Cilt 9 Bölüm 34: Ünü Yayılıyor

avatar
8102 12

Coiling Dragon - Cilt 9 Bölüm 34: Ünü Yayılıyor


 

Kitap 9 (Ünü Dünyayı Sarsıyor)  Bölüm 34  – Ünü Yayılıyor

 

Çeviri: Gin Düzenleme: Dr.Hiluluk

 

Elinin bir hareketiyle Linley boyutlar arası yüzüğünden uzun bir cübbe çıkardı. İnsan formuna dönüp cübbeyi üzerine geçirdi. Sakin bir kahkahayla “Bebe, Haeru, geri dönelim.” Dedi. Linley Haydson’a bir bakış attı. Yekpare Kılıç Aziz Haydson da ona bakıyordu.

 

İkisinin de yüzleri solgundu. Bu düello sonucunda ikisi de ağır yaralar almıştı.

 

Bu iki yüce aziz seviye uzman birbirlerine hafifçe kafa salladılar. Ardından Haydson kimseye dikkat etmeden, havaya uçup doğuya doğru yönedi. Az sonra bulanık siyah bir noktaya dönüşüp ufukta kaybolmuştu.

 

Linley önde, iki aziz seviye sihirli canavarı Bebe ve Haeru arkada yürüyorlardı.

 

Bu adamı ve iki sihirli canavarını gören İmparator Johann, Kenyon, Lanke ve diğerleri baskı altında hissetmişti. Linley ve bu iki sihirli canavar inanılmaz bir güce sahipti.

 

“Üstat Linley.” İmparator Johann konuşmak için ilk öne çıkan ve onu sıcak bir biçimde karşılayan oldu.

 

Linley başının hafifçe salladı. Yüzü hala oldukça beyazdı. “İmparator Johann bu savaş sonucunda bazı iç görüler edindim, gidip eğitim yapmalıyım.”

 

İmparator Johann irkilse de, aceleyle “Tabii ki, tabi ki, Üstat Linley’in eğitimi her şeyden önce gelir.” demeyi başardı.

 

Linley kibarca gülümseyip kendi grubuna doğru yöneldi. Wharton, Delia ve diğerleri hemen onu karşıladılar. Wharton onu sıkıca kucakladı.

 

“Abi.” Wharton’un gözleri kızarmıştı ama yine de gülümsemeyi başardı.

 

“Haydi, eve gidelim.” Linley, Delia’ya bir bakış atarken konuşmuştu. Delia’nın güzelim kirpikleri ıslaktı. Linley’in tehlikede olduğunu gören Delia, endişeden ağlamıştı.

 

Linley kalbinde bir sıcaklık hissetti.

 

“Haydi hep birlikte gidiyoruz.” Linley gülerken, Delia bakışlarına karşılık verip başıyla onayladı.

 

Linley’in grubu oradan çabucak ayrıldı. Çevrelerindeki seyirciler sessizce çekilip onlara yol verdi. Neredeyse herkes fanatik bir hayranlıkla Linley’e bakıyordu. Yirmi yedi yaşındaki bir genç Haydson’la, en güçlü aziz olmakla ünlü adamla baş edebilmişti. Dahası, birisi Haydson’u bastırabilecek güçte iki aziz seviye sihirli canavara sahipti.

 

“Abi..” Blumer abisi Oliver’a bir bakış attı.

 

Oliver herkes tarafından bir deha olarak görülse de, üç ay önce Yekpare Kılıç Azizi Haydson tarafından yenilmişti. Kimse onu kaybettiği için suçlamadı; ne de olsa rakibi Haydson’du. Yulan Kıtasındaki herkes Oliver’ın tartışmasız bir dahi olduğunu biliyordu.

 

Ancak..

 

Linley ondan daha gençti, çok daha genç!

 

Ancak Linley’in Haydson’la olan düellosu tamamen farklı sonuçlanmıştı. Haydson bile kendi ağzıyla Linley’in savaş ki’si yetersiz olmasa onu yenemeyeceğini kabul etmişti.

 

Daha fazla savaş ki’si sayesinde kazanmak mı?

 

Pek çok uzmana göre, bu galibiyet bile sayılmazdı. Bunun sebebi yasalar konusunda iç görü kazanmanın savaş ki’si toplamaktan daha zor olduğunu bilmesiydi. Biri yeterli zaman bulduğu sürece savaş ki’sini kesinlikle arttırabilirdi.

 

“Kardeşim, ben Kuzey Buzdağına gidip eğitim yapacağım. Kendine dikkat et.” Oliver sakince kardeşiyle konuştu.

 

“Abi!” Blumer kocaman gözlerle ona baktı.

 

Abisinin daha önceleri Kuzey Buzdağından bahsettiğini duymuştu. Düzlemsel Denetleyici, yabanda gizlinen ve meditasyon yapan bazı aziz seviye uzmanlarla birlikte orada yaşıyordu.

 

Oliver dönüp küçük kardeşine baktı.”Kardeşim şunu unutma, Sen Oliver’ın kardeşisin. Beni hayal kırıklığına uğratma.”

 

“Haklısın.” Blumer ciddi bir ifadeyle onayladı.

 

Oliver gülümseyip havaya yükseldi, ardından son hız kuzeye doğru uçtu. Cübbesi rüzgarda dalgalanırken, sırtında iki uzun kılıcıyla birlikte ufukta kayboldu.

 

“Haydson, Linley... döndüğümde kesinlikle ikinizi de yeneceğim!”

 

Oliver kuzeye doğru bakarken, gözlerinde yeni bir hırs ışığı vardı.

 

Ordunun direktifleri sayesinde milyonlarca seyirci her yönde dağılmaya başladı. Giderlerken bile hala heyecanlılardı. Küçük gruplar halinde bugünkü dövüşü konuşuyorlardı.

 

Bir darbe dağı ortayan ikiye ayırmıştı. Diğeri dağı delmişti.

 

Bin metre yüksekliğinde, on binlerce metrekare genişliğindeki dağ büyük bir enkaza dönmüştü.

 

Ardından o iki sihirli canavar ortaya çıkmıştı.

 

Tüm bu olaylar seyircileri kontrol edilemez bir biçimde heyecanlandırmıştı. Bu düellonun ardından herkes Linley’e hayranlık duyuyordu. Haydson’a karşı bu kadar iyi dövüşebilen yirmi yedi yaşında bir adam, hem de iki inanılmaz sihirli canavarı olan! Görünüşe göre o sihirli canavarlardan biri Haydson’u yenebilecek kadar güçlüydü.

 

Yanında iki sihirli canavarıyla dövüşürse, Yulan kıtasında karşısına çıkmaya kim cesaret edebilirdi ki?

 

“İyi ki Wharton’u seçmişim. Şanslıyım ki atamız, Savaş Tanrısı beni yönlendirdi.” İmparator Johann derin bir iç çekti. “Linley’in bu kadar güçlü olduğunu fark etmemiştim. Şansımıza İmparatorluk ailemizle bağlı sayılır.”

 

Tujiao Dağındaki bu düellodan sonra, milyonlarca seyirci haberleri şaşırtıcı bir hızla yaydı. Kısa sürede Linley’in ünü tüm kıtada yankılandı. Tüm kıtadaki en ünlü isimlerden birisi olmuştu!

 

En güçlü aziz Haydson’la kafa kafaya dövüşebilmişti!

 

Yalnızca yirmi yedi yaşındaydı!

 

9.Seviye bir Başbüyücüydü!

 

Bir Heykel Üstadıydı!

 

Dahası, biri Haydson’u yenebilecek güçte olan iki aziz seviye sihirli canavarı kontrol ediyordu.

 

Bunların hepsi sanki birer efsaneydi. Gerek heykel konusunda, gerek bir büyücü olarak, gerekse savaşçı olarak Linley efsane olarak anlatılacak seviyeye ulaşmıştı. Üstüne bunların hepsi tek bir kişide toplanmıştı.

 

Sorgusuz sualsiz, şu ana kadar eşi benzeri görülmemiş bir dehaydı.

 

Linley’in bir Aziz seviye olarak ünü kısa sürede tüm Yulan kıtasını sarmıştı, aynen zamanında Savaş Tanrısı’nın olduğu gibi... Bazı dedikoducular bu olayları daha da abartarak anlatıyordu. Sayısız genç kendilerine Linley’i hedef seçim daha bir azimle eğitim yapmaya başlamıştı.

 

Linley’in tarih kitaplarına büyük  bir iz bırakacağı kesindi.

 

Dahası… Linley’in ihtişamlı yükselişi yeni başlamıştı. Daha sadece yirmi yedi yaşındaydı. Gelecekte ulaşabileceği başarıların sınırı yoktu!

 

Linley’in Haydson’la olan düellosunun haberi kısa sürede Işık Kilisesi’nin istihbarat ağına ulaşıp, Kutsal Ada’ya uçan bir sihirli canavarla iletildi.

 

Dalgalar Kutsal Ada’yı dövüyordu. Denizin ortasındaki bu yer inanılmaz huzurluydu. Ve adanın mutlak hakimi Işık Kilisesiydi.

 

Işık Tapınağı’nın 9. Katında..

 

Kutsal İmparator Heidens, Işık Kilise’sinin kutsal metinlerinden birini okuyordu. Birden kapının dışından ayak sesleri yükseldi.

 

“İçeri gir.” Heidens’in sesi her zamanki gibi kontrollüydü.

 

Kırmızı uzun bir cübbe içindeki Guillermo aceleyle içeri girdi. Kutsal İmparator Heidens’e bakıp ciddi bir tonda, “Papa Hazretleri, Linley’in Haydson’la olan düellosuyla ilgili havadisler elimize ulaştı.”

 

Heidens Guillermo’ya bakmak için başını kaldırdı.

 

Guillermo’nun yüzündeki ifade dikkatini çekmişti. Guillermo’nun elindeki kağıt parçasını alıp şöyle bir göz gezdirdi. Bu sırada az önceki sakin ifadesi donuklaşmıştı.

 

“Papa Hazretleri?” Guillermo sessiz bir şekilde seslendi.

 

Heidens yavaşça iç çekip kağıt parçasını masasının üzerine attı. Ayağa kalkıp yakındaki pencereye yürüdü. Adayı çevreleyen engin denizlere bakıyordu. ”Linley… senin bir dahi olduğunu biliyordum, ancak bu kısacık on yıl içinde bu kadar güçleneceğini tahmin etmemiştim.”

 

Uzun süre önce Heidens, Linley’in güçleneceğini tahmin etmişti.  Aksi halde Linley’i öldürmek için 6 Melek göndermezdi.

 

Ancak kim o altı melek başarısız olduktan sonra, Linley’in böyle büyük bir gelişme göstereceğini tahmin edebilirdi. Önce, Oliver’la berebere kalmıştı, ki bu bile Işık Kilisesini sarsmaya yetmişti. Ancak şimdi..

 

“Papa Hazretleri, ne yapacağız?” Guillermo sessiz bir tonda sordu. “Şu anda Linley neredeyse Haydson’la aynı güçte.”

 

“Haydson..”

 

Heidens pencereden dışarı bakmaya devam ediyordu. Sırtı Guillermo’ya dönüktü. “Haydson gerçekten de oldukça güçlü. Onu yenmek için ben bile oldukça çaba harcamalıyım.”

 

Haydson en güçlü aziz olmakla ünlü olsa da, henüz onunla dövüşmemiş pek çok insan vardı. Yıllardır gizlice meditasyon yapmakta olan azizler haricinde, Kutsal İmparator ve Karanlık Resul ve ünle ilgilenmeyen bazı uzmanlar gibi..

 

Kehanet Büyüsü en güçlü üç yüksek büyü türünden biriydi ne de olsa.

 

Kehanet Büyüsünün en üst düzey aziz seviye bir uygulayıcısı, herhangi bir en üst düzey aziz seviye başbüyücüden kat ve kat güçlüydü. Heidens eğer tam güçle saldırırsa Haydson’u alt edebileceğinden emindi.

 

Ancak tüm gücüyle saldırırsa.. Ayrıca istihbarat ağı, Linley’in birine karşı Haydson’un çaresiz kaldığı iki sihirli canavarı olduğundan bahsetmişti.

 

“Linley o iki sihirli canavara sahip. Ben ve Osenno ikimiz saldırsak bile, büyük ihtimalle tek yapabileceğimiz Linley’i geri çekilmeye zorlamak olur. Linley’i öldürebilmek için.. Kilise’deki tüm uzmanların saldırması gerekir!” Heidens sessiz bir tonda konuştu.

 

Yenmek ve öldürmek iki farklı şeydi.

 

Linley ve iki sihirli canavarı korkutucu bir gruptu. Işık Kilisesi bile onu öldürebilmek için bütün güçlü uzmanlarıyla aynı anda saldırmalıydı.

 

“Ancak başarılı olsak bile, Işık Kilisesi ağır kayıplar verecektir. Ayrıca başkent Savaş Tanrısı’nın bölgesi. ..” Altın rengi bir ışık Heidens’in gözlerinde parladı.

 

Heidens öfkeyle doluydu!

 

“Bam!” Önündeki pencere paramparça oldu.

 

“Daha önce Linley’i öldürebilirdik, ancak tüm gücümüzle saldırmadık. Ancak şu an o şansı kaybettik.” Heidens, Guillermo’ya bakıp çaresizce açıkladı, “Linley’i öldürmenin bedeli çok büyük. Bunu göze alamayız. Dahası başarılı olacağımızın garantisi yok. Bugünden sonra, Linley’e karşı bir hamlede bulunmayın. Eğer ona sorun çıkarmazsak... Gelip Kutsal Adaya saldırmaya cesaret edeceğine inanmıyorum.”

 

Bu noktada Işık Kilisesi için tek bir seçenek kalmıştı.

 

“Emredersiniz, Papa Hazretleri.” Guillermo içinden acı acı gülüyordu.

 

Linley’le Ernst Akademisindeki otelde ilk buluştuğu anı düşünmeden edemedi. O zaman Linley sadece gelecek vadeden bir gençti.

 

Yalnızca on yıl geçmişti!

 

O genç Yulan Kıtasındaki en güçlü insanlardan birisi olmuştu ve Işık Kilisesi ona karşı bir şey yapamıyordu.

 

Heidens kaşlarını çatmıştı.

 

Kalbi öfkeyle kaynıyordu!

 

Kilise gerçekten de Linley’le baş edecek güçte değil miydi? Hayır! Gücü vardı! Ayrıca Kutsal İmparator ve Pretor gibi yüksek seviye uzmanların yanı sıra, Işık Kilisesi saflarında çok daha korkunç insanları barındırıyordu.

 

Bu insanlar binlerce yıldır, hatta bazıları daha da uzun eğitimdeydi.

 

Ancak...

 

Bu insanlar artık Işık Kilisesine hizmet etmiyordu.

 

“Bu hainler çoktan Tanrımızı terk edip yalnızca kendilerini umursar oldular!” Heidens öfkeliydi. Bu insanların hepsi inanılmaz güçlü olsa da, hiç biri “Işık Hükümranı’nı umursamıyordu. Din veya ibadet umurlarında değildi.

 

Bu insanlar zamanında Işık Kilisesi’nin gururu olmuştu.

 

Aralarında önceki Kutsal İmparatorlar bile vardı. Ancak şimdi, Işık Kilisesi tamamıyla yok edilse bile umurlarında olmazdı. Bu insanların hepsi İlah olmayı hedefliyordu!

 

İlahların arasına girebilmek!

 

“Papa Hazretleri?” Guillermo, Heidens’in daldığını görüp hafifçe seslendi.

 

Heidens derin bir iç çekip Guillermo’ya baktı. Ardından emir verdi. “Guillermo, şu Sihirli Canavarlar Sıra Dağlarından gelen Dylin bize ciddi bir darbe vurdu. Pek çok mürit can verdi.. kendimizi çabucak ‘Anarşik Topraklar’a kabul ettirmeliyiz. Tanrımızın kutsal ışığının orayı aydınlatmasını sağlamalıyız.”

 

Guillermo hemen başıyla onayladı.

 

Ne kadar çok müridi olursa, Tanrı o kadar büyük hediyeler bağışlardı. Anarşik Topraklardaki 48 Dükalık, Işık Kilisesinin uzun süredir gözünü diktiği kocaman bir parça sulu, lezzetli et gibiydi. Binlerce yıldır iç karışıklıklar ve savaşlarla kaynamış bir bölgeydi. Işık Kilisesi’de, Gölge Tarikatı’da bölgeyi ele geçirmek istese de bu zamana kadar ikisi de başarılı olamamıştı.

 

Anarşik Topraklar, O’Brien İmparatorluğu ve Rohault İmparatorluğunun sınırındaydı. Doğunun çayırları ise vahşi at beyleri tarafından hükmediliyordu..

 

Anarşik Toprakları ehlileştirmek oldukça zordu.

 

“Şimdilik gidebilirsin.” Heidens sessizce konuştu.

 

Guillermo gittiğinde, Heidens ağzında buruk bir tat hissetti. “Gölge Tarikatı. Anarşik Topraklar. Ve gelecekte daha büyük bir tehlikeye sebep olacak Linley..”

 

Linley’in onlar için bir tehdit olduğunu biliyordu ancak ne yapabilirdi ki?

DN : HEİDENS SEN YANLIŞ KİŞİYE ÇATTINN

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44321 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr