Cilt 9 Bölüm 44: Esir

avatar
6824 10

Coiling Dragon - Cilt 9 Bölüm 44: Esir


Kitap 9 (Ünü Dünyayı Sarsıyor)  Bölüm 44 – Esir

Çeviri: Gin     Düzenleme: Dr.Hiluluk

 

“Dördüncü kardeş ölmedi mi?” Şok olan Linley’in ağzından bu kelimeler dökülse de, hemen kendini toparladı. “Az önce Reynolds’un ölmediğini mi söyledin?”

 

Şu an Linley’in kalbi deli gibi atıyordu. Şok, neşe, endişe, inanamamazlık, heyecan, korku...  Bütün bu duygular birbirine girmişti. Şu anda tek yapabildiği önündeki Rohault İmparatorluğu askerine beklentiyle bakmaktı.

Boğazını tutan Hugh, korkuya devam etti, “Bu doğru. O ölmedi. O gerçekten de ölmedi.”

“Hugh, görevin başarıyla tamamlandığını rapor ettiğinde, yakaladığın kıdemli yüzbaşının çoktan öldüğünü söylememiş miydin?” Lejyon kumandanı Chastre kaşlarını çatmıştı.

Bir azize yalan söylemek son derece aptalcaydı. Chastre, Hugh’ün belki de korkudan saçmaladığını düşünmüştü.

 

Linley de Hugh’e baktı. Gerçekten de yalan söylemiyor olmasını umuyordu.

“Konuş, şimdi.” Karmaşaya gömülmüş askeri kamptaki herkes şu an Hugh’e bakıyordu. Hugh, sırtını dikleştirip aceleyle açıklamaya başladı. “Üstat Linley, gerçekten de yalan söylemiyorum. Kıdemli yüzbaşının, Reynolds’un cesedini ele geçirdiğimde, vücudu buraya kadar ben taşıdım. Ancak ardından ‘cesedin’ birden kıpırdadığını fark ettim. Ancak o zaman ölmediğini anladım!”

Linley’in kalbi sıkışmıştı.

Hugh’ün yüzünde garip bir ifade vardı. “Üstat Linley, bu Reynolds son derece yakışıklı bir soyluydu ve aynı zamanda bir büyücüydü. Ben ve birliğim onu kovalarken, kullandığı büyüler nedeniyle büyük ihtimalle 7. Seviyeden bir büyücü olduğunu tahmin ettim. 7. Seviyeden yakışıklı genç bir büyücü köle pazarında inanılmaz değerlidir.”

Bunu duyan Linley anında olan biteni anladı.

Çevrelerdeki rütbeli askerler de anlamıştı. Savaş zamanları sıklıkla, köle tüccarlarına satılan insanlar olurdu. Ordu bu tüccarlarla genelde iyi geçinirdi ve 7. Seviyeden genç ve yakışıklı bir büyücü de kesinlikle iyi para ederdi

7.seviye bir büyücü yüksek ve ihtişamlı bir figürdü.

Böyle bir büyücünün kölesi olmasını isteyecek pek çok soylu leydi vardı. Böyle bir köleyi alabilmek için inanılmaz rakamlar ödemeye razıydılar. Reynolds'u satarak kazanabileceği para, Hugh’ün ordudan kazanacağı herhangi bir ödülden çok daha fazlaydı.

 “Bana... Reynolds’u bir köle tüccarına sattığını mı söylüyorsun?” Linley sordu.

“Doğru.” Hugh dehşet içinde cevap verdi. Reynolds’un Üstat Linley’in can dostu olduğunu öğrenmişti.

“Reynolds ne kadar ağır yaralıydı?” Linley ilgiyle sordu. Edindiği raporlardan, Reynolds’un hayati yaraları olduğunu öğrenmişti ve onun için endişeleniyordu.

Hugh kesin bir tavırla, “Üstat Linley, endişelenmeyin. Reynolds’un yaşadığını fark ettiğimde hemen şifacıları çağırıp onu tedavi ettirdim. Ayrıca köle tüccarı kesinlikle öyle değerli bir parçanın ölmesine izin vermez.”

Değerli bir parça?

Linley arkadaşı için endişeleniyordu. Reynolds bir köle olacak kadar düşmüş müydü?

“Gidelim. Benimle köle tüccarına geleceksin. Nerede olduğunu biliyorsun, değil mi?” Linley Hugh’ü kıyafetkerinden tutup kaldırıken Hugh aceleyle, “Evet, kulunuz kesinlikle biliyor.”

Kenardaki Chastre patladı, “Hugh, bu andan itibaren, Üstat Linley’e eşlik edeceksin. Üstat Linley senden ne isterse harfiyen uymalısın.” Chastre Linley’e bakıp, özür diler bir tonda konuştu, “Üstat Linley, en içten özürlerimizi sunarız. Umarım bize çok kızmamışsınızdır.”

Chastre’in başka çaresi yoktu.

Genel olarak konuşmak gerekirse, savaş zamanlarında, iki taraf da azizlerin ailesinin ve yakınlarının dahil olmasına izin vermezdi. Çünkü bir aziz kontrolden çıkarsa, sonuçları korkunç olurdu.

Tarihi kayıtlarda buna benzer birkaç durum yaşanmıştı. Kontrolden çıkan birkaç aziz, on binlerce askeri öldürmüştü.

Yine de genel olarak bakılırsa, Azizler bu meselelerin üstünde kalan yüksek ve güçlü figürlerdi. Onları kızdırmadığınız sürece, sıradan insanlarla uğraşmazlardı.

Linley Chastre’a bir bakış atıp, Hugh’u alarak yükseldi. “Gidelim.” Ardından Bebe’yle birlikte son hız güneye uçtular.

Linley’in uzaklaştığını gördüklerinde, tüm kamp derin bir nefes verdi. Böyle güçlü bir azizin karşısında bunca savaşçının yapabileceği hiçbir şey yoktu.

“Subaylar, gidip birliklerinizi düzenleyin. Altın Alev Lejyonu’nun fırsattan faydalanıp gizlice saldırmasından endişeleniyorum.” Ordu kampının ne kadar dağılmış ve moralsiz olduğunu gören Chastre endişelenmeden edemedi. Ordusu çok düzensiz bir haldeydi ve Linley’in gelişi ordunun moralini yerle bir etmişti.

Chastre’in tahmini doğruydu. Çok zaman geçmeden, Altın Alev Lejyonu saldırısına başladı.

Rohault İmparatorluğundaki bir sınır şehrinde. Hugh elinde, Linley sıradan görünüşlü bir yapının önüne indi. Yapının önünde özenle kuşanmış muhafızlar vardı.

“Vuuuu!” Ortalığı ansızın nereden geldiği belli olmayan bir rüzgar sardı. Linley, tekrar insan formuna dönmüş halde, eli Hugh’ün üzerinde ortaya çıktı. Linley şu anda kardeşinin intikamını almaya geldiğinde olduğu kadar acılı ve kızgın değildi. Çok daha sakinleşmişti.

Ne olursa olsun, en azından dördüncü kardeşi hala hayattaydı.

“Yaşlı Beyaz! Yaşlı Beyaz!” Hugh yere iner inmez aceleyle avazı çıktığı kadar bağırdı.

“Siz de kimsiniz?” Yaşlı Beyaz ortaya çıkmasa da, on civarı muhafız etraflarını sardı. Silahları ellerinde her an saldırmaya hazırlardı. Ancak daha sonra, zırh kuşanmış gümüş saçlı yaşlı bir adam yan kapıda belirdi. Hugh’ü gören yaşlı adam yüksek sesle güldü. “Oh, demek gelen benim biricik Hugh’ümmüş. Neden doğruca içeri dalacak kadar acele ediyorsun?”

“Hugh, bu da kim?” Adı ‘Beyaz’ olan bu yaşlı bey, son derece keskin gözlere sahipti. Bu siyah cübbeli adamın oldukça sıra dışı olduğunu bir bakışta anlamıştı. İnsan formuna döndükten sonra Linley cübbesini değiştirmemişti. Bu yüzden üstü delik deşikti.

Linley kaşlarını çatıp bu ‘Yaşlı Beyaz’ denen adama baktı.

“Yaşlı Beyaz, bu Üstat Linley!” Hugh aceleyle konuştu.

“Üstat Linley?” Yaşlı Beyaz irkilmişti, arından yüzünde bir şok ifadesi belirdi. “Bu O’Brien İmparatorluğu’nun Ejderkanı Savaşçısı, Üstat Linley olabilir mi?”

Hugh aceleyle başını salladı. “Buraya kadar Üstat Linley’le birlikte uçtuk.”

Yaşlı Beyaz, inanmaya cesaret edememişti. Burada, yerel bir köle ticareti organizasyonun yöneticisinden başka bir şey değildi. Yulan Kıtasının devasa figürlerinden olan Üstat Linley’in buraya gelmesine ne neden olmuş olabilirdi ki?

“Yaşlı Beyaz...” Linley adama bir bakış attı.

“Üstat Linley.” Adam son derece saygılıydı.

Linley doğruca konuya geldi. “Yaşlı Beyaz, yaklaşık bir ay önce, Hugh buraya 7. Seviyeden genç bir büyücü getirip sana satmış sanırım.”

Yaşlı Beyaz Hugh’e bir bakış atıp, Linley’e doğru dönerek başını salladı, “Bu doğru.”

“O 7. Seviye büyücünün adı Reynolds! Ve benim, Linley’in can dostudur!” Linley’in sesi sakin olsa da bakışları buz gibiydi.

Yaşlı Beyaz’ın gözleri anında bir öküzünki gibi yusyuvarlak oldu. “Üs... Üstat Linley’in can dostu mu?! Adamın gözlerinde şok,dehşet ve inanamamazlık vardı.

Köle ticareti organizasyonu oldukça güçlüydü ve dört suikastçi klanıyla bağlantıları olsa da, bırakın Linley gibi bir en üst düzey azizi, sıradan bir azizi kızdırmaya bile cesaret edemezlerdi!

“Hugh, sen...” Yaşlı Beyaz, Hugh’e öfke dolu bir bakış attı.

Reynolds’u onlara satan Hugh olmuştu. Organizasyon neredeyse herkesi, hatta büyük klanların çıraklarını bile satmaya cesaret ederdi ancak Hugh neden onlara bir azizin yakın dostunu getirmişti ki?

Hugh’ün yüzünde acı bir gülümseme vardı.

Durumu o da bilmiyordu. Bilse Reynolds’a karşı hareket etmeye cesaret edebilir miydi? Şu an Hugh’ün canı Linley’in ellerindeydi.

“Yaşlı Beyaz.” Linley konuştu.

Yaşlı Beyaz’ın tepkisi oldukça hızlıydı. Aceleyle konuştu. “Üstat Linley, merak etmeyin. Reynolds Bey sizin arkadaşınız olduğuna göre, organizasyonumuz kesinlikle ona bir şey yapmaya cesaret edemez. Hemen karargahımızı bilgilendireceğim..”

“Sorun nedir? Reynolds nerede?” Linley sordu.

“Bu… bu..” Yaşlı Beyaz’ın yüzünde bir dehşet ifadesi vardı. Ne de olsa Reynolds bir köle olarak satılalı bir ayı geçmişti.

Linley bir şeylerin ters gittiğini hissedip öfkeyle bağırdı, “Konuş!”

Yaşlı Beyaz korkuyu iliklerinde hissedebiliyordu. Eğer Linley gibi bir aziz ona kızarsa, tüm organizasyonlarının kökünü kolaylıkla kazıyabilirdi. Aceleyle yanıt verdi, “Üstat Linley, Reynolds Bey buraya getirildiğinde ilk yaptığımız yaralarını tedavi ettirmek oldu, ardından on gün kadar sonra büyük bir köle grubuyla birlikte onu da yolladık. Anladığım kadarıyla Reynolds Bey çoktan karargaha ulaşmış olmalı.”

“Karargah?” Linley kaşlarını çattı.

Hugh da şaşkındı. “Yaşlı Beyaz, tüm bunların anlamı nedir? Organizasyonunuz genelde köleleri direk köle pazarlarında satmaz mı? Neden Reynolds Bey’i karargaha gönderdiniz?”

Yaşlı Beyaz aceleyle konuştu. “Sıradan köleleri pazarlarda satarız ,bu doğru, ancak Reynolds Bey farklıydı. O 7. Seviye bir büyücüydü! Son derece ciddi bir risk taşıyordu. Eğer Reynolds Bey’i bir müşteriye satsaydık, bir büyüyle müşteriyi öldürebilirdi. Ardında organizasyon büyük bir ceza ödemek zorunda kalırdı.”

Linley Yaşlı Beyaz’a baktı.

“O yüzden, Reynolds Bey gibi tehlikeli, kaliteli köleleri karargaha göndeririz ve orada üç ay boyunca eğitilirler. Orda efendilerinin emirlerine uymayı ve uysallığı öğrenirler. Ancak ondan sonra müşterilere teslim edilirler.” Yaşlı Beyaz açıkladı.

Linley’in yüzü değişmişti.

“Emirlere karşı gelmemeleri için eğitmek mi? Sahiplerine uysallıkla itaat etmek mi? Reynolds gibi bir uzmanın bu şekilde eğitilebilmesi için.. Linley bu ‘eğitimin’ ne kadar acımasız ne kadar korkunç olduğunu tahmin edebiliyordu.

“Karargahınız nerede? Beni oraya götür.” Linley’in yüz ifadesi değişirken öfkeyle bağırdı.

Yaşlı Beyaz bir süre tereddüt etse de, Linley’in yüzündeki ifadeyi görünce aceleyle başını salladı.”Peki, Üstat Linley, sizi doğruca karargaha götüreceğim.”

“Karargahımız Rohault İmparatorluğunun içinde ve sınırdan oldukça uzak. Kıvımlı yolları da düşünürsek yolumuz üç bin kilometreden fazla.” Yaşlı Beyaz açıkladı.

“Patronum seni oraya kadar uçurur.” Arkadaki Bebe mutsuz bir ifadeyle konuştu. Bebe’de Reynolds için endişeliydi. Ne de olsa Ernst Akademisinde Reynolds’la birlikte gülüp eğlenmişlerdi.

Yaşlı Beyaz aceleyle başını salladı. Konuşmaya cesaret edememişti.

“Üstat Linley, sizinle gelmeme gerek yok değil mi?” Hugh iliklerine kadar korkuyordu.

Linley dönüp Hugh’e baktı. Şu an Reynolds büyük ihtimalle köle organizasyonunun elinde işkence görüyordu. Bu adam yüzünden. Bunu düşününce içinden yükselen öfkeyi durduramadı.

“Şınnn.” Bulanık bir pençe hareketi. Hugh dehşetle boğazını tutsa da, kan oluk oluk akmaya başladı. Birkaç saniye sonra yere devrilmişti.

Havada süzülen Bebe ona doğru hoşnutsuz bir bakış attı. “Seni *rpspu çocuğu, değersiz kıçını kurtarabileceğini mi düşündün? Aptal mısın sen? Reynolds’un birliğindeki askerleri öldürürken oldukça zevk aldın değil mi? Bugün burada, ben, Bebe seni öldürürken aynı derecede zevk aldım.”

Bu sahneyi gören Yaşlı Beyaz’ın vücudu kontrolsüzce titredi.

“Yaşlı dostum, korkma. Patronumun emirlerini eksiksiz uyguladığın sürece ben, Bebe, kesinlikle sana adaletsiz davranmayacağım.” Bebe geniş bir gülümsemeyle keskin dişlerini sergiledi.

Yaşlı Beyaz, Linley’in Haydsonla olan düellosu sırasında ortaya çıkan iki aziz seviye sihirli canavarı duymuştu. Canavarlardan biri fare tipi bir sihirli canavardı ve Haydson’u kolayca haklamıştı. Havada süzülen Bebe’yi inceleyen Yaşlı Beyaz bu sihirli canavarın, o korkunç canavar olduğundan şüphelenmeye başlamıştı.

Korkmasına rağmen zoraki de olsa Bebe’ye gülümsemeyi başardı.

Linley, Yaşlı Beyazı kavrayıp havaya yükseldi, ardından güneydoğuya uçtu. “Yaşlı Beyaz, beni yönlendir!” Korkmuş adam boğazını birkaç kez temizleyip, yere bakarak Linley’i karargahlarına doğru yönlendirmeye başladı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44329 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr