

Hemen sonra ayak sesleri duyuldu.

 

Linley avluda göründü. Abisini gören Wharton, içinde bir sıcaklık hissetti. Aceleyle onu karşılamaya gitti. “Abi, neden bu kadar geç kaldın? Barker ve ben eğitimizi tamamladık. Birazdan yemeğe geçeceğiz.”

 

“Birilerini görmeye gittim.” Linley güldü.

 

Linley kardeşine Savaş Tanrısı Dağına yaptığı ziyaretten bahsetmedi. Ona göre Yulan Kıtası hakkındaki sırları kardeşine anlatmaması daha iyiydi. Kardeşi aziz seviyeye ulaştığında bu konuları konuşacak bolca vakitleri olacaktı.

 

Linley avlunun sonundaki bir binada konaklıyordu. Malikanenin talim alanı devasaydı ancak Wharton, Barker ve kardeşleri de eğitimleri için geniş alanlara ihtiyaç duyuyordu. Bu nedenle Linley, genelde bu binada yalnız başına eğitim yapıyordu.

 

“Vızz.” “Vızz.” Rüzgar kabarıp, yerdeki kuru yaprakları uçuşturdu. Linley’in saçları da rüzgarda nazikçe savruluyordu.

 

Linley’in elinde adamantin ağır kılıç vardı. Kılıcın ucu toprağa değiyordu.

 

“Toprağın Engin Gerçeklerini kullanarak 128 titreşen saldırı dalgası yaratabiliyorum.“ Bulut Tepesi Köyünde geçirdiği beş yıl içinde Linley, Yüz Katmanlı Dalga’da dördüncü yılda uzmanlaşmıştı.

 

Linley üç dalgadan on’a ardından ondan yüz’e kadar oldukça hızlı ilerlemişti.

 

Ancak yüz dalgaya ulaştıktan sonra, Linley’in ilerleme hızı azalmaya başlamıştı. Geçen bunca zamana rağmen Linley, ancak 128. Dalgaya ulaşabilmişti.

 

Her kademede Linley dalga sayısını ancak bir ya da iki arttırabiliyordu.

 

“Dalga sayısının ulaşabileceği en yüksek sayıyı merak ediyorum.” Linley meditasyon pozisyonunda oturdu.

 

“Tınnnnnnn.” “Tınnnnnnn.”

 

Toprağın titreşen dalgaları Linley’in zihninde canlanıyordu. Bu eşsiz ritmin duyanı içine çeken mucizevi bir ahengi vardı.

 

Linley’in kasları durmaksızın titreşirken bazen kasılıp bazen gevşiyordu. Bu sırada nereden geldiği belli olmayan bir rüzgar Linley’i çevreledi. Linley kaslarının bu ritimde kasılıp gevşemesi sayesinde toprak elemental özlerini daha hızlı şekilde özümseyebildiğini ve vücudunun hızla güçlendiğini fark etti.

 

“Ah!”

 

Linley,  aniden ayağa fırladığında gözleri korkutucu bir ışıkla parlıyordu.

 

“Toprağın titreşen dalgaları. Toprağın titreşen dalgaları..” Linley aniden Yekpare Kılıç Azizi Haydson’un  onu  ve Oliver’ı durdurmak için kullandığı tekniği düşündü.

 

Haydson’un vücudu dalgalar halinde ortaya çıkan toprak rengi elemental parçacıklarla kaplanıp, ona karşı dalgalar halinde vurarak geriye doğru savrulmasına neden olmuştu.

 

“O zaman, Haydson’un savunmasında bana çok tanıdık gelen bir şeyler olduğunu hissetmiştim. Tam olarak anlamamıştım, incelemeye fırsatım olmamıştı.. Ancak şimdi..”

 

Linley sislerin içinde birden parıldayan ayı görmüş gibi bir hisse kapılmış, zihnini kaplayan sis perdesinin dağıldığını fark etmişti.”

 

“Toprağın titreşen dalgaları yalnızca titreşen dalgalardan ibaret değil. Aynı zamanda görünmez olabiliyor ve savaş ki’si yoluyda da iletilebilir.” Sanki görüşünü engelleyen buzlu cam, birden tuzla buz olmuştu ve Linley gerçeği açıkça görebiliyordu.

 

“Dalgaları kullanarak savunmak, haha.. toprak stili büyüler içinde ‘titreşen kalkan’ adında bir yasaklı büyü mevcut. Aynı temele dayanıyor gibi duruyorlar. Yine de benim Dalga Kalkanı’m yalnızca kendimi korumak için kullanılabilir.”

 

Linley’in gök mavi- siyah karışımı savaş ki’si çevresini sarmaladı.

 

“Hayır, bu şekilde işlemiyor.”

 

Linley gözlerini kapatıp, kalbinin toprağın titreşen dalgalarıyla bir olmasına izin verdi. Aynı zamanda Ejderkanı savaş ki’sini de aynı ritme uydurmaya çalıştı. Temel olarak ne yapması gerektiğini biliyordu, ancak uygulamak o kadar da kolay değildi.

 

Linley avlunun ortasında gök mavi – siyah savaş ki’si ile kaplı şekilde oturuyordu.

 

Yapmaya çalıştığı prensipte kolaydı. Örneğin bir kağıt parçası kolaylıkla yırtılabilirdi, ancak kağıdı 6 kere katlarsanız yüzlerce kat fazla güce dayanabilirdi.

 

Aynı malzeme, katlandıktan sonra çok daha dayanıklı hale geliyordu.

 

Savaş ki’si de savunma için kullanıldığında aynı özellikleri gösteriyordu.

 

Aynı miktarda savaş ki’si kullanılış şekline göre belki on kat, hatta yüz kat saldırı gücüne karşı koyabilirdi. ‘Toprağın titreşen dalgaları’ bu açıdan özel bir teknikti.

 

‘Toprağın titreşen dalgaları’ Toğrağın yasaları içerisinde izlenebilecek yollardan yalnızca biriydi.

 

Linley’in ‘Toprağın titreşen dalgaları’ konusunda yüksek bir anlayış seviyesine ulaştığı söylenebilirdi. Şu an yapması gereken bu anlayışı kendini korumak için kullanabileceği bir ‘Dalga Kalkanı’ yaratmak için kullanmaktı. Prensipte ne yapması gerektiğini kavradığı için, uygulamaya geçtiğinde hızlıca bu tekniği mükemmelleştirebilirdi.

 

“Abi, yemek zamanı.” Wharton, arkasında Barker ve kardeşleriyle geldi. Beşi eğitimlerini bitirmiş, duşlarını almışlardı.

 

Ancak kapıyı açtıklarında gördükleri şey..

 

Linley’in etrafını sis gibi sarmalayan gök mavi- siyah karışımı savaş ki’si oldu..

 

“Abi?”

 

“Efendimiz?”

 

Wharton, Barker ve diğerleri birbirlerine baktılar. Eğitim önemli olsa da, dinlenmek de önemliydi.

 

“Patronu rahatsız etmeyin.” Avlunun kenarında yatmakta olan Bebe seslendi.

 

“Yemek zamanı oldu. Ayrıca biraz abim dinlenmeli.” Konuşurken Wharton, Linley’e doğru yürüdü. Bebe ve Haeru birbirlerine baksalar da onu engellemediler.

 

Linley, Haeru ve Bebe’ye yanına yaklaşmamalarını, aksi halde dalgaların onları yaralayabileceğini söylemişti.

 

“Şu hergeleye bir ders vermenin zamanı geldi.” Bebe kendince böyle düşünüyordu.

 

Wharton dikkatliydi. Linley’in çevresindeki savaş ki’si oldukça yoğundu. Yine de Wharton Linley’den oldukça uzak sayılırdı. Bulunduğu yerde oldukça az savaş ki’si vardı. Wharton bu kadarcık ki’den neden çekinsindi ki?

 

Ancak gök mavi- siyah ki sınırına yaklaştığında, garip bir enerji dalgasının ona vurduğunu hisseti.

 

“Bam!”

 

Wharton geriye doğru uçtu. Kısa bir anda, meteor çarpmış gibi hissetmesine neden olan onlarca darbe yemişti.

 

“Wharton.” Gates durumu fark edip Wharton’a yardım etmeye ilk giden oldu.

 

“Wharton iyi misin?” diye sordu.

 

“Ben iyiyim.” Wharton elini göğsüne koydu. Ağzında kan tadı vardı. İnanamayan gözlerle Linley’e bakıyordu. “Abim savaş ki’sini yayıyor, ancak ki dalgasının yalnızca en dış katmanına dokundum. Nasıl bu kadar güç içerebilir?”

 

Wharton duruma anlam veremiyordu. Savaş kisi yoğunluğu Linley’e yaklaştıkça artıyordu. Büyük ihtimalle içerdiği güç de daha fazlaydı.

 

“Wharton, Efendimiz az önce olana rağmen eğitimini durdurmadı. Eğitiminde kritik bir noktada olmalı. Onu rahatsız etmesek iyi olur.” Barker ciddi bir tonda konuştu.

 

Wharton da başıyla onayladı. “Nöbetçilere onu kimsenin rahatsız etmemesini emredeceğim.”

 

“Gerek yok. Haeru ve ben onun yanındayız.” Bebe küçümser bir şekilde konuştu. “Şimdi gidebilirsiniz. Eğer patron eğitimini bırakmıyorsa, onu rahatsız etmeyin.”

 

Wharton, Barker ve diğerleri bakışıp ardından ayrıldılar.

 

Aynı zamanda, Wharton ve Barker  kimsenin Linley’i rahatsız etmemesi talimatını verdi. O gece, yemekte Jenne, Nina ve diğerleri Linley’in bu kadar çok çalışıyor olmasından etkilenmişlerdi.

 

“O kadar çok çalışıyor ki yemek bile yemiyor. Koca Aptal, abin gerçekten çalışkan.” Nina mırıldandı.

 

Ancak beklenmedik bir şekilde, Linley ikinci gün de bu şekilde çalışmaya devam etti. Ardından üçüncü gün.. ardından bir gün daha bu şekilde geçti.

 

Göz açıp kapayınca kadar on günden fazla zaman geçti. Mayıs ayı oldu.

 

“Birkaç gün içinde Oliver ve Haydson’un düellosu olacak. Abim eğitime kaptırıp bu olayı kaçırmaz, değil mi?” Wharton, Barker ve kardeşlerine söylemişti.

 

Wharton, Barker ve kardeşleri avlunun girişinde duruyorlardı.

 

Her gün, eğitimlerini bitirdikten sonra gelip Linley’i kontrol ediyorlardı. Linley hala hiç kıpırdamadan, gök mavi-siyah savaş ki bulutunun içinde oturuyordu. Ancak on gün önceye kıyasla, bulut biraz küçülmüştü.

 

“Abimin eğitimi nasıl gidiyor acaba?” Wharton neye baktığını tam olarak anlayamıyordu.

 

Barker ve kardeşleri de kafalarını salladılar. Barker ve kardeşleri anlayış konusunda Wharton’dan çok da ileride değillerdi. Elemental Yasalar konusunda pek ilerleme kaydedememişlerdi.

 

“Pff..” Bir nefes verme sesi..

 

Ayrılmak üzere olan Wharton, Barker ve kardeşleri durup arkalarına baktılar. Gök mavi- siyah savaş ki’si Linley’in vücuduna geri dönmüştü. Linley gerinirken gülümseyerek onlara doğru bakıyordu.

 

“Wharton, sen de buradasın.” Linley güldü.

 

“Abi, eğitimini bitirdin mi?” Wharton heyecanla sordu.

 

“Oh doğru. Wharton eğitimde ne kadar zaman geçirdim?” Linley güldü.

 

“Neredeyse onbeş gün. Bu gün mayıs’ın 1’i. Üç gün sonra mayısın 4 ü olacak. O gece Oliver ve Haydson’un düellosu var.”

 

“On beş gün mü?”

 

Linley şaşırmıştı. Toğrağın titreşen dalgalarına olabildiğince odaklanıp, titreşen dalgalar tekniğini geliştirmeye çalışmıştı. Zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı.

 

Şaşırtıcı bir şekilde, gözlerini kapattıktan sonra on beş gün geçmişti.

 

“Toprağın titreşen dalgalarında yüksek bir anlayış seviyesinde olsam ve de titreşen dalga kalkanı’nın genel prensiplerini anlasam da, tekniği yaratabilmem için on beş gün gerekti.”

 

Aslında Linley oldukça tatmin olmuştu.

 

Eskiden, savaş ki’si zırhını, savaş ki’sinin çok kaba, basit haliyle kullanıyordu. Şu anki ‘Dalga Kalkanı’ aynı miktarda savaş ki’si ile onlarca kat daha güçlüydü.

 

“Ancak benim savunmam Haydson’unkine göre daha farklı.”

 

Bu tekniği geliştirirken Linley, Haysonun tekniğiyle aynı olduğunu düşünmüştü. Ancak teknik tamamlandıktan sonra Linley’in fark ettiği.. Haydson’un savunması ‘toprağın titreşen dalgaları’nın basit bir uygulamasıydı. Haydson’un ‘Toprağın titreşen dalgaları’ konusundaki anlayışı Linley’inki kadar derin değildi.

 

Yine de Haydson’un savunması korkutucu derecede güçlüydü.

 

Bunu nedeni ‘Toprağın titreşen dalgaları’nın Haydson’un tekniğinde yalnızca destek rolünde kullanılmasıydı. Tekniğin gerçek gücü büyük ihtimalle Toğrağın Yasaları’nın başka bir sırrını içeriyordu.

 

“Dalga Kalkanı tekniğim Haydson’un savunmasına karşı ne kadar güçlü acaba?” Linley kendine bunu soruyordu.

 

“Abi, ne düşünüyorsun? Haydi gidip yemek yiyelim.” Wharton seslendi.

 

“Pekala.”

 

Linley dönüp Bebe ve Haeru’ya baktı. “Haydi gidelim.” Linley Bebe ve Haeru’nun on beş gündür başından ayrılmadığını tahmin edebiliyordu.

 

“Ben de patronun bizi unuttuğunu düşünmeye başlamıştım.” Bebe Linley’in omzuna atlayıp dudaklarını yaladı. “Ama Patron, söylemem gerek, son on küsür günde avludan ayrılmasak da, şu hizmetliler bize her gün yemek getirdiler. Ancak bugün yemek getiren olmadı. Ben, Bebe bizzat gidip yiyecek bir şeyler bulmak zorunda kaldım.”

 

Linley, Wharton , Barker ve kardeşleri gülmekten kendilerini alamadılar.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44252 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr