Cilt 2 Bölüm 22: Proulx Galerisi (Part 2)

avatar
6781 11

Coiling Dragon - Cilt 2 Bölüm 22: Proulx Galerisi (Part 2)


 

Proulx Galerisi.

 

Heykeller için bir numaralı sanat galerisiydi, Yulan kıtasının en büyük sehirlerinin hepsi bir Proulx Galeri şubesine sahipti. Proulx Galerisi cok geniş bir alan üzerine kuruluydu ve buraya gelenlerin çoğu kültür ve geleneklere meraklı kişilerdi.

 

Parmaklarını sihirli yüzüklerle doldurup gidebileceğin bir yer değildi. Aksi takdirde kültürsüz biri olarak dalga geçilebileceğin bir yerdi Proulx Galerisi.

 

Kültür ve Sanat!

 

Bu yerin en cok değer verdiği seylerdi.

 

Galeriye giriş ücreti, her kişi için bir altindi.

 

Galeriden bahar rüzgârına benzer, apaçık bir müzik sesi yükseldi. Dinleyenlerin içine huzur serpen bir ses. Kapidan sayısız asil erkek ve kadınlar, şık giyinmiş genç kizlar geçiyordu.

 

Proulx Galerisinin önündeki siradan halk artik istemsiz şekilde tavırlarına dikkat etmeye başlamıştı.

 

Linley ve diğerleri, yanında Cass ve korumalarla Proulx galerisine varmıştı. Karsısındaki iyi yargılayabilen herhangi biri giydikleri üniformanın Ernst Enstitüsüne ait olduğunu bilirdi. Cass`in omuzlarında Mavi gözlü Thunderhawk`i da görünce, doğal olarak herkes nazik davranmaya başlamıştı.

 

“Cass amca, sende gel bizle. Diger üçü disarda bekleyebilir.“ Yale talimat verdi.

 

Linley, üç biraderi ve Cass galeriye girdiler. Proulx Galerisinin ana salonunda, büyük insan formunda bir heykel vardı. Bu Proulx`un bir numaralı heykelinin ta kendisiydi.

 

Bütün Proulx galerisi aşırı sessizdi.

 

Neredeyse herkes, statüleri ne olursa olsun, diğerlerini rahatsız etmemek için fısıldaşarak konuşuyorlardı.

 

Yale, Reynolds, George ve Linley ardi ardına heykellere baktılar. Kalplerinde bu heykellerin eşsiz güzellikte olduklarını biliyorlardı.

 

“Proulx Galerisinin sergisi üç salona ayrilir; ana salon, uzmanlarin salonu ve ustaların salonu. Ana salon bazi heykeltıraşların yaptığı heykellerle doludur, burada kendiniz değer biçebilir, hoşunuza gideni satın alabilirisiniz. Her eser bir aylığına sergilenir ve bir ayin sonunda en yüksek rakami veren heykeli kazanır. Bu sıradan heykellerin çoğu sadece bir kac altın eder, bazi iyi olanlarsa onlarca altına çıkabilir.“

 

Yale açıklarken gülüyordu. “Fakat uzmanlarin salonu farkli. Bu salon pek cok kişisel odaya ayrilir, heykellerin kendi odaları vardır. Genel olarak konuşursak, bir uzman heykeltras; yeteneği belli ölçüde kabul edilmiş bir kişidir ve çoğunun eserleri bin altin civarında eder.“

 

 “Ustaların salonuna gelirsek, burası baya hayret verici. Galerinin en içindeki özel kısım ve cok az sayıda ustanin heykeli var. Bu heykellerin fiyatıysa inanılmaz yüksektir. Herhangi biri kolaylıkla on binlerce altın eder. Yapan kişilere şanı, şöhreti de beraberinde getiren bazı şaheserler ise yüzbinlerce altın para ediyor.“ Yale detaylı olarak kardeşlerine anlatıyordu.

 

Linley`nin kalbi duracak gibiydi.

 

Usta heykeltıraşların herhangi bir şaheseri binlerce altın ediyordu. Bir usta heykeltıraş için para hiç bir anlama gelmiyordu.

 

“Fakat usta bir heykeltıraşın başyapıt üretmesi o kadar kolay değil, sonuçta doğal olarak hiç bir hata yapmak istemiyorlar.“ Yale konuşurken ic çekiyordu. “Nesiller boyu saygı görecek bir başyapıt; yetenek, ustalık ve bazen de aniden gelen ilhamlara ihtiyaç duyar.“

 

“Ana salondaki eserler göze biraz hoş gelmekten ileri geçemiyor. Hadi içeri gecelim.“ Yale daha da içeri doğru yöneldi.

 

Linley, sessizce Proulx Galerisinde huzur verici müzik eşliğinde yürürken, sanki kültür denizinde yüzüyormuş gibi hissetti. Bu aralar Doehring Cowartta Kivrilan Ejder yüzüğünden dışarı çıkmış, yanından geçtiği sanat eserlerini değerlendiriyordu.

 

“Berbat, berbat. Nasil oluyorda insanlar böyle rezalet bir sanat eserini gün yüzüne çıkarmaya cesaret ediyor?“ Doehring Cowart`in morali bozulmuştu.

 

“Büyük Baba Doehring“ Linley dönüp Doehring Cowart`a bakti. “Bu sadece Proulx galerisinin ana salonu. Önümüzde uzmanlarin salonu var, sonrada ustaların salonu.“

 

“Proulx Galerisi?“ Doehring Cowart şaşırdı ve konuşmayı bıraktı.

 

“ Büyük Baba Doehring, heyyy, Büyük Baba Doehring?“ Linley zihninde sürekli sesleniyordu. Fakat Doehring Cowart`in kendi düşüncelerinde kaybolduğunu görünce, o da pes etti. Yale, Reynolds ve George`u uzmanların salonuna doğru takip etti. Bu salon ana salondan gerçekten farklıydı, bütün sanatçıların bilgileri ve gösterimde oldukları yer kayıtlıydı.

 

Yale, Linley ve diğerleri şahsi odalara girmeye başladı.

 

Linley heykeltıraşlık hakkında pek fazla bir şey bilmese de buradaki heykellerin ana salondakilerden farklı olduğunu hissedebiliyordu. Anlatılamaz bir zariflik ve kültür taşıyorlardı.

 

Tam Linley heykellerle beraber hayal alemine daliyordu ki, Doehring Cowart` in sesi zihninde yankılandı.

 

“Fena değil. Bunlar en azından basari olarak adlandırılabilir.“ Doehring Coward överken bir yandan ic çekiyordu. “ Fakat Proulx`un eserlerine göre daha gitmeleri gereken çok yol var.“

 

Linley ne diyeceğini bilmiyordu.

 

“Doehring Cowart, nasil olurda bunları Büyük Usta Proulx ile karsilastirirsin?“ Linley kafasını salladı ve çaresizce güldü. Proulx bütün Yulan kıtasının tarihindeki bir numaralı heykeltıraştı.

 

Doehring Cowart somurttu. Mutsuz bir şekilde sakalını okşayarak, “Ne oldu? Proulx`un büyük usta olarak doğduğunu mu düşünüyorsun? O da, diğer herkes gibi siradan bir heykeltıraş olarak başladı ve yükseldi, sonunda da gerçek bir usta oldu.“

 

Linley dondu kaldı.

 

Büyük Baba Doehring`in sözleri doğruydu.

 

Uzmanların salonunu incelemeyi bitirince Linley ve diğerleri daha da içlere doğru yöneldi.

 

“Millet, unutmayın, ustaların salonuna girdiğimizde hiçbir şeye dokunmayın. Eger birsey kırarsanız bu bir felaket olur.“ Yale herkesi uyardi.

 

Ustaların salonuna sessizce girdiler.

 

Ustalarin salonu aşırı genişti, fakat içerdi cok az sayıda heykel vardi. Sonuçta var olan o kadar usta orsada, her ustanin sergilenecek sadece dört­bes tane eseri vardi. Bütün salonda sadece yirmi otuz tane eser sergileniyordu.

 

Az sayıda heykel olsa da, Linley ve diğerleri heykelleri görünce, heykellerin yaydıkları ruh nedeniyle sanki canlılarmış gibi hissettiler.

 

“Oh, fena deil, fena değil. Beş bin yil içinde tas­heykeltıraşlığının bu kadar gelişeceğini beklemiyordum.“ Doehring Cowart şaşkınlıkla söyledi. “Eğer bunlar biraz daha gelişebilirse Proulx seviyesine çıkabilirler.“

 

Sanat galerisinin büyüsüne kapılmış olan Linley ve diğerleri, ruhlarına dolan mutluluğu hissedebiliyordu.

 

…..

 

Gece. Ernst Enstitüsünün ana kapısında. Linley ve diğerleri vagondan indiler.

 

“İkinci kardeş, üçüncü kardeş, siz ikiniz, ah. Bu gece Fenlai şehrinde hepimiz için ne güzel plan yapmıştım, fakat siz… ah, siz cok alıngansınız. Böyle yerlerde ben altı yaşında eğlenmeye başlamıştım.“ Yale hala mutsuz bir şekilde şikâyet ediyordu.

 

“Doğru, doğru.“ Reynolds da yandan ona destek verdi.

 

George ve Linley birbirlerine bir bakış attılar ve kıkırdamaya başladılar.

 

“Cabuk, kapıyı aç!“ Kızgın, aceleci bir bağrış yükseldi.

 

Linley ve diğerleri elinde olmadan dönüp bir bakış attılar. Kıvırcık saçlı bir genç, kanlar içinde başka bir genci taşıyordu ve yanlarında da güzel bir kız vardı. Kanlar içindeki gencin yüzü bembeyazdı. Sol kolu kirilmisti, beyaz kemikler disari firlamis ve göğsünde pençe izleri vardi.

 

“Görünüşe göre Büyülü Yaratık Sıradağlarına giden bazı öğrenciler yaralanmış. Hangi grup bu? Biz Ernst Enstitüsüne geleli bir yıl bile olmadi ama ne kadar cok yüksek seviyeli öğrencinin yaralandığını gördük.“ Yale gayet olağan bir şekilde konuşuyordu.

 

Büyülü Yaratik Sıradağları Kutsal Başkentin doğusundaydı.

 

Aslında Ernst Enstitüsüne baya yakindi, belki de sadece yüz kilometre uzaktaydı. Genel konuşursak, iyi durumda olanlar koşarak yarım günde Ernst Enstitüsünden sıradağlara varabilirdi.

 

“Burada, Ernst Enstitüsünde, pek cok sihirli yaratık gördüm. Wow, birader, ucan yaratıklar, koşan yaratıklar ve bir sürü çeşit. Ama Ernst Enstitüsünde sihirli yaratığa sahip kişilerin çoğu büyü eğitmenleri ve bir kaç tane yüksek seviye öğrenciden ibaret.“ George hayranlıkla bir ic cekti.

 

Tam dört kardeş ana kapıya vardıklarında, aniden…

 

“Linley.“

 

Tanıdık bir ses duydular. Bakmak için kafasını döndürdüğünde, Linley`nin yüzünde bir sevinç belirdi. “Hillman Amca.“

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44311 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr