Velocidragon`u bir kez görmesine rağmen, çocukluğundan beri onu en çok etkileyen büyülü yaratık oydu. O
zaman Velocidragon Wushan şehrinin ortasında tam bir güç gösterisi yapmıştı. Dokunulmaz bir varlık gibiydi.
Korkunç haşmetiyle evleri birer birer yeryüzünden silmişti… Heyecanına hâkim olamıyordu.
Sekiz yaşındayken bir çocuktan başka birsey değildi ama şuan on bes yaşında, dual element bir besinci seviye buyucuydu.
“Patron! Patron! Bu benim!“ Bebe`nin heyecanlı sesi Linley`nin zihninde yankılandı.
Linley dönüp gölün yüzeyine baktı. Bebe`nin heyecandan bütün tüyleri diken gibi dümdüz olmuştu. Hatta kasları enerjiyle dışarı cikmisti. Pençeleri ve kafasi büyümüştü. Önceden 20cm olan Bebe, şuan yarim metreydi. Bu yarim metre Linley`nin su ana kadar Bebe`yi gordugu en büyük haldi.
Fakat yârim metre olmasına rağmen Velocidragon`la karşılaştırılınca hala minicik kalıyordu.
Velocidragon`un devasa fener gibi gözleri Bebe`ye kitlenmiş durumdaydı. Kızgın bir sekilde öyle bir kükredi ki ses dağlardan yankılandı. Bebe de karşılık verircesine kulakları tırmalayan sesiyle, tum gücüyle bagirdi.
Sesler birbirine karışıyordu.
Linley, gölün yanında ki ağaçtan izlerken, bir anlik, sanki Velocidragon ile küçük Gölgefare eşitmiş gibi hissetti. Hala birbirine bağırıyorlardı.
Aniden Velocidragon agiz dolusu ates püskürttü ve onlarca metre alani alevler içinde birakti. Goldeki su hemen kaynamaya ve sesler çıkarmaya başladı. Fakat Bebe yerinden hic kıpırdamadı bile. Ateşler içinde olmasına rağmen, öylece yanan alevleri izledi.
Yine de disardan bakınca, alevler içinde duran Bebe`nin hic hasar almadığı anlaşılıyordu.
“Bebe fiziksel olarak küçük olsa bile, defansif özellikleri gerçekten inanılmaz. Bu ateşin gücü yaklaşık olarak besinci seviye bir büyünün gücüne eşit olmasi lazim. Fakat ona hic zarar veremiyor.“ Linley sessizce izledi. Uzun suredir Büyülü Yaratık Sıradağlarında olmalarina rağmen Bebe ilk kez kendine gore bir rakip bulabilmişti.
Ates banyosu yapan Bebe aniden harekete geçti. “Shkkkkkkkkreeee!”
Tiz sesiyle bagirarak, siyah bir gölgeye donuştu ve Velocidragon`a tum hiziyla atıldı. Hala etrafa ates püskürtmekte olan Velocirdagon, fener gibi gözlerini sonuna kadar acti ve devasa kuyruğunu kırbaç gibi sallamaya basladi.
Velocidragon`un kuyruğunun hızı aslında Bebe`nin hareket hizina epey yakındı.
Bebe`nin hareketleri cok tuhaftı ve bir şekilde üzerine inanılmaz bir hizla gelen kuyruğu atlatmayi basardı.
Anında boğazına doğru atıldı ve ısırmayı denedi. Tabi Velocidragon da hemen kafasini eğip o da Bebe`yi isirmayi denedi.
Fakat acık bir şekilde Bebe`nin hızı biraz daha fazlaydı. Bebe Velocidragon`un boynunu ısırınca `krak` diye bir ses duyuldu. Boynundaki pullardan biri kirilmisti ve Bebe kirilan pulu tamamen yutmuştu. Bebe herhangi bir taşı veya kemiği yiyebilecek bir canlıydı. Dogal olarak Velocidragon`un pullarını da yemek onun için sorun olmazdı.
Fakat bu sefer Velocidragon`un kuyruğu aninden geri geldi ve `Sak!` diye bir kırbaç sesi duyuldu. Sesi duyunca Linley`nin tum vücudu titredi. Fakat Bebe çoktan kaçmıştı.
“Velocidragon`un boynu cok büyük ve kalin. O isirik ufak bir yaradan ileri geçememiştir.“ Linley nefesini tutmuş, tamamen iki farkli boyutta yaratığın savaşını izliyordu. “O kuyrukta ne öyle. Ne kadar tuhaf ve tahmin edilemez hareket ediyor. Beklenmedik yerlerde dönüşler ve hız artışları oluyor.“
Velocidragon`un kuyruğu gerçekten de sadece hızlı olmakla kalmıyordu, cevik ve tahmin edilmez hareketlerde barındırıyordu.
“Shkreee!”
Bebe bir kez daha siyah bir gölgeye dönüştü ve sudan dışarı fırladı. Kuyruğu yine atlatmayı basardi. Fakat bu sefer atlattığında kuyruk aninden yön değiştirdi ve hic beklemediği bir sekilde asagi doğru ona çarptı.
Gölgeye dönüşmüş olan Bebe uzaklardaki ağaçlara uçtu. “Bebe!“ Linley`nin göğsü sıkıştı.
Fakat Velocidraon gözlerini dört açmış ormana bakıyordu. Sanki her an üstüne atılacak düşmanını bekler gibiydi. Bir anda Bebe yüksek bir ağaçtan aşağı doğru uçarak geldi. Velocidragon`un kuyruğu hemen kıvrıldı, ona vurmaya calisti. Fakat bu sefer Bebe az önceki aci dolu darbeden dersini almıştı. Kuyruğunu hafif kırarak o da havada bir anda yön değiştirdi.
Küçük Gölgefare de, ejderin kuyruğu da bulanık görünüyordu.
Iki tane bulanık gölge havada birbirini takip ediyordu. Küçük Gölgefare ara sıra kuyruk tarafından uzaklara fırlatılıyordu ama sıklıkla sağlam ısırıklar almayı başarıyordu. Gölün kenarından ormanın içine kadar savaşmaya devam ettiler. Savaş durmadan devam ettikçe önlerine cikan ulu ağaçlar birbiri ardına Velocidragon`un kuyruğu tarafından devriliyordu.
“Görünüşe bakılırsa, Bebe biraz daha avantajlı gibi duruyor.“
Linley gergin bir şekilde savasi izlemekteydi. Suanda Velocidragon yedi, sekiz tane pulunu kaybetmişti ve bu pulların yerinden akan kanlardan dolayi vücudunun yarisini kanlar içindeydi. Velocidragon`un öfkeli cigliklari şiddetini azaltmadan devam ediyordu.
Kuyrugu ileri geri sallanmaya, ağaçlar devrilmeye devam etti. Iki yüz metre capindaki bir alan artik tamamen temizlenmiş düz bir araziye dönüşmüştü.
“Acaba Bebe böyle kuyruk darbelerini yemeye daha ne kadar devam edebilir?“
Linley iyice endişelenmeye başlamıştı. Velocidragon`un kuyruğunun yıkıcı gücü gerçekten fazlaydı. Vurduğu taslar toza dönüşüyor, ağaçlar kırılıp uçuyordu. Linley izledikçe doğal olarak kalbindeki endişede buyuyordu. Kendisi o kuyruk darbesinden bir tane dahi alsa aninda öleceğinin farkındaydı.
“Pat!“ Bebe yine kuyruk tarafında uzaklara fırlatıldı. Ama goz açıp kapayıncaya kadar yine o vahşi siyah gölgeye donuştu ve bağırarak kavganın içine atıldı.
Şuanda Velocidragon pek çok pul kaybetmişti, vücudu yara bere içinde, kanla kaplıydı. Durumu gerçekten kötüydü.
Kızgın bir kükremeyle Velocidragon kuyruğunu kıstırıp kaçmaya basladi. Tüm gücüyle ormanin içine doğru koşuyordu. Kısa bir sure içinde Velocidragon Linley`nin görüş açısından cikti. Bebe aslında biraz kovaladı onu fakat sonra vazgeçip Linley`e döndü.
Linley küçük Gölgefare`nin döndüğünü görünce ağaçtan aşağı atladı. Bebe`de hemen küçülerek ona koştu. “Bebe, iyi misin?“ Linley hemen zihinsel bağ ile sordu.
Bebe Linley`nin omuzlarına sıçradı ve arka ayaklarının üstünde, dik bir şekilde durdu. Her zaman ki gibi kibirli bir ifadeyle, boncuk gibi gözleriyle Linley`e bakti. “Patron, sen Bebe`yin nasil bir yaratık sanıyorsun? Nasil olurda bir Velocidragon`dan korkarım?“ Bebe`nin sevimli yüzünde gurur ve kendinden memnun bir ifade vardi.
Fakat aniden, Bebe kuyruğunu salladı. Biraz titredi. “Ama o p.cin kuyruğu gerçekten başa bela. Her yerim açıyor.“
Linley kıkırdamaya başladı. Velocidragon`un kuyruğu gerçekten de cok can sıkıcıydı. Linley Bebe`nin o kadar cok darbe aldıktan sonra herhangi bir ciddi yara almadan geldiğini görünce rahatlamıştı.
“Pullari ve eti gerçekten kalın. Son boyutuma kadar çıkmama rağmen, sağlam bir ısırık alamadım.“ Bebe ic çekiyordu. “Fakat gayet eminim. Dövüşe devam etseydik, şerefsizi kan kaybından öldürecektim. Kurnaz p.c saga sola kaçtı durdu, ayni yeri iki kez hic ısırtmadı.“
Linley içinden gülüyordu.
Gerek savaş yetenekleri gerekse diğer açılardan altinci ve yedinci seviye arasında devasa bir fark vardı. Büyük ihtimalle Velocidragon`un zekâsı insanlardan çok da aşağı değildi. Nasil olurdu da Bebe`nin ayni yeri iki kez ısırmasına müsaade ederdi?
Eti veya pullari ne kadar kalın olursa olsun, Bebe`nin üst üste gelen ısırıklarına dayanamazdı. Muhtemelen savaşın sonunun parlak olmadığını gördü ve tüm gücüyle kaçtı.
“Bebe, hadi simdi de sekizinci seviye yaratık deneyelim?“ Linley zihinsel yolla, biraz alayci bir şekilde sordu.
Bebe gözlerini biraz döndürdü. “Patron, benimle dalga geçmeyi birak. Yedinci seviyeyle uğraşmak zaten yeterince yorucu. Sekizinci seviye yaratıkların yedinci seciyedekilerden on kat daha güçlü olduğunu duymuştum. Hareket hızları benim kadar olmasa da saldırı hızları epey fazla olacaktır.“
Bir savaşta hareket hizi ile saldırma hizi tamamen farkli iki kavramdi.
Örneğin Velocidragon belki de hareket hızı olarak cok daha gerideydi ama kuyruğu inanılmaz bir hızda hareket ediyordu. Büyük yaratıklar yavaş ve uyuşuk gibi görünse de savaş başladığında bir yıldırım kadar hızlı olabiliyorlardı.
Sonuçta sekizinci seviye yaratık olarak tarif edilecek güce sahip iseler, kesinlikle yedinci seviye bir yaratıkta zorlanmazlardı.
“Sınırlarını da bilirmiş.“ Linley Bebe`nin kafasını okşarken gülüyordu.“Pekala, elbiselerim şimdiye kurumuştur. Hadi ağacın tepsinde biraz dinlenelim, sonrada bir şeyler yeriz ve yolumuza devam ederiz.“ Konuşurken Linley yedi, sekiz metredeki bir dala sıçradı ve hafif bir sekilde yukari doğru zıplamaya devam etti. Sakin bir sekilde yirmi, otuz metre yüksekliğe yükselene kadar da durmadı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..