Kont Juneau hala teklif vermeyi reddediyordu. Teklifini 30 Haziranda vermeyi planlamıştı. Zaman geçtikçe heykellerin değeri yükselmeye devam etti. Fakat uzmanların eserleri bile bin altın civarında olduğu için. Artış hizi yavaştı.

500 altin para. 510 altin para. 515 altin para.

Yavaşça yükselmeye devam etti. Haziran 29 da, heykeller sadece 625 altina yükselmişti.

Haziran 30…

Kont Juneau bu sabah aslında ortaya çıkmamıştı ki, bu epey nadir bir olaydı. Geceye kadar bekledi, çünkü Proulx Galerisi gece yarısına kadar kapanmıyordu. Linley`nin heykelleri de gece yarisi galeriden kaldırılacaktı.

“Fiyat suan 625 altin. Ben teklifimi en sonda yapacağım.“ Kont Juneau heykellere doğru yürürken bir yandan da gülümsüyordu.

“900 altin para mi? Hangi aptal bu teklifi yapti?“ En yüksek teklifi görünce kont Juneau`un kalbi yine öfkeyle doldu.

Fiyat dun 625`di, fakat bu gün önemli ölçüde yükselmişti. Kont ne kadar sinirlenirse sinirlensin, fiyat değişmeyecekti. Uzun bir sure sabırla bekledi, sonra tepedeki saate bakti.

“Çoktan 11 olmus. Bir saat içinde burası kapanacak.“ Kontun yüzünde bir gülümse belirdi.

Fenlai şehrinde, Kont Juneau orta seviye bir asil sayılırdı. Gencken aslinda cok fakirdi. Sonralari heykel alım­ satımında yaptığı acik gözlülük sayesinde para kazanmisti. Suanki serveti yüz binlerce altındı. Epey ekonomik gücü olan bir asil olduğunu söyleyebiliriz.

“Kont Juneau, siz de buradasınız?“ Dar gömlek giyen, bıyıklı, orta yasli bir adam gülerek kontun yanına yürüdü.

Adami görünce, kontun cehresi degisti, fakat hala sakince gülmeye çalışıyordu. “Kont Demme! Neredeyse on bir oldu. Neden hala buradasınız?“ lakin kalbinde Kont Juneau islerin cok daha kotu bir hal aldığını tahmin edebiliyordu.

Kont Juneau ve Kont Demme, ikisi de Fenlai şehrinde heykel toplamalarıyla ünlenmiş asillerdi.

“Ben? Tabii ki bu üç heykel için.“ Kont Demme bıyıklarını kıvırdı ve sonra “Kont Juneau, bir bakin. Bu üç heykelde ki hatlar ve aura büyüleyici. Böyle emsalsiz bir seyi yapan kişi kesin özel biridir.“

Kont Juenau urperti.

Gercekten…

Kont Demme de heykklerin değerini görmüş müydü?. On bir de geldiğine bakılırsa o da Kont Jeneau ile ayni fikirde olmaliydi.

 “Hanımefendi biraz gelir misiniz.“ Kont Demme yakinda ki bayan görevliyi çağırdı. Linley`nin uc heykelini göstererek.“ Bu uc heykelin her birine biner altin teklif etmek istiyorum.“

“Bir saniye lütfen.“

Görevli kayit defterini cikardi ve bazi notlar aldı, sonra yeni kagitlari heykelin yanina yerleştirdi.

“Bin altin para?“ Kont Juneau`un yüzü tuhaf bir hal aldi.

Kont Demme gülerek, “Kont Juneau, bu uc heykel gerçekten fevkalade… Doğru, gecenin bu saatinde sıcak evinizde oturmak yerine, sizi buraya getiren nedeni öğrenebilir miyim? Yoksa siz de bu üç heykel için mi geldiniz?“

Kont Junaue homurdandı.

“Siz, Kont Demme`nin bu heykellerle bu kadar ilgileceginizi hic ummamistim. Durust olmak gerekirse, o kadar dikkat etmemiştim bunlara. İzin verin bir bakayim.“ Kont Juneau yüzünde bir gülücükle heykellere döndü ve incelemeye basladi. Kont Demme`yi tamamen yok sayıyordu.

Önündeki manzarayi görünce, Kont Demme küçümseyici bir bakisla. “Yaşlı tilki, gerçekten de beni kandırabileceğini mi sandın?“

Akan nehrin sakinleştirici şakırdaması gibi Proulx Galerisinin müziği çalmaya devam etti. Kont Juneau ve Demme sessizce çeşitli heykelleri incelemeye devam etti. Galeri her zamanki gibi sükûnet doluydu.

“Ding, dong“ Duvardaki saat çalmaya basladi.

Suan gece yarısıydı.

“Hanimefendi, gelir misiniz lütfen?“ Kont Juneau görevliyi çağırdı ve görevli aceleyle yanina geldi.

“Bu üç heykele, 1010 altin vermek istiyorum.“ Kont Juneau son teklifi yükseltmişti.

Görevli heykellerin yanında ki 1000 altin para yazisini görünce, kendini konta bir bakış atmaktan alamadı. Kont tek bir tanesine değil, üçüne birden on altın eklemişti.

“Lütfen bekleyin.“ Görevli kayit defterini cikardi.

“Kont Juneau, sadece on altın mı yükselttiniz? Ben 1100 altin teklif ediyorum!“ Arkadan Kont Demme`nin sesi duyuldu. Kont Juneau somurtarak üzerinde alayci bir ifadeyle kendine doğru yürüyen Kont Demme`ye bakti.

Görünüşe bakılırsa, Kont Demme bütün bu sure boyunca Kont Juneau`ya dikkat ediyormuş ve kont teklifini verdiği gibi hemen gelmiş.

“1200 yapiyorum.“ Kont Juneau alçak bir sesle teklifini yükseltti. Öfkesi cok net belli oluyordu. Iki asil arasında yaklaşan savaşı sezen görevli, kayıt defterini kapattı ve yana çekildi. Iki asili izlemeye koyuldu. Proulx Galerisinin çalışanları bu tur bahis savaşlarını izlemeyi cok severdi.

Kont Demme şaşkınlıkla Kont Juneau`ya bakti. “Kont Juenau, uzmanların salonundaki heykeller bile bin altın civarında ediyor. Nasil olurda sizin gibi kanaatkâr biri 1200 altin vermeye razi oluyor?“

Kanaatkâr?

Cimri! Kont Juneau`yu tam olarak anlatan kelime cimriydi.

“Kont Juenau, eğer 1200 altin vermek istiyorsaniz, bende pinti olmayacağım. 1300 altin veriyorum.“

Kont Juneau`nun bakışları buz gibiydi. “Yüksek fiyat teklif etmemin nedeni, bu heykellerden hoslanmis olmam. Gercek değerleri bin altin civarinda. 1500 altin para yapıyorum! Eger siz, Kont Demme, daha yüksek fiyat vermek istiyorsanız, buyrun alin. Daha artırmıyorum.“ Kont Juneau son teklifini yapti.

Kont Demme, Kont Juneau kadar bilgili değildi. Heykellerin üzerinde ki emsalsiz, tuhaf aurayi görmemişti.

Onun gözlerinde bu üç heykel herhangi bir sır barındırmıyordu. Sadece bin altin civari ederi olan üç parça sanat eseriydiler. Fiyatı daha yükseltmenin onun için bir anlami yoktu.

“Haha“ Kont Demme bir kahkaha atti. “Kont Juneau`nun bu kadar cömertçe teklif verdiği cok görülen bir sey değil. Bu olayın onuruna, kesinlikle bir adamı değer verdiği şeylerden ayıramam. Bu üç heykel sizindir Kont

Juneau.“

Görevli ancak şuan ileri çıkıp, kayit defterine not düşmeye basladi.

Görevli, yüzünde bir gülücükle “Milord Kontlar, çoktan gece yarisi oldu. Galeri kapanmak üzere. Kont Juneau, yarin sizin heykellerinizin teslimatını ayarlayacağım.“ dedi. Bu sözler üzerine sonunda Kont Juenau`da gülmeye basladi.

Kont Juenau, Demme`ye bir bakis atti, küçümseyen bir duyguyla, icinden “Velet. Ben heykel analizine kac yılımı verdim sanıyorsun? Hic öngörün yok ve hala benle bahis yarısına mı giriyorsun?“